“TEKNOPARKLARIN İÇİNDEN EN AZ 5 DÜNYA MARKASI ÇIKARMALIYIZ”

IMG_1005

 

SEDA GÖK-ANKARA

Türkiye’de 59 teknoloji geliştirme bölgesinin 40’ı aktif olarak faaliyet gösteriyor. Diğer adıyla bu teknoparklardan yılda 1 milyar 500 milyon dolarlık ihracat yapılıyor ve en önemlisi burada geliştirilen ürünler sanayi hayatımızda kartopu etkisi yaparak katma değeri yüksek ürünler olarak dünya pazarında alıcı buluyor. Bugüne kadar bu teknoparklarda 20 bine yakın proje tamamlanırken, 10 binin üzerindeki proje de teknoparklarımızda devam ediyor.

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Boğaziçi Üniversitesi Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Fatih İlkus, teknoparklar üniversitelerin akademik bilgi birikimlerinin,sanayinin üretim becerisi ve deneyimlerinin bir araya  geldiği devletin destek ve muafiyetlerinden de yararlanılarak  Ar-Ge projelerinin gerçekleştirildiği üsler olduğunu belirterek, kaynakların doğru kullanarak katma değeri yüksek ürünlerin gerçekleştirilerek 2023 yılına kadar en az 5 dünya markasının yaratılması teknoparkların öncelikli hedefi olduğunu söyledi. İlkus, “Teknoparklarımızın içindeki şirketlerimizden 5 tanesi 2023 yılına kadar dünya markası çıkarabilmeli. O zaman başarıya daha da yaklaşırız” dedi.

Teknoloji Transfer Ofisleri’nin önümüzdeki dönemde üniversite sanayi arasındaki işbirliğini güçlendirmede önemli bir görev üstleneceğini de anlatan İlkus ile Türkiye’nin teknoloji geliştirme bölgeleri konusunda geldiği noktayı, bu alanda yapılması gerekenler ve dernek hedefleri üzerine konuştuk.

-Teknopark’ın tanımını sizden alarak başlayalım…

Teknoparklar, üniversiteler, araştırma kurumları ve sanayi kuruluşlarının aynı ortam içerisinde araştırma, geliştirme ve inovasyon çalışmalarını sürdürdükleri; birbirleri arasında bilgi ve teknoloji transferi gerçekleştirdikleri; akademik, ekonomik ve sosyal yapının bütünleştiği organize araştırma ve iş merkezleridir.

İngiltere Teknoparklar Birliği (UKSPA) tanımlamasına göre teknopark;  bir üniversite ya da yüksek öğrenim kurumu ya da bir araştırma merkezi ile resmi ilişkiler kurmuş,  içinde, teknoloji kökenli firma ve işletmelerin oluşmasını özendirecek ve büyüyüp gelişmelerine destek verecek biçimde tasarımlanmış, yönetiminin, ilgili firmalara teknoloji ve işletmecilik becerilerinin transferi konusunda etkin uğraş verdiği bir girişimdir.

Teknoparkların temel hedefleri arasında üniversite ve araştırma merkezlerindeki akademik bilgi ve araştırma potansiyelinin teknolojik ürünlere dönüştürülüp ticarileştirilmesi ve teknoloji transferi için uygun ortam yaratmak, teknoloji odaklı firmaların oluşmasını ve gelişmesini teşvik etmek, firmalar ve kurumlar arası sinerji ve işbirliği fırsatlarını arttırmak, nitelikli kişilere iş ve girişimcilik imkanları yaratarak beyin göçünü önlemek sayılabilir. Bu bağlamda teknoparklar bölgesel ve ekonomik kalkınmada önemli rol oynamaktadır.

-Dünyada ve Türkiye’de teknoparkların gelişim süreci hakkında bilgi verir misiniz?

Gelişmiş ülkelerde, dünya ekonomik dengelerinin 1970’li yıllardan itibaren değişmesi ve sanayi ağırlıklı üretimin azalmasıyla, üretimi arttırmak ve sanayi sektörünü canlandırmak amacıyla Ar-Ge’ye ayrılan kaynaklar arttırılmış ve araştırma sonuçlarını sanayiye aktarma mekanizmaları oluşturulmuştur. Bu konuda geliştirilen en etkili mekanizma teknoparklardır. 1970′li yıllardaki ekonomik krizden kurtulmak isteyen gelişmiş ülkeler, üniversiteler ve araştırma kuruluşlarındaki Ar-Ge sonuçlarını uygulamaya aktararak, bölgesel kalkınma, işsizliğin giderilmesi, arazilerin değerlendirilmesi ve bilime dayalı üretimin sağlanması bakış açıları ile teknopark girişimine önem vermişlerdir. 1980′li yıllarda bu konuda önemli gelişmeler kaydederek, amaçlanan konularda önemli sonuçlar alınmıştır. Dünyada teknopark faaliyetleri 1951 yılında Silikon Vadisi-Stanford Araştırma Parkı ile başlamıştır. Silikon Vadisinin başarısı ve yükselişi, Amerika ve Avrupa’da 1970’li yıllarda teknopark faaliyetlerinin yayılmasına ve artmasına yol açmış, 70’lerin sonuna doğru bu hareketlilik Japonya’ya ulaşmıştır. Bugün dünyada 900’e yakın teknopark bulunmaktadır. Bu sayı inkübasyon merkezleriyle birlikte 4 bine ulaşmaktadır. Gelişmiş ülkelerde uzun yıllardan beri önemli bir kalkınma aracı olarak kullanılan teknoparklar ülkemizde 90’lı yılların ortalarında gündeme gelmiştir. Teknoparklar konusundaki yasal düzenleme 06.07.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4691 sayılı “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası” ve 19.06.2002 tarihinde yürürlüğe giren “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği” ile sağlanmış ve bu bölgelere yönelik teşvikler sağlanmıştır. Ülkemizdeki TGB’ler oldukça sınırlı kaynaklarla ve 10 yıldan kısa bir sürede önemli sonuçlar elde etmeye başlamıştır.

Türkiye de ilk teknopark oluşumları Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve TÜBİTAK MAM’dır.  Günümüzde 59 teknoloji geliştirme bölgesi ilan edilmiş ve 40 teknoloji geliştirme bölgesi ise faaliyete geçmiştir. Kuruluş aşamasında olan teknoparkların faaliyete geçme çalışmaları ise devam etmektedir.

-Gelişim hızını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemizde güçlü ve etkin bir ulusal Ar-Ge ve İnovasyon Sistemi oluşturularak sürdürülebilir bir büyüme sağlanması hedeflenmektedir. Bu çalışmalar sayesinde sosyal kalkınma yükseltilecek, cari açık azaltılacak ve ülkemizin dünyanın gelişmiş ilk on ekonomisi arasında yer alması sağlanacaktır. Ancak bu uzun soluklu bir süreçtir. Mevcut Teknoparklarımız hızlı bir şekilde büyümekte ve ekosistemlerini oluşturmaktadır. Aynı zamanda ülkemizde finans ve sağlık alanlarında tematik teknoparklar kurulmaktadır. Boğaziçi Üniversitesi ile Borsa İstanbul ortaklığında kurulan finans teknopark projesi bu konuda iyi bir örnek olacaktır.

-Teknoparkların Türkiye genelinde dağılımına baktığımızda nasıl bir tablo ile karşılaşıyoruz?

Teknoparkların Türkiye genelinde dağılımına baktığımızda ağırlıklı olarak Ankara ve İstanbul odaklı bir yapılanma oluşmuştur.

-Bugün teknoparkların Türkiye ekonomisinde üstlendiği rol nedir?

Teknoparklar; üniversite sanayi ve kamunun el ele vererek katma değerli yüksek ürünleri üretilmesini sağlamak için kendi dünya markalarını yaratarak rekabet gücünü arttırmayı hedefleyen bir yapıya sahip.

Teknoparkların toplam cirosu 10 milyar TL’ye ulaşmıştır. Bu rakam teknoparklarda üretilen projelerin getirdiği gelirdir. Bu önemli bir rakamdır. Burada düşünce ve buluşlar ürüne dönüştürülüyor. Buluşların sonrasında seri üretimi yapılıyor.  Bu kartopu şeklinde artarak büyüyor.

-Üniversite-sanayi işbirliğinde teknoparklar ne ölçüde çözüm olabildi?

Bu konuda en önemli iletişim kanallarından birisi teknoparklardır. Teknoparklar ağırlıkla üniversite kampüslerinin içinde yer almaktadır. Bununla birlikte, Organize sanayi bölgelerinde yer alan Teknoparklarda da üniversite ortaklığı ve katkısı vardır. Bazı Teknoparklar kendi bünyelerinde birden fazla üniversitenin araştırma ve geliştirme çalışmalarını bünyelerinde yer vererek bulundurmaktadır.

Teknoparklarda bulanan firmalar üniversitelerin bütün insan gücünden yararlanabiliyorlar ve ortak bir dili konuşmaya başlıyorlar. Ortak dili konuşmak biraz zaman aldı ama önemli ölçüde yol aldık. Bir ülkede üniversite ile sanayi birlikte hareket edemez ise istediğimiz teknolojik gelişmeleri sağlayamayız. Güzel bir noktadayız ama gitmemiz gereken yolumuz da var.

Öte yandan Teknoloji Transfer Ofisleri’nin kurulmasına TÜBİTAK’ın destek vermesi üniversite-sanayi arasında ortak dilin oluşulması için önemli bir ara yüz durumundadır. Üniversitelerdeki bilgi kaynakları ve akademik çevrelerle daha verimli çalışmalar yapılabilmesini sağlayacak.

-Sanayi kesimi size en çok hangi talep ve beklentilerle geliyor?

Sanayici özellikle ihtiyaçları için üniversitelerdeki bilgi birikiminden yararlanmak istiyor ama Üniversitelerde çözüm üretmek zaman alıyor çok hızlı bir şekilde kendisine dönüş yapılmasını bekliyor. Ama üniversitelerde çözüm üretmek zamanalıyor. Ama sanayici sorununun çok kısa zamanda çözümlenmesini istiyor. Bu zamanla birlikte birbirini anlayarak çözülecek bir durumdur.

Bugüne kadar teknoparklar için Türkiye’de ne kadarlık bir yatırım yapıldı?

Teknoparklar için bugüne kadar yapılan toplam yatırım 1 milyar dolara ulaşmıştır.

 Kuruluş aşamasında ne gibi sıkıntılarla karşılaşılıyor?

Üniversite kampüsleri içerisinde teknopark yapılanmasına yeterli alan olamayabiliyor. Teknopark alanlarının oluşumunda kamu desteği hem maddi, hem de TGB alanlarının genişletilmesi konusunda gerekiyor.

-1990’lardan sonra başlamanın bize artıları oldu mu?

Avantajı dünyadaki yaşananları gördüğünüz için onların geçtiği süreçler bize yol gösterici oluyor.  2001 yılında Teknoloji Geliştirme Bölge sayısı 2 iken 2014 yılına geldiğimizde sayı 59’a yükselmiştir. Uzun bir süreçten bahsediyoruz. ülkenin yaratıcı kültür ve eğitimanlayışını güçlendirerek araştırmacı bir nesil yetiştirmemiz gerekiyor. Üniversiteler ve kamunun sağladığı önemli destekler var. Ancak düzenlenen ulusal ve uluslar arası proje yarışmalarında nitelikli projelere ihtiyacımız var. Örneğin;  Teknogirişim Sermayesi Desteği, teknoloji ve inovasyon odaklı iş fikirlerini projelendirerek başvuru yapan genç girişimcilerin fikirlerinin desteklenmeye uygun bulunması halinde; iş fikirlerini hayata geçirebilmeleri amacıyla bir defaya mahsus olarak 100.000 TL’ye kadar hibe destek verilen bir programdır. Projenin başarıyla tamamlanması durumunda daha pek çok desteklerden yararlanabilme imkanı bulunmaktadır.

-Kamunun teknoparklara desteği ne kadar?

Bakanlığın tüm Teknoparklar için ayırdığı bütçe yılda 30 milyon TL üzerindedir. Teknoparklar başvuruları doğrultusunda yaptıkları yatırımlar için bu desteklerden yararlanabilmektedir.

-Yaşadığınız sıkıntılar neler? Kapasite kullanımı itibariyle ne noktada?

İstanbul ve Ankara’daki teknoparkların çoğunda ofis alanları mevcut talebe yeterli gelmiyor. Diğer bölgelerimizdeki teknoparklarda da kapasitenin büyük bir bölümü kullanılmaktadır. Teknoparklarda gerçekten nitelikli projeler geliştiriliyor.  Teknoparklar ölçek ve yapı olarak birbirinden farklıdır. Ama ana hedefleri; Ar-Ge projeleriyle Türkiye ekonomisine  katkı vermektedir.

-Metrekare bazından en büyük beş teknoparkımız hangisidir, Ayrıca proje üretme kapasitesi anlamında baktığınızda ilk beş teknoparkımız hangisidir?

Teknopark İstanbul, ODTÜ,  Bilkent, İTÜ, Hacettepe Teknopark arazi büyüklüğü bakımından en büyük ilk beş teknoparkımızdır.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB) Performans Endeksi’ne göre,  ODTÜ birinci sıradadır.  Bilkent Üniversitesi Teknoparkı ikinci, İstanbul Teknik Üniversitesi Teknoparkı ise üçüncü sırada yer alıyor.

-İnovasyon ağırlıklı bir politika ön plana çıkarılıyor. Ama şirketlerimizin bu konudaki gücü nedir?

Bilgiye ulaşmada sağlıklı bir platformun oluşturulması lazım. Bu konuda farklı desteklervar. Teknoloji Transfer Ofisleri burada kilit noktası olacak.  10 üniversiteye izin verilmişti, şimdi 10 üniversiteye daha izin verildi. Bu gelişimin hızını arttıracaktır.

Öğretim üyelerimizin de burada biraz daha bu işin içine çekilmesi, Ar-Ge projelerine ağırlık verilmesi lazım. Sadece okulda bilgi öğretme odaklı bakılmaması gerekiyor. Yeni düşünce ve buluşların yolu buradan geçiyor.  Havuzda bilgi oluşmalı ki, sanayiye ve üretime aktarabilelim. Bilgiyi ekonomiye kazandırmak gerekiyor.

-Mevcut teknoparklarda ne ölçüde uzman var?

27.224 personel (23.134 Ar&Ge personeli), 6.997 devam eden Ar&Ge Projesi ve 11.247 tamamlanmış Ar&Ge Projesi vardır.

-Türkiye’nin genelinde 2023 hedefleri belirleniyor. Teknopark açısından nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?

2023 hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi için önümüzde çok uzun ve zorlu bir yol mevcuttur. Bu zorlu yolda, bilim ve teknolojiye hakim, teknolojiyi bilinçli kullanan ve yeni teknolojiler üretebilen, teknolojik gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış bir “refah toplumu” yaratmak için kullanılacak en etkin stratejik araç bilim ve teknolojidir.

Türkiye’nin ileri teknoloji ve katma değeri yüksek ürünler üretmeden bu hedeflere ulaşması mümkün değil. Ulusal Stratejilerimiz dahilinde, kendi teknolojimizi üreten ve kullanan bir Türkiye olmak için, ülkemizde sunulan AR-GE teşvik mekanizmalarından da yararlanarak Türkiye’nin  teknolojik birikimine katkıda bulunmak biz Teknoparkların asli görevidir.

Dernek olarak ve dolayısıyla teknoparklar olarak hedefiniz nedir?

Teknoparkların gelecek hedeflerini, globalleşen dünyada yüksek ekonomik güce sahip, ekonomik değere dönüşen Ar&Ge faaliyetleri, ticarileştirilmiş akademik bilgi, yenilikçi ve ileri teknolojinin ülkeye kazandıran, yabancı sermayenin ülkemize kazandırılmaktadır.

Dernek olarak, Teknoparklara yönelik yasa ve yönetmeliklerin oluşum aşamasında katkı veriyoruz. Bu konuda birikimlerimiz doğrultusunda tüm paydaşları bilgilendirerek Teknoparkların ve Türkiye’nin önünü açmaya çalışıyoruz. Ekim ayında Doha da yapılacak IASP konferansında 2016 Dünya Teknoparkları zirvesinin yapılacağı yer açıklanacaktır. Adaylar arasında Russian Science Park, Utrecht Science Park ve Teknopark İstanbul vardır. Teknopark İstanbul ev sahipliğinde Dernek çatısı altında Türkiye’deki Teknoparklarda destek verecektir.

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>