GÜNDEME DAİR…
Son yıllarda belli aralıklarla beyaz et sektöründeki “hormonlu-hormonsuz, organik, gezen tavuk” başlıklarını sıkça duyuyor ve okuyoruz. Bu tartışmaların gölgesinde büyüyen ve dünya ile yarışan bir sektör ile karşı karşıyayız.
Geçtiğimiz günlerde 4. Uluslararası Beyaz Et Kongresi kapsamında sektörün kanaat önderleri ile bir araya geldik. Tavuk eti konusunda bilimsel gerçeklere dayanmayan açıklamalarla bilgi kirliliği yaşandığına dikkat çeken sektörün kanaat önderleri, üretim esnasında bir günde 25 noktada kontrol sürecinin yaşandığını anlatıyorlar. Üretimin her aşamasını bildiklerini vurgulayan sektör temsilcileri, bu konuda haksız eleştiriler ile karşılaştıklarını belirterek, “Asıl Avrupa’nın bizden öğrenecek çok şeyi var!” diyorlar.
Bütün bu tartışmaları bir kenara bırakalım. Dünyadaki gıda tüketiminde yaşanan değişim ve beyaz etin buradaki rolünü, sektörün dünya pazarındaki yerini rakamlarla paylaşmak istiyorum.
· Günümüzde 7,5 milyar insan yeterli ve sağlıklı beslenemiyor.
· 840 milyon kişi yetersiz beslenme nedeniyle fizyolojik açlık çekmekte.
· Yetersiz beslenme sonucu her yıl 5 yaşından küçük 6 milyon çocuk hayatını kaybediyor.
· Her yıl 11 milyon kişi yine açlık veya yetersiz beslenme yüzünden hayatını kaybediyor.
· 1950’li yıllardan sonra hızla artmaya başlayan dünya nüfusu 20.yüzyılda yüzde 284 artış gösterdi. 2050 yılında 9,75 milyara ulaşmış olacak.
· Bütün bunlar olurken ekilebilir arazi varlığı çok fazla değişmeyecek, daha fazla su kaynağımız olmayacak. Ekilebilir toprak alanımızı 1,8 milyar hektarın üzerine çıkarmak çok da mümkün görünmüyor.
· Şu an dünya et ihtiyacının karşılanmasında en büyük pay domuz ve tavuk eti üretimine ait. 320 milyon tonluk et üretiminin yüzde 72’si eşit payla tavuk ve domuz etinden sağlanmakta ve yakın gelecekte et üretiminde tavuk etinin payının yüzde 40 olacağı ve birinci sıraya yerleşeceği tahmin ediliyor.
· 2050 yılında insanların yüzde 70’den fazlası kentlerde yaşayacak. Gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için şu an ürettiğimizden 3 kat daha fazlasına gerek olacak. Bu artışın 2,5 katı bilim, teknoloji ve yeni araştırmalardan sağlanacak gelişme ve iyileşmelerle mümkün olacak.
· 1 kilogram sığır eti üretmek için 6,5 kilogram yem ve 15,5 litre su kullanılırken, 1 kilogram piliç eti üretmek için sadece 1,6 kilogram yem ve 3,9 litre su harcıyoruz.
· Dünyada toplam et üretimi 2016 yılında 320 bin ton olarak gerçekleşti. Bu üretimin 116 bin tonu kanatlı eti ve toplam üretimdeki payı yüzde 36,2.
· FAO’nun tahminlerine göre, 2025 yılında toplam et miktarı 357,5 bin tona ulaşırken kanatlı eti miktarı 131,3 bin ton ve yüzde 36,7 payla en fazla üretilen et konumuna geçecek.
· Dünyada, 2000 yılında 68,7 milyon ton olan kanatlı eti üretimi yüzde 69 artışla 2016 yılında 115,8 milyon tona ulaştı.
· 2016 yılında kanatlı eti üretiminin yüzde 42,6’sını Amerika kıtası sağladı. Asya kıtası yüzde 34,2 ile ikinci sırada, Avrupa kıtası ise yüzde 17,5 ile üçüncü sırada yer alıyor.
· Dünya tavuk eti üretiminde Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Brezilya açık ara önde. Bu üç ülke dünya üretiminin yüzde 41,7’sini gerçekleştirmekte. Türkiye ise 8. sırada yer almakta ve dünya üretiminden yüzde 2 pay alıyor. 1990 yılında 217 bin ton olan üretim 2014 yılında 2,1 milyon tona çıktı. Kanatlı eti üretimi 1990-2016 yılları arasında 10,2 kat, 2000-2016 yılları arasında 2,8 kat arttı.
· Türkiye dünya piliç eti ticaretinde 5. sırada yer almakta.
· Sektör 2016 yılında 66 ülkeye ihracat gerçekleştirdi.
· En fazla Irak’a ihracat yaptık.
· Türkiye tavukçuluk sektörü dünyanın 8. büyük üreticisi konumunda.
· Türkiye’de beyaz et pazarı 4,5 milyar dolar büyüklüğe sahip.
· Sektör, geçen yılı 387 milyon dolar ihracat ile kapattı. Bu yıl ihracatta bir önceki yıla göre miktar olarak yüzde 10, değer olarak ise yüzde 15 oranında artış öngörülmekte.
İşte bu kadar önemli olan bir sektör, hormon tartışmasının gölgesinde kendini anlatma mücadelesi veriyor. Rakamların da gösterdiği gibi tavuk eti üretimi, önümüzdeki yıllarda protein ihtiyacının karşılanması bakımından en büyük potansiyele sahip olacak.
SG 5 MAYIS 2017