“TÜRKİYE’NİN YENİ GAP’LARA İHTİYACI VAR”

IMG_9782

SEDA GÖK ANKARA

Türkiye’nin tarımsal kalkınmasında GAP Projesi’nin önemli bir rol üslendiğine dikkat çeken Ankara Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Faik Yavuz, “ Türkiye’nin yeni GAP’lara ihtiyacı var” diyor. Tarıma uygulanan destekleme politikalarında bölgesel kalkınmaya öncelik verilmesini öneren Yavuz, “Yeni GAP hikâyelerine ihtiyacımız var. Söyleyeceğimiz projeler siyaseten kabul edilemez ama realist düşünürsek yapmamız lazım. 10 milyar TL’yi küçük küçük vermek yerine bir projede bir bölgenin kalkınmasında kullanabiliriz. Her sene bir bölgenin kalkınması ve yedi senenin sonunda bölgesel kalkınma sağlanmış olur. Parayı parçalamak yerine büyük projelere odaklanmalıyız” diye konuşuyor. Yavuz ile Türkiye’deki lisanslı depoculuk, Ankara’nın hayvancılık alanındaki gelişimi ve tarımda uygulanması gereken teşvik programları üzerine konuştuk.

 

-Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna da yansıyan bazı haberlerde “Ankara damızlık hayvancılık konusunda bütün sorunlarını aştı” değerlendirmelerini okuduk. Ankara hayvan varlığı ve yatırımları konusunda hangi noktada?

Başkent,  bürokrat şehri olarak bilinse de 1980 sonrasında sanayi ve ticaretin geliştiği bir şehirdir. Sanayide önemli organize sanayi bölgeleri var. Ayrıca ticaret şehri olmak zorundadır. Çünkü 4 milyon nüfusu var. Her gün 500 bin insan bu şehre gelip gidiyor. Bu şehir; alışveriş merkezlerine baktığınızda kişi başına düşen metrekarede birinci sıradadır.

Üçüncüsü de Ankara tarım şehridir.  2 milyon 200 bin hektar toprak yapısı var. Bunun 1 milyon 200 bin hektarı ekiliyor. Bitkisel tarım üretiminde iddialı bir konumdadır. Hububat da ön plandadır.

Hayvancılık konusuna geldiğimizde ise 150 kilometrelik bant içinde TUİK rakamlarına göre 600 bin küçükbaş, 220 bin büyükbaş hayvan varlığına sahiptir.  Ankara aynı zamanda bir hayvancılık şehridir.

Türkiye’nin batı kesiminde sütçülük, doğu bölgelerinde ise ağırlıklı besi hayvancılığı yapılıyor. Son zamanlarda Ankara’da sütçülüğünde ağır basmaya başladığını görüyoruz. Etçilikten sütçülüğe kayış var. Sayı ve süt verimi olarak büyük artış dikkat çekiyor. Dolayısıyla da Ankara besicilikle değil sütçülük de yol alıyor.

Tarım sektörü yıllardır lisanslı depoculuk konusunu konuşuyor. Siz de Ankara Ticaret Borsası olarak bu konuda önemli çalışmalara imza atıyorsunuz. Türkiye bu konuda neden istediği hızda yol alamıyor?

Lisanslı depoculuk önemli bir sistemdir.  Tarım ürünlerinin gelişmesinde önemli bir argümandır. Ürünü kaliteli ve verimli üretebilirsiniz ama iyi muhafaza edemezseniz kalitesini bozarsınız. O zaman da bir anlamı kalmaz. Onun için hasat ettiğiniz ürünü iyi bir depoda korumamız gerekiyor. Bu nedenle lisanslı depoculuk bir çözümdür.

-Neden bu kadar ağır yol alıyoruz?

Türkiye’de ölçekler çok küçüktür. Lisanslı depoda ürünü kontrata bağladığınızda bir değeri olmalı. 10 tonluk bir kontrat değer olarak çok küçüktür.  Bugün ABD bir kontrat 136 ton. Bizde bu rakamlar ancak mevcudun içinde yüzde 5 pay alabiliyor. Burada tüccar devreye giriyor. Tüccar bunu topluyor ve kontrat haline getiriyor.

Ankara Ticaret Borsası olarak biz kaç ton getirirse getirsin lisanslı depoya getirdiğinde kabul ediyoruz ve senedini hazırlıyoruz.

Üreticisi lisanslı depoda malını iyi muhafaza eder, isterse bunu kredilendirebiliyor ve en önemlisi hasat döneminde fiyatların tabana vurduğu dönemde bekliyor yükseldiği dönemde de ürün senedini satabiliyor.

Türk çiftçisi bu tarz sistemlere dahil olma konusunda daha muhafazakar bir yapıya sahiptir. Öncelikle uygulamayı görmek ister. Bu sisteme adapte olabildi mi?

Haklısınız… Çiftçiden çok tüccarı yönlendirebildik. Çünkü muhafazakâr yapısı var ve değişim zordur. Bu nedenle eğitim önemlidir. Eğitimlere ağırlık vermemiz lazım. Neden faydalı olduğunu daha fazla onlara anlatmamız gerekiyor.

-Nasıl yol alacağız?

Bu sistemi, piyasa işleyişi ile görecekler. Hasat dönemi içinde köy köy muhtarlarını dolaşıyoruz.  Lisanslı depoculuğu ve borsayı anlatıyoruz.

-Çiftçi en çok hangi sorularla geliyor?

Genellikle depo bedellerinin yüksek olduğunu söylüyorlar. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile konuyu görüştük. Bu fiyatların düşmesi konusunda Hazine’nin çalışmaları var. Belli bir miktarını karşılayacak.

Tüccar ise ‘bankaların bu sisteme çok adapte olmadıkları’ yönünde eleştirilerini ifade ediyor. “Bankalar bu sisteme kuşkulu bakıyor” diyor.

Ayrıca lisanslı depoculuk ve ürün borsası konusunda hükümette çok ilgili. Bu sistemin yerleştirilmesi konusunda bizlerle hemfikir durumdalar. TOBB ve üç dört borsamız bu konuda lisanslı depoculuk yatırımlarımızı yaptık.

-Burada ne kadar işlem hacmi var?

Ortalama 90 bin ton düzeyde… Türkiye gibi bir ülkede 2 milyon tona ulaşması gerekiyor. Bizim hububat ve bakliyat üretimimiz 35 milyon tondur. 20 milyon tonu buğdaydır. Ticarete konu olan ise 14 milyon tondur. Özel sektörün ve TMO’nun da depoları var. 4.5 milyon ton toprağa gömülüyor. Toprağın altındaki ürünü dışarı çıkarmak gerekiyor. Bu ürünü modern depolara koymamız gerekiyor. Bu konuda bütün taraflar emek veriyor.

 

-Türkiye genelinde nerelerde lisanslı depoculukta yatırım yapmamız gerekiyor?

Bu konuda işin başındayız. Hangi ürün nerede yoğun üretiliyorsa onunla ilgili lisanslı depo yatırımı yapmamız gerekiyor. Bölgesel olmaktan çok ürüne göre karar vermeliyiz. Türkiye lisanslı depoculuk konusunda üs olabilir.

Dünya nüfusu artıyor ama ekim alanları azalıyor. Topraklarımız konut alanı oluyor ya da denizlere gidiyor. ABD, Fransa ve Kanada gibi buğday üreten hububat ve bakliyat üreten ülkelerin şu anda verimlilikte kullandıkları teknolojileri ile üretimlerinde maksimuma gelmiş durumdalar.

Çoğalan nüfusun talepleri var. Örneğin; Çin ve Hindistan’da gelir seviyesi artıyor. Onlarda unlu ürünler yemek istiyor. Onlara arzı sunacak birileri lazım. Verimliliği yakalayamamış Ukrayna, Rusya, Azerbaycan, Gürcistan ile Türkiye’nin belli bölgeleri bu üretim teknolojilerini kullanılarak maksimuma verime ulaşabilir.

Karadeniz bölgemiz var. Azerbaycan, Gürcistan, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan’ın ürünlerini depolayabileceğimiz lisanslı depolarımız olabilir. Sadece bizim değil bu ülkelerin ürünlerini de pazarlayabiliriz. Coğrafya olarak Türkiye’nin altında Ortadoğu ve Kuzey Afrika var. Bunlarda hububat ve bakliyat üretilmiyor ama talepleri var. Türkiye lisanslı depoculukta önemli bir üs olabilir.

Ama öncelikle Türkiye’de bu sistemin yerleşmesi gerekiyor. Özel sektör lisanslı depoculuğa yöneliyor. Bu güzel bir gelişmedir. Lisanslı depoculukta güven oluşturur. Türkiye’de lisanslı depoculuk konusunda hızlı yol alabilmemiz için zihniyet değişimi gerekiyor.

Öncelikle talep olması lazım… Yatırımı yaptınız ürün gelmez ise işletmeler zarar eder. Değişim bir süreçtir. Bu süreci iyi yönetmemiz gerekiyor. Bu süreci ilgili her kesime doğru anlatmak gerekiyor.

Bakınız buğday var ama kaliteli buğday var mı? İthalat yapıyoruz. Hangi köyde hangi depoda nerede ne var tam bilmiyoruz. Sanayici bu sisteme dahil olduğunda neyin nerede ne kadar olduğunu bilebilir. Envanter çalışmamız olacaktır. Ona göre ihracat fiyatı verirken daha bilinçli ve rahat fiyat verebilecektir.

–Et tesisiniz işletme yapısı ve kapasitesi itibariyle kendi alanında bir ilk… Ankara Ticaret Borsası olarak başka ilkler olacak mı?

Türkiye’de borsacılık anlamında tüm altyapımızı oluşturduk. Bundan sonra ancak kapasite artırımına gidebiliriz. Lisanslı depomuz var. Uluslararası akredite edilmiş laboratuarımız ve yetkilendirici sınıflandırıcı yetkimiz var. Çok modern satış salonumuz var. Bundan sonra ürün ihtisas borsasını kurup elektronik ürün senedi üretmemiz gerekiyor. Bununla ilgili yazılımlarımızı yaptık. Bu sezon elektronik ürün senedi satışına başlayacağız.  Gecikmemizin nedeni de yasal olarak tereddütlerin giderilmesi idi.

- Türkiye’nin tarımda hangi alanlara odaklanması gerekiyor?

Türkiye’de 2004 yılında Tarım Çerçeve Yasası çıktı. İlk defa bir tarım yasası çıktı ve devrim niteliğindedir. Öte yandan 1985 yılından beri tartıştığımız Havza Projesi var. Ürün planlaması için Havza Projesi hayata geçmek zorunda. Hangi ürün nerede nasıl üretilecek ne kadar kaliteli olacak bunu tespit edip ona göre destekleri verilmeli. Ürün planlamasını da kendi içinde yapmalıyız. Bütün dünya bunu uyguluyor. Biz niye uygulamayalım? Erzurum da buğday ekerseniz rantabl değil. Bunu desteklerseniz; çiftçi gene para kazanmaz. Emek ve teşvik heba olacaktır. Mümkün olduğunca hangi ürün nerede hangi bölgede ve nasıl üretilecek ve nasıl teşvik edilecek belirlenmeli. Teşvikte heba edilmemelidir. Türkiye’de tarıma ayrılan pay ilk kez 10 yıldır en yüksek seviyesinde. 10 milyar TL az mı az ama bizim bütçemiz ile kıyasladığınızda çok büyük bir paydır. Bu desteklerin çok küçük küçük işletmelere dekar başına verilmesi doğru değildir.

Hedefine uygun verilmelidir. Öyle projeler yaptırmalısınız ki o projelere bu paralar gitmelidir. Mega projelerden bahsediyoruz. Toprak ve güneş; su ile buluşursa verim elde edilir. Teknoloji ve eğitim işin içine girerse daha fazla ve kaliteli üretim yapabilirsiniz. Bizde toprak ve güneş var. Biz sulu tarımı yapamıyoruz. Bunun için mega projeler yapmamız gerekiyor. Eskiden toprağı çatlayan bir Güneydoğu bölgemiz vardı. Şimdi en verimli topraklar Urfa’da… Günde 550 kamyon şehirden çıkıyor.

Yeni GAP hikâyelerine ihtiyacımız var. Söyleyeceğimiz projeler siyaseten kabul edilemez ama realist düşünürsek yapmamız lazım. 10 milyar TL’yi küçük küçük vermek yerine bir projede bir bölgenin kalkınmasında kullanabiliriz. Her sene bir bölgenin kalkınması ve yedi senenin sonunda bölgesel kalkınma sağlanmış olur. Parayı parçalamak yerine büyük projelerle bölgesel kalkınma projelerine odaklanmalıyız.  Ufak ufak alınan paralar için çifti ve üretici tepki koyacaktır. 7 sene sonra proje bittiğinde bölgesel kalkınma ile refah düzeyi daha fazla artacaktır.

Ayrıca İhtisas Organize Hayvancılık Bölgeleri kurabiliriz. Hollanda’da örneği var. 200 kilometre gidiyorsunuz her taraf hayvan… Bizim ki gibi ayrı ayrı yerlerde 5 dönüme sıkıştırılmış değil. Erzurum’da bitkisel üretimle verim alamazsınız, o bölgeyi organize hayvancılık bölgesi ilan edeceksin. Orada yem bitkisi üret, hayvancılık yap diyeceksiniz. Hakkari’ye sanayiciye götüremezsiniz. Can güvenliği ve eleman bulamayacağı için gitmez.  Hakkari’den Edirne’ye en pahalı benzin ile navlun bedelini kim katlanır?  Navlun farkını ödeyin dedik ama yol alınmadı. O zaman Hakkari’de hayvancılık yapacaksınız. 1980 öncesinde de bu bölgeler hayvancılık ile yol alıyordu ama gelişmedi.

İnsanların demografik yapısını bile incelemeniz lazım. Yatırım yaparken insanların sanayide çalışma yapısı var mı yok mu bu bölgede buna da bakmalısınız. Altyapısını yap, hayvanını ver, adama orada bildiği işi yapsın. Kısacası Türkiye’nin yeni GAP’lara ihtiyacı var.

TİCARET ANKARA ÖZEL 16 HAZİRAN 2014 SG

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>