2017 ekonomik büyümemiz açısından umutların yeşertilip büyütüldüğü bir yıl oldu. Kuşkusuz bunda en önemli faktör ekonominin tüm aktörlerinin üzerilerine düşen sorumlulukların bilincinde olmasıydı. Özellikle hükümet tarafından daha 2017 yılına girilmeden alınan önlemler önemliydi. KGF ile finansman kalitesinin ve finansmana erişim imkânlarının yükseltilmesiyle yıla girilirken, kötümser beklentileri önemli ölçüde törpüledi. Yıl içinde de bir yandan KDV ve ÖTV indirimleri, diğer yandan ihracatçı açısından Eximbank imkanlarının artırılması ile birlikte durgunluk beklenen ekonomiye adeta doping etkisi yaptı.
Üretim Reform Paketi ile sadece TRT payı, emlak vergisi ve damga vergisi indirimleriyle, sanayicinin üzerinden geçtiğimiz yıl
1 milyar TL mali yük alındı.
2017 yılının ilk 9 ayı itibariyle sanayi yüzde 5,6 oranında büyüdü. Geçen sene aynı dönemde bu oran sadece 1,8 idi. Kısacası sanayi, geçen seneki büyümeyi 3 katına çıkardı. Sadece beyaz eşya sektöründe yüzde 8,2 ; otomotiv sektöründe yüzde 27 oranında üretimi artırdık.
Üretim artışıyla canlanan ekonomi, hükümetin istihdamı teşvik eden adımlarıyla, istihdama da olumlu yansıdı. İstihdam seferberliği ile Ekim ayı sonu itibariyle 1 milyon 250 bin yeni istihdam sağlandı.
Tüm zamanların en yüksek istihdam rakamına ulaşmış olduk. Avrupa’da en fazla istihdam artıran ülkeyiz. Almanya ve Fransa’nın toplamından fazla istihdam üretiyoruz. Öte yandan, ihracatımız da büyüyor. Geçen yılı 157.1 milyar dolar ihracat ile kapattık. Bu yıl ihracatçı 170 milyar dolarlık ihracat hedefi belirledi ve bu sayede 2014’deki yıllık ihracat rekorunu kırmayı planlıyor.
Türkiye’deki Ar-Ge harcaması ise 2017′de, bir önceki yıla göre yüzde 20 artışla, 24,6 milyar liraya yükseldi. Milli gelire oranı, önceki sene binde 8,8 iken, şimdi binde 9,4 oldu. Bu rakamlarda gösteriyor ki, doğru destekler verildiğinde reel sektörde karşılık buluyor, boşa gitmiyor.
Ancak 2018 yılında, içerde ve dışarda, mali piyasalarda çalkantı artıyor. Bu süreçte;
• ABD Merkez Bankası FED’in devamı gelecek gibi görünen faiz artırımı,
• Trump’ın tartışmalı vergi reformunun yasalaşması olasılığının yükselmesi ki, FED kararı kadar dünyayı etkileyecek,
• Çin’in sıkı para politikasına geçmesi,
• Venezuela’daki ekonomik çöküntü ve dış borcunda moratoryuma doğru gidişatı,
• Orta Doğu’da Suudi Arabistan-İran gerginliği,
• En büyük ihracat pazarı ve fon kaynağımız, AB ve ABD ile yaşanan gerilimler
uluslararası fonların saha kenarına çekilmesi için bahane olarak kullanılacağı öngörülüyor.
Bunların da etkisiyle, ülkemizde hem faiz oranları, hem de döviz kurlarındaki yükselmenin reel sektörü zorlayacağı tahmin ediliyor.
İş dünyası bu süre zarfında, çalkantılı dönemi en az hasarla atlatmak için sağlanacak desteklerin, sanayiye ve reel sektöre can suyu olacağını düşünülüyor. Bu nedenle üzerinde çalışılan reform, destek ve teşviklerin en kısa zamanda hayat bulması gerekiyor.