Çocuklarımızı bir miktar acıya karşı dayanıklı, başa çıkabilir hale getirmeliyiz. Günümüzde ebeveynler olarak çocuklarımız çok mutlu olsun derdindeyiz. Çocuklarımızı hem fiziksel hem duygusal her türlü üzüntüden uzak tutmaya çalışıyoruz. Ufacık bir şey olduğunda “Ne oldu, neyin var? Tamam, üzülme ben hallederim” diyoruz. Hâlbuki bu durum çocuklarımızı daha savunmasız ve daha güçsüz kılıyor.
Bu haftaki TİCARET Sohbetleri köşemde Uzman Psikolog Yasemin Meriç Kazdal ile bir araya geldik. Psikolojik bağışıklığımızı güçlendirmemiz gerektiğini belirten Kazdal , “Kontrollü acı her zaman için işe yarayan bir şeydir. Çünkü nasıl ki fiziksel bağışıklık sistemimiz varsa, psikolojik bağışıklık sistemimiz de var ve sorunla ve acıyla karşılaşmadığımız müddetçe psikolojik bağışıklık sistemimiz kuvvetlenmez” diyor. Kazdal ile “Çocuklarda Kan Alma Teknikleri” başlığındaki sohbetimiz üzerinden çocuk ve toplum psikolojisine ışık tuttuk.
Pediatrik hastalarda kan alma işleminin bazı hastalar açısından çok travmatik olduğunu görüyoruz. Pediatrik kan almada psikolojik olarak dikkat edilecek faktörler nelerdir?
Kan alma işlemi, genellikle insanların tamamında bir gerginlik yaratır. Bunun ilk kaynağı çocukluktan başlıyor. Eğer ileri yaşta kan aldırmada problem devam ediyorsa mutlaka çocukluk döneminde buna dair olumsuz yaşantılar, deneyimler, travmatik bir deneyim var demektir. Böyle bir travmatik dönemin olmadığı zamanlarda da genellikle ebeveynlerden gördükleri olumsuz tepkiler sebebiyle çocuklar kan aldırmaya tepkili yaklaşabiliyorlar.
Ebeveyn tepkileri derken çocukları çocuk yaştan böyle iğneyle korkutmayı mı kastediyorsunuz?
Evet, onu kastediyorum. Birincisi biz korkuyorsak bunu çocuğumuza öğretiyoruz. Ben korkuyorum öyleyse sen de bundan korkmalısını öğretiyoruz. Her ne kadar bunda korkacak bir şey yok desek de eğer biz korkuyorsak korkmayı çocuğumuza da öğretiyoruz. Onun dışında enjeksiyondan, kan alımından korkmasını çok daha destekleyecek bazı yöntemleri de ceza yöntemi olarak kullanıyoruz. Doktorlar da genellikle ceza yöntemi olarak kullanılıyor. Bak seni doktorlara vereceğim, doktor şimdi sana iğne yapacak gibi. Bu da çocukta kaygı ve stres oluşturuyor.
Burada annelerin babaların nasıl yaklaşması gerekiyor? Çocuğu kan almaya nasıl ikna edecek?
Önce anne babaların kendilerinin bu kaygılarıyla başa çıkması gerekiyor. Çünkü çocukları kandırmak sanıldığının aksine çok kolay değildir. Üstelik onları kandırmaya çalışmak sağlıklı bir yaklaşım değildir. Biz onları kandırdığımızı zannediyoruz, konuyu kapattığımızı zannediyoruz. Oysa tam tersine aslında onlar kanmış gibi yapıyorlar ama kanmıyorlar.
Çocuklar, sizin ses tonunuzdaki minik değişiklikten sizin kaygınızı ve o konuda farklı bir durum olduğunu hissederler. O yüzden ben hep diyorum ki; önce kaygınız varsa bu durumla ilgili kendi kaygınızı halletmeniz gerekiyor. Bazen anne babanın kontrolünde olmayan sebeplerden de çocukta bununla ilgili bir kaygı oluşuyor. Mesela okulda duymuş oluyor, televizyonda bir şey izlemiş olabiliyor, o yerleşiyor. Burada duyguyu yok saymak aslında çok yanlış. Korkacak bir şey yok, bunda korkacak ne var, kocaman oldun sen artık, ağabey oldun, abla oldun şeklindeki söylemler çocuğun üzerinde baskı yaratıyor ve çocuğa şunu öğretiyor; duygunu bastır. Ama bilinmeli ki bastırılan her duygu bir gün bir yerden fazlasıyla, misliyle çıkar. O yüzden o duyguyu anladığını yansıtmak gerekiyor.
Bunun dışında kan alımında da diğer bütün tedavi süreçlerinde de, muayenede de hep şunu söylüyoruz: bunun neden yapıldığını çocuğa anlatmamız lazım. Eğer çocuğunuz huzursuz hissediyorsa, her şeyden önce bu duygusunu kabul ettiğinizi ve onu anladığınızı hissettirin. Birlikte bu duygusunu kontrol etmek için neler yapabileceğinizi konuşup bir plan oluşturabilirsiniz.
Neden kan alınması gerektiği ile ilgili bilgi verin. “O kan alınacak, ondan sonra da doktor bize senin dinlenmen mi lazım, ilaç kullanman mı lazım yoksa başka yemekler mi yemen lazım olduğunu söyleyecek” gibi bilgi paylaşımında bulunun.
Bu tarz bilgiler konunun bir yere ilişkilendirmesi için çocuğa yardımcı oluyor. O yüzden bilgi vermek lazım. Ama tabii 6 yaştan küçük çocukları önceden bilgilere boğup bilmediği bir durum hakkında ekstra bir yükleme de yapmamak gerekir. Çocuk 6 yaşından küçükse hemen öncesinde kısa bir bilgi vermek yeterlidir, çocuğa yalan söylememek çok önemlidir.
Canın acımayacak, hiçbir şey olmayacak gibi çocuğu kandırmamak, ona yalan söylememek çok kıymetli. Konuyu çocuğun gözünde biraz daha somutlaştırmak lazım. Her yaştaki insan canlısı belirsizlikten korkar. Belirsizlik hepimizi endişeye düşürür ve çocuklarda bu çok daha sık yaşanır. O yüzden belirsizliği mümkün olduğunca ortadan kaldırmamız lazım. Canı acıyacaksa eğer nasıl bir acıyla karşılaşacağı ile ilgili bilgi vermek gerekir.
Mesela şöyle bir örnek verelim; yakın zamanda düşme, vurma gibi bir durumla karşılaştıysa “hani geçen gün elini vurmuştun ya”, ya da hiçbir şey yoksa yeni yaşanmış bir örnek yoksa elini cimciklemek suretiyle “acıyor mu söyle bana çok acıdığında ah de bana anlayacağım” diyebilir ah dediği anda bırakabilirsiniz. Çocuk böylece hissedeceği duyguyu somutlaştıracak. Bu gibi durumlarda ben skalayı çok öneriyorum, hem uzmanlara öneriyorum hem anne babalara öneriyorum. Mesela can acıması, korkmak, heyecanlanmak bunlarla ilgili eğer çocuk sayıları biliyorsa 1’den 10’a kadar hadi bir puan ver, sayıları bilmiyorsa mini minnacık kocaman gibi, skala yapmasını isterim.
Skalayı somutlaştırmak da mümkün. Mesela çocuğa diyebilirsiniz ki; “hani bir defa düşmüştün ya çok ağlamıştın ya mesela o 10’du ama bu sadece 5 olacak” gibi. Böylelikle daha küçük bir çocuk durumu somutlaştırmayı daha kolay yapabilir. Bunu hem anne baba hem de uygulama yapacak uzman yapabilir ve böylelikle çocuk rahatlayacaktır.
Bu anne-baba yönü, sağlık çalışanları çocuklardan kan alırken empati kuruyor mu ya da yeterince dikkatli mi? Onların nelere dikkat etmesi gerekiyor?
Sağlık çalışanlarının dikkat etmesi gereken çok fazla parametre var. Ben mümkün olduğunca sağlık çalışanlarına yönelik verdiğim eğitimlerde bunların üzerinde durmaya çalışıyorum. Uzman arkadaşlarıma anlatmaya çalışıyorum. Burada hem çocuğa yaklaşım hem aileye yaklaşım çok önemli. Çocuk tek başına gelmiyor. Ama tabii işlemi yaptığımız bireyin çocuk olduğunu düşünürsek çocuğa karşı kullandığımız beden dili, ses tonu, ifademiz çok kıymetli. Gergin, sinirli bakan biri çocuk karşısında ne yapacak olursa olsun o çocuğu kaygılandırır zaten. Yumuşak bir ses tonu, daha kısık bir ses tonu, belki ufacık bir sırtına dokunmak… Bunlar küçük ama bir o kadar etkili yöntemler.
Genellikle uzman arkadaşlarımdan, söylenilenlerin çok güzel olduğu, lakin çok fazla işlem yaptıkları için çok kısa sürede bütün bu teknikleri uygulayabilecek vakitlerinin olmadığı şeklinde yorumlar alıyorum. Ben de, isterseniz bir çocuğa 20 dakika, isterseniz 2 dakika ayırın fark etmez diyorum. Bu çocuğa olan tavrınız ve yaklaşımınızla ilgilidir. O yüzden biraz biz uzmanların da önyargılı olmaması lazım.
Eğitimlerde konuşuyoruz. Çocuğu oyalayacak ve ilgisini dağıtacak pek çok teknikten bahsediyorum. Yine benzer bir örnek, uzman arkadaşlar “üniversitede çalışıyoruz bunu uygulamak mümkün değil. Hızlı çalışmamız lazım” diyor. Bu noktada, hastaya vereceğiniz bütün bilgiler ve teknikler zaten işlemi yaparken yapılacak şeyler, işlemin öncesinde oturup çocukla uzun uzun konuşun, oynayın tarzında bir şeyi kastetmiyoruz. Zaten işlem için belirli bir zaman harcanıyor, o süre zarfında bir taraftan kan alırken çocuğa duvardaki bir resim ile oyalamak ya da “bak bakalım bu odada kaç tane lamba var. Bence 5, şimdi sen söyle bakalım kim kazanacak” tarzında yaklaşarak çocuğun ilgisini başka yöne çekmek mümkün.
Çocuğun dikkatini dağıtmak deyince çocuğu kandırmak olarak anlaşılmaması lazım. Az önce anlattığım gibi canın bu kadar acıyacak. Şimdi sen o sırada mesela ne yap biliyor musun duvardaki yuvarlakları say bakalım. Ya da üstünde nasıl bir elbise var anlat bakalım. Sen bu sabah kahvaltıda ne yedin dün akşam ne yedin bakalım hatırlıyor musun? Annesi doğru mu hatırlıyor gibi oyalayıcı iletişim çocuğun dikkatini dağıtır. İşte bakın bunları söylemek en fazla 30 saniye alır daha fazla almaz.
Tavır olarak eğer ki zaten siz sakinseniz, ses tonunuz yumuşaksa ve güzel gözle bakıyorsanız zaten 1-0 öndesinizdir. Bazı uzmanlar görüyorum çocukla göz teması bile kurmuyor bakıyor kafasını kaldırmadan işini yapıyor. Orada o çocuğu yakalamanız imkansız.
Çocuklarla büyüklerin aynı mekânda genelde kanları alınır. Çocuklar için ayrı bir mekan mı gerekir?
Kesinlikle öyle çünkü burada çocuğu rahatlatmak için kullanabileceğiniz aslında en önemli faktörlerden bir tanesi: ortam. Uygulamayı yapan uzmanın üzerindeki kıyafetin rengine kadar, kullandığı materyallere kadar bütün bunlar çocuğu rahatlatacak şeylerdir. Tabii ki ayrı bir odada olması o odadaki çocuğun dikkatini dağıtabilecek duvarda görsellerin olması ve oyuncakların olması… bunlar çok kıymetli. “Bak burada kaç tane ayıcık var, bana say bakalım; en büyük ayıcık hangisi göster bakalım” gibi çocuğun dikkatini kolayca dağıtabilirsiniz. Ortam olarak tabii ki bir yetişkinin kan aldırdığı bir ortamda bir çocuğun bulunması kaygıya sebep olur. Ayrıca birden fazla çocuktan kan alınması gerekiyorsa birbirlerinden ayrı bölümlerde alınması gerekir. Çocuklar birbirlerinden çok etkilenirler. Aynı anda ağlayan, bağıran çocuk hiç kaygılı olmayan bir çocuğu anında koşullar. Kan alım odasındaki fiziksel koşulları çok iyi ayarlamak gerekiyor, aynı anda çok sayıda çocuğu bir araya almak diğer çocukları da tetikleyebiliyor, travmatize edebiliyor böyle bir durumda.
Kan alan uzmana fiziksel tepki gösteren çocuklar için öneriniz nedir? O çocukları nasıl sabitleyecekler?
Tepki gösteren çocuğun iyi hazırlanmamış bir çocuk olduğu çok aşikardır. Eğer çocuğun tetkiki ile ilgili acil bir durum yoksa o durumda kan alınmasını önermiyorum. Orada zorlayarak kan alımını gerçekleştirmek hem çocuğun psikolojisi açısından hem de alınan örneğin sağlıklı olabilmesi açısından önemli. Çocuğun çok hareketli olması, şiddet gösteriyor olması hem gerekli numunenin düzgün ya da yeterli ölçüde alınamamasından dolayı sonucu negatif etkileyebilecek iken hem de sağlık çalışanının kan alım sırasında iğne batma ve kesici-delici alet yaralanmasına maruz kalma riskinini artırıyor.