EKMEĞİ ÇÖPTEN ÇIKARDIK, BM’YE MODEL OLDUK

 

SEDA GÖK-ANKARA

Birleşmiş Milletler(BM) Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) rakamlarına göre dünya nüfusu 7 milyar… Bu rakamın 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Nüfus artıyor ama iklim değişikliği ve ekonomik krizler fakir ülkelerin gıdaya ulaşımını daha da zorlaştırıyor.

Bugün dünyada dört kişiden biri yeterli mineral ve vitaminleri alamıyor. Sekiz kişiden biri ise aç kalma tehlikesi ile karşı karşıya… Dünyada 842 milyon insan açlık çekmekte ve yetersiz beslenmekte. Çoğu çocuk olmak üzere 10 milyon insan açlıktan ölüyor. Yaklaşık 1,4 milyar insan aşırı kilolu ve obezite tehlikesi ile karşı karşıya.  500 milyon insan ise obezite hastasıdır.

Yılda 1 trilyon dolara denk gelen 1.3 milyar ton gıda, bu miktar dünya gıda üretiminin üçte biridir, israf ediliyor ya da kayba uğruyor. Bu miktarın dörtte birini tasarruf edebilsek, 842 milyon açlıkla mücadele eden insanın tamamını doyurabileceğiz. Bu çarpıcı rakamlar; israf ve israf ekonomisinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gözler önüne seriyor.

TMO tarafından 2012 yılında başlatılan “Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından örnek proje olarak kabul edilip, bütün dünyaya model olarak sunuldu. 2013 yılını israf ile mücadele yılı olarak kabul eden FAO, Türkiye’nin bu projesindeki başarısına dikkat çekerek, dünya genelindeki birçok ülkeye model olarak öneriyor.

TİCARET Gazetesi’ni kabul eden ve projede bugün itibariyle gelinen noktayı anlatan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Kayhan Ünal, Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) geçen yıl Budapeşte ile Roma’da ve bu yıl da Nisan ayında Bükreş’teki toplantılarında kampanyayı tanıttıklarını anlatıyor. Ünal,  “FAO, kamu kuruluşu olarak yürüttüğümüz Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası’nı israfa karşı örnek proje olarak kabul etti ve dünyaya bir model olarak sunuyor. İnternet sitesinden de bunu paylaşıyor” diyor.

Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası’nın milli ekonomiye katkısının 2,8 milyar TL olduğunu vurgulayan Ünal ile dikkat çekici rakamlara sahip projede bugüne kadar yapılan çalışmalar ve hedefler üzerine konuştuk.

 

- Öncelikle TMO’nun piyasadaki rolü ve önemini aktarır mısınız?

Birinci Dünya Savaşı sonrasında insanlar geçimlerini sağlamak için ağırlıklı olarak tarım sanayine yönelmişler. Ama bu yöneliş ile gıda ürünlerinin arzı artmış, fiyatlar düşmüş ve ülkelerde ekonomik krizler baş göstermeye başlamıştır. Dünya bu amaçla önlemler almaya başlamış. Bu kapsamda ülkemizde 10 Temmuz 1932 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile Ziraat Bankası’na buğday alım hakkı tanınmış. 1933 yılında da hububat ürünlerinin muhafaza edilmesi için gene Ziraat Bankası’na Bakanlar Kurulu kararı ile depo, silo ve muhafaza tesisleri yapma görev ve yetkisi verilmiş. Gıdanın üretiminin planlaması ve depolanması özel bir ihtisas ve geniş bir zaman gerektiriyor. 13 Temmuz 1938 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile kamu iktisadi teşekkül olarak TMO kurulmuş.

TMO’nun kuruluş gayesi, ülkemizde hububat piyasalarını düzenlemektir. Hububatın alım satımı yanında ayrıca Birleşmiş Milletler kontrolünde haşhaş ekimi ve tıbbi amaçlı morfin ve türevlerinin üretimini de gerçekleştiriyor. 13 ilde 70 bin hektar alanda 70 bin üreticiye haşhaş ekimi yaptırıyor.

Ayrıca olağanüstü durumlarda ülkemizin stoklarını tutuyor, yardıma muhtaç ülkeler yardımlarda bulunuyor.  Filistin, Pakistan, Somali ve son olarak da Suriye bunlar arasında örnek olarak sıralanabilir.

TMO’nun sermayesi Hazineye ait ancak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ilgili kuruluşu. Türkiye genelinde 28 şubemiz ve 1 işletme müdürlüğümüz var. 69 tane tesisli ekip, 121 tane ajans amirliğimiz hizmet veriyor. 219 noktada da sabit işyerlerimiz mevcut olup devamlı olarak personel bulunduruyoruz.

Önümüzdeki ay hububat hasadı başlayacak. Hasat dönemlerinde bizzat üreticiden alım yapılıyor. Bu kapsamda geçici alım merkezi açıyoruz. Böylece 300 farklı noktada faaliyet gösterebiliyoruz. 3 bin 500 personel ile çalışıyoruz. 2 bin 500 yan hizmetler konusunda istihdam olmak üzere yaklaşık 6 bin personelimiz var.

4 milyon ton depolama kapasitemiz var.  Ürün grubumuz içinde buğday, arpa, mısır, çavdar, yulaf, çeltik ve haşhaş var.  Bakanlar Kurulu, alacağı kararlarla TMO’ya özel görevler verebiliyor. Örneğin; 4 yıl önce fındık alımı yaptık. 2010 yılındaki mercimek alımı gibi. Bunlar, medyada yansımaları çok olan örneklerdi. Geçmiş yıllarda araba lastiği, et, margarin, kuşyemi, kakao gibi farklı ürünlere yönelik 25 farklı ürün için alım yapma yetkisi verilmiştir.

Piyasa düzenleme görevi kapsamında üretimin devamlılığı açısından 2007 yılından beri üreticilere ürün dönemlerinde; “Ürününü eğer piyasada en sağlıklı şekilde pazarlayamazsan, fiyatların düşmesine izin vermez, ürününüzü getirdiğinizde alırız” diyoruz. Piyasada üreticiyi koruyoruz. Piyasada olumsuz hareketlerle tüketici aleyhine fiyatlar yükselirse pirinçte olduğu gibi “stoklarımızdaki ürünü satıyorum” diyoruz. Eğer stoklarımda yoksa da fiyatların yükselmesi halinde gerekirse ithal ediyorum ve piyasaya sunuyorum.

Dengeleyici durumundayız. Ama normal giden bir fiyat yapısına asla müdahalemiz söz konusu değil. Sadece üretici ve tüketiciyi korumayı ilke ediniyoruz.

–Ana ürün grubunuzdaki buğday ekmeğin hammaddesi… Ama son dönemde ekmeğin hammaddesinden çok israfı konusunda ciddi bir çalışma yürüttünüz. Neden böyle bir çalışma yapma ihtiyacı hissetiniz?

TMO olarak ana iştigal konumuz olan buğdaydan elde edilen ekmek ile ilgili 2008 yılında ve 2012 yılında olmak üzere iki tane araştırma yaptırdık.

Ülkemizde 2008 yılından 2012 yılına gelindiğinde ekmek israfında bir artış yaşandığını ve olumsuz ekonomik sonuçları olan bu israfla ilgili olarak toplumun bilgilendirilmesi gerekliliğini gördük. Bu amaçla Genel Müdürümüzün önderliğinde bir kampanya başlattık. Kampanyanın ön hazırlıkları için 1.5 yıl çalıştık. Etkili olmasını istedik. Sayın Başbakanımız projeyi sahiplendi, destek verdi ve açılışını yaptı.

Bu kapsamda 17 Ocak 2013 tarihinde Sayın Başbakanımızın açılış konuşması ile ülkemizde Ekmek İsrafını Önleme Kampanyasını başlattık. Bu kampanya için Kurumumuz bünyesinde özel bir daire oluşturduk ve 100 koordinatör belirledik. İnternet sayfası oluşturuldu. 5 adet RTÜK onaylı kamu spotu hazırlandı. Kampanya müziği yapıldı. Türkiye Aşçılar Federasyonu ile Bayat Ekmekli Yemek Tarifleri Kitabı hazırladık. Afiş, broşür, magnet gibi materyaller yaptırdık. 16 aylık süre zarfında 601 kurum ve kuruluş ile 602 etkinlik yaptık.

2 Nisan 2013 tarihli Resmi Gazete’de, Kampanyanın bizim tarafımızdan yürütüldüğüne dair Başbakanlık Genelgesi yayınlandı.

Hazırladığımız 5 kamu spotu, televizyonlarda 6 bin kere döndü. Kampanya, 57 kanalda bin 350 defa haber oldu. Yazılı basında 5 binden fazla haber yapıldı. 100’den fazla televizyon ve radyo programına katıldık.

Yapılan etkinlikler ve medya çalışmalarıyla ülkemizin en ücra köşelerine kadar uzanarak ekmek israfı konusunda halkımızın bilinçlenmesini sağladık.

-Bu çalışmalarla nereden nereye geldiniz?

Nereden alıp nereye getirdiğimizi görmek için 2013 yılında da bir araştırma yaptırdık. Diğer araştırmalarda olduğu gibi bu araştırmada da üniversitelerin akademik desteğini aldık. Araştırmayı ulusal ve uluslararası ölçekte bağımsız bir şirkete yaptırdık.

-Bu kampanyaya rakamlarla baktığımızda nasıl bir tablo ile karşılaşıyoruz?

Bu araştırma sonrasında gördük ki, bir yıl içinde yapılan çalışmalar sonrasında ülkemizde 1 yılda israf edilen 5 milyon 950 bin adet ekmeği yüzde 18 oranında indirerek 4 milyon 900 bin adede çekmeyi başarmışız.

Bu kapsamda bir günde 1 milyon 50 bin adet, yılda ise 384 milyon adet ekmeğin çöpe gitmesinin önüne geçmişiz. Ülkemizde karşılığı 1.6 milyar TL olan israf bedelini 1.3 milyon TL’ye çekerek 300 milyon TL tasarruf etmişiz.

Farklı yaş gruplarına yönelik etkinlikler yapıyoruz. Bu ekinlikler sayesinde halkımızın tüketim alışkanlıklarında değişimler oldu. Hatırlarsanız, Başbakanımız; “Tam buğday ekmeğine yönelelim” demişti.  Bu doğrultuda 2 Nisan 2013 tarihli Resmi Gazete’de ekmekteki 17 katkı maddesinin kaldırılması, tuz oranının düşürülmesi ve kepek oranının arttırılmasına ilişkin tebliğler yayımlandı. Bu yasal düzenlemelerin yanı sıra kampanyayla sağlıklı ekmek tüketiminin teşvik edilmesiyle beraber  tam buğday ekmeğinde yüzde 93, kepekli ekmekte yüzde 283 oranında tüketim artışı oldu.

Kampanya çalışmalarında temel slogan olarak “Tüketeceğin kadarını al” diyoruz. Halkımızın bu konuda bilinçlenmesiyle beraber ekmek tüketiminde yüzde 10 düşüş oldu. Vatandaşın tükettiği günlük ekmek  miktarı 95 milyondan 85 milyona düştü. Yıllık olarak baktığımızda ise 35 milyardan 31 milyar adede geriledi. Yani 26 milyar TL para harcanırken 23.5 milyar TL harcandı. Ekmek tüketiminden de 2.5 milyar TL tasarruf sağlamışız. Çöpe gitmekten kurtarılan ve ekmek tüketimindeki tasarruf ile birlikte bu kampanyanın bütçemize 2.8 milyar TL katkısı olmuş.

Birleşmiş Milletler geçtiğimiz yılı “israfı önleme yılı” olarak kabul etmişti. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun geçen yıl Budapeşte ve Roma’da, bu yıl Nisan ayında ise Bükreş’te yaptığı toplantılara katılarak kampanyayı anlattık. Çalışmalarımızı ve elde edilen kazanımlara değerlendiren FAO, Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası’nı, bir kamu kuruluşu olarak israfa karşı yürütülen örnek proje olarak kabul etti ve dünyaya model olarak sunuyor. İnternet sitesinden de bunu paylaşıyor.

FAO rakamlarına göre 7 milyar olan dünya nüfusunun 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Nüfus artıyor ama iklimsel değişikliği ve ekonomik krizler fakir ülkelerin gıdaya ulaşımını daha da zorlaştırıyor.

Dünyada her dört kişiden biri yeterli mineral ve vitaminleri alamıyor. Her sekiz kişiden biri ise açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya. Dünyada 842 milyon kişi ise yatağa aç giriyor. Çoğu çocuk olmak üzere 10 milyon insan açlıktan ölüyor. 500 milyon insan ise obezite tehlikesi ile karşı karşıya.

Yılda 1 trilyon dolara denk gelen 1.3 milyar ton gıda, bu miktar dünya gıda üretiminin üçte biridir, israf ediliyor ya da kayba uğruyor. Bu miktarın dörtte birini tasarruf edebilsek, 842 milyon açlıkla mücadele eden insanın tamamını doyurabiliriz.

Ekim ayında İstanbul D8 Dünya Bakanlar Zirvesi’nde, İSEDAK Toplantısı’nda, 2015 yılında G20 Tarım Bakanları Toplantısı’nda bu projemizi uluslararası arenada tanıtmaya devam edeceğiz. Tecrübemizi paylaşacağız.

–İsraf sadece ekmekte olmuyor…

Haklısınız. Bütün bunları yaparken esasen biz özde ekmek israfına genelde ise tüm israfa dikkat çekmeye çalışıyoruz. Gıda, su, elektrik ve diğer başlıklarda da israfa dikkat çekmeyi arzu ettik. Çünkü ekmek israfından bahsederken aslında 2002 yılından beri 130 ülkeye gerçekleştirdiğimiz un ihracatımıza eş değer bir rakamdan bahsediyoruz.

Çöpe gitmesini engellediğimiz bu miktar yani 384 milyon ekmeğe tekabül eden buğday miktarı 1.1 milyon tondur. Yani çöpe giden bu miktar bizim stoklarımızda olsa piyasayı düzenlemeye yeter bir miktardır.

-Projenin bu kadar ses getireceğini tahmin ettiniz mi?

Üzerinde 1.5 yıl çalıştık. Çalışmalarımızda başta Başbakanlık, Bakanlığımız ve diğer bakanlıklar olmak üzere resmi ve özel bütün kurum ve kuruluşların desteğini gördük.

Ama en büyük katkıyı israfın yarısının gerçekleştiği hanelerde gördük. Biz hanelerde ve toplu tüketim yerlerinde yani kamu kurum ve kuruluşları ile öğrenci yemekhanelerinde yüzde 40 başarı sağladık. Otel ve fırınlardaki başarı oranları sıfıra yakın. Hayvanlara verileni de israf kabul ediyoruz.  Hayvan yem yer. Ayrıca dört katı fiyat farkı var. Bayatlayan ekmeği veriyoruz ama küflenen ekmek kanserojendir.

-Bugüne kadar üç ölçümleme yaptınız ve bunu kamuoyu ile paylaştınız. Başka bir ölçümleme olacak mı?

Bu yıl sonunda yeni bir ölçümleme daha yaptırmayı düşünüyoruz. Bu kampanyayı diri tutarsak, halkımızdaki bilinçlenmeyi devam ettirirsek, milli gelire her yıl 3 milyar TL’ye yakın destek sağlanacak.

-Proje başka hangi ürün gruplarına yönelik uygulanabilir?

10. Kalkınma Planı’nda bu proje ve israf bir başlık olarak yer aldı. Kalkınma Bakanlığı, Gümrük Bakanlığı ve bizim bakanlığımız bu konuda ortak çalışmalar yürütüyor. Ama nasıl olacağını ileriki günlerde göreceğiz.

-Genç ve eğitimli nüfus oluşuyor. Bu yapının projede etkisini nasıl oldu?

Bizim projemiz çatı bir projedir. Türkiye genelinde 600’den fazla etkinlik yaptık. Hanelerde, ekmekteki kontrol annenin ve çocuğun elinde. Bu nedenle kadınlarımız için özel etkinlikler yaptık. Bundan öte her bölgede o yörenin değerlerine ve alışkanlıklarına özel farklı etkinlikler düzenledik. İstanbul’a ayrı Trabzon’a ayrı İzmir’e ayrı bir tanıtım programı uyguladık.

Ama şimdi birebir olmasa bile gelişmişlik düzeyi arttıkça israf azalıyor. FAO’nun rakamlarına göre israf, tüketimin ilk aşamasında gerçekleşiyor

Milli Eğitim Bakanlığı bizim önemli bir partnerimiz idi. Yarışmalar düzenledik. Ağaç yaşken eğilir dedik. Okullardan ciddi talep aldık. Diyanet İşleri Başkanlığı ile yol aldık.  İlkokul çocuklarımıza özel eğitimler verdik.

-İlginç anekdotlar yaşadınız mı?

Kreşlerde de eğitim verdik. Çocuklarda daha fazla sahiplenme vardı. Kadınların çabasını gördük. Yeni yeni şeyler geliştiriyorlar ve bize gönderiyorlar. Önce kendi çocuklarıma bu projenin önemini anlatarak başladım.

-2014 sonunda nasıl bir tablo ile karşılaşacağız?

Ne başlarken ne şu anda rakam hedeflemedik. Bu konuda halkı bilinçlendirmek için gidebileceği yere kadar gitmeyi hedefledik. Matematiksel hedefler belirlemedik. Türkiye olarak ithalatçısı olduğumuz ürünler başta olmak üzere her üründe israfın önüne geçmemiz lazım. Ticari kaygının olduğu yerde israfı önlemek çok daha zor. Oraya daha fazla çaba vereceğiz. Uzun soluklu bir iştir. İlgili bakanlıklarla ortak çalışmalar yapıyoruz.IMG_4725

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>