SEDA GÖK-ANKARA
Küresel GSMH toplamı sıralamasında 786.3 milyar dolar ile 17’nci sırada bulunan Türkiye, ekilebilir arazi büyüklüğü bakımından dünyanın 10’uncu ülkesi durumunda. 62.5 milyar dolarlık tarımsal hasıla ile AB 1’incisi, dünya 7’ncisi konumunda olan Türkiye’nin özellikle gıda sektörü doğru politikalarla büyüyebildiğini görüyoruz. Türkiye’nin Cumhuriyet’in kuruluşu olan 2023 yılı vizyonu kapsamında 2 trilyon dolarlık milli gelir, 500 milyar doları ihracattan olmak üzere 1 trilyon dolarlık dış ticaret hacmi hedefleniyor.
Gıda ve içecek sanayi bu hedefe 150 milyar dolarlık tarımsal hasıla ve 40 milyar dolarlık gıda ihracat ile destek vermek için çalışıyor.
Bu kapsamda Türkiye’nin 2023 vizyonu doğrultusunda belirlenen hedefleri gerçekleştirmek için sektörTürkiye Gıda Dernekleri Federasyonu (TGDF) öncülüğünde gıda güvenliği, inovasyon, tarım-sanayi entegrasyonu, mevzuat ve rekabet, istihdam, tüketici refahı ve sürdürülebilirlik gibi alanlarda uzun dönemli stratejik öncelikleri belirleyerek yol alıyor.
GIDA İHRACATINDA 15. SIRADAYIZ
Gıda ve içecek sanayinin ihracatı 2011 yılında yaklaşık 8.9milyar dolar seviyesinden 2012 yılında 9.5 milyar dolara yükseldi. TÜİK ihracat verilerine göre, Türkiye’nin 2012 yılında toplam ihracatı 153 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracatın yaklaşık yüzde 10’luk kısmını gıda ürünleri ve içecek, tarım ve hayvancılık ile balıkçılık alanlarında yapılan üretim oluşturuyor. Son 10 yıldaki gelişmelerden sonra Türkiye, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olurken, aynı zamanda 10 milyar dolara yaklaşan gıda ve içecek ihracatıyla dünyanın en büyük 15’inci ihracatçısı konumunda yerini alıyor.
İSTİHDAMI ARTIYOR DIŞ TİCARET FAZLASI VERİYOR
TÜİK verilerine göre Türkiye gıda ve içecek sektörü 2012’de 9.5 milyar dolarlık ihracat yaparken, bu dönemde sektörün ithalatı 5.1 milyar dolarda kaldı. Söz konusu rakamlar ışığında sektörün dış ticaret karşılama oranı ise yüzde 186.2 oldu. Farklı bir ifadeyle dış ticaret fazlası veren sektör 2012 yılında Türkiye’nin yüzde 64’ü bulan dış ticaret karşılama oranını ise geçmiş oldu. İhracat ithalat dengesine bakıldığında sektörün yarattığı katma değerin 4.4 milyar dolar düzeyinde olduğu ve önceki yıla göre yüzde 7.2 oranında büyüdüğü görülüyor.
Öte yandan SGK verilerine göre 2012 yılında gıda sektöründe 40 bin 377 adet ve içecek sektöründe 607 adet işletme faaliyet gösteriyor. Gıda sektörde 2009 yılında 338 bin 852 kişi istihdam edilirken, 2012’de bu rakamın yüzde 20 artışla 406 bin 91 kişiye ulaştığı görülüyor. İçecek grubunda ise 2009’dan 2012’ye yüzde 19 artış istihdam edilen kişi sayısı 12 bin 659 seviyesine ulaştı.
KOBİ’LER BÜYÜMEYE YÖN VERİYOR
TGDF’den alınan bilgilere göre küresel tarım üretiminin geçtiğimiz 10 yılda sergilediği yüzde 2.1’lik büyümeye kıyasla genel olarak KOBİ’lerden oluşan Türkiye gıda sektörünün ortalama yılda yüzde 1.5 büyümesi bekleniyor. Sektörde büyümedeki bu yavaşlamanın, tüm tarım ürünlerinde ve hayvancılık alanındaki üretimde benzer seyredeceği kanısı hakim. Buna karşın tüketim artacağına kesin gözüyle bakılıyor. Gelişmekte olan ülkelerde, nüfus artışları, gelir düzeyindeki artışlar, kentleşme ve beslenme alışkanlıklarındaki değişim, gıda ürünlerine olan talebin artmasına yol açacak. Sektör temsilcileri kişi başına düşen tüketimin Doğu Avrupa, Orta Asya ve Latin Amerika’da hızla artmasını bekliyor. 2013 yılında Rabobank’ın Kuzey Amerika’da gıda sektörüne ilişkin yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, önümüzdeki 10 yıl içinde Çin’in küresel bazda tarım ürünü talebini ciddi anlamda etkilemesi bekleniyor. Hindistan ve Afrika ülkeleri ise Çin’i takip eden diğer ülkeler olarak sayılıyor.
KÜRESEL RİSKLER DEVAM EDİYOR
Üretim açıkları, fiyat dalgalanmaları ve özellikle stokların düşük seviyede olması, küresel gıda güvenliği için tehlike oluşturmaya devam ediyor. Stokların düşük seviyede olmasının yanı sıra 2012 yılında ABD ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinde yaşanana benzer, yaygın bir iklim değişikliğinin, tarım ürünleri fiyatlarının önümüzdeki yıllarda istikrarsızlığa yol açabileceği tahminleri yapılıyor. Öte yandan gıdada enerji fiyatları da başka bir belirsizlik kaynağı. Sektör aktörleri bu durumun hem biyoyakıt piyasalarını hem de girdi maliyetlerini olumsuz etkileme potansiyeline sahip olduğu görüşünde birleşiyor.
ORGANİK TARIMA İLGİ BÜYÜK
Büyük şehirlerin yoğun olduğu bölgelerde sağlıklı yaşam bilincinin gelişmesiyle birlikte organik gıdaya olan talebin artması Türkiye’deki gıda işletmelerini de bu alanda yatırım yapmaya itiyor. Organik tarım ve gıda konusunda dünya genelinde de yükselen bir trend hakim. Organik Tarım Ulusal Eylem Planı’na (2013-2016) göre, özellikle Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya’da 20 yıldır organik ürünlere olan talep düzenli biçimde artıyor. Organik tarımın gelişimine 2010 yılı sonu itibarıyla bakıldığında dünyada organik tarım alanı 37.04 milyon hektar büyüklüğe ulaştı. Bu alanın dağılımına bakıldığında ise yüzde 33’ünün Okyanusya’da, yüzde 27’sinin Avrupa ve yüzde 23’ünün ise Latin Amerika’da olduğu görülüyor. Dünyada organik gıda pazarının dünya organik tarım ticaretine ve iç pazar tüketimine konu olan değeri 59 milyar doları buluyor. Bu değerin yüzde 45’i ABD tarafından gerçekleştiriliyor ve Amerika’yı Almanya, Fransa, İngiltere izliyor. İsviçre, Danimarka, Almanya, ABD gibi ülkeler ise kişi başına en çok organik ürün tüketilen ülkeler arasında sayılabilir.
TÜRKİYE’NİN GIDA HARCAMASI AZALIYOR
Dünyada da yurtiçinde de gıda sektörünün gelişiminin doğrudan talebe bağlı olduğunu söylemek mümkün. Ticaret hacminin en büyük olduğu bölgelerden biri olan AB’de hane halkı harcamalarında gıda ve içecek harcamalarının payı yüzde 14.5 seviyesinde. TÜİK tarafından yapılan hane halkı harcamaları araştırmaları, Türkiye’de bu oranın 2007 yılında yüzde 23.8, 2010’da yüzde 22 ve 2011’de yüzde 21 olduğunu gösteriyor. Bu oran en düşük yüzde 17.6 ile İstanbul’da, yüzde 29.7 ile en yüksek Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde. Yine Ziraat Mühendisleri Odası’nın Türkiye genelinde tüketim eğilimlerini inceleyen araştırmasında şöyle bir tablo ortaya çıkıyor. Türkiye’nin gıda tüketiminde İlk sırada tahıl ve tahıl ürünleri bulunuyor. Bunun sebze tüketimi takip ediyor. Protein açısından çok önemli gıda maddeleri olmasına ve dünyada gelişmişlik kriterleri arasında gösterilmesine karşın, Türkiye genelinde et ve et ürünleri tüketimi diğer gıda gruplarının tüketimleri içinde sadece yüzde 3’lük pay alıyor.