SEDA GÖK-ANKARA
Türkiye’nin dış arenada yüz akı durumunda olan müteahhitlik sektöründen yavaşlama sinyalleri geliyor. Özellikle Irak ve Libya başta olmak üzere yakın coğrafyadaki sorunların derinleşmesiyle 2014’te sıkıntılı bir süreç yaşayan Türk müteahhitlik sektöründe son altı aydaki verilerin geçmiş yılların altında kaldığını gösteriyor.
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), “Jeopolitik Gerilimler Artarken Başrolde Yine Ortadoğu, Yine Petrol” başlığındaki İnşaat Sektörü Analizi’ni yayınladı. Rapora göre yılın ilk altı ayında üstlenilen projelerin toplam bedeli 10 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakamı bir önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında yüzde 16 gerileme yaşandığı görülüyor. 2013 yılının ilk 6 ayında yurtdışında üstlenilen proje bedelleri 11.6 milyar dolardı. Geçen yıl ilk 6 ayda toplam 114 proje üstlenilmiş, Türk firmalarının yurtdışında üstlenmiş oldukları 7.141 projenin toplam değeri 250.9 milyar dolar. Yine geçen yılın toplamında üstlenilen projelerin toplam bedeli 31.7 milyar dolar olmuştu.
Rapora göre Türk müteahhitlik sektörü bu yılın ilk altı ayında 33 ülkede toplam tutarı yaklaşık 9.9 milyar dolar olan 116 yeni proje üstlendiği görülüyor. En fazla iş üstlenilen 5 ülke ise Katar, Cezayir, Irak, Türkmenistan ve Libya olarak sıralanıyor. Raporda bu sürece ilişkin tespitler, “2014 yılının ilk yarısındaki yurtdışı müteahhitlik hizmetleri toplam proje bedelinin geçmiş yılların aynı dönemine göre oldukça düşük kaldığı gözlenmekte, bu durumun ağırlıklı olarak Türk müteahhitlerin en önemli pazarları arasında yer alan Irak ve Libya’daki gelişmelerden kaynaklandığı düşünülmektedir” diye aktarılıyor. 2014 yılının kalanı için mevcut risklerin daha da derinleşmesi halinde üstlenilen tutar 20 milyar doların altında kalacak. Öte yandan raporda konut stokunda balon uyarısı da yapılıyor. 2013′te üretilen ancak satılamadığı için 2014’e devreden dairelerin bulunduğu, tüketici güven endeksindeki gerileme ve talebi baskılayan siyasi ve ekonomik faktörler dikkate alındığında balon tehlikesinin dikkatle değerlendirilmesinde ve gerekli önlemlerin ilgili tüm taraflarca alınması öneriliyor.
“YENİ GÜÇ DENGELERİ OLUŞTU”
Raporun özet bölümünde küresel ölçekteki gelişmeler yeni güç dengelerinin oluştuğuna işaret ediliyor ve şu değerlendirmeler dikkat çekiliyor:
“Dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmelerin yönünü belirlemekte ağırlıklı rol oynayan ABD-AB-Rusya-Çin dörtlüsüne son dönemde Afrika’dan Ortadoğu’ya uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmış olan ve artık Avrupa’yı da kaygılandıran şiddet eğilimli İslamcı hareketin eklendiği gözlenmektedir. Dünya siyaset sahnesinde küreselleşme karşıtı, popülist, aşırı sağcı, ırkçı partiler güçlenmekte, tüm bunlar ekonomiye ürünlerin, işgücünün ve sermayenin serbest dolaşımına karşı tepkiler biçiminde yansımaktadır. “Bu güçler küreselleşmenin ihtiyaç duyduğu uluslar üstü denetim kurumlarından oluşan alfabe çorbasını (AB, BM, WTO ve IMF gibi) istemiyor. Örneğin küreselleşmenin son yirmi yılının simgesi olan internet bile (Çin, İran, Türkiye ve Rusya dahil) sosyal medyaya erişimi sınırlandırarak özgür ifadeyi sonlandırmak isteyen daha otoriter ülkelerde parçalanma riski taşıyor” değerlendirmesini yapan Nouriel Roubini, söz konusu eğilimlerin ana nedenleri arasında birçok ülkedeki bozulan gelir ve servet eşitsizliğine işaret etmiştir.”
HEGEMONYA MÜCADELESİ TIRMANIYOR
Tüm sistemi etkileyen bir düzensizliğe karşın, doğalgaz ve petrol coğrafyasına yoğunlaşan hegemonya mücadelesi tırmandığının altının çizildiği raporda şunlar ifade ediliyor: “Bu gelişmelerin beraberinde getirdiği iç çatışmalar ile savaş tehditleri Avrasya’dan Afrika ve Ortadoğu’ya uzanan bir jeopolitik eksende artmaya devam etmektedir. Mısır, Libya, Suriye ve Irak başta olmak üzere “Büyük Ortadoğu Bölgesi” ülkelerini etkisi altına almış olan Arap Baharı ise yerini uzun süreceğe ve fırtınalı geçeceğe benzeyen bir kışa bırakmıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nun İslamcı terör örgütü IŞİD’in baskınına uğraması ve Irak’ta yaygınlaşan mezhep kökenli iç savaş sadece Irak’ı ve Türkiye’yi değil, olası siyasi ve ekonomik sonuçları itibariyle bölgeyi ve dünyayı da yakından ilgilendirmektedir. Ekonomik riskler arasında petrol fiyatlarındaki yükseliş ve bölgeye yönelik ticaret hacminde düşüş başta gelmektedir. Son Hindistan seçimleri 49 yıllık Kongre partisinin yönetiminin sona ermesi açısından dünyada büyük yankı uyandırmış ve yaklaşık 10 yıldır orta gelir tuzağında bulunan ülkenin ekonomik sorunlarının sonucu olarak değerlendirilmiştir. Yeni başbakan Mudi’nin ekonomik gelişme odaklı tutumu ve yabancı sermaye girişini yeniden başlatacağı beklentisi hem halkına hem de yakın ve uzak çevredeki ülkelere yeni umutlar vermiştir. Hindistan seçim sonuçlarının Güney Asya’daki dengeler açısından önemli olduğu, yeni stratejik işbirliklerini gündeme getirebileceği ve Hindistan’ın ABD tarafından Çin’i dengeleyebilecek yeni bir güç olarak değerlendirilebileceği görüşleri yaygındır.”