GIDADA 2023 VİZYONUMUZ; 150 MİLYAR DOLAR TARIMSAL ÜRETİM, 40 MİLYAR DOLAR İHRACAT YAPABİLMEK…
GIDA SEKTÖRÜNDE HEDEF PSİKOLOJİK SINIRI AŞMAK
Hasılası 62 milyar dolar ile dünyanın 7′nci büyük, Avrupa’nın ise birinci tarım ülkesi konumunda olan Türkiye, yabancı yatırımcılar için de en cazip alanlardan birini oluşturuyor. Küresel yatırımcılara kârlı yatırım fırsatları sunduğundan, doğrudan yabancı yatırım tutarı son on yılda yaklaşık 4 milyar dolara, sadece 2012 yılında ise 2,1 milyar dolar seviyesine ulaştı. 2005 yılında 29,4 milyon TL olan Gıda ve İçecek Sanayi AR-GE harcamalarının, 2011 yılında %157,4 oranında artarak 75,7 milyon TL’ye yükseldi. Türk ekonomisinin 2023 hedefine ulaşmasında gıda üretiminin önemli bir katalizör görevi göreceği öngörülüyor.
Gıda ve içecek sanayi 2023 stratejisi çerçevesinde pozitif dış ticarete verdiği önemin neticesinde, sadece 2012 yılında bile 4.4 milyar dolar pozitif dış ticaret hacmi kaydetti. Aynı dönemde Türkiye’nin dış ticareti karşılama oranının yüzde 64 olarak gerçekleşti. Son 10 yılda gıda ve içecek ihracatı yaklaşık 5 kat artarak, Avrupa İstatistik Kurumu Eurostat verilerine göre, 2011 yılında dünyanın en büyük 15. gıda ve içecek ihracatçısı haline dönüşüyor. Dolayısıyla 2013′te psikolojik sınır olan 10 milyar doların geride bırakılacağı anlaşılıyor.
–Türk ekonomisinin önemli yapı taşlarından biri olan gıda sanayi; yatırım, üretim ve istihdam yapısı ile ülke ekonomisinin en dinamik sektörü konumunda. Türkiye için stratejik öneme sahip olan gıda ve beraberinde içecek imalatı, sanayi alt sektörleri arasında en büyüklerinden olup, üretim değeri, istihdama sağladığı katkı, ihracatı ve dış ticareti karşılama oranı ile ülkemizin önemli sektörlerinden birisi olma özelliği de taşıyor.
2012 yılı ihracat-ithalat dengesine baktığımızda yarattığı 4,5 milyar dolarlık artı değer ile cari açık sorununun çözümüne katkı sağlayacak potansiyele de sahip. TÜİK’in ihracat verilerine göre, 2012 yılı toplam ihracatımız 153 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 10’luk kısmını gıda ürünleri ve içecek, tarım ve hayvancılık ile balıkçılık alanlarında yapılan üretimimiz oluşturdu. Bugün Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 45’i tarım kesiminde yer almakta ve bu kesim toplam üretimin yaklaşık yüzde 13’ünü gerçekleştirilyor. Bu nedenle tarım ve gıda sanayileri sosyoekonomik açıdan ülke ekonomisi için büyük önem taşıyor.
Gıdanın, insan yaşamının en temel ihtiyacı olması ve toplum sağlığı açısından kritik önem taşıması, gıda üretim-tüketim zincirini günümüzün en önemli konularından biri haline getiriyor. Bu nedenle gıda sanayinde, tüm üretim-tüketim zincirinin dahil edildiği AR-GE, teknoloji geliştirme ve inovasyon odaklı çalışmaların geliştirilmesi ve örnek projelerin desteklenmesi büyük önem taşıyor. Bu kapsamda “Vizyon 2023 Bilim ve Teknoloji Stratejileri Projesi”nde yer alan tarım ve gıda sektörünün vizyonu, “Bilime ve modern teknolojilere dayalı olarak; toplumun sağlıklı beslenmesini, gereksinimlerini yeterli nicelik ve nitelikte karşılayabilen, biyolojik çeşitliliğini koruyan ve toplumsal yarara dönüştürebilen, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan sürdürülebilir, verimliliği artan tarım ve tarımsal sanayinin de katkısıyla, uluslararası alanda rekabet edebilen gelişmiş bir Türkiye” olarak belirlenmiştir.
Ayrıca, Türkiye Sanayi Stratejisi’nde (2011-2014) belirtildiği gibi, gıda ve içecek sanayinin tarımsal üretimin yapıldığı bölge ile entegre olma kapasitesine sahip olması, birçok bölgede üretim yapabilme ve yüksek istihdam yaratma imkanını da beraberinde getiriyor. Bu da bölgesel eşitsizliklerin azaltılmasındaki rolü ve işsizliği azaltıcı etkileri nedeniyle sektörün önemini daha da arttırıyor.
Türkiye açısından tarım ve gıda sektörlerinden elde edilecek gelir artışı toplum refahı, zenginliği ve yaşam kalitesini arttırmada önemli bir potansiyele sahip. Üretim faaliyetlerinden azami yararı sağlamak için tarım ve gıda sektörlerinde yapılan çalışmaların bilim ve teknolojinin gösterdiği şekilde yürütülmesi önem arz ediyor.
GIDA ÜRETİMİNDE DÜNYANIN NERESİNDEYİZ?
Küresel ekonomide yaşanan finansal kriz, özellikle 2009 yılına ait uluslararası doğrudan yatırımları (UDY) olumsuz etkilemiş olsa da, 2010 yılında toparlanma eğilimine girilmiş ve 2011-2012 yıllarında da bu eğilim devam etti. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın hazırladığı Gıda Sektörü Raporu 2013-1’na göre dünya genelinde UDY girişleri 2011 yılında, bir önceki yıla göre % 16,5 artışla 1,5 trilyon dolara yükselmiştir. Türkiye’de ise UDY girişleri 2011 yılında, bir önceki yıla göre % 76 artışla 15,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’de 2005-2011 Yıllarında Yapılan Uluslararası Doğrudan Yatırımlar (UDY) Milyon ABD Doları
Sektörler | 2005 | 2006 | 2007 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 |
Tarım |
7 |
6 |
9 |
41 |
49 |
82 |
31 |
Ziraat, avcılık ve ormancılık |
5 |
5 |
6 |
23 |
48 |
77 |
31 |
Balıkçılık |
2 |
1 |
3 |
18 |
1 |
5 |
0 |
İmalat sektörleri | 829 | 2.100 | 5.116 | 5.174 | 3.780 | 2.861 | 7.771 |
İmalat |
785 | 1.866 | 4.211 | 3.970 | 1.615 | 905 | 3.364 |
Gıda ürünleri, içecek ve tütün imalatı |
68 |
608 | 766 | 1.252 | 196 | 123 | 649 |
Hizmetler sektörü | 7.699 | 15.533 | 14.012 | 9.532 | 2.423 | 3.295 | 8.085 |
Toplam | 8.535 | 17.639 | 19.137 | 14.747 | 6.252 | 6.238 | 15.887 |
Kaynak: Merkez Bankası (http://www.invest.gov.tr)
Türk gıda, içecek ve tütün sektörü, yabancı yatırımcılar için en cazip alanlardan birini oluşturuyor. Küresel yatırımcılara kârlı yatırım fırsatları sunduğundan, müthiş oranda doğrudan yabancı yatırımı çekerek son on yılda yaklaşık 4 milyar ABD dolarına ulaştı.
Geçtiğimiz yıl Rusya Federasyonu’nun Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) 156’ncı üyesi olması, Türk gıda ve içecek ihracatçıları için de önemli bir gelişme ve birçok yeni fırsatları da içinde barındırmakta. Dünya Bankası yapmış olduğu çalışmada, DTÖ üyeliği sebebiyle Rusya’nın toplam tarımsal ithalatında en fazla 1 milyar dolarlık artış yaşayacağını belirtmişti. 2007 yılında Rusya’nın tarımsal ürünler ithalatı içinde Türkiye’nin payı % 3,3 iken, 2011 yılında bu pay % 4,2’ye yükseldiği görülüyor.
2010 yılına ilişkin sektörel anlamda genel görünüm; kriz sonrası imalat sektörüne yapılan uluslararası doğrudan yatırımlarda toparlanma yaşanmasına rağmen hizmetler sektörüne yapılan yatırımların düşmeye devam etmesi yönünde oldu. Özellikle finansal hizmetler alanındaki uluslararası doğrudan yatırımlarda keskin bir düşüş gerçekleşti. İmalat sektörü içerisinde ise gıda, içki ve tütün, tekstil ve otomotiv endüstrileri iyileşirken metal ve elektronik sektörlerindeki yatırımlarda azalma yaşandı.
Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşlara göre, 2012 ve 2013 yılları az da olsa dünya ekonomilerinin büyümesine devam edeceği yıllar olacak. Önümüzdeki dönemler, ülkelerin ekonomilerini etkileyecek en önemli faktörün gıda fiyatları olacağı yönünde. Dünya Bankası’nın raporuna göre, 2012 yılının ilk çeyreğinde dünya gıda fiyatlarının % 8 oranında arttığını göstermiştir. Yine yapılan tahminlere göre, tüm dünyada gıda fiyatlarındaki artışın, önümüzdeki on yılda da istikrarlı bir şekilde devam etmesi bekleniyor. Hatta bu on yılda, dünyanın belli bölgelerindeki gıda fiyatlarının yüzde 40’lar seviyesinde artacağı öngörülüyor.
TÜRKİYE’DE GIDA SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU
Gıda ve içecek sektörü, Türkiye’nin ihracatında önemli bir rol üstleniyor. 2010 yılında toplam ihracatın yaklaşık yüzde 6’sını oluşturarak 6,7 milyar dolar hacme ulaştı. 2011 yılında Türkiye, gıda ihracatı ile dünyanın 15’inci büyük ülkesi oldu. Bakanlığın raporuna göre gıda ve içecek sanayimiz 2011 yılında yaklaşık 8,9 milyar dolar düzeyinde ihracat gerçekleştirerek önemli bir başarı elde etti. 2012 yılında gıda ve içecek ihracatımız 9,5 milyar dolarken, ithalatımız 5,1 milyar dolarda kaldı. Bu sayede gıda ve içecek sanayi dış ticaret karşılama oranı % 186,2 olarak yüksek bir oranda gerçekleşti. Bir önceki yıla göre ihracat artış oranı % 6,7. Türkiye’nin dış ticaret karşılama oranı ise % 64 olarak gerçekleştiği kaydediliyor.
Ekmeğin Türkiye’de temel gıda maddesi olması nedeniyle, Türk tarımında tahılın büyük önem taşıyor. Ayrıca, Türkiye’nin bakliyat üretimi yapan ülkeler arasında kayda değer bir yeri ve dünya ticaretine hakim olma potansiyeli var. Türkiye’de fındık ve diğer kuru meyve üretimi oldukça yüksek ve bu ürünlerin çoğunda (fındık, kayısı, kuru üzüm vs.) Türkiye dünya pazarlarında hakim konumda. Türkiye’nin büyük tarım potansiyeli, konservesi yapılan geniş sebze ve meyve tarımının gelişmesini sağlıyor. Türkiye’de hızlı büyüyen gıda sanayi sektörlerinden biri de dondurulmuş sebze ve meyve sanayi. Türkiye, tarımsal potansiyelinin avantajıyla, bitkisel yağ üretiminde de kalite ve miktar yönünden diğer ülkeler arasında önemli bir yere sahip. Teknolojideki gelişmeler ve son yıllarda artan yatırımlar ile şekerleme, çikolata ve kakao ürünleri, pasta ve bisküvi sektörleri Türk gıda sanayinde büyük gelişme gösteren sektörler olarak sıralanıyor.
Öte yandan Türkiye’de imalat sanayinde 2011 yılı sonu itibariyle 4.729 adet uluslararası sermayeli şirket faaliyet göstermekte. Bu rakam, toplam uluslararası sermayeli şirketlerin % 16’sını oluşturmakta. İmalat sanayi içerisinde kimya sektörü 523, gıda ürünleri, içecek ve tütün sektörü 504 ve tekstil sektörü 468 adet uluslararası sermayeli şirket ile ilk üç sırayı paylaşan alt sektörler olarak yeralıyor.
Türkiye her geçen yıl dünya pazarında daha etkin bir oyuncu olma yolunda ilerlemekte. Türkiye, üretim gücünü tarımsal üretimden almaktadır. Aynı zamanda Türkiye, 62 milyar dolarlık tarımsal hasılası ile dünyanın 7’nci büyük tarım ülkesi konumundadır. Ayrıca Türkiye gücünü, genç ve artan nüfusu ile birlikte son 10 yılda ortalama gelir düzeyinin artmasından da almakta. Dengeli ve bilinçli beslenme konusunda tüketici bilincinin yükselmesine bağlı olarak ambalajlı ürünlere yöneliş, halkımızın beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler ve kişisel beslenme tercihleri de gıda sanayimizin gelişmesine katkı sağlamakta. Bu kapsamda, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu, 2023 yılı gıda ve içecek ihracat hedeflerini 40 milyar dolar olarak hedefledi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da, “Türkiye’nin bugün için tarımsal üretim hasılası ile dünya ülkeleri içerisinde 7’nci, AB ülkeleri içinde 1’inci sırada yer aldığını ve bunun daha iyi bir noktaya taşınması, daha verimli sağlıklı bir üretim yapılması ve toplumun dengeli ve sağlıklı beslenmesi açısından gıda ve gıda standardizasyonunun ülkemiz için özel bir anlamı olduğunu” belirtmiştir.
.Türkiye açısından tarım ve gıda sektörlerinden elde edilecek gelir artışı toplum refahı, zenginliği ve yaşam kalitesini arttırmada önemli bir potansiyele sahiptir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda hazırlanan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde (2011-2014) belirtildiği gibi, gıda ve içecek sanayinin tarımsal üretimin yapıldığı bölge ile entegre olma kapasitesine sahip olması, birçok bölgede üretim yapabilme ve yüksek istihdam yaratma imkanını da beraberinde getirmekte. Bu da bölgesel eşitsizliklerin azaltılmasındaki rolü ve işsizliği azaltıcı etkileri nedeniyle sektörün önemini daha da arttırmakta.
Ayrıca, Türkiye’nin genç nüfusuna bağlı pazar büyüklüğü, dinamik özel sektör ekonomisi, yüksek turizm geliri ve elverişli iklim koşulları sektörün güçlü yanları olarak görülmekte.
GIDADA ÜRETİM EĞİLİMLERİ
Rasyonel tarımın yapıldığı ülkelerde tarımsal ürünlerin % 60’ı, ülkemizde ise % 25-30’u gıda sanayinde değerlendirilmekte. Gıda sanayi için tarım sektörü vazgeçilmez bir hammadde kaynağı. Tarımsal ürünleri hammadde olarak kullanan gıda sanayinin sadece ülke düzeyinde faaliyet göstermesi günümüzde yeterli görülmemekte, varlığını sürdürebilmesi için dünyaya entegre olması ve ihracatını arttırması beklenmektedir. Bunun için yeterli ve kaliteli hammaddenin sağlanmasının yanı sıra teknolojik yeniliklerin de takip edilmesi gerekmekte.
Üretim faaliyetlerinden azami yararı sağlamak için tarım ve gıda sektörlerinde yapılan çalışmaların bilim ve teknolojinin gösterdiği şekilde yürütülmesi önem arz etmekte. Organik tarım alanında devam eden reformlarla birlikte bu alt sektöre yönelik artan uluslar arası ilgi karşılanmaya çalışılmakta. Türkiye şu anda ürettiği neredeyse tüm sertifikalı organik gıda ürünlerini, çoğunluğu Avrupa olmak üzere (yaklaşık % 85’ini) ihraç etmektedir. Buna ek olarak, “helal gıda” üretimi potansiyeli çoğunluğu Müslüman olan Türkiye için önemli fırsatlar sunuyor. Türk gıda ve içecek sektörü, perakende satış yerlerinde sunulan seçeneklerin çeşitliliği nedeniyle talepte artış gösteren Türk tüketicileri ile birlikte son yıllarda istikrarlı bir büyüme kaydetmiştir. Tam zamanlı işlerde çalışan kadın sayısındaki artışın yanı sıra, net gelirin artması ve tüketim eğilimlerinin değişmesi, hazır yemek ve donmuş gıda gibi ambalajlı ve işlenmiş ürünlere olan ilginin artmasını sağlıyor.
Türkiye, sektör geliştikçe beslenme düzeninin önemli bir parçası olan ekmek ile birlikte en büyük unlu mamul pazarlarından biri haline gelmekte; bu da ülkeyi bu sektörde dünyada kişi başına en yüksek tüketim oranlarının görüldüğü ülkelerden biri yapıyor. Öte yandan, süt, yoğurt, peynir, kefir ve ayran gibi yan sektör süt ürünleri geleneksel Türk beslenme düzeninin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. Geleneksel olarak Türk süt ürünleri pazarına hâkim olan ambalajsız ürünler, geniş çaplı bir büyümeyi engellemiştir; ancak yatırımcılar için de bir potansiyel ortaya çıkarıyor.
Gıda sektörünün ana görevi tarımsal ham maddeyi işleyerek yüksek kalitede, sağlıklı gıda ve içecek ürünleri haline getirmektir. Bu süreçte, en önemli adım üretimdir. Üretimden başlayarak tüketicide sona eren süreçte ise sağlıklı hammadde temininden enerji kullanımına, kaynak kullanımından atık idaresine, ambalajlamadan dağıtım kanallarına kadar birçok unsur yer almaktadır. Gıda zincirini, ‘tarladan sofraya’ ilkesinden hareketle; çiftçiler, sanayiciler, tedarikçiler, nakliyeciler, perakendeciler ve tüketicileri de içine alan farklı gruplar oluşturmaktadır. Sektörün alt başlıkları; Et ve Et Ürünleri, Süt ve Süt Ürünleri, Un ve Unlu Ürünler, Meyve ve Sebze Ürünleri, Katı ve Sıvı Yağlar, Şeker ve Şekerli Ürünler, Alkolsüz İçecekler, Alkollü İçecekler, Fermente Ürünler, Hazır Tüketilen Gıdalar ve Bebek Mamaları olarak özetlenebilir. Günümüzde öne çıkan bir diğer eğilim ise organik gıdalardır. Organik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermektedir.
GIDA ÜRETİMİNDE KAPASİTE KULLANIM ORANI
İmalat Sanayinin öncü sektörlerinden olan Gıda ve İçecek Sanayinin, Kapasite Kullanım Oranı (KKO) Merkez Bankası’nın sektörde faaliyet gösteren işyerlerine yaptığı anket verileri neticesinde Gıda Ürünleri İmalatı 2012 yılı verisi, bir önceki yıla oranla 1,4 puanlık bir artış sağlarken, 2009 yılına kıyasla 3,3 puanlık bir artışla 71,68 olmuştur. İçecek Sanayinde ise bu artış 2,12…
Tablo 2. Yıllara Göre Kapasite Kullanım Oranı (Ağırlıklı Ortalama %)
Sektör Kodu (NACE Rev.2) | 2009 |
2010 |
2011 |
2012 |
10 Gıda Ürünlerinin İmalatı | 68,35 | 70,26 | 70,24 | 71,68 |
11 İçeceklerin İmalatı | 64,50 | 67,40 | 65,78 | 66,62 |
Kaynak: Merkez Bankası (http://www.tcmb.gov.tr). 1.7. Sektörün İşyeri Sayısı ve İstihdamı
Türkiye genelinde istihdam edilenlerin % 23,8′i tarım, % 19’u sanayi, % 7,2’si inşaat ve %
50′si ise hizmetler sektöründe yer almaktadır.
Tablo 3. Sektörün İşyeri Sayısı ve İstihdamı
2009 2010 2011 2012
SEKTÖRLER
İşyeri İstihdam İşyeri İstihdam İşyeri İstihdam İşyeri İstihdam
Gıda Sektörü | 36.396 | 338.852 | 37.686 | 354.743 | 39.379 | 379.772 | 40.377 | 406.091 |
İçecek Sektörü | 523 | 10.643 | 566 | 12.031 | 578 | 12.252 | 607 | 12.695 |
Kaynak: SGK Aylık İstatistik Bültenleri (http://www.sgk.gov.tr)
KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRETİM
2010 yılı TÜİK verilerine göre; 79,4 milyar TL düzeyinde gerçekleşen gıda sektörü üretim değerinin, 524,4 milyar TL’lik toplam imalat sanayi içerisindeki payı % 15 seviyesinde. Ayrıca 24 sektör arasında en yüksek faktör maliyetiyle ülke ekonomisine sağladığı katma değerdeki payı % 11 düzeyinde. İçecek sektörünün toplam imalat sanayi içerisindeki payı ise % 1 mertebesinde.
Tablo 4. Üretim ve Katma Değeri
Sektör Kodu (NACE Rev.2) |
Kod |
Üretim Değeri (TL) |
Faktör Maliyetiyle
Katma Değer (TL) |
|
1 | Gıda ürünlerinin imalatı | 10 | 79.483.011.328 | 11.631.304.133 |
2 | İçeceklerin imalatı | 11 | 5.507.646.950 | 1.412.194.354 |
3 | Tütün ürünleri imalatı | 12 | 3.706.750.092 | 962.049.785 |
4 | Tekstil ürünlerinin İmalatı | 13 | 44.699.670.690 | 8.851.109.053 |
5 | Giyim eşyalarının imalatı | 14 | 33.589.448.920 | 6.538.485.364 |
6 | Deri ve ilgili ürünlerin imalatı | 15 | 4.671.819.255 | 890.564.513 |
7 | Ağaç, a. ürünleri ve mantar ürün. imalatı | 16 | 7.330.793.114 | 1.512.925.288 |
8 | Kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı | 17 | 10.877.210.983 | 2.041.554.223 |
9 | Kayıtlı medyanın basılması ve çoğalt. | 18 | 5.279078.985 | 1.191.050.144 |
10 | Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol imalatı | 19 | 21.854.499.208 | 1.751.641.641 |
11 | Kimyasalların ve kimyasal ürün. imalatı | 20 | 26.825.690.551 | 4.722.634.060 |
12 | Temel ecz. ürün. ve ecz.ilişkin malz.imalatı | 21 | 9.152.585665 | 3.032.525.795 |
13 | Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı | 22 | 27.386.025.377 | 5.710.327.328 |
14 | Diğer metalik olmayan mineral ürün.imalatı | 23 | 30.884.199.393 | 7.903.627.023 |
15 | Ana metal sanayi | 24 | 59.451.075.583 | 8.139.462.592 |
16 | Makine ve teçh. hariç, fab.metal ürün. imalatı | 25 | 27.488.540.520 | 6.078.845.643 |
17 | Bilgisayar, elektronik ve optik ürün. imalatı | 26 | 6.756.168.075 | 1.463.225.799 |
18 | Elektrikli teçhizat imalatı | 27 | 28.350746.128 | 5.749.080.268 |
19 | Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı | 28 | 20.826.528.581 | 5.166.927.502 |
20 | Motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı
treyler (yarı römork) imalatı |
29 | 43.437.008.962 | 8.077.899.731 |
21 | Diğer ulaşım araçlarının imalatı | 30 | 5.366.247.820 | 1.760.262.268 |
22 | Mobilya imalatı | 31 | 10.486.250.150 | 2.361.675.757 |
23 | Diğer imalatlar | 32 | 7.747.549.415 | 1.177.951.656 |
24 | Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı | 33 | 3.319.203.952 | 1.091.284.859 |
TOPLAM | C | 524.477.749.697 | 99.218.608.779 |
Kaynak: TÜİK
GIDA SEKTÖRÜNÜN 2013-2023 PROJEKSİYONU
Günümüzde “gıda” konusu ele alındığında, gıda üretim ve tüketim zincirindeki tüm aşamalar kastediliyor. Birincil üretim (bitkisel ve hayvansal üretim ile su ürünleri) sonucu elde edilen tarımsal ve hayvansal hammaddelerin güvencesi ve güvenliğinin sağlanarak, sanayide işlenmesi sonucu güvenilir ve kaliteli gıdaların tüketiciye ulaştırılması, gıda alımı ve tüketicinin sağlık ve refahının sağlanması ve korunması ile bu zincirin her bir basamağına
çevresel faktörlerin etkilerinin de araştırılması ile tüm gıda üretim ve tüketim zinciri üzerinde kalite ve güvenliğin sağlanması hedefleniyor. TÜBİTAK tarafından yapılan “2023 yılında Tarım ve Gıda açısından Nasıl bir Türkiye” çalışmaları sonucunda Tarım ve Gıda sanayi için belirlenen “Bilime ve modern teknolojilere dayalı olarak; toplumun sağlıklı beslenmesini, gereksinimlerini yeterli nicelik ve nitelikte karşılayabilen, biyolojik çeşitliliğini koruyan ve toplumsal yarara dönüştürebilen, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan sürdürülebilir, verimliliği artan tarım ve tarımsal sanayinin de katkısıyla, uluslararası alanda rekabet edebilen gelişmiş bir Türkiye” vizyonuna ulaşılabilmesi için, sektörlerin rekabet gücünü kısıtlayan engellerin tespit edilerek, bu engelleri ortadan kaldırmaya yönelik politikaları ve stratejileri hayata geçirmeye çalışılıyor.
Türkiye ekonomisinde tarım ve gıda sektörü nüfus ve istihdam, beslenme, sanayiye ham madde temini, milli gelir, sanayi ürünlerinin tüketicisi olma açısından önemli bir yere sahiptir. Üretim faaliyetlerinden azami yararı sağlamak için tarım ve gıda sektörlerinde yapılan çalışmaların bilim ve teknolojinin gösterdiği şekilde yürütülmesi zorunludur. Türkiye açısından tarım ve gıda sektörlerinden elde edilecek gelir artışı toplum refahı, zenginliği ve yaşam kalitesini arttırmada önemli bir potansiyele sahip. Küreselleşme olgusu içerisinde, çok uluslu tekellerin güç kazanması, gelişmiş ülkelerin tarım ve gıda üzerinde hakimiyet kurma istekleri, bilim ve teknolojideki baş döndürücü gelişmeler konuyu daha da karmaşık hale getiriyor. Bu bağlamda önümüzdeki yıllarda olması beklenen ve öne çıkan başlıca gelişmeler;
Nanoteknolojiler uygulanacak, üretimde robotlar kullanılacak,
Ürünler bazında ülkeler özelleşecek, kalite ve marka bilinci yaygınlaşacak,
Çevre bilinci yaygınlaşacak ve doğal kaynaklar korunacak, atıkları yeni ürünlere dönüştüren yöntemler geliştirilecek, yayım ve eğitim çalışmaları hız kazanacak,
Artan nüfusun beslenmesi için yoğun üretim kaçınılmaz olarak sürdürülecek,
Ürün çeşitliliği ile fonksiyonel gıdaların talep ve tüketimleri artacak,
Gıda endüstrisinde ısıl işlem gibi geleneksel teknolojilerin yerine besin elemanlarını
daha az tahrip eden çevre dostu teknolojiler kullanılacak,
Tarımsal ürünler dolayısıyla gıdalar daha az hacimde daha yüksek besleyici değerde
üretilebilecek, endüstriyel üretimlerde konsantre ürünler geliştirilebilecek,
Akıllı mutfak donanımlarının kullanımı yaygınlaşacak ve bunun, gıdaların hazırlanış
biçimleri üzerinde etkisi olacak,
Gıdaların hijyenik kalitesi, işlenmesi, sınıflandırılması ve paketlenmesinde, biyosensörler ve çok amaçlı enzimlerden yaygın ve etkin bir biçimde yararlanılacak ve
Tekelleşme eğilimleri artacaktır.
GIDA ÜRETİM ENDEKSİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ
2012 yılının son 6 aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre Ekim ayı hariç diğer aylarda Gıda Sektörü Üretim Endeksinde bir artış kaydedildi. Yine aynı dönemde bir önceki aya göre değişim oranlarına bakıldığında ise Ağustos ayında Temmuz ayına göre % 8,5 oranında bir düşüş kaydetmiş ve bu aydan itibaren bir ivme kazandı. Ancak yılın son ayında, bir önceki aya göre % 14,5’luk bir düşüş gözlendi.
Şekil 5a. Sanayi Üretim Endeksi
Gıda Sektörü Üretim Endeksi
200
180
160
140
120
100
80
60
Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık
2011 116,4 110,5 127,3 184,9 169,2 157,7
2012 118,7 108,6 137,7 173 181,8 155,5
Kaynak: TÜİK (2005=100)
Sonuç itibariyle, hem gıda hem de içeceklerin imalat endeksleri bugüne kadar gözlenen en yüksek yıllık endeks değerlerine ulaşıldı.
BEYAZ ET 2013’TE BÜYÜMEDİ
Gıda üretimi, bünyesinde birçok alt sektörü barındırıyor. İçecek sanayinden tutun da kırmızı ete kadar katma değeri yüksek ürün üretimine odaklanılan gıda sanayinde, ihracat gelirlerinin arttırılması hedefleniyor. Beyaz et ve ürünleri açısından 2013 yılına genel olarak bakıldığında büyümenin olmadığı dikkat çekiyor. Bunda yıllık programlarda yer almasına rağmen, tüketimin artırılması konusunda Devletin sektöre yeterli desteği vermemesi, kırmızı et ithalatı, yem hammaddesi fiyatlarındaki yükselmeler, enerji fiyatlarındaki artışlar, yetiştirici ücretlerinin yüksekliği nedeniyle üretim maliyetlerinin sürekli artmasına karşın, satış fiyatlarının aynı oranda artmaması başta olmak üzere birçok faktör rol oynamasının etkin olduğu görülüyor. Ayrıca kamuoyunda ürüne yönelik yanlış demeçlerde pazardaki gelişimi olumsuz yönde etkilen faktörler arasında yeralıyor. İç tüketim rakamlarında daralma yaşanırken, ihracatımzda artış kaydedildi. 2013 yılı için Ocak-Eylül döneminde ülkemizden toplamda 2012 yılında 233.434 ton ihracat gerçekleştirilmişken, 2013 yılında aynı dönemde 296.120 ton ihracat gerçekleşti ve %27 düzeyinde bir artış gerçekleşti. Bu miktarın yılsonu itibariyle 400 bin tonu geçeceği ve yaklaşık 675 milyon dolarlık bir ihracata ulaşacağı öngörülüyor. Sektör, 2014 yılında istikrarlı bir şekilde gelişmesini sürdürmeyi ve %5’lik bir büyümeyi hedeflerken, 2023 yılında ise piliç eti ve hindi eti üretiminin 2,3 milyon ton seviyelerine ulaşması için çaba harcıyor.
ET VE ET ÜRÜNLERİ HEDEF İÇ TALEBİ SAĞLIKLI KARŞILAMAK
Et ve et ürünleri açısından 2013 yılına bakıldığında yılın ilk 6 ayında 421.482 ton kırmızı et üretildiği görülüyor. Bu üretimden sağlanan rakamsal büyüklük 7 milyon TL olarak kaydedildi. 2012 yılında toplam kırmızı et üretimi 915.700 ton olarak gerçekleşti. Sektörün 2023 hedeflerine bakıldığında ise günümüzde gıda artık stratejik öneme sahip bir sektör ve gıda üretimini yani tarımsal üretimini başarıyla sürdüren ülkeler gelecekte dünyada söz sahibi ülkeler olacağı ön plana çıkıyor. Gıdada söz sahibi olan uluslararası aktörler artık gıda ve tarımın, geleceğin stratejik sektörleri olduğunda hemfikir olurken, gıdaya yapılan yatırımlar da uluslararası pazarlarda karşılığını fazlasıyla buluyor. Et sektörünün de öncelikli hedefi iç tüketimi yetecek et üretimini temin edebilmek. Bunu yaparken de maliyetleri düşürülmesi ve karkas verimliliğinin artırılmasıyla, arz yeterliliğinin sağlandığı, fiyatların istikrarlı ve tüketici için ulaşılabilir hale geldiği bir piyasaya ulaşabilmek hedefleniyor. Ancak hammadde yani besi materyali buzağı, etçi ırk dönüşümü, yem maliyetlerinin aşağı çekilememesi, meraların verimli bir şekilde kullanılır hale getirilememesi gibi altyapı meseleleri iç tüketime yeterli et üretiminin halen sağlanamamasına yol açıyor.
MEYVE SUYU TÜKETİMİNDE GERİLEME
Gıda sektörü içerisinde önemli bir yere sahip olan meyvesuyunun 2012 yılında ilk defa tüketiminde gerileme yaşandı. Bunun başlıca nedenleri arasında makro ekonomik durum & tüketici güven indeksindeki azalma, son 42 yılın en soğuk günlerinin yaşanması ve hatta son 23 yılın en uzun soğuk döneminin yaşanmasıyla talepte düşüş, hammadde ve girdi maliyetlerindeki artışla son ürünün birim fiyatlarındaki artış ve medyada yer alan yanlış bilgilerle ambalajlı ürünlere yönelik tüketicilerde oluşan olumsuz etkiler yaratması olarak sıralanıyor. Sektör 2013 yılında bu konuda rakamlarda geriye dönüş sürecini yaşadı. Yapılan projeksiyonlara göre 2013 yılını sonunda meyve suyu ve benzeri ürünler tüketiminin %9 civarında büyümesi beklenmektedir. %100 meyve suyu ve nektarının ise %5 civarında büyüme yakalaması bekleniyor. Neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde %100 meyve suyu ve nektarının tüketiminin sabit ya da azalıyor olması, ülkemizde henüz doymamış olan bu pazarın çok önemli bir büyüme potansiyeli olduğunu da ortaya koyuyor. İç tüketime bağlı olarak ihracatımız da her geçen yıl artarak gelişiyor. Yaklaşık %90 oranında dış ticaret fazlası veren Türkiye meyve suyu sektörünün yaklaşık 230 milyon dolarlık ihracatı bulunuyor. Başta hammadde teminindeki yapısal sorunlar olmak üzere, engellerin ortadan kalkması durumunda, Avrupa’nın en önemli meyve suyu tedarikçisi olmak gibi önemli bir fırsatla karşı karşıyayız.
YUMURTA SEKTÖRÜ 17 MİLYAR ADEDİ ZORLUYOR
Yumurta sektörü son 5-6 yıldır ortalama yüzde 10-12 oranında büyüyor. 2012 yılında 15,6 milyar adet yumurta üretimi gerçekleşti. Bu rakamın 2013 yılında 17 milyar adedi aşması bekleniyor. Yumurta sektörü yaklaşık 3,5 milyar TL ciroya sahip olup, hali hazırda 100 bin civarında kişiye doğrudan ve dolaylı olarak istihdam sağlıyor Öte yandan çok önemli bir hayvansal protein kaynağı olan yumurtayı üreterek Türk insanının sağlıklı 2013 yılının son 10 ayının rakamlarına baktığımızda sektörün hedeflediği üretim ve ihracat rakamlarına ulaşacağı öngörülüyor. 17 milyar âdeti aşan yumurta üretimi ile dünya yumurta üretiminde 10 sırada yer alırken 400 milyon dolara yaklaşan ihracat rakamları ile Hollanda’dan sonra Dünya yumurta ihracatında 2 sıraya yükseldik. Sektörün 2023 yılına dair stratejik bir planlamasının olmadığı görülüyor. Ancak yumurtanın değerli bir besin olması üretiminin her şartta sürdürülmesini zorunlu kılmakta. Sürdürülebilir bir üretim için üreticilerin muhtemel gelişmelere hazırlıklı olması gerekiyor. Önümüzdeki dönemde yumurta sektörünün gündemini, değişen mevzuata uyum, sürdürülebilir kanatlı sağlığı, hayvan refahını ve çevrenin korunmasını gözeten üretim modelleri ve güvenilir yumurta üretimi ile yem ve yumurta fiyatları dengesinin sağlanması oluşturacak. Özellikle küçük üreticilerin karşılaşacağı bir sorun da yumurtanın pazarlanması olacak. Bu üreticiler, ulusal marka olmuş ve dağıtım ağını güçlendirmiş büyük üreticiler karşısında rekabet etmekte zorlanacak. Yeni dönemde mevzuata hızlı uyum gösteren ve pazarlama sorununu çözebilen üreticiler pazarda daha avantajlı konumda olacak
GIDA 10 MİLYAR DOLAR İHRACATA KOŞUYOR
TGDF’nin tüm faaliyetlerinin odağında bulunan 4 ana başlıkta (Gıda Güvenliği; Çevre; Tüketici ve Ticaret-Rekabet) sektörel politikalar oluşturulabilmesi için doğru ve güncel bir veri kaynağı olmayı amaçlayan ve bu yıl yedincisi hazırlanan TGDF Gıda ve İçecek Sanayi Envanteri 2012, geçtiğimiz aylarda kamuoyuna açıklandı. TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, sektörün 280 milyar liraya yaklaşan cirosu ve 380 binin üzerinde çalışanıyla Türkiye’nin en büyük üretim sanayisi konumunda olduğunu söyledi. Envanter 2012 verilerine göre; gıda ve içecek sektörü 2012 yılında 5,1 milyar dolarlık ithalatına karşın, 9,5 milyar dolarlık ihracatla, 4,4 milyar dolar pozitif dış ticaret hacmiyle, %186 gibi yüksek bir oranda dış ticaret fazlası verdi. Yine verilere göre, gıda ve içecek sanayinin ihracat artışı bir önceki yıla oranla yüzde 7,2 büyüme gösterdi. Raporu yorumlayan Şemsi Kopuz, ihracata ilişkin yaptığı değerlendirmede “Bu rakamla sektörümüzün, Türkiye toplam ihracatı içindeki payı geçen yıl yüzde 6,2 olmuştur. Son 10 yılda ise sanayimiz büyük bir başarıya imza atarak, gıda ve içecek ihracatımızı yaklaşık 5 kat arttırmıştır. Bu başarı sanayimize, 2011 yılında dünyanın en büyük 15. Gıda ve içecek ihracatçısı unvanını kazandırmıştır. Geçmişten gelen bu dinamikle, bu yıl ihracatta çift haneli rakamları göreceğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Yılın ilk çeyreğinde elde edilen 4,2 milyar dolarlık ihracat da sanayimiz için psikolojik sınır olan 10 milyar dolar ihracat rakamını geride bırakacağımızı gösteriyor” dedi.
Şemsi Kopuz, Cezayir ile sağlanan anlaşma çerçevesinde bu ülkeye de süt ve süt ürünleri ile et ve işlenmiş et ürünlerinin ihracatı da yakın zamanda başlayacağını, bir diğer gelişmenin de bir süre önce Çin ile imzalanan Gıda Güvenliği Mutabakat Zaptı olduğunu ve bu anlaşma ile iki ülke arasında yapılacak denetim ve standart uyumu sayesinde ülkemizin Çin’e daha fazla tarım ve gıda ürünü ihraç edeceğini belirtti. Bu noktada öncelikli ihraç kalemlerini Çin’in gıda talebi belirleyeceğini söyleyen Kopuz, tahminlerinin, ihracattaki ağırlığın yaş meyve sebze, beyaz et, süt ve süt ürünleri olacağı yönünde olacağını kaydetti.
Şemsi Kopuz, 2007 yılında Rusya’nın tarımsal ürünler ithalatı içinde Türkiye’nin payı % 3,3 iken, 2011 yılında bu pay % 4,2′ye yükseldiğini belirterek, bu payın da önümüzdeki yıllarda artacağını işaret etti. TGDF Başkanı Kopuz; “İthalatımızda ise en yüksek paya sahip olan alt sektörün, %48,2′lik oranla bitkisel ve hayvansal yağlar sektörü olması, bize, acil iyileştirme yapmamız gereken alanı da göstermektedir. Türkiye’de yağlı tohum üretimi, özellikle ayçiçeği üretiminin desteklenmesi gerekmektedir. Son 3 yılda başvurulan canlı hayvan ve karkas ithalatı da hükümetimizin aldığı önlemler ve hayvancılığımıza verdiği destekler sayesinde ihracat yapma noktasına gelinmesini sağlamıştır” ded
KUTU KUTU KUTU
Olumlu gelişmelerle birlikte sektörün zayıf yönlerine bakıldığında ise en büyük ithalat kalemi olan (%48.2) bitkisel ve hayvansal yağlar ilk sırada geliyor. Özellikle ayçiçeği üretiminin desteklenmesi gerekiyor. Canlı hayvan ve karkas ithalatı sorunu da alınan önlemler ve verilen destekler sayesinde aşılma sürecinde. Sanayinin gücünü tarımdan aldığına dikkat çeken sektör temsilcileri, tarım 62 milyar doları aşan hasıla ile dünyada 7′nci, Avrupa’da birinci konumuyla 2012′de 2.1 milyar dolar yabancı yatırım çektiğinin altını çiziyorlar. Tarımsal üretimde yakaladığımız başarının sürdürülebilir olması ve kırsal kalkınmamızı gerçekleştirmemizin ancak gıda ve içecek sanayimizin gelişmesi ile mümkün olacağını aktaran sektörün kanaat önderleri, “2023 vizyonumuz olan 150 milyar dolar tarımsal üretim, 40 milyar dolar gıda ve içecek ihracatı gibi büyük hedeflerimizi çok daha kısa sürede yakalayabiliriz” mesajı veriyorlar.
SG KASIM 2013