İşsizlik verileri içinde en önemli göstergelerden birisi uzun süreli işsizlik oranı… Bu oran Türkiye ve Avrupa’da yüksek seyrini sürdürmeye devam ediyor. ILO ve Avrupa Birliği’nin son dönemde Avrupa’da küresel kriz ve sonrasında önceliği genç işsizliği ve uzun süreli işsizliğe verdiğini görüyoruz.
Türkiye’de 1 yıl ve daha uzun süreyle işsiz kalanların oranı yüzde 20’ler mertebesinde. İŞKUR’un verilerine göre kayıtlı işsizlik Haziran 2018’de yüzde 20,8 olarak kayda geçti. Burada dikkat çekici husus; ön lisans, lisans ve yüksek lisans düzeyindeki kişilerin uzun süreli işsizliğinin diğer eğitim düzeylerine göre belirgin biçimde daha yüksek olması…
Doktora seviyesindeki işsizlerin uzun süreli işsizliği de lisansüstü seviyeye kadar olan yükseköğretim görmüş kişilerden daha düşük olsa da genel ortalamanın üstünde yer aldığını görüyoruz.
Ancak burada unutulmaması gereken bir ayrıntı; İŞKUR’a açık iş bildiren ve eleman talep edenlerin ağırlıklı bir kısmı nitelikli personel arayışında olmayan işverenlerden oluşuyor. Bu nedenle, lise seviyesine kadar olan işsizlerin işe yerleşme oranları daha yüksek seyrediyor.
İşverenler nitelikli personel ve eğitim seviyesi yüksek düzeydeki personeli çoğunlukla kendi insan kaynakları-personel yönetimleri aracılığıyla talep ettiğini görüyoruz.
Burada dikkat çekici bir diğer husus ise İŞKUR kayıtlarındaki yüksek düzeydeki eğitimli kişilerin iş reddi oranlarının da yüksek seyretmesi…
İŞKUR verilerine göre okuryazar olmayan uzun süreli işsizlerin toplam işsizlere oranı yüzde 4, ilköğretim mezunlarının yüzde 18,4 olduğu İŞKUR kayıtlarında, lisansüstü seviyede eğitimlilerin uzun süreli işsizliği yüzde 34,7’ye kadar yükseliyor. Eğitim durumlarına göre en düşük düzeyde uzun süreli işsiz kalan grup da okur-yazar olmayanlar ve okuryazar olup herhangi bir okul bitirmeyenlerden oluşuyor. Bu iki grup aynı zamanda işsizliğinin ilk altı ayında en yüksek oranda işe yerleştirilen grubu oluşturduğu ifade ediliyor.
İŞKUR verilerine göre uzun süreli işsizlikte kadın-erkek kırılımına bakıldığında farklılık göstermiyor. Kadın ve erkekte ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitimlilerin uzun süreli işsizliği hemen hemen aynı seviyede sırasıyla; yüzde 31, yüzde 30 ve yüzde 34 dolayında seyrediyor.
Avrupa, son dönemde emekliler ile ileri yaştaki çalışanların düşük geliri ve yoksulluğunu da gündemine almış durumda. Avrupa Birliği’nde 2016 yılı sonu itibariyle uzun süreli işsizlik yüzde 46,8 seviyelerinde ölçülmüştü. 2018 Temmuz verisine göre Avrupa Birliği’nde bu oran yüzde 44,7, Euro Bölgesi’nde 48,5 olarak belirlendi. Bu oranlar ABD’de 13,3 ve Birleşik Krallıkta ise 25,9 oranı kayda geçiyor. Rakamlarda gösteriyor ki, önümüzdeki günlerde tüm dünya uzun süreli işsizlik konusunda neler yapılabilir bunun üzerine daha fazla kafa yormak zorunda.
Peki, ne yapılmalı? Alanındaki kanaat önderlerini dinlediğimde; genç işsizlik sorununun daha kalıcı yollarla çözülmesi için devlet, iş piyasası dinamiklerini oluşturan işçi, işverenler ve işveren kuruluşları, arabulucu kurumlar ve mesleki eğitim veren kuruluşların işbirliği ile gerçekleşebileceğine vurgu yapılıyor.
Ekonomik büyümeyi sadece rakamsal olarak değil yatırımların artmasına ortam hazırlayacak şekilde gerçekleştirmek; işsiz gençlerimize yeni iş imkânlarının kapılarını açacaktır.
Devlet, işçi ve işveren sendikaları ve özel sektör temsilcilerinin bir araya gelerek AB standartlarında bir asgari ücret belirlemesi, gençlerimizin iş piyasasına girişini teşvik edici kanuni düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Mesleki eğitim alan gençlerin aldıkları eğitim doğrultusunda pratik bilgilerini artırıcı etkin staj merkezlerinde ki stajları sonrası, iş piyasasının içerisinde olmaları sağlanmalı. Özel istihdam büroları, işverenlere sadece ucuz işgücü bulmak adına genç işgücünün fazla olmasından yararlanan kurumlar değil, gençlere rehberlik hizmetleri sunarak onların ücret ve kariyer hedeflerine ulaşmalarında yol gösterici olmalıdırlar.
Birkaç yıldır ülkemizin tek gündemi olan seçim atmosferinden çıkıp; işsizlik sorununa ve genel işsizlerin önemli bir kısmını oluşturan genç işsizlerimizin seslerine daha çok kulak veren bir siyaset izlenmesini temenni ederim.