2017 YILI İÇİN ANAHTAR KELİMELER; TOPARLANMA, FIRSAT, TEMKİN VE UMUT

 

Dünyanın 18′inci ve Avrupa’nın yedinci büyük ekonomisiyiz.  Türkiye, dünyadaki gelişmeler dışında siyasi çalkantıların ve darbe girişimlerinin altında oldukça zor bir yıl yaşadı.

Ekonominin kanaat önderleri, Türkiye’nin 2017 yılında yüzde 3,7 büyüyeceği tahmin ediyor. IMF kaynakları ise bu rakamı yüzde 3 olarak ifade ediyor.

2010 ve 2011 yıllarında sırasıyla yüzde 9,2 ve yüzde 8,8 büyüme hızını yakalayan Türkiye ekonomisi, 2002-2014 döneminde ortalama yüzde 4,8; 2010-2014 yıllarındaysa yüzde 5,4 büyüdü. 2015 yılına gelindiğinde ise yüzde 4 büyüme oranına erişen Türkiye, 2016 yılında hedeflenen yüzde 4,5 büyüme oranına ulaşamadı.

Temmuz ayında sanayi üretimindeki gerileme, tarımda hububat kaynaklı üretimin azalması ve turizm sektöründe yaşanan olumsuzluklar ile 15 Temmuz süreci, bu yıl ülkenin büyüme oranları üzerinde olumsuz etkisini gösterdi.

IMF kaynakları 2017′de ABD için ciddi anlamda bir toparlanma öngörüyor. Bu tahminlerin gerçekleşmesi durumunda ABD 2017′de yüzde 2,7 büyüyecek ve yüzde 2,6 da enflasyon yaratacak. Tabii durum böyle olunca da Türkiye gibi dış finansmana bağlı ekonomiler için pekiyi bir durum değil. Büyüme ve enflasyonda böyle bir gidiş FED’in birkaç kez faiz artıracağı anlamına gelir.

Ekonominin kanaat önderlerinden bazıları ise ABD’nin bu kadar hızlı toplanması konusunda IMF kadar iyimser olmadıklarını ifade ediyorlar. 8 Kasım 2016 tarihinde ABD’de yapılan seçimlerin sürpriz sonuçları ABD ekonomisini olduğu kadar dünya ekonomisini de 2017 yılında etkilemesi bekleniyor. ABD’nin yeni başkanı olarak Ocak ayında koltuğa oturan Donald John Trump’ın ekonomik dengeler üzerinde etkili olacağı düşünülüyor.

Yine IMF’nin ABD için sergilediği iyimserlik, Euro Bölgesi için de söz konusu görünmüyor. Euro Bölgesi’nde büyüme düşüyor, enflasyon ise ancak yüzde 1′e yükselebiliyor. Bu tahminlerin gerçekleşmesi durumunda Türkiye ihracatının mevcudu koruyacağı anlamına geliyor.

2016′DA YÜZDE 3,2, 2017′DE İSE 3,7 BÜYÜME BEKLENİYOR

Dünyanın büyüyememe sorunuyla yüzleştiği son yıllarda Türkiye ekonomisinin yüzde 4′ün üzerine büyüme kaydetmesi öne çıkan unsurlardan biriydi.

Ancak 2016 yılında Türkiye ekonomisinin büyüme hızında yavaşlama görülmeye başlandı.

Türkiye ekonomisi 2016′nın üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,8 küçüldü. TÜİK’in hesaplama yönteminde revizyona giderek açıkladığı verilere göre bir önceki çeyreğe göre yüzde 2.7′lik bir daralma görüldü.

TÜRKİYE EKONOMİSİ YEDİ YIL SONRA İLK KEZ KÜÇÜLDÜ

Türkiye ekonomisi yedi yıl sonra ilk kez küçüldü. Böylece ekonomide 27 çeyrek sonra ilk kez daralma gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre ekonomide son olarak 2009 yılı üçüncü çeyrekte yüzde 2.8 daralma gerçekleşmişti.

Yılın ilk yarısında iç talebin katkısı ile kuvvetli bir büyüme yaşansa da üçüncü çeyrekte darbe girişimi, turizm sektöründe yaşanan kayıplar, küresel ve jeopolitik gelişmelerin etkisiyle daralma görüldü.

Jeopolitik gerginliklere ve küresel ekonomideki zayıflıklara rağmen 2016 yılının ilk yarısında (GSYH) yüzde 3,9 artış kaydeden Türkiye ekonomisinde tarımsal üretimin büyümesi, olumsuz hava koşulları ve bir önceki yıldaki yüksek baz etkisi nedeniyle sınırlı kaldı. Sanayi sektörü, ikinci çeyrekteki yavaşlamaya rağmen büyümeyi destekledi. Hizmetler sektöründe ise ticaret ve inşaat alt kalemlerinde nispeten yüksek katma değer artışları kaydedildi.

İÇ TALEP KAYNAKLI BÜYÜME GERÇEĞİ

Yılın ilk yarısında yurt içi talep kaynaklı bir büyüme gerçekleşti. Bu dönemde, özel tüketim harcamaları güçlü seyrederken, özel kesim sabit sermaye yatırımları geriledi. Ticaret ortaklarındaki zayıf büyüme ve özellikle turizm sektöründe yaşanan olumsuz gelişmelere bağlı olarak 2016 yılının ilk yarısında net ihracatın büyümeye katkısı negatif 1,8 puan seviyesinde gerçekleşti.

2016 üçüncü çeyreğinde yavaşlaması beklenen yurt içi talebin alınan tedbirlerle son çeyrekte tekrar canlanması ve büyümeyi desteklemesi öngörülüyor. Bu gelişmeler ve beklentiler altında 2016 yılında GSYH artış hızının yüzde 3,2 seviyesinde kalacağı tahmin ediliyor.

2015 yılında yüzde 4 gerçekleşen büyüme hızına üretim faktörlerinin katkıları incelendiğinde, toplam faktör verimliliğinin büyümeye sınırlı düzeyde pozitif katkı sağladığı, istihdamın büyümeye katkısının ise azaldığı görülüyor. 2016 yılında, toplam faktör verimliliğinin büyümeye düşük düzeyde bir negatif katkı yapması bekleniyor. Ekonomi uzmanları 2017 yılı büyüme beklentisini ise 3,7 olarak öngörüyor.

ŞİMŞEK: TEDBİRLER 2017 İKİNCİ ÇEYREKTE ETKİSİNİ GÖSTERECEK

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Reel sektöre yönelik açıkladığımız tedbirler, muhtemelen gelecek yılın ikinci çeyreğinde kendini güçlü bir şekilde hissettirir” dedi.

Ekonomide 2016′yı değerlendiren Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “2016 çok zor bir yıldı. Ona rağmen Türkiye büyük bir direnç gösterdi” diye konuştu.

Ekonomide zorlukların çok boyutlu olduğuna işaret eden Şimşek, bu yıl Rusya ile büyük bir gerginlik yaşandığını, bunun turizm, ticaret kanalıyla ciddi ekonomik etkileri olduğunu hatırlattı. Türkiye’nin bu dönemde hain darbe girişimine sahne olduğunu anlatan Şimşek, genel resme bakıldığında tarımın bile kötü hava koşulları nedeniyle destekleyici olmadığını, diğer taraftan terörün koalisyon halinde azdığını, çok zor bir terörle mücadele dönemi yaşandığını söyledi.

Dünya ekonomisine bakıldığında, büyümenin neredeyse yüzde 3′ün altına düştüğü, küresel ticaretin yüzde 1,7′ler civarına indiği bir dönemden bahsedildiğini dile getiren Şimşek, “2016 başına piyasalara büyük bir volatilite ile başladık, çünkü küresel faiz patikasının çok farklılaşacağı, emtia fiyatlarının çöktüğü, böyle bir dönemde başladık. Şimdi düşünüyorum, 2017 bundan daha kötü olabilir mi?” şeklinde konuştu.

Şimşek, olumlu hususlara bakıldığında Rusya ile normalleşme sürecinin olduğunu, yılın ikinci yarısında reformlarda hız kazandıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Ortalık toz duman diyebilirsiniz ki şu anda kimse pek bardağın dolu kısmına bakmaz, zaten reformlar orta ve uzun vadede etkisini gösteriyor. Ama bardağı doldurabilmek önemli. Çünkü şartlar bir miktar normalleştiğinde, ortalık biraz yatışmaya doğru gittiğinde bunlar önemli. Çünkü anlatılabilecek bir hikaye olacak. Sonuçta fon akışı, Türkiye’de yatırımlar, Türkiye’ye dışarıdan yatırımlar bir hikayenin ürünüdür. Bir hikayenizin olması lazım.”

 “REEL SEKTÖR TEDBİRLERİ 2017 İKİNCİ ÇEYREKTE ETKİSİNİ GÖSTERECEK”

Yılın son çeyreğine bakıldığında kapasite kullanım oranında, kredi hacminde hafif bir kıpırdanma olduğuna dikkati çeken Şimşek, “Ben şuna inanıyorum, reel sektöre yönelik açıkladığımız tedbirler ki özellikle kredi boyutu çok önemlidir, onlar muhtemelen önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde olmasa bile, ikinci çeyreğinde kendini güçlü bir şekilde hissettirir.” dedi.

 “KUR RİSKİNE İLİŞKİN TEDBİRLERİ GÖRÜŞECEĞİZ”

Türk lirasındaki değer kaybına ilişkin soru üzerine Şimşek, sorunların yapısal olduğunu, bunun da yapısal çözümler gerektirdiğini söyledi. Şimşek, şu değerlendirmede bulundu:

“Kur tabii ki etkisiz değil, mutlaka etkili fakat kur çok boyutlu. Mesela enflasyonu gecikmeli olsa bir miktar yukarı doğru etkiler. Cari açığı muhtemelen bir miktar sınırlar bu da bir gerçek. 2000′li yıllarda Türkiye’de istikrar, TL’nin değer kazanmasıyla insanlar dövizle borçlanmayı cazip buldular. Şimdi bu bir sorun. Biz 2008′de hane halkı açısından bu riski bir makro ihtiyati tedbir kapsamında engelledik, sınırladık. Şirketlere yönelik de aslında ufak tefek birtakım sınırlamalar var ama belki de arzuladığımız düzeyde değil. Onu şimdi çalışıyoruz ciddi bir şekilde. Yarın öbür gün benim başkanlığımda Finansal İstikrar Kurulu toplanacak, orada biz bu konuları konuşacağız. Ne yapabiliriz, bu riski nasıl yönetiriz, bu riskin daha da artmaması için ne tür tedbirler alınabilir.”

2017′DE 4,4’LÜK BÜYÜME GERÇEKLEŞEBİLİR’

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan da “2017′de 4,4’lük büyümenin gerçekleşebilir olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, gelecek sene için ihracatı artırıcı önemli tedbirler aldıklarına, kamu yatırımlarında ciddi bir artış öngörüldüğüne, 2016 yılında yatırım yapması beklenen, ancak yatırım yapmayan özel kesim yatırımlarının da 2017 yılında devreye gireceğine dikkati çeken Elvan, “Bunları düşündüğümüzde 2017 yılının daha parlak bir yıl olacağını düşünüyorum. Türkiye büyümeye devam ediyor” ifadesini kullandı.

Türkiye ekonomisinin son derece sağlam temeller üzerine oturtulduğunu ifade eden Elvan, son günlerde dövizde bir artışın söz konusu olduğunu ancak cari açıkta bir düşüş eğiliminin devam ettiğini, bütçe açığının Maastricht Kriterlerinin oldukça altında olduğunu kaydetti.

Elvan, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda ekonominin mevcut yapısının değerlendirildiğini, özellikle reformların kararlı bir şekilde devam edeceği vurgusunun yapıldığını belirterek, hızla reformları gerçekleştirmeye devam edeceklerini, öncelikli dönüşüm programlarında yer alan eylemleri kararlı bir şekilde uygulayacaklarını Merkez Bankası’nın da gereken önlemleri bu çerçevede alacağını bildirdi.

Darbe girişimi sonrasında dövizde bir kıpırdanmanın söz konusu olduğunu ancak bunun son derece sınırlı kaldığını hatırlatan Elvan, Amerika seçimleri sonrasında bir hareketlenme yaşandığını, özellikle varlık satışlarının gelişmekte olan ülkelerde hızla arttığını ifade etti.

ABD başkanlığına seçilen Donald Trump’ın ulusalcı bir bakışı, liberal bir yaklaşımı söz konusu olduğunu, ancak bu liberal yaklaşımın Amerika Birleşik Devletleri içinde geçerli gibi göründüğünü belirten Elvan, “Çünkü birtakım uluslararası sözleşmeleri, özellikle ticaretle ilgili yapılan anlaşmaları gözden geçireceğini ifade etti. NAFTA, TTIP gibi, Uzakdoğu’yla ilgili yapmış olduğu anlaşmaların gözden geçirileceği, Çin’e, Meksika’ya gümrük vergilerinin artırılması yönünde birtakım girişimleri olacağı, ABD’de yatırımlara daha fazla ağırlık verileceği, özellikle altyapı yatırımlarına daha fazla ağırlık verileceği ifade edildi. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı şudur, ABD’nin küresel piyasalardan daha fazla para çekmesi anlamına geliyor, daha fazla para girmesi anlamına geliyor. Bu da tabii ki sadece Türkiye’yi değil diğer birçok ülkeyi de dolayısıyla etkiledi.”

Elvan, son günlerde özellikle Trump’ın seçilmesi sonrası tüm dünyaya yayılan belirsizlik ortamının hemen hemen tüm kesimleri etkilediğinin altını çizerek, “bekle-gör” politikasının hakim olduğunu belirtti.

İhracatı artırıcı önemli tedbirler aldıklarına, kamu yatırımlarında ciddi bir artış öngörüldüğüne, 2016 yılında yatırım yapması beklenen, ancak yatırım yapmayan özel kesim yatırımlarının da 2017 yılında devreye gireceğine dikkati çeken Elvan, “Bunları düşündüğümüzde 2017 yılının daha parlak bir yıl olacağını düşünüyorum. Türkiye büyümeye devam ediyor. 2009 yılını çıkardığımızda tam 54 çeyrektir 2002 yılından itibaren Türkiye büyümeye devam ediyor. Sadece 2009 yılında bir eksi büyüme söz konusu, bir daralma söz konusu oldu ama onun dışında aşağı yukarı 14-15 yıldan beri Türkiye büyümeye devam ediyor” ifadesini kullandı.

“TURİZMİ 2017 YILINDA TOPARLAYACAĞIZ”

Bu sene Ortadoğu’da yaşananlar, Fırat Kalkanı Operasyonu, 15 Temmuz darbe girişimi ve bunun ardından başta FETÖ yapılanması olmak üzere Avrupa Birliği’nde bazı ülkelerin, bazı uluslararası organizasyonların Türkiye aleyhine yürüttüğü propaganda kampanyasının 2016 yılında 8,6 milyar dolarlık bir döviz kaybına yol açtığını belirten Elvan, “Bizim beklentimiz 25 milyar doların üzerindeydi, şu anda 18,6 milyar dolar gibi bir döviz geliri yıl sonu itibariyle bekliyoruz. Turizmde tabii ciddi kayıplar söz konusu oldu. Özellikle turizmin istihdam üzerinde çok önemli etkisi var. Son istihdam rakamlarında özellikle işsizlik oranlarında bir miktar artış görüyoruz. Bunun temel nedeni, açıkçası turizm kaynaklı. Turizmde yüzde 30’a varan bir gerileme söz konusu oldu ama biz bunu inşallah 2017 yılında toparlayacağız, turizm sektörümüz çok daha iyi bir ortamda olacağını düşünüyoruz. Rusya’yla ilişkilerin normalleşmesi sonrası bu sektörde ciddi bir sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

“2017′DE 4,4’LÜK BÜYÜMENİN GERÇEKLEŞEBİLİR OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ”

Bakan Elvan, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Avrupa’da, Amerika’da, nispeten Uzakdoğu’da basın-yayın organlarının FETÖ yapılanmasının o ülkelerdeki etkisiyle birlikte Türkiye aleyhine olumsuz yazılar yazmaya başladığına dikkati çekerek, “Aslında kendi ülkeleriyle Türkiye’nin ekonomik yapısını kıyasladığımızda kendi ülkelerindeki ekonomik parametrelerden çok daha iyi ekonomik parametrelere sahip olan Türkiye aleyhine bu şekilde yazılar yazmaları son derece manidar. Türkiye aleyhine özellikle ekonomik anlamda da birtakım girişimler, bir algı operasyonu yapılmaya çalışılıyor, ama bunun başarılı olacağına ben inanmıyorum, kesinlikle başarılı olamayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Gelecek yılın çok daha parlak bir yıl olacağının altını çizen Elvan, “Dolayısıyla bir bütün olarak baktığımızda 2017 yılında bizim 4,4’lük bir büyümemizin gerçekleşebilir olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Elvan, son günlerde dövizde yaşanan artıştan memnuniyet duyan kesimlerin, avuçlarını ovuşturan insanların olabileceğini belirterek, şunları kaydetti:

“Buradan vatandaşlarımıza şunu söylemek istiyorum, ‘Türk Lirasına güvensinler, kendi ülkelerine güvensinler’, Geçmişte bu tür oyunları yapmaya çalıştılar, 2008’de bir kriz dönemi başladı dünyada biliyorsunuz ve biz bu krizden etkilenmeden çıktık. Dünyanın, Avrupa’nın yaşadığı 2008-2009 krizinden çok rahat bir şekilde etkilenmeden çıkabildik ve çıkma iradesine sahip olduk. Bunlara hiçbir şekilde prim vermememiz gerekir. Türkiye ekonomisi sağlam temeller üzerine oturtulmuştur, bu konuda bir kaygı içerisinde olmasınlar. Hem Hükümetimiz, hem de Merkez Bankamız gereken her türlü önlemi alacaktır.”

TEŞVİK PAKETLERİNİN YILI OLDU

Türkiye ekonomisinin büyümesindeki yavaşlamanın önüne geçmek için yıl boyunca çok sayıda ekonomik teşvik paketi açıklandı.

Başbakan Binali Yıldırım, Mayıs ayında açıkladığı 65′inci Hükümet Programı’ndan başlayarak yıl boyunca reel sektör, ihracat, KOBİ ve iş gücü piyasası alanlarına yönelik reform paketleri açıkladı. “Ekonomik Müjdeler Paketi”, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi̇ Cazi̇be Merkezleri̇ Programı ve Yatırım ve Destek Hamlesi̇”, “Ekonomi Koordinasyon Kurulu” kararları ve “Süper Teşvik” uygulaması yıl boyunca açıklanan teşvik paketlerinin bazılarıydı.

BÜYÜK PROJELER HAYATA GEÇTİ

2016 yılında birçok ulaşım projesi hayata geçirildi. Dünyanın en geniş köprüsü olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü açıldı. Deniz altından karayoluyla iki yakayı birleştiren Avrasya Tüneli, Marmaray’ın ardından açıldı. İstanbul ile İzmir arasındaki ulaşım süresini 9 saatten 3.5 saate indiren Gebze-İzmir Otoyolu Projesi kapsamında inşa edilen Osman Gazi Köprüsü’nün açılışı gerçekleştirildi.

600 BİN YENİ İSTİHDAM İÇİN HAMLE

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Türkiye ekonomisinde güçlü büyümenin 2017′ye damgasını vuracağını, ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 80′lerin üzerine çıkacağını ve 600 binin üzerinde net istihdam kapasitesi oluşacağını söyledi.

Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu (YOİKK) kapsamında değerlendirmelerde bulunan Canikli, 2017 yılının ekonomide Türkiye’nin yükseldiği bir yıl olacağını söyledi. Canikli, “Para ve sermaye piyasalarındaki küresel kaynaklı dalgalanmaların artık sonuna gelinmek üzeredir. Para, döviz piyasaları dahil dalgalanmadaki dalga boyu küçülmüş, daha istikrarlı bir trende girilmiştir. Dolar baskısı, faizlerin yükselmesini sağlayamamıştır. Özellikle Türk lirası kullanımında yaygınlığın artması, kurdaki dalgalanmanın sakinleşmesinde itici güç olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yöndeki çağrısına toplumdan inanılmaz destek, döviz kurunun yükselmesi üzerine etik olmayan hayaller kuranları hayal kırıklığına uğratmıştır. En sofistike ve güçlü para politikası araçlarıyla elde edilmesi son derece zor sonuçlar, Cumhurbaşkanımızın Türk lirasına dönüş çağrısıyla elde edilmiştir. Özellikle bu yolla hane halkının dövize olan muhtemel talebi önlenmiş ve hatta hane halkı sürekli olarak piyasaya döviz sağlayıcı pozisyonuna gelmiştir. Bu da özellikle döviz piyasalarındaki dalganın sakinleşmesine önemli katkı sağlamıştır. Bugün bu gelişme neticesinde dolarizasyon tehlikesi, Türkiye ekonomisi için azalmıştır ve çok da küçük boyutlardadır” dedi.

“YATIRIMLAR, ÜRETİM VE İSTİHDAMI ÖNE ÇIKARACAK”

2017′nin tüm makroekonomik göstergelerin olumluya döndüğü bir yıl olacağına vurgu yapan Canikli, bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu:

“Güçlü büyüme 2017′ye damgasını vuracak, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 80′lerin üzerine çıkacak, 600 binin üzerinde net bir istihdam kapasitesi oluşacaktır. Kamu ve özel kesim yatırımları, üretim ve istihdamı öne çıkaracaktır. Finansal piyasalar, uluslararası sermayenin yoğun talep ve tercihiyle muhatap olacaktır. 2017′de, turizmde de 2016′da yaşanan kayıpların önemli bir bölümü telafi edilecektir. En son Kasım ayı rakamları aslında turizmle ilgili bu telafinin 2016′nın son çeyreğinde de ortaya çıkmaya başladığını göstermektedir.”

Yatırım ortamının iyileştirilmesine katkı sağlayacak Sınai Mülkiyet Yasası’nın TBMM’de görüşülerek kabul edildiğini belirten Canikli, diğer taraftan geçen hafta ayrıca İstanbul Finans Merkezi ile çalışmaları ele almak üzere İstanbul Finans Merkezi Koordinasyon Kurulu’nun toplantısını yaptıklarını söyledi. Canikli kısa sürede merkeze ilişkin yasal düzenlemeyi sonuçlandırıp hayata geçireceklerini, merkezin fiziki alt yapısının hedeflenen sürede tamamlanmasını sağlamak için etkin bir koordinasyonu da gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Canikli, Başbakan Binali Yıldırım’ın açıkladığı destek paketi kapsamda firmaların bugünkü nakit ihtiyaçları ya da nakit akışında dengesizlik nedeniyle ortaya çıkacak likidite ihtiyaçları ile gelecek dönemde ortaya çıkması muhtemel ihtiyaçları gidermek amacıyla Kredi Garanti Fonu’nun garantisiyle 250 milyar liraya kadar kredi hacmi oluşturulduğunu da anımsattı. Canikli, şunları kaydetti:

“2017′de yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılacak olan imalata yönelik yatırım harcamaları için yatırıma katkı oranını, mevcut orana ilave olarak yüzde 15 daha artırıyoruz. 2017′de iş olanakları ve istihdamı artırmaya, özel sektör firmalarımızın maliyetlerini düşürmeye yönelik tedbirlerimiz devam edecek. Özel sektörümüzün asgari ücret desteğinden yararlanmaları, prime esas gün sayısına karşılık gelecek şekilde 2017 ocak, şubat, mart primlerini, ekim, kasım, aralık aylarına öteliyoruz. Ekonomiye, reel sektöre ihtiyaç duyduğu tüm finansmanı enjekte ediyoruz. Finans-nakit akışındaki bozulma nedeniyle hiçbir üretim firmamızın üretimden çekilmesine müsaade etmeyeceğiz. 250 milyar liralık finansman paketi bu amaç için yeterlidir.”

Aynı zamanda ekonomiye ciddi satın alma gücü enjekte ettiklerini de ifade eden Canikli, bunu gelecek yıl 500 bini kamu desteği ve özel sektör eliyle, 100 bini ise kamu eliyle olmak üzere toplam 600 bin yeni istihdam imkanı açarak gerçekleştireceklerini belirtti. Canikli, “İhtiyaç hasıl olması halinde bu rakamlar daha da artırılacaktır. Bu şekilde marjinal tüketim eğilimi yüksek olan gruplara, talebin artırılması için aynı zamanda hem istihdam potansiyeli oluşturulması, hem de bu kesimlere ciddi bir satın alma gücü veriyor, talep artışına neden olacak kaynak aktarıyoruz.” şeklinde konuştu.

“2017 DE RİSKLER AZALACAK”

Gelecek yıl Türkiye ekonomisini etkileyen jeopolitik ve bölgesel risklerin azalacağını anlatan Canikli, Türkiye ve Rusya’nın garantörlüğünde Suriye’de sağlanan ateşkesin, bu bölgede normalleşmenin önünü açacağını vurguladı.  Canikli “2017′de Suriye ve Irak ile olan ticari ilişkilerimizde sıçrama yaşanacaktır. AB ile ekonomik ilişkilerimiz ivme kazanacak, mal ve hizmetler dolaşımında yeni fırsatlar ortaya çıkacak. Özellikle Gümrük Birliği Anlaşmasının güncellenmesiyle AB ile olan ticaret hacmimiz genişleyecektir” dedi.

Başbakan Yardımcısı Canikli, Türkiye’nin içinden geçtiği bu süreçte daha fazla yatırım, istihdam ve refahın artırılması için “ekonomik seferberlik” ilan edildiğini belirterek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısına milletçe cevap vermek üzere, başta iş adamları ve sanayiciler olmak üzere tüm kurum ve kuruluşları bu seferberliğe katılıma, yatırıma, üretime, ihracata, taleplerini ve tüketimlerini ertelememeye, realize etmeye çağırdı.

KOBİ’lerin finansmana erişimini kolaylaştırmak ve bu kapasiteyi artırmak amacıyla Ekim ayında ticari işlemlerde taşınır rehni ile ilgili kanunun çıkarıldığını ve yürürlüğe girdiğine değinen Canikli, “Finans ve bilişim başta olmak üzere ihtisas mahkemelerini aktif hale getiriyoruz, Rekabet Kurumunun kararlarına yönelik, uzlaşma müessesini kuruyoruz, iş uyuşmazlıklarına arabuluculuk müessesini getiriyoruz. Bilirkişilik müessesi yeniden yapılandırıldı. Yargıda bu bilirkişilik konusu kapsamlı bir şekilde ele alındı ve bu müesseseyi kurumsal bir yapıya kavuşturacak ve sistemin etkinliği artıracak düzenleme kasım ayında hayata geçirildi” diye konuştu.

2016 YILSONU ENFLASYON YÜZDE 8.53, 2017 HEDEFİ YÜZDE 6,5

30 yıl yüksek enflasyonla yaşayan Türkiye, 2005 yılında enflasyonu tek haneye indirmeyi başararak, 2011 ve 2017′ye kadar olan dönemi yüzde 5 olarak belirlemişti. Hiç tutturulamayan bu hedef, 2016 yılı için de aynı oldu. 2016 yıl sonu enflasyonu yüzde 8.53 olarak açıklandı. Merkez Bankası 2017 için ise bu oranı yüzde 6,5 olarak belirledi.

Gıda enflasyonuna bakıldığında, 2017 yılında yüzde 7 olarak gerçekleşmesi ve sonrasında nispeten yatay seyir izlemesi bekleniyor. Brent tipi ham petrol yıllık ortalama fiyatının 2017 yılında 50,7 dolar/varil civarında olması ve sonrasında ise tedrici olarak yükseleceği varsayıldı. Bu varsayımlara göre TÜFE yıllık artış oranının 2017 yılında yüzde 6,5’e gerileyeceği, Orta Vadeli Program (OVP) döneminin sonunda ise yüzde 5 olarak gerçekleşeceği öngörülüyor.

2015 yılında TÜFE artış oranı yüzde 8,8 olarak kaydedildi. 2016 yılı Ocak-Ekim döneminde ise TÜFE birikimli artış oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık 1,6 puan azalarak yüzde 6,2 olarak gerçekleşti. Bu gelişmede, yıl genelinde olumlu seyreden gıda fiyatları ve Türk Lirasındaki değer kaybının enflasyon üzerindeki etkilerinin azalması sonucu çekirdek enflasyondaki azalma etkili oldu.

2016 yılının genelinde, küresel finansal koşulları görece iyileşme göstererek, yurt içi kredi artış hızı yavaşladı ve artan dış ticaret hadleri dış dengeyi iyileştirici şekilde gerçekleşti. Bu gelişmeler sonucunda TCMB 2015 yılında ilan ettiği şekilde, geleneksel olmayan para politikası çerçevesini terk ederek ve faiz koridorunu politika faizi etrafında daha simetrik hale getirecek şekilde daraltarak, 2016 yılı Mart ayından itibaren faiz koridorunun üst bandında toplamda 250 baz puan indirimine gitti. Bunun yanı sıra TCMB, finansal istikrarı destekleyici, döviz ve Türk Lirası likiditesini düzenleyici adımlar attı. Bu doğrultuda, zorunlu karşılık oranları düşürülerek, teminat koşulları sadeleştirildi.

SANAYİ ÜRETİM ENDEKSİ YÜZDE 3,8 AZALDI

Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi, 2016 yılının Eylül ayında,  Ağustos ayına göre yüzde 3,8 azaldı. Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi ise eylülde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,1 düşüş gösterdi. Öte yandan, arındırılmamış sanayi üretim endeksinde, eylülde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,1 azalış kaydedildi.

Ekonomi uzmanları, Eylülde arındırılmamış sanayi üretim endeksinin geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 2,5 artmasını öngörmüştü. Ekonomistler, söz konusu ayda takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksinin yıllık bazda yüzde 2,2 ve mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksinin ise aylık bazda yüzde 1,2 artacağını tahmin etmişti.

DOLAR/TL KURU REKOR ÜSTÜNE REKOR KIRDI

8 Kasım’da düzenlenen ABD başkanlık seçimlerini iş adamı Donald Trump’ın kazanmasının getirdiği belirsizlik, gelişmekte olan ülke kurlarında satış baskısı yarattı.

15 Temmuz darbe girişimi, jeopolitik riskler, Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz silahını çekmesi beklentisi ve Türkiye’deki siyasi gelişmelerin de etkisiyle Dolar/TL kurunda art arda rekor kırıldığı gözlendi.

Amerikan Doları’na karşı Türk Lirası’nın yıllık değer kaybı yüzde 20′lere ulaştı.

Bunun üzerine başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere siyasetçiler Amerikan Doları’nı satarak Türk Lirası almayı teşvik eden açıklamalar yaptı. Böylece yurt çapında esnafın da büyük destek verdiği Türk Lirası’nı teşvik kampanyası başladı.

Ekonomi uzmanları döviz piyasalarına ilişkin teorik öngörülerin genelde çalışmadığını söylüyor.

Uzmanlar, tekrar referandum için sandıkla karşılaşacak olan Türkiye için döviz piyasalarının 2017′de hareketli günler yaşayabileceğine dikkat çekiyor.

DIŞ TİCARET KÜRESEL KOŞULLARDAN ETKİLENDİ

Jeopolitik gerginliklerin devam etmesi, yurt dışı piyasalarda yaşanan durgunluk, Rusya krizi ve ihracat fiyatlarındaki azalma nedenleriyle ihracat 2016 yılında 142.6 milyar dolarlık ihracat, 198.6 milyar dolarlık da ithalat gerçekleştirdi.

Büyümenin yavaşlaması, dış piyasalardaki durağan yapı, ithal fiyatlarının zayıf görünümü, ticareti engelleyen faktörlerin artması ve tüketimin iç piyasaya yönelmesi sonucunda 2016 yılında ithalat 198 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Uluslararası petrol fiyatlarındaki azalmanın 2016 yılı enerji ithalatını 27.5 milyar dolara indirmesi bekleniyor.

2017 yılı için ise orta vadeli program ihracatta yüzde 7,1 artış öngörüyor. Böylece 2017 yılında ihracatın 153,3 milyar dolar olması bekleniyor. Dünya mal ticaretinin yüzde 3-4 arasında büyüyeceğinin beklendiği bir ortamda yüzde 7,1 ihracat artışı ulaşılabilir bir hedef olarak görülüyor. Uzmanlar, ihracat hedeflerine ulaşmak için pazar koşullarının da önemli olacağını vurguluyor. 2017 yılında AB pazarında yavaşlama olacağı bekleniyor. Petrol fiyatları 50-60 dolar arasında kalırsa petrol üreticisi ülke pazarlarında talebin daha iyi olması bekleniyor. Böylelikle Rusya yeniden büyüyecek. İkili ilişkilerinde iyileşmesi sağlanırsa, bölge ülkeleri ile ticaret artırılabilecek.

AB PAZARINDA YAVAŞLAMA BEKLENTİSİ

2017 yılında AB pazarında yavaşlama olacağı öngörülüyor. Petrol fiyatları 50-60 dolar arasında kalırsa petrol üreticisi ülke pazarlarımızda talep daha iyi olacak. Rusya yeniden büyüyeceği ön görüsü ön planda. İkili ilişkilerde de iyileşmeler sağlanırsa bölge ülkeleri ile ticaret artabilecek. Hükümetin açıkladığı yeni orta vadeli programda ihracatın desteklenmesi için biri çok yeni iki önemli destek unsuru yer almış. İhracatçılara önemli bir nakit desteği verilmesi hedeflenmekte… Buna göre ihracatçılara seçilmiş kriterleri karşılamak kaydıyla bir önceki seneye göre taahhüt ettiği ihracat artışını gerçekleştirmesi halinde nakit prim desteği verilecek. Bu uygulama ihracata ivme kazandırırken ihracatçıları mali açıdan rahatlatacak. Eximbank kaynakları da artırılmakta. Böylece ihracatçıya sağlanan olanaklar genişlemekte.

AVRUPA DA SANAYİ ÇARKI YAVAŞLADI

Sanayi üretimi, ekim ayında bir önceki aya kıyasla Euro Bölgesi’nde yüzde 0,1, Avrupa Birliği’nde (AB) ise yüzde 0,3 azaldı.

Avrupa İstatistik Ofisinin (Eurostat) açıkladığı verilere göre, ortak para birimi olarak avroyu kullanan 19 üyeli Euro Bölgesinde mevsimsellikten arındırılmış sanayi üretimi, ekimde eylül ayına kıyasla yüzde 0,1 geriledi. Sanayi üretimi, geçen yılın ekim ayı ile kıyaslandığında ise yüzde 0,6 artış gösterdi.

Piyasalarda sanayi üretiminin tek para birliğinde aylık yüzde 0,1 ve yıllık yüzde 0,8 artması bekleniyordu. Sanayi üretimi böylece piyasa beklentilerinin altında performans gösterdi.

28 ülkeden oluşan AB’de ise sanayi üretimi, ekimde bir önceki aya kıyasla yüzde 0,3 azalırken, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,5 yükseldi.

Verinin mevcut olduğu AB ülkeleri içinde, sanayi üretiminde bir önceki aya kıyasla en fazla azalış yüzde 3,6 ile İrlanda’da, en fazla artış ise yüzde 4,7 ile Danimarka’da kaydedildi.

Geçen yılın ekim ayına göre sanayi üretimi en fazla artan ülke yüzde 7,7 ile Yunanistan, en fazla azalan ülke de yüzde 6,5’le İrlanda olarak belirlendi.

Avrupa’nın öncü ekonomisi Almanya’da ise sanayi üretimi ekimde aylık bazda yüzde 0,1 ve yıllık bazda da yüzde 1,1 artış gösterdi.

CARİ AÇIK, KASIMDA 2.3 MİLYAR DOLAR

Cari işlemler dengesi, Kasım ayında 2.27 milyar dolar açık verdi. Eylül ve Ekimde 1.6 milyar dolar açık veren cari işlemler dengesinin Kasım ayında 2.6 milyar dolar açık vermesi bekleniyordu.

Merkez Bankası, Kasım ayına ilişkin Ödemeler Dengesi verilerini açıkladı. Cari işlemler açığı, 2015 yılının kasım ayına göre 32 milyon dolar artarak 2 milyar 268 milyon dolar oldu. Ekonomistler, Kasımda 2.6 milyar dolar açık bekliyordu.

Ocak-Kasım döneminde 28 milyar 584 milyon dolar cari açık oluştu. OVP’ye göre cari açığın 2016 yılını GSYH’ye oran olarak yüzde 4.3′a denk gelen 31.3 milyar dolar ile tamamlaması bekleniyor.

12 aylık kümülatif cari işlemler açığı ise ekim ayındaki 33.62 milyar dolardan 33.65 milyar dolara yükseldi.

Bu arada bir önceki ayda 1.68 milyar dolar olarak açıklanan veri ise 1.66 milyar dolara revize edildi.

KAYNAĞI BELİRSİZ PARA GİRİŞİ KASIMDA 2.7 MİLYAR DOLAR

Kaynağı belli olmayan para girişi olarak nitelendirilen Net Hata Noksan kalemi, Kasımda 2.73 milyar dolar, Ocak-Kasım döneminde ise 9.63 milyar dolar oldu.

Ocak-Kasım 2016 döneminde ise ödemeler dengesi 1 milyar 373 milyon dolar artarak 28 milyar 684 milyon dolara yükseldi. Bu dönemde mal dengesindeki iyileşmeye rağmen, hizmet dengesindeki kötüleşmenin de etkisi oldu. Mal dengesi 11 aylık dönemde 43 milyar 67 milyon dolardan 36 milyar 674 milyon dolara geriledi. Buna karşılık hizmet gelirleri 6.3 milyar dolar azalarak 43.7 milyar dolardan 35 milyar 33 milyon dolara inerken, hizmet giderleri 20 milyar 180 milyon dolardan, 20 milyar 165 milyon dolara düştü.

İŞSİZLİK YÜZDE 10,5

2015 yılında yüzde 10,3 olarak gerçekleşen işsizlik oranı, 2016 yılının ilk çeyreğinde mevsimsel düzeltilmiş verilere göre yüzde 10,1 seviyelerine kadar geriledi. Büyümedeki kısmi yavaşlama, tarım istihdamındaki daralma ve işgücüne katılım oranındaki artışın etkisiyle artış eğilimine giren işsizlik oranı, yılın ikinci çeyreğinde mevsimsel düzeltilmiş verilere göre yüzde 10,4 seviyesine ulaştı. 2016 yılında işsizlik oranının yüzde 10,5 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. 2017 yılı için ise işsizlik oranı yüzde 9,9 olarak öngörüldü.

İşgücüne ve istihdama katılımın artırılmasına yönelik uygulanacak politikalar sonucunda tarım dışında ilave 2 milyon 609 bin kişinin istihdam edilmesi bekleniyor. Bu dönemde toplam istihdam artışının 2 milyon 318 bin kişi olacağı öngörülüyor. 2016 yılı sonunda yüzde 51,8 olması beklenen işgücüne katılım oranının Program dönemi sonunda yüzde 53,5’e ulaşması hedefleniyor.

2016 yılında yüzde 46,3 olması beklenen istihdam oranının dönem sonunda yüzde 48,3’e yükselmesi bekleniyor. Böylece, dönem sonunda istihdam edilen kişi sayısının 29 milyon 534 bine ulaşacağı tahmin ediliyor. İstihdamda tarım sektörünün ağırlığının 2016 yılında yüzde 19,3 olarak gerçekleşmesi beklenirken, 2019 yılında bu oranın yüzde 16,8’e gerileyeceği tahmin ediliyor.

2016 BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ

2015 yılında 23,5 milyar TL açık veren bütçe, 2016 yılı genelinde 29,3 milyar TL açık verdi. Maliye Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, bütçe Ocak-Aralık döneminde 21 milyar TL faiz dışı fazla verdi.

2016 yılı Ocak-Aralık döneminde bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,8 oranında artarak 554,4 milyar TL olurken, bütçe giderleri yüzde 15,3 oranında artarak 583,7 milyar TL olarak gerçekleşti.

2016 yılı Ocak-Aralık döneminde vergi gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,5 oranında artarak 458,7 milyar TL olarak olurken, faiz hariç bütçe giderleri ise yüzde 17,7 oranında artarak 533,4 milyar TL oldu.

Sene başında 29,7 milyar lira olarak öngörülen bütçe açığı, 2016 yılı başlangıç hedefi olan 430 milyon lira altında gerçekleşti. Bütçede ön plana çıkan başlıklar şöyle;

 “2016′da bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 1 civarında gerçekleşmesi bekleniyor.  2016′da bütçe gelirleri yüzde 14,8 arttı. 2016′da vergi gelirleri yüzde 12,5 artışla 458,7 milyar TL oldu.  2016′da vergi gelirleri hedefini yakalamış oldu. 2016 yıl sonu itibariyle vergi yapılandırmasından 13,7 milyar TL gelir elde ettik. 2016 yılında vergi dışı gelirler yüzde 27,8 artışla 95,8 milyar TL oldu. 2016 yılında özelleştirme fonundan genel bütçeye aktarılacak tutar 15 milyar TL olarak gerçekleşti, ilave 4 milyar TL geliri özelleştirme fonunda değerlendirmeyi uygun bulduk. 2016 bütçesinde faiz harcamaları için 56 milyar TL ödenek öngörmüştük, bütçede 50,2 milyar TL seviyesinde kaldı. 2016 yılında faiz dışı fazla 21 milyar TL. 2017 yılında reel sektöre 32,3 milyar TL destek verilecek. 2017 yılında hiçbir asgari ücretlinin geliri vergi nedeniyle 1404 TL’nin altına inmeyecek. 2017 yılı bir tasarruf yılı olacak.  2017 yılında hem cari harcamalarda hem personel harcamalarında tasarrufa gidilecek.”

 “KURDAKİ DALGALANMA ETKİSİNİ YİTİRECEK”

 Maliye Bakanı Naci Ağbal, kurdaki konjoktürel dalgalanmanın bir süre sonra etkisini yitireceğini söyledi. Ağbal, 2016 yılı Bütçe Gerçekleşmeleri Değerlendirme Toplantısı’ndaki konuşmasında “Biz işletmelerin karşılaşabilecekleri risklere karşı hükümet olarak destek olduk ve olmaya devam edeceğiz. Kurdaki konjonktürel dalgalanma, bir süre sonra etkilerini yitirecek. Hükümet olarak bizim alacağımız kararlarda etkili oluyor ve olacaktır” dedi.

Öte yandan Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı konusunda gerekli tedbirleri alacağını düşündüğünü belirten Ağbal, “Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı konusunda araç bağımsızlığı vardır. Fiyat istikrarı hedefine ulaşmak için hangi araçları kullanacaksa bunları gerekli çalışmaları yaparak ortaya koyacağını düşünüyorum. Ayrıca bizim de ekonomide dalgalanmaları oluşturacak risk faktörlerini ortadan kaldırmak öncelikli hedefimizdir” diye konuştu.

 “2017 yılının tasarruf yılı olarak açıklandığını ve bu kapsamda yapılan çalışmaların neler olduğuna” dair soruyu da değerlendiren Bakan Ağbal, “Kamu harcamalarının minimum olması için çalışacağız. Her türlü savurganlığın önüne geçilmesi için mali politikada temel hususlardan birisidir. Personel ve cari harcamalarda önemli tasarruflara gideceğiz. Ekonomi yönetimi olarak bu konuda aldığımız kararlar vardır.  Bizim için önemli olan cari harcamaların kontrol altında tutulması ve personel harcamalarının dengeli bir şekilde sürdürülebilmesidir. Ayrıca 2017 yılındaki vergi uygulamaları konularında bütçede ortaya koyduğumuz bir perspektif var.  Bütçe dengesine ilişkin ortaya koyduğumuz hedeflere yönelik gerekli tedbirleri aldık.  Hedeflerimizi yakalayacağımızı düşünüyoruz.  Kamu harcamaları ve cari harcamalara dikkat etmekte fayda var” diye konuştu.

Bu yıl reel sektöre 32,3 milyar TL destek vereceklerini ifade eden Ağbal, “Burada ihracat destekleri öne çıkacak. Esnaflarımıza ve küçük ve orta ölçekli işletmelerimize destekleri arttırıyoruz. Asgari ücret desteğine 2017 yılında da devam ediyoruz. Asgari ücret üzerindeki vergiyi belli bir oranda tutulması ve 2017 yılında da hiçbir asgari ücretlinin geliri vergi geliri nedeniyle 1404 TL altına düşmeyecek” dedi.

2016 yılı bütçe gerçekleşmeleri hakkında sunum yapan Ağbal, mali disiplinin korunmasının politikalarının temelini oluşturduğunu söyledi. Ağbal, “2010-2015 yılında bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1’in altında yani dünya çapında kriz döneminde yüzde 0,9 olmuştur 2010-2015 döneminde genel devlet açığı Euro Bölgesi’nde 36, OECD ülkelerinde 5,2 oldu. Bu rakamlar da kamu maliyesindeki sürdürülebilirliği gösteriyor.  Ayrıca kamu borç yükü de önemli ölçüde düştü. 2002 yılında yüzde 72 kadar çıkan kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 27,5’tir” dedi.

Bütçeden faize yapılan harcamanın 2002 yılında yüzde 43 iken bu oranın 2015 yılında yüzde 10,5’e gerilediğini anlatan Ağbal, “Faiz harcamalarının milli gelire oranına baktığımızda ise 2015 yılında yüzde 2,3 düştü” dedi.  Ağbal, bütçe gerçekleşmeleri hakkında şu bilgileri verdi:

“Bu dönemde dolaylı ve dolaysız vergilerde önemli indirimlere gittik. 2016 yılı küresel ekonomide dalgalanmalar yaşandı. En düşük küresel büyümenin beklendiği bir dönemdir. 2016 yılında dış ticaret, turizm, finansman ve yatırım kanallarında baskı oluşturmuştur. Yılın ikinci yarısında 15 Temmuz darbe girişimi ve küresel finansman dalgalanmaları ile büyüme aşağı yönlü bir grafik sergiledi. Büyüme dostu bütçe, vergi teşvikleri üretim ve istihdama ve ihracata destek odaklı bir 2016 bütçe politikalarını benimsedik. Bütçe açığı 2016 yılı başlangıç hedefinin 430 milyon lira altında gerçekleşmiştir.2016 yılında bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 1 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz.  Zorlayıcı tüm koşullara rağmen mali disiplinden taviz vermediğimizin göstergesidir. Bütçe gelirleri 2015 yılına göre yüzde 14,8 artarak 554 milyar oldu.  Orta vadeli programa göre 7,9 milyar TL. Fazla gelir elde ettik. Vergi gelirlerinde yüzde 12,5 artarak 458,7 milyar TL olmuştur.  Vergi yapılandırmasından 2016 yılı sonu itibariyle 13,7 milyar TL tahsilat yapılmıştır. İş yapma ortamını iyileştirmek için vergisel yükleri azalttık. Yatırım istihdam ihracat ve üretimdeki vergisel yükleri azalttık. 2016 yılında vergi dışı gelirlere baktığımızda 2015 göre yüzde 27,8 oranında artarak 95,8 milyar TL olmuştur. 2016 da özelleştirme fonundan 10,8 milyar ayırmayı düşünmüştük. OVP sonra 15 milyar TL olarak revize etmiştik. 15 milyar TL olarak gerçekleşti. İlave 4 milyar TL ise özelleştirme fonunda tutmasını tercih ettik. Ayrıca Milli Emlak’tan 3,5 milyar TL gelir elde ettik. Bunun 1,9 milyar TL’si satış geliri, 1,2 milyar lirası kira geliri oldu.”

TARIM ÖNCELİKLERİMİZ ARASINDA İDİ

Tarım ve hayvancılık sektörüne 1,8 milyar TL faiz desteği verdiklerini hatırlatan Ağbal, bu rakamın doğrudan ve dolaylı olarak 15 milyar TL’ye ulaştığını söyledi. Ağbal, “Hububat, pamuk, mısır ayçiçeği zeytinyağı üreticisine prim desteği 3,2 milyar TL, hayvancılık desteği 3 milyar, mazot ve gübre desteği 1,6 milyar TL, fındık üreticisine 883 milyon TL, tarım sigortasına 704 milyon TL, kırsal kalkınmaya aktarıldı” diye konuştu.

İMALAT SANAYİ KAPASİTE KULLANIM ORANINDA AZALMA VAR

2016 yılı Ekim ayında imalat sanayi genelinde kapasite kullanım oranı, bir önceki aya göre 0,2 puan azalarak yüzde 76,4 seviyesinde gerçekleşti. İmalat sanayi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı bir önceki aya göre 0,6 puan azalarak yüzde 75,0 seviyesine indi.

2016 yılı Ekim ayında mal gruplarına göre kapasite kullanım oranları değerlendirildiğinde ise, dayanıklı tüketim malları ve yatırım mallarında artış görülürken, dayanıksız tüketim malları, gıda ve içecekler ile ara mallarında azalış gözlendi.

İÇ TÜKETİM BÜYÜMENİN İTİCİ GÜCÜ OLMAYA DEVAM EDİYOR

Asgari ücrette yapılan yüzde 30’luk artış, Suriyeli mülteci harcamaları ve düşük petrol fiyatları gibi faktörlerin etkisiyle Türkiye’de hane halkı tüketim harcamaları ekonomik büyümenin itici gücü olmaya devam ediyor. Özel tüketim ekonominin yüzde 70’ine karşılık geliyor.

Hane halkı harcamaları 2015 yılında yüzde 4,5 büyüdü. Geçtiğimiz sene oldukça düşük seyreden tüketici güvenine ve kur şıklarına rağmen bazı hane halkının büyük harcama kalemlerini öne çekmiş olması tüketimi canlı tuttu. Örneğin geçen sene araç satışları yıllık bazda yüzde 24 arttı. Ancak kredi büyüme hızındaki zayıflık neticesinde bu oranın 2016 yılında yüzde 3,5’e gerilemesi bekleniyor. Yine de tahminler üzerindeki riskler yukarı yönlü seyrediyor.

Tüketici talebi iç ve dış şoklara karşı dayanıklı kalabildi. Ancak yatırım harcamalarının ve ihracatın büyümeye katkısı sınırlı oldu. Özel sektör sabit sermaye harcamaları 2015 yılında zayıf yatırım iştahı ile ılımlı seyretti. 2015 yılında kurumsal krediler 300 baz puan kadar yükseldi. Öte yandan özel sektör yüksek döviz borcu sebebiyle de maliyetler üstleniyor. Geçen sene yüzde 3,6 büyüyen özel sektör yatırımlarının bu sene yüzde 3,5’e gerileyeceği düşünülüyor.

TÜRKİYE’NİN 2017 BÜTÇESİ

Türkiye’nin 2017 yılı bütçesinde 645,1 milyar lira gider, 598,3 milyar lira gelir öngörüldü. 2016 yılını bitirmeye yaklaşırken 2017 yılına ilişkin ilk tahminler ve hedefler oluşmaya başladı. Dünya ve Türkiye 2016 yılını ekonomik açıdan oldukça sıkıntılı geçirirken 2017 yılına ilişkin ilk tahminler de oldukça temkinli gözükmekte. 2016 yılını dünya ekonomisi ilk beklentilerin oldukça altında ve yüzde 2,4 büyüyerek kapatmakta. Dünya mal ticareti ise yıl genelinde yaptığımız tahminler gibi yüzde 3-4 arasında gerileyerek 16,0-16,1 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşeceği öngörülüyor.

2017 yılında dünya ekonomisi için yüzde 2,8 büyüme öngörülmekte.  Brexit ile 2017 yılında Avrupa Birliği’nde büyüme yavaşlayacak. ABD ekonomisi biraz daha hızlı büyüyeceği öngörülüyor. Bu nedenle gelişmiş ülkelerin ortalama büyüme performansı 2016 yılına benzer olacak. Gelişen ülkelerde ise büyümenin bir miktar toparlanması bekleniyor.

Son iki senedir mal fiyatlarındaki düşüş ile birlikte gerileyen dünya mal ticaretinde ise 2017 yılında değer bazında yüzde 3-4 arasında bir büyüme olacağı tahmin ediliyor. Mal fiyatlarındaki gerilemeye ilave olarak 2016 yılında miktar bazında büyüme de yüzde 1,7 ile en düşük seviyesine geriledi. Dünya mal ticaretinde önemli bir yavaşlama yaşanmakta olup bu yavaşlama Türkiye’nin ihracat hedefleri önünde de önemli bir engel oluşturmakta. 2017 yılında miktar bazında DTÖ yüzde 1,8 ile 3,1 arasında bir büyüme beklemekte. DTÖ ilk kez büyüme için bir aralık vermekte. DTÖ de belirsizlikler karşısında öngörü yapmakta giderek zorlaşacak.

İŞVERENLER, 2017 İSTİHDAM BEKLENTİLERİ KONUSUNDA DAHA TEMKİNLİ

ManpowerGroup araştırma sonuçlarına göre Türkiye’deki işverenler istihdam hızının Ocak-Mart döneminde ılımlı bir seyir izlemesini ve önceki çeyreğe göre değişim kaydetmemesini bekliyor. İşverenlerin yüzde 14′ü istihdamda artış beklerken, yüzde 9’u azalma öngörüyor ve yüzde 75’i de değişiklik olmayacağını tahmin ediyor.

Verilerin mevsimsel dalgalanmalara izin verecek şekilde ayarlanmasının ardından Görünüm +%10′ü gösteriyor. Önceki çeyreğe göre değişiklik göstermeyen işe alım beklentileri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 puan geriliyor. 10 sektörün 9’unda ve beş coğrafi bölgenin hepsinde işverenler gelecek çeyrekte istihdam seviyelerinde artış öngörüyor. Beş sektörün ve dört bölgenin istihdam beklentileri 2016’nın dördüncü çeyreğine göre daha yüksek. Ancak dokuz sektörden ve beş bölgeden gelen istihdam beklentileri geçen yılın aynı dönemine göre daha düşük olduğu için, genel görünüm geçen yılın aynı dönemine göre daha zayıf.

Önceki çeyreğe göre, işletme ölçeği kategorilerinin dördünde de istihdam seviyesinde artışlar bekleniyor. Büyük ölçekli işverenler yüzde 5 puan iyileşme bildirirken (+%20) Orta ölçekli işverenler için görünümde yüzde 5 puan düşüş bildiriliyor (+%9). Küçük ölçekli işveren kategorilerinde işe alım beklentileri görece istikrarlı görünürken (+%7) Mikro ölçekli işletmelerin işe alım planlarında değişiklik öngörülmüyor (+%3). Yeni Görünüm üzerine yorumda bulunan Manpower Türkiye Genel Müdürü Reha Hatipoğlu, şunları söyledi:

 “2017’nin Türkiye için ekonomik açıdan oldukça temkinli bir yıl olacağı ortada. Böyle bir ortamda yeni çalışanlar işe almak, genelde yalnızca büyük ölçekli işletmelerin göze alabileceği bir adım olacaktır. Bu nedenle, önümüzdeki çeyrekte yalnızca büyük ölçekli işverenlerin beklenen istihdam oranını yakalayacaklarını düşünüyorum. Orta, küçük ve mikro ölçekli işletmeler istihdam artışı planlarken çok daha temkinli olacak ve karara varmadan önce 2017’de bizi bekleyen gelişmeleri görmeyi bekleyeceklerdir.”

11 SEKTÖRÜN DOKUZUNDA İŞVERENLER 2017 YILI 1. ÇEYREĞİNDE İSTİHDAM SEVİYELERİNDE ARTIŞ ÖNGÖRÜYOR

En güçlü işe alım beklentileri Net İstihdam Görünümü +%16 seviyesinde olan Elektrik, Gaz ve Su sektöründe ifade ediliyor. Manpower Türkiye Genel Müdürü Reha Hatipoğlu bu durumu şöyle yorumladı: “Enerji piyasalarında yapılan düzenlemeler, özel dağıtım şirketlerinin artık abonelere daha fazla ve etkin bir şekilde dokunabilmesini sağladı. Bu değişiklikle enerji dağıtım şirketlerinin saha satış kadrolarına duyduğu ihtiyaç arttı ve böylece Elektrik, Gaz ve Su Hizmetleri sektöründeki istihdam beklentisinde önemli bir artış yaşandı.”

Net İstihdam Görünümleri +%13 seviyesinde olan İnşaat sektörü ile Finans, Sigortacılık, Gayrimenkul ve Kurumsal Hizmetler sektöründe istikrarlı bir işe alım etkinliği beklenirken, Tarım, Avcılık, Ormancılık ve Balıkçılık sektöründe işe alım eğilimi +%12 olarak bildiriliyor. Üretim sektöründe +%10′luk kayda değer bir işe alım planı bildirilirken, Madencilik sektöründe işverenlerin +%11′lik işe alım planları ihtiyatlı bir iyimserliği yansıtıyor. Bununla birlikte, Ulaşım, Depolama ve İletişim sektöründeki işverenler -%3’lük bir görünüm bildirirken, Restoran ve Otel sektöründe işverenler, %0′lık görünümle işe alım beklentilerinin değişmediğini bildiriyor.

Önceki çeyreğe kıyasla işe alım planları 11 sektörün beşinde zayıflıyor. Ulaştırma, Depolama ve İletişim sektöründe yüzde 15 puanlık dikkate değer bir düşüş bildirilirken Kamu ve Sosyal Hizmetler sektöründe işverenler yüzde 5 puanlık bir azalma bildiriyor. Ancak en kayda değerler olanları sırasıyla yüzde 7 ve 5 puan olmak üzere Elektrik, Gaz ve Su ile Tarım, Avcılık, Ormancılık ve Balıkçılık sektörlerinde işe alım eğilimleri güçleniyor.

2016′nın 1. çeyreğine kıyasla işe alım beklentileri 11 sektörün dokuzunda zayıflıyor. İlaç ve Üretim sektörlerinde işe alım beklentileri sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 11 puanlık düşüş gösterirken Ulaştırma, Depo ve İletişim sektörlerinde işverenler yüzde 21 puanlık keskin bir düşüş bildiriyor. Toptan ve Perakende Ticaret sektöründe işe alım beklentileri yüzde 8 puan zayıflarken, Kamu ve Sosyal Hizmetler sektöründe yüzde 7 puanlık bir düşüş bildiriliyor. Bu arada, Madencilik sektöründeki işverenler yüzde 7 puanlık bir artış ile işe alım planlarının daha güçlü olduğunu ifade ediyor.

ManpowerGroup tarafından yapılan araştırma kapsamında yaklaşık 59.000 işverenle yapılan görüşmeler, dünya genelindeki iş arayanların 2017 yılı ilk üç ayında bazı fırsatlar yakalayabileceğini gösterdi. Tüm dünyadaki istihdam piyasalarının büyük kısmında işe alım faaliyeti beklenirken çoğu görünüm üç ay öncesine ve geçen yılın aynı dönemine kıyasla değişmiyor veya iyileşiyor. İstihdam seviyelerinin 43 ülkenin 40’ında 2017 yılı sonuna kadar farklı derecelerde artması bekleniyor.

Araştırma bulguları, Brexit referandumu ile veya ABD’deki seçimlerin yarattığı belirsizliğin istihdam piyasasında önemli bir dalgalanmaya neden olmayacağını ortaya koyuyor. Bunun yerine işverenlerin, piyasa koşullarını dikkatle takip ederek iş gücünü ihtiyaçlarına göre belirlemeyi tercih ettiği görülüyor.

EKONOMİSTLER 2017′Yİ FIRSAT YILI KABUL EDİYOR

2016 yılı piyasaları olumsuz etkileyen birçok gelişme nedeniyle pek iç açıcı geçmezken, 2017’ye yönelik beklentiler ise daha olumlu ve umut içeriyor. 2017’de de piyasaların gündeminin başında ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırımları yer alırken, 20 Ocak’ta göreve başlayan ABD Başkanı Donald Trump’ın uygulayacağı politikaları da piyasalar yakından takip etmeye başladı. Piyasalar yeni yılda da merkez bankalarını yakından izleyecek. Piyasalar bir yandan da Almanya ve Fransa’daki genel seçimleri yakından izleyecek. Yurt içinde de ise Türkiye’nin sınırlarındaki jeopolitik risklerin azalması, yeni anayasa referandumu piyasaların takibinde olacak gelişmeler. Ekonomistler, yükselen dolar ve faizlerin yanı sıra Trump’ın 20 Ocak’ta göreve başlaması sonrasında uygulayacağı politikalara ilişkin belirsizliklerle girilen 2017’nin, yatırımcılar için ‘fırsat yılı’ olabileceği öngörüsünde bulunuyor.

TL ÜZERİNDE BASKI AZALMAYA BAŞLAYACAK

Ekonomistler, son dönemde gelişen ülke para birimlerinin dolar karşısındaki diğer kaybına paralel volatilitesini artıran Türk Lirası’nda önümüzdeki dönemde rahatlama öngörüyor. Türk Lirası üzerindeki baskının önümüzdeki dönemde hafifleme olasılığının olduğunu belirten London Capital Group (LCG) Piyasa Stratejisti İpek Özkardeşkaya “Referandumu için tarihin belirlenmesi ve Merkez Bankası’nın aldığı tedbirler dâhilinde, Türk Lirası’nda bir rahatlama görebiliriz” ifadelerini kullandı. ABD merkez bankası Fed’in faiz kararının Türk lirasının yakın vadedeki performansını büyük oranda etkileyeceğini belirten Capital Economics Kıdemli Gelişen Piyasalar Ekonomisti William Jackson “Türk Lirasında son dönemdeki satışlar ABD’nin daha sıkı bir para politikası izleyebileceği beklentisi ile gerçekleşmişti. Yakın zamanda bunun karşılığında lirada görülen artış ise politika yapıcıların buna karşılık bir eylemde bulunabileceği beklentisiyle gerçekleşti” ifadelerini kullandı.

TD Securities Gelişen Piyasalar Kıdemli Stratejisti Christian Maggio ise önümüzdeki dönemde liranın Dolar karşısında bir miktar değer kazanabileceğini belirtti. Maggio, “2017’nin ilk çeyreğinde 3,35 civarına doğru bir düşüş bekliyoruz” dedi.

BİST’İN CAZİBESİ ARTAR

Gedik Yatırım Araştırma Direktörü Üzeyir Doğan, 2015’te gerçekleştirilen iki seçim ve Rusya krizine karşın 2016’nın ilk aylarında ana trendi yurt dışı gelişmelerin belirlediğini söyledi. Son dönemde yurt dışında yükselen faiz ve kurların enflasyon beklentilerini artırması ile yurt içinde de faizlerde yukarı yönlü hareketler izlendiğine işaret eden Doğan, şunları kaydetti:

“Riskler giderilirse 2016’da artış trendinde olan jeopolitik ve güvenlikle ilgili riskler bastırılırsa son 2 yılda görülen negatif ayrışmanın getirdiği cazip değerlemeler BIST ve diğer TL varlıkların ikinci çeyrekle birlikte cazibesini artırabilir.”

Turkish Yatırım Araştırma Bölüm Başkanı Baki Atılal da 2017, risklerin giderilmesiyle fırsatların çıkacağı bir yıl olacak” dedi.

2017’YE YİNE DOLAR DAMGASINI VURACAK!

2016, ‘belirsizlik’ kelimesi ile akıllarda yer etti. Yıl boyunca yaşanan seçimler, darbe girişimi, merkez bankaları, terör olayları derken; her yaşanan gelişme ‘kötü geride kaldı’ umutlarını erteledi.

Analistlere göre 2017 yılında da en çok doları konuşacağız. Başkan Trump, Amerikalı seçmene verdiği sözleri tutarsa doların sırtı pek yere gelmeyecek. Gelişmekte olan ülkelere yönelik küresel sermaye akımları zayıf seyretmeye devam edecek. Borsalar da hisse bazlı hareketler ön plana çıkacak. Piyasalar aynı 2016’da olduğu gibi 2017’de de dalgalanacak. Ama azı analistlere göre dalganın boyu daha küçük olacak.

Türkiye açısından ise 2016, nasıl 15 Temmuz’dan önce ve sonrası olarak değerlendirildiyse bu defa 2017 de referandumdan önce ve sonra diye anılacak.

Dünyada güçlenen dolar, TL’ye de gölgesini düşürecek. Her ne kadar çok ucuz olarak değerlendirilse de Borsa’nın yatırımcısına cazip getiriler sunmayacağı öngörülüyor. Yıl içinde risklerin çok artması durumunda dolar/TL paritesinde 3.85 TL düzeylerinin görülebileceği düşünülürken faizde ise yüzde 12’lerin kırılabileceği tahmin ediliyor.

TL’DE YÜZDE 20’LİK KAYIP

15 Temmuz darbe girişimi ile sarsılan TL, arkasından S&P ile Moody’s’ den gelen kredi notu düşürme kararları ile değer kaybetti. Yurtiçindeki şok henüz atlatılmamışken, Donald J. Trump’ın 8 Kasım’da ABD’nin yeni başkanı seçilmesi tüm piyasaları yerinden oynattı. FED’in 25 baz puanlık faiz artırımı tuz biber olurken; Suriye özelinde başlayan bölgesel riskler –jeopolitik risk tanımı- Türk lirası cinsinden değerlenen varlıklar üzerinde negatif baskı unsuru oldu. Bu atmosferde gelişmekte olan para birimleri arasında TL yıllık olarak yüzde 20 ile en çok değer kaybeden para birimi oldu. En çok kayıp yaşayan bir başka para birimi ise yüzde 19,60 ile Meksika Pezosu oldu. ABD yeni başkanı Donald Trump’ın seçim kampanyalarında göçmen politikalarıyla ilgili keskin söylemleri ve bu konuyla ilgili başa geldiğinde ciddi değişikliklere gideceğini belirtmesi, Meksika para biriminde sert değer kayıplarını beraberinde getirdi.

GRAM ALTININ SÜRPRİZ GETİRİSİ

2016 yılı Türk Lirası cinsi varlıkların baskı altında kaldığı, dolar/lira kurunda yeni zirve seviyelerinin görüldüğü, BIST100 Endeksi’ni yıl içerisinde 68.000-87.000 bant seviyeleri arasında fiyatlandığı bir döneme sahne oldu. Özellikle ikinci yarıda Türkiye piyasaları çok güçlü bir negatif ayrışmayı yaşadı. Tahvil faizleri yüzde 11’e yükseldi. Yurtiçinde en çok konuşulan ürün dolar olsa da yatırımcısına en fazla getiriyi gram altın sağladı. Gram altın yatırımcısına yüzde 32’ye yakın kazandırdı. Ocak ayının başında 1000 lirasını gram altına yatıran bir kişi yıl sonunda parasını tekrar TL’ye çevirmiş olsaydı yaklaşık 1318 lira elde etmiş olacaktı. Yatırımcısına en çok kazandıran ikinci yatırım aracı ise dolar oldu. Yaklaşık yüzde 21 artan doları ise yüzde 17,4 artan euro izledi.

2017 YILINDA TALEP NAZLI OLACAK

Kemerburgaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, 2017 yılında talebin nazlı olacağını, 2017 yılında iş dünyasının, 2016 yılı cirolarını yakalayamama riski ile karşı karşıya olduklarını söyledi.

Prof. Dr. Emre Alkin, “2016 yılı ciroları tutturabilmek için daha fazla üretim yapılıp, daha ucuza mal satılan bir yıl oldu. 2017 yılında da talep nazlı olacak, 2017 yılında ciroları tutturmak mümkün olamayacak. Önümüzdeki yıl uluslararası bir daralma olacak ticarette. Ne zaman ki korumacılık dönemi olmuşsa mutlaka bir gerginlik olmuştur. İnsanlar güvensizlik olduğu zaman kendi paralarına dönüyor. Yerel paralarıyla ticaret gayet de olur. Ruble ile TL ile ticaret olur burada önemli olan parite” şeklinde konuştu.

“Türkiye’de yüzde 4 büyüme var, yüzde 3′ü harcamadan geliyor” şeklinde konuşan Alkin, “Bizim ekstra bir şey düşünmemiz lazım… Büyüme oranları aynı gidiyor bunlar değil sorun. Yeni bir şey bulamazsak kamyon yokuşta küsüyor. Çünkü yükü ağır, biz kaslı şirketlere sahip oluyoruz, altyapısı, iş sayısı. Türkiye yüzde sekiz de büyüse bir şey değişmez bu kaslı şirketler ile.  2017 de mi büyüme yüzde 2.5 yüzde 3 olacak. Bizde kamu harcamaları genişliyor. Ancak vergi tabanı genişlemiyor. O nedenle yük ağır aynı insandan devamlı ciddi vergi alıyoruz. Eşek ölürse saman derdinden de kurtulursunuz dimi. O eşek ölür” uyarısında bulundu.

İş dünyasının cevabını merakla beklediği, “dolar ne olacak?” sorusuna da cevap veren Alkin, şöyle konuştu: “Türkiye’nin döviz rezervinin 7 katı döviz riski var. Döviz ile borcu olanların işi kolay değil. Bu sadece Türkiye için geçerli değil. Amerikan Merkez Bankası’nın bastığı tedavülde olan 1.4 trilyon dolar var. Ancak dünya genelinde 237 trilyon dolarlık işlem var. Dolar beynelminel takas aracı olduğu için dolar varmış gibi işlem yapıyoruz.”

2050 YILINDA DÜNYANIN EN BÜYÜK EKONOMİSİ ÇİN OLACAK

Dünya genelindeki yaşanması beklenen değişimlerden de söz eden Prof. Dr. Alkin, 2050 yılında dünyanın en büyük ekonomisinin Çin olacağını ancak Çin’in süper güç olabilmesi için sadece ekonomik büyüklüğün yetmediğini, Çin’in kişi başı milli gelir, kültür, müzik, teknoloji, moda, özgürlükler alanlarında süper güç olmaktan uzak olduğunu kaydetti.

“YENİ BİR SAVAŞ RİSKİ DÜNYAYI BEKLİYOR”

Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, dünya genelinde korumacılık önlemlerinin arttığını, geçmişte korumacılık önlemlerinin devreye girdiği dönemlerde dünya savaşları yaşandığını, mevcut korumacılık önlemlerinin devam etmesi halinde yeni bir savaş riskinin dünyayı beklediğini anlattı.

Her yüzyılda dünya genelinde bir başat ülke olduğuna vurgu yapan Erhan, “15. yüzyılda İspanya, 17. yüzyılda Hollanda, 19. yüzyılda İngiltere, 20. yüzyılda ise ABD. Bu sürecin başatı olmak için O dönemin sanayi ve ticaret yollarını ele geçirmek ve su yollarına hakim olmak gerekiyor. Bu yüzyıl olur,150 yıl olur ama genel seyir böyle” dedi.

ŞİRKETLERİNİZE LİDERLİK YAPIN

İş adamlarına inovasyon ve Ar-Ge’ye yatırım yapmaları çağrısında bulunan Prof. Dr. Erhan, whatsap’ı örnek olarak gösterdi. Whatsap üzerinden günlük 32 milyar mesaj atıldığını anlatan Erhan, 55 kişinin çalıştığı Whatsap’ın 19 milyar dolar piyasa değerine sahip olduğunu kaydetti. Erhan, “Ne kadar yükü hafif değil mi, Çarpıcı sıra dışı bir şey yapalım. Şirketlerde patronculuk yapmayalım, şirketlerinize liderlik yapın” tavsiyesinde bulundu.

TÜRKİYE 1923′TEKİ FABRİKA AYARLARINA DÖNMEK ZORUNDA

Türkiye’nin ekonomik gelişme için tekrar 1923′teki fabrika ayarlarına dönmek zorunda olduğunu anlatan Prof. Dr. Çağrı Erhan, şöyle devam etti:

“Yeniden bir şey üretmek zorundayız. Bugünde yeni bir şey yakalayarak yükselebiliriz. Bizde zenginleşme ile harcama modeli ayrı. Uçağın varsa zenginleşmişsin diyorlar. Hayır harcamışsın, bu zenginleşme değil. Türkiye’de anket yapmışlar Yüzde ellisi işler iyi yüzde ellisi işler kötü gidiyor diye… Kriz gelecekse bile kamuda olmaz, o günler yok artık. Özel sektörü vurur. Orada kriz olur.”

“2016 UMDUĞUMUZ BİR YIL OLMADI”

EİB Koordinatörü Başkanı Sabri Ünlütürk 2016 yılının beklemedikleri bir yıl olduğunu kaydetti. Ünlütürk, “Birçok gelişme yaşandı. Seçim yıllarından sonra 2016′nın iyi bir yıl geçeceğini umuyorduk ama umduğumuz bir yıl olarak geçmedi. Darbe girişimi, terör saldırıları, ekonomik dalgalanma, döviz kurlarındaki büyük değişim nedenleriyle 2016 yılı beklentilerimizde uzak bir yıl oldu. 2017 yılı umarım güzellikleri getirir” dedi.

BÜTÇELER “İHTİYATLI” OLACAK

İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi, Garanti ve Yapı Kredi Bankalarının Eski Genel Müdürü Halit Soydan, 2017 yılı için “ihtiyatlı” bir olacağını kaydetti. “2017’ye beş kala havada kurşuni bulutlar var” diyen Soydan, 2017 bütçelerinin üçer aylık hedeflere dayandırılmasını tavsiye etti.

2017 yılı öncesinde değerlendirmelerde bulunan Soydan, üç aylık hedeflere dayandırılan bütçelerle birlikte gelişmelere göre daha kısa sürelerde manevra kabiliyetinin oluşacağını vurguladı. Soydan, şunları söyledi:

“2017′ye beş kala, havada kurşuni bulutlar var. Artan belirsizlikler ufukta. Dış cephede askerimiz var. İçerde hainlerle boğuşan evladımız var. 27 çeyrek büyümüş ulusal ekonomi 2016 üçüncü çeyreğinde daraldı. Dolar aldı başını gitti! Enflasyonun yeni yılda kabarması olasıdır. En önemlisi de işsiz sayısı yükselişte. Biz, 2017 için ‘karanlık sulara yelken’ demiyoruz. 2017′de ‘yılgınlığa hayır’, ihtiyatlı olmaya, ‘evet’ diyoruz. ”

‘KARAYEL POYRAZA ÇEVİRİRSE TEDBİRİ’

Sadece ticaretle uğraşanların değil bireylerin, ailelerin, derneklerin, vakıfların da “bütçe” yaptığını, genel kuralda yıllık bütçenin esas alındığını ifade eden Soydan, “2017 sonunu tam kestiremeyenlerimiz için bir önerimiz var. 2017 bütçelerimizi üçer aylık hedeflere dayandıralım. Yeni yıl süresince, gelişmelere göre daha kısa sürelerde manevra kabiliyetimiz olur. Aslolan, ayakta kalmak. Karayel Poyraza çevirirse hemen önlemini alırız! Özveri gerekiyorsa, özveri, atılım gerekiyorsa atılım yapılır” dedi.

BES’E ‘OTOMATİK’ KATILDIK SADECE ‘BORÇ’TA BARIŞTIK

Yasası 2001 yılında kabul edilen, 2004’te fiilen başlayan ama 2013’te devreye giren yüzde 25’lik devlet katkısı ile ivme kazanan bireysel emeklilik sistemi (BES) için, 2016’da yeni bir adım daha atıldı. Otomatik katılım. Yeni uygulama 1 Ocak 2017’den itibaren 45 yaş altı tüm çalışanların BES’e otomatik katılımını öngörüyor. Bu yöntemle BES’e dâhil olanlara 2 ay içinde “cayma hakkı” da veren sistemle, 10 yıl içinde 90-100 milyar liralık ilave fon birikimi oluşması hedefleniyor. Otomatik katılımla BES’e girenlere mevcutta olduğu gibi yine yüzde 25 devlet katkısı sağlanacak. Ayrıca sistemle kalanlara bir defalık 1000 liralık devlet katkısı da verilecek. Otomatik katılım 1 Ocak’ta en az 1000 çalışanı olan işyerleriyle başlayacak ve kademeli olarak 2019 başında en az 5 işçiye kadar düşecek. Bu yolla BES sistemine 14 milyon çalışanın dahil olacağı tahmin ediliyor. Otomatik sistemin Türkiye’deki uygulanma biçimiyle ilgili en önemli eleştirilerden biri ise işveren payının olmaması. Mevcut BES sisteminde halen 6,6 milyon kişi ve devlet katkısı dahil 60 milyar liralık fon büyüklüğü oluştu.

BİR KEZ DAHA ‘VERGİ BARIŞI’ YAPILDI

Yaz aylarında kabul edilen 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun, 30 Haziran 2016 öncesi döneme ait vergi, sosyal güvenlik primi, trafik cezası gibi borcu olanlar önemli bir af daha getirdi. Bu tür borçların daha uygun faiz şartları ve taksitle ödenmesini öngören düzenlemenin ilk sonuçları da açıklandı.

Buna göre yapılandırılan borç toplamı 77,6 milyar lira oldu. Ancak bu düzenlemenin tümü kapsamında 170 milyar liralık borcun yapılandırılması bekleniyordu. Yine de sadece vergi dairelerine 6,3 milyon borçlu vatandaştan 4,8 milyonu başvuru yaptı. Yapılandırma sonrası 30 Kasım itibariyle Maliye’nin kasasına da 11,3 milyar lira girdi. Öte yandan bu tür uygulamalar, birçok uzman tarafından özellikle yükümlülüklerini zamanında yerine getirenlere haksızlık olarak nitelenerek eleştiriliyor. Yeni yapılanma sürecinde de bu tartışmalar yaşandı. Türkiye’de, özellikle 1960’lardan bu yana 30’un üzerinde vergi ve prim affı, varlık barışı gibi uygulamalar yapıldı. Buna göre Türkiye’de ortalama 2,5 yılda bir vergi affı uygulaması gerçekleştirildi.

TASARRUFLA KARANLIK ARASINA SIKIŞTIK

Dünyada 100 yıldır, bizde 1940’lardan beri uygulanan “yaz saati”nin bu yıl Türkiye’de de kalıcı hale getirilmesi büyük tartışma yarattı. İlkbahar başlangıcında bir saat ileri alınan saatlerin sonbaharda bir saat geri alınmamasına yol açan uygulama, öğrencilerden çalışanlara kadar birçok kişiyi gecelerin uzadığı kış günlerinde alacakaranlıkta yollara düşürdü. Enerji Bakanlığı yeni uygulamayla Türkiye’nin karalıkta kalma süresinin yılda 266 bin dakika azalacağını savunuyor. Bu sayede elde edilecek tasarrufun tüketici yönündeki karşılığı ise 1 milyar lira olacak. Ancak elektrik tüketimiyle ilk sonuçlar artışa işaret ediyor. Ayrıca Batı ülkeleriyle saat farkının artması (GMT+3), özellikle ihracatçılar ve finansçılar tarafından “işlem süremiz daraldı” şeklinde de eleştirildi. Öte yandan yaz saatinin temel nedeni ise 1. Dünya Savaşı. İlk uygulamayı 1916 yılı Nisan ayında Almanya, kömür kullanımından tasarruf etmek amacıyla yaptı.

ŞANGHAY BEŞLİSİ İLE ORTAKLIK ARAYIŞI

Bölgesel sorunlar, AB ile artan gerilim, dünyada değişen dengeler özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından zaman zaman dile getirilen “Şanghay Beşlisi’ne katılalım” türü tartışmaları yeniden alevlendirdi. 1996’da Çin, Rusya, Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan kurduğu ve 2001’de de Özbekistan’ın katıldığı “Şanghay İşbirliği Örgütü”nün (ŞİÖ) ana işbirliği konusu güvenlik. Bu nedenle yapılanma Avrupa Birliği’nden çok NATO’ya benziyor.

Konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Eminim ki Türkiye, NATO birliğini zayıflatacak hiçbir şey yapmayacaktır” dedi. AB, üye ülkelerin üzerinde yer alan bir hükümetler üstü yapıyken ŞİÖ, işbirliği için kurulmuş hükümetler arası bir yapı özelliği taşıyor. Türkiye, 2012’den buyana örgütle “Diyalog Ortaklığı Statüsü” altında ilişki yürütüyor. Türkiye, Şanghay Enerji Kulübü’nün 2017 dönem başkanlığını da üstlendi. ŞİÖ üyelerinin kendi aralarındaki potansiyel mal ticaret hacmi 210 milyar dolar.

ESNEK ÇALIŞMAYA ‘ÖZEL’ KAPI AÇILDI

Esnek çalışma şartlarını yeniden düzenleyen ve Özel İstihdam Büroları’na yeni yetkiler veren 6715 sayılı Kanun, geçtiğimiz aylarda yürürlüğe girdi. Yeni düzenlemeye göre doğum izni ve doğum sonrası kısmi çalışma hakkı kullanımı, askerlik hizmeti, yıllık izin kullanımı, iş artışı gibi durumlarda, bu nedenle ayrılan çalışanların yerine başka bir işçi ile süre ve sayı sınırlamalarına bağlı olarak geçici iş ilişkisi kurulabilecek. Bu ilişkiye ise özel istihdam büroları aracılık edecek. Böylece özel istihdam büroları esas işveren konumuna gelecek. Hükümet, bu düzenlemeyle gençler, kadınlar, uzun süre işsiz kalanlar ile yeni mezunların işgücü piyasasına girişlerinin kolaylaşmasını hedefliyor. İşçi sendikaları ise özellikle 7 milyon çalışanın durumunu etkileyecek bu düzenlemeyi “kiralık işçilik” olarak niteliyor ve eleştiriyor.

Geçici iş ilişkinin bu tür çalışanların kıdem tazminatı ve sağlık primlerini nasıl etkileyeceğini ise uygulamalar ve denetimler gösterecek.

GAYRİSAFİ YURTİÇİ HASILA %1,8 AZALDI

Gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH), ESA 2010′a uygun olarak yayımlandı.  Ulusal Hesaplar konusunda Avrupa Birliği Yönetmeliklerine (ESA 2010) uygun olarak yapılan revizyon çalışmaları tamamlandı. Dönemsel Gayrisafi Yurtiçi Hasıla, ESA 2010′a uygun olarak üretim, harcama ve gelir yöntemiyle hesaplandı.

Gayrisafi yurtiçi hasıla tahmini; zincirlenmiş hacim endeksi olarak (2009=100), 2016 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %1,8 azaldı.  Üretim yöntemiyle gayrisafi yurtiçi hasıla tahmini, 2016 yılının üçüncü çeyreğinde cari fiyatlarla 655 milyar 400 milyon TL oldu.

Gayrisafi yurtiçi hasılayı oluşturan faaliyetler incelendiğinde; tarım sektörünün toplam katma değeri, 2016 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre, zincirlenmiş hacim endeksi olarak %7,7 azaldı, sanayi sektörünün toplam katma değeri, %1,4 azaldı, inşaat sektörünün toplam katma değeri, %1,4 arttı ve hizmetler sektörünün toplam katma değeri, %8,4 azaldı.

HANE HALKLARININ NİHAİ TÜKETİM HARCAMALARI %3,2 AZALDI

Hane halklarının nihai tüketim harcamaları, 2016 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre, zincirleme hacim endeksi olarak %3,2 azaldı. Devletin nihai tüketim harcamaları, %23,8 arttı ve gayrisafi sabit sermaye oluşumu, %0,6 azaldı.

MAL VE HİZMET İHRACATI %7 AZALIRKEN, İTHALAT %4,3 ARTTI

Mal ve hizmet ihracatı, 2016 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirleme hacim endeksi olarak %7 azaldı, ithalatı ise %4,3 arttı.  İşgücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içerisindeki payı %36,1 oldu.  İşgücü ödemelerinin cari gayrisafi katma değer içerisindeki payı geçen yılın aynı döneminde %31,4 iken bu oran 2016 yılının üçüncü çeyreğinde %36,1 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise %53,3′den %47,4′e düştü.

TÜİK, 2016 YILINDA GSYH VERİLERİNDE REVİZYONA GİTTİ

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu yılın üçüncü çeyreğine ilişkin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerinde revizyona gitti.  Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış zincirlenmiş hacim endekslerine göre yeni veriler açıklandı.

İnternet sitesindeki açıklamaya göre bu yılın 3. çeyreğindeki GSYH verilerine ilişkin revizyona gidildi. Buna göre önceki bültende GSYH tahmini, sadece zincirlenmiş hacim endeksi için yüzde 1,8 daralma olarak açıklanırken, revizyonda takvim ile mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış zincirlenmiş hacim endekslerine de yer verildi. Buna göre, takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 0,2 azaldı. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi ise aynı dönemde yüzde 2,7 geriledi.

Mal ve hizmet ihracatındaki daralma ise zincirleme hacim endeksi olarak yüzde 7′den yüzde 9,2′ye, ithalattaki artış ise yüzde 4,3′ten yüzde 2,4′e revize edildi.

Duyuruya göre, 12 Aralık 2016′da Avrupa Hesaplar Sistemi’ne (ESA-2010) uyumlu GSYH üçüncü çeyrek haber bülteni ile mevsimsellikten arındırılmayan serilerin yayımlandığı hatırlatılarak, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış serilerin ise “Dönemsel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, III. Çeyrek Haber Bülteni” ile kamuoyunun kullanımına sunulduğu ifade edildi.

Mevsimsellikten arındırmanın, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından önerilen ARIMA modeline dayalı TRAMO-SEATS yöntemi kullanılarak gerçekleştirildiği, yöntemin uygulanması için Eurostat tarafından geliştirilmiş JDemetra+ yazılımının 2.0.0 sürümünün kullanıldığı da açıklamada yer aldı. Mevsim etkisinden arındırılmış serilerin ardışık dönemlerin karşılaştırılmasına, takvim etkisinden arındırılmış serilerin ise bir önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırılmasına imkan verdiği ifade edilen duyuruda, şu bilgilere yer verildi:

“Uluslararası standartlar gereğince, GSYH hesaplamalarında ihracat ve ithalat verileri cif/fob dönüşümü yapılarak kullanılmaktadır. GSYH hesaplamaları yapılırken bu dönüşüm cari fiyatlarda ve bir önceki yıl fiyatlarıyla yapılmış ancak bir önceki yıl fiyatlarına ilişkin tablolarda cif/fob dönüşümü olmayan değerler sisteme dahil olmuştur. Bu kapsamda ilgili tablolarda cif/fob dönüşümü yapılmış serilere yer verilmiştir. Bu durumun, 2009 sonrası, sadece ithalat ve ihracat endeks değerlerine etkisi olup, GSYH düzeyinde cari fiyatlarla ve hacim endeksinde bir etkisi bulunmamaktadır. Ayrıca, yeni GSYH serisi ile enflasyondan arındırılmış büyüklükler için ESA ile uyumlu olarak zincirlenmiş hacim yöntemi kullanılmaya başlanmıştır.”

PORTFÖY YATIRIMLARINDA 2.7 MİLYAR DOLAR NET ÇIKIŞ

Kasımda doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişimler bir önceki yılın aynı ayına göre 250 milyon dolar artarak 444 milyon dolar oldu. Portföy yatırımlarında 2 milyar 693 milyon dolar net çıkış gözlenirken, yabancılar hisse senedi piyasasında 504 milyon dolar ve devlet iç borçlanma senetlerinde ise 1 milyar 814 milyon dolarlık net çıkış yaptı. Bu dönemde, yurtdışına ihraç edilen tahvil ve bonolarla ilgili bankalar 513 milyon dolar net ödeme yaparken, diğer sektörler 500 milyon dolar net borçlanma gerçekleştirdi.

DOĞRUDAN YATIRIMLAR YÜZDE 59 DÜŞTÜ

Uluslararası doğrudan yatırımlarda düşüş eğilimi devam etti. Kasımda yurtdışında yerleşik kişilerin Türkiye’deki doğrudan yatırımları 285 milyon dolar oldu. 2015 yılının Ocak-Kasım döneminde doğrudan yatırımlar 10 milyar 625 milyon dolar iken, 2016 yılı Ocak-Kasım 11 ayında 4 milyar 389 milyon dolara geriledi. Böylece 2016 yılının 11 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 59 düşüş yaşanmış oldu.

DIŞ TİCARET AÇIĞI % 11,10 AZALDI

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, aralık ayında dış ticaret açığı % 11,10 azalarak 5 milyar 563 milyon dolar oldu.

Aralık ayında dış ticaret açığı % 11,10 azalarak 5 milyar 563 milyon dolar oldu.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre % 9,31 oranında, ithalat ise % 2,20 oranında arttı. En fazla ihracat “Tüketim malları” grubundan yapılırken, En fazla ithalat “Hammadde (Ara mallar)” grubundan yapıldı. En fazla ihracat yapılan fasıl “Motorlu kara taşıtları” oldu. En fazla ithalat yapılan fasıl “Mineral yakıtlar, mineral yağlar ve müstahsalları” oldu.

2016 yılı Aralık ayında geçen yılın aynı ayına göre ihracat, % 9,31 artarak 12 milyar 817 milyon dolar oldu. ithalat, % 2,20 artarak 18 milyar 381 milyon dolar, dış ticaret hacmi, % 5,01 artarak 31 milyar 198 milyon dolar, dış ticaret açığı, % 11,10 azalarak 5 milyar 563 milyon dolar olarak gerçekleşti.

İhracatın ithalatı karşılama oranı 2015 yılı Aralık ayında % 65,2 iken, 2016 yılı Aralık ayında % 69,7 oldu. Açıklamada şunlara değinildi: “Son 12 aylık dönemde,  İhracat bir önceki yıla göre % 0,8 oranında azalış ile 142 milyar 610 milyon dolar, ithalat ise % 4,2 oranındaki azalış ile 198 milyar 577 milyon dolar olmuştur. Dış ticaret hacmi bir önceki yıla göre % 2,8 oranında azalarak 341 milyar 187 milyon dolar, dış ticaret açığı % 11,7 oranında azalarak 55 milyar 967 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise 2016 yılında %71,8 olmuştur.”

DÜNYA BANKASI, TÜRKİYE İÇİN BÜYÜME BEKLENTİSİNİ DÜŞÜRDÜ

Dünya Bankası, Türkiye için büyüme beklentisini 2017 için 3,5′tan 3′e çekerken, 2018 için de eksi yüzde 0,1′lik bir revizyona gitti.

Dünya Bankası, “Küresel Ekonomik Beklentiler” (GEP) raporunun Ocak 2017 sayısını yayımladı.

Raporda, Türkiye’nin bu yıl yüzde 3, 2018′de yüzde 3,5 ve 2019′da yüzde 3,7 büyüyeceği tahmininde bulunuldu. Kuruluş, Türkiye ekonomisinin zorluklarla dolu 2016′da ise yüzde 2,5 genişlediğini öngördü.

Dünya Bankasının Türkiye’ye ilişkin büyüme beklentileri haziran ayında yayınlanan bir önceki GEP raporunda, 2016 ve 2017 için yüzde 3,5 ve 2018 için yüzde 3,6 olarak belirlenmişti.

“BELİRSİZLİK YÜKSEK VE GÖRÜNÜME YÖNELİK RİSKLER AŞAĞI YÖNLÜ”

GEP raporunda, Türkiye’ye ilişkin şu değerlendirmelere yer verildi: “Türkiye’de ekonomik aktiviteler 2016′nın üçüncü çeyreğinde, başarısız darbe girişiminin ticari koşulları kötüleştirmesiyle 2009′dan bu yana ilk kez daraldı. Temel senaryoda başarısız darbe girişiminin ardından yaşanan keskin daralmanın kademeli olarak geçmesi bekleniyor fakat gelecek beklentilere yönelik belirsizlik yüksek ve görünüme yönelik riskler aşağı yönlü. Eğer jeopolitik ve ulusal gerilimler, gerekli reformların hayata geçirilmesini geciktirir ve yatırımları önlerse, uzun vadeli büyüme beklentileri olumsuz etkilenebilir. Türkiye’de büyümenin 2017′de yüzde 3′e çıkması ve 2018-2019 yıllarında iyileşen güvenle ortalama 3,6′ya ulaşması tahmin ediliyor. Ancak, ekonomik görünüme yönelik riskler, siyasi belirsizlik ve finansal piyasalardaki volatilitenin etkisiyle haziran ayına kıyasla yükseldi.”

TÜRKİYE EKONOMİSİ, 3. ÇEYREKTE YÜZDE 1.8 DARALDI

Dünya Bankası, raporunda 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin küresel büyüme beklentilerini de aşağı yönlü revize etti.

Raporda, geçen sene yüzde 2,3 büyüdüğü öngörülen küresel ekonominin 2017′de biraz ivme kazanarak yüzde 2,7 genişleyeceği tahminine yer verildi. Büyümenin bu yıl, geçen seneye kıyasla hızlanmasında yükselen piyasa ekonomilerinde iç talebin gücünü koruması ile zorlukların azalmasının etkili olduğu belirtilen raporda, yatırımların ise hala düşük seyrettiği vurgulandı.

Rapora göre, Dünya Bankası küresel büyümenin 2018 ve 2019 yıllarında yüzde 2,9′a çıkmasını bekliyor. Kuruluşun büyüme beklentileri, 6 ay önce yayınlanan bir önceki GEP raporunda 2017 için yüzde 2,8 ve 2018 için yüzde 3 olarak belirlenmişti.

Ayrıca, gelişmiş ülkelere yönelik 2017 ve 2018 büyüme beklentileri yüzde 1,9′dan yüzde 1,8′e çekildi. Benzer şekilde, yükselen piyasa ekonomileri için yüzde 4,3 olarak açıklanan 2017 beklentisi yüzde 4,2′ye ve yüzde 4,7 olarak açıklanan 2018 beklentisi yüzde 4,6′ya revize edildi.

2017 DÜNYANIN TOPARLANMA YILI

Tüm dünyada şiddetli sarsıntılarla geçen ve 2009’dan bu yana en düşük büyümesini gerçekleştiren küresel ekonomi için tünelin sonunda ışık görünüyor. KPMG Türkiye’nin her çeyrekte yayımladığı, Türkiye ve dünya ekonomisine pencere açan Bakış, son sayısında okuyucularını 2016’dan 2017’ye ufuk turuna çıkarıyor. Eldeki her veri, şoklarıyla geride kalan 2016’dan sonra dünyada 2017’nin toparlanma yılı olduğunu söylüyor. Bakış’a göre, beklenmedik yeni şoklar olmazsa 2017’de Türkiye için de daha iyimser bir tablo var. Ancak ilk dört ay, 2016’nın artçıları yaşanacak.

KPMG Türkiye’nin hazırladığı Bakış’ın yeni sayısı, 2016’yı değerlendiriyor ve 2017’nin perspektifini ortaya koydu. Bakış, dünya ve Türkiye ekonomisi için şu tabloyu çizdi:

“Küresel piyasalar dünya ekonomisinin 2017’de 2016’ya kıyasla daha başarılı bir yıl olacağı konusunda hemfikir. Bu fikrin arkasında ise yükselişe geçen petrol ve emtia fiyatlarıyla birlikte petrol ihracatçısı ülkelerin ekonomisinin toparlanması ve küresel ticaretin iki yıllık gerilemenin ardından tekrar yükselişe geçeceği beklentisi yatıyor. IMF, OECD, Dünya Bankası gibi kuruluşlar 2017’de küresel büyümenin 2016’ya oranla yüzde 0,3-0,4 puan daha yüksek olacağı görüşünde. 2017’de küresel piyasalar için görülen en büyük risk unsuru ise ABD Başkanlığı’na seçilen Donald Trump’ın politikaları… Trump’ın inşaat ve altyapı yatırımlarına yöneleceği öngörüsüyle 2017’de ABD’nin daha agresif büyümesi bekleniyor. FED’in üç faiz artırımı açıklaması teorik olarak, doların 2017’de daha da güçleneceğine işaret ediyor. Ayrıca Trump’ın, başta Çin ve Meksika’ya uygulamayı planladığı önlemler de dünya ticareti açısından risk unsuru olarak değerlendiriliyor.

2017’nin büyüme açısından Türkiye için de daha iyi bir yıl olacağı beklentisi hâkim. İhracat fiyatlarının yükselişe geçmesi, turizmdeki kayıpların telafi edilmesi, Rusya ile yaşanan siyasi krizin sona ermesi gibi sebeplerle net ihracatın da yapacağı güçlü katkıyla Türkiye’nin 2017’de daha yüksek oranda büyüme kaydetmesi bekleniyor. Hükümetin reform ve teşvik paketi adımlarının, Türkiye’de yatırımları ve tüketimi artıracağı öngörülüyor.”

ABD’NİN BÜYÜME TAHMİNLERİ AYNI KALDI

Raporda, gelişmiş ülkelerin başında gelen ABD’nin bu ve gelecek seneye ilişkin büyüme beklentilerinde değişiklik yapılmaması dikkati çekti. Buna göre, Dünya Bankası ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 2,2, 2018′de yüzde 2,1 ve 2019′da yüzde 1,9 büyümesini bekliyor. Kuruluş, ayrıca, ABD’nin 2016 yılında daha önceki yüzde 1,9′luk tahmini yerine yüzde 1,6 büyüdüğünü öngördü.

ABD’ye ilişkin büyüme beklentilerine ilişkin notta ise, “ABD tahminleri, yeni yönetim tarafından önerilen politikaların etkilerini, genel kapsamı ve şekli hala belirsizliğini koruduğu için içermemektedir. Ancak simülasyonlar, yeni yönetim tarafından teklif edilen geniş kurumsal ve kişisel gelir vergisi indirimlerinin, hem ABD’nin hem küresel ekonominin büyümesini temel senaryonun üzerine çıkarabileceğini gösteriyor.” değerlendirmesi yapıldı.

Dünya Bankası Kalkınma Beklentileri Grubu Direktörü Ayhan Köse ise ABD’deki politika değişikliklerinin farklı etkileri olabileceğine işaret ederek, “ABD’de daha genişlemeci mali politikalar izlenmesi orta vadede hem ülkede hem dışarıda daha güçlü büyüme sağlayabilir ancak ticaret ve diğer politikalar bu kazanımları yok edebilir” ifadelerini kullandı.

Bu arada, Dünya Bankası, Brexit ile karşı karşıya olan Euro Bölgesi’nin ise 2017′de yüzde 1,5 ve 2018-2019′da yüzde 1,4 büyümesini bekliyor. Raporda, bu oranların her birinin 6 ay önceki rapora kıyasla yüzde 0,1 daha düşük olduğu belirtildi.

‘EKONOMİK BEKLENTİLERDEN CESARET BULDUK’

Dünya Bankası Grubu Başkanı Jim Yong Kim, rapora ilişkin açıklamasında, “Yıllarca hayal kırıklığı yaratan küresel büyümeden sonra, ufukta daha güçlü ekonomik beklentiler görmekten cesaret bulduk. Şimdi bu ivmeden yararlanarak, insana ve altyapıya yönelik yatırımları artırmalıyız.” ifadelerini kullandı.

EKONOMİYE GÜVEN ENDEKSİ EN DÜŞÜK SEVİYEYİ GÖRDÜ

TÜİK’ten alınan bilgilere göre Aralık ayında ekonomik güven endeksi  yüzde 18,5 oranında azaldı.

Ekonomik güven endeksi Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 18,5 oranında gerileyerek 86,55 değerinden 70,52 değerine indi. Bu şekilde endeksin, hesaplanmaya başladığı 2012 yılından bu yana en düşük seviyeyi görmüş oldu. Ekonomik güven endeksindeki düşüş, tüketici, reel kesim (imalat sanayi) ve hizmet sektörü güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı.

Aralık ayında tüketici güven endeksi 63,38 değerine, reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi 103,6 değerine ve hizmet sektörü güven endeksi 93,35 değerine geriledi.

Aralık ayında perakende ticaret sektörü güven endeksi 96,13 değerine, inşaat sektörü güven endeksi ise 76,15 değerine yükseldi. 

EMTİADA ARZ DENGELENİYOR, FİYATLAR YÜKSELECEK

Çin ekonomisindeki sarsıntılar, petrol fiyatlarındaki sert gerileme gibi nedenlerle emtia yatırımcısı 2016 yılının başlarında ortadan kayboldu. Emtia fiyatları ocak ayında son 25 yılın en düşük seviyesine indi. Sonrasında ise ekonominin toparlanması ve talebin artmasının yardımıyla emtia yatırımcısı saklandığı yerden çıktı. Emtia piyasası 2016 yılını, 2010’dan bu yana ilk kez yükselişle tamamladı. Analistlere göre yılın ikinci yarısında başlayan yükseliş, 2017 yılında da sürecek. En iyi getiriyi sağlayacak ürünler arasında petrol, bakır ve çinko bulunuyor.

Bloomberg Emtia Endeksi, 2016’da yüzde 12.70 yükselirken, Reuters Jefferies CRB yüzde 10.69 yükseldi. S&P GSCI’nın getirisi de yüzde 12.09 oldu. 2016’da en büyük artış enerji grubunda yaşandı. Endüstriyel metaller yaklaşık yüzde 20 getiri ile ikinci sırada yer alırken, değerli metaller yüzde 8’e yakın artış kaydetti. Ürün bazlı bakıldığında en büyük artışı yaklaşık yüzde 60’ın üzerinde performansla çinko gösterdi. Doğalgaz da yüzde 60’a yakın çıkış gösterirken, Brent petrolü yüzde 50 civarında, bakır da yüzde 17 yükseldi. Bu yıl en sert düşüş yaklaşık yüzde 30 ile kakaoda meydana geldi. Buğday yüzde 16 ile en çok kaybettirenler arasında yer aldı. Finans kuruluşlarına göre emtia 2017’de yükselişini sürdürecek. Citigroup, emtiada yükseliş sinyali verdi.

PETROL, BAKIR, ÇİNKO KAZANDIRACAK

Banka, küresel ekonominin canlanması, yıllardır piyasaları baskılayan arz fazlasının nihayet sona ermesiyle 2017’de birçok emtianın güçlü performans göstereceği tahmininde bulundu. Citigroup, gelecek 6 ila 12 ay zarfında petrol, bakır, çinko ve buğdayın kazandıracağını öngördü. Kömür, demir cevheri, altın ve soya fasulyesinin ise kaybettiren tarafta olacağına dikkat çekti. Geçtiğimiz ay Goldman Sachs da, dört yıldır ilk kez emtia alınması tavsiyesinde bulunmuştu. Citi analisti Ed Morse ve ekibi, yaptıkları yazılı açıklamada., 2000’li yılların başında fiyatların yükselmesine paralel bir şekilde oluşan arz fazlasının artık dengeye kavuştuğunu belirtti.

Schroder Commodity Strategy’den ürün direktörü Christopher Wyke, arz-talep dinamiklerinin desteğiyle emtiadaki yükselişin 2017 sonrasına da taşınabileceğini savundu.

ENDÜSTRİYEL METALLERDE ÇIKIŞ BU YIL DA SÜRECEK

Küresel ekonomi 2017’de sanayi metallerine destek vermeye devam edecek. Temel metaller özellikle yılın ilk yarısında güçlü görünüyor. Çin ekonomisi, bazı madenlerin kapanması ve talebin sürmesiyle oluşan arz açığı çinko ve nikelde fiyatları şekillendirecek. 2016’da artış hızı diğer metallerin gerisinde kalan bakırın, arz artışının aşamalı olarak durma noktasına gelmesi ve ülkelerin teşvik programlarının talebe desteklemesiyle 2017’nin ilk yarısında diğerlerini yakalaması bekleniyor.

PETROLDE 60 DOLARIN TEST EDİLMESİ BEKLENİYOR

2016 başından bu yana doğalgaz stoklarında ciddi azalış dikkat çekti. Stokların azalması sonrası doğalgaz fiyatlarında yükselişler hız kazandı. ABD doğalgaz kule sayıları geçtiğimiz yıl 213’den 81’e kadar gerilemesi üretiminin azaldığını gösteren gelişmelerden biri. ABD’nin doğalgaz ihracatı ise yıl içinde rekor seviyeye yükselmesi fiyatları destekledi. Brent petrol fiyatlarının yıl boyunca yaklaşık yüzde 50 değer kazanmasında OPEC ve OPEC dışı ülkelerin üretim kesintisine yönelmesi etkili oldu. OPEC üretim tavanının 32.5 milyon varile düşürürken, üretim kesintisine OPEC dışı ülkelerde dahil oldu. 2017’de üretim kesintisine karşın talebin 1.22 milyon gün/ varil ile 1.57 milyon gün/varil arasında artış göstermesi bekleniyor. Reuters anketine göre petrol fiyatları yıl içinde 60 doları test edecek. Ankete katılanlar arasında en yüksek tahmin 83 dolarla Raymond James’den geldi. OPEC dışı ülkelerinin de üretimi azaltmasıyla birlikte fiyatlarda yükselişler hız kazandı. Öte yandan stokların azalış göstermesi fiyatları destekleyen bir başka unsur olarak karşımıza çıktığını gördük.

DEĞERLİ METALLERDEN KARIŞIK SİNYALLER GELİYOR

Ekonomik ve siyasi belirsizliklerden yine destek bulan altın, üç yıllık kaybın ardından 2016’da yüzde 9’un üzerinde prim yaptı. Bazı analistler bu yıl altının kazandıran tarafta olmayacağı uyarısı yaparken, bazıları daha iyimser. Reuters’a konuşan uzmanlar, Amerikan Doları’nın yükseldiği, faizlerin arttı ve borsaların performansının iyileştiği bir ortamda, faiz getirisi olmayan altına talebin zayıf olabileceği uyarısı yaptı. Citigroup, yılı 1.160 dolar/ons seviyesine yakan bitiren altının yılın ikinci çeyreğinde ortalama 1.135 dolardan satılacağını, yılın son üç ayında 1.180 dolara doğru toparlanacağını öngörüyor. Gümüş için ortalama fiyat beklentisi 15.50 dolar. BofA Merrill Lynch, enflasyonist baskıların etkisiyle altında 1.200 doların test edilebileceğini ancak yıl genelinde sınırlı bir çıkıştan bahsedilebileceğini söylüyor. Credit Suisse ise altının Asya’nın talebiyle bu yıl 1.338 dolardan işlem göreceğini düşünüyor. Bankaya göre altın son çeyrekte 1.400 dolara çıkabilir. Bankanın 2017 gümüş tahmini ise 17.80 dolar/ons. Platin ve paladyum da arzın azalmasından destek bulacak. HSBC’ye göre platin ons başına ortalama 1.075 dolar, paladyum ise 790 dolardan satılacak.

ENFLASYONA RAĞMEN TARIMSAL EMTİA BASKILANACAK

Gelişmekte olan ülkelerde enflasyon artmasına rağmen rekor seviyeye ulaşan stoklar 2017’de tarımsal emtia fiyatlarını baskılayacak. Rabobank’ın hazırladığı rapora göre, tarımsal emtiada önemli bir ülke olan Çin’in büyük rezervlerinden satış yapması fiyatların düşük kalmasına neden olacak. ABD’nin 45’inci başkanı Trump’ın getirdiği kur belirsizliği gıda fiyatlarına oynaklık olarak yansıyacak. Küresel demografik yapının değişmesi et, süt ürünleri ve hayvan yemi talebini azaltacak. Rabobank’a göre bu yıl yüzde 30 değer kaybeden kakao fiyatları yeni yılda üç yılın en düşük seviyesinden toparlanacak. Batı Afrika’da üretimin artması ise fiyatlardaki çıkışı sınırlayacak.

Fazla yağışlar nedeni ile ABD, Kanada ve Avustralya tarafında üretimin rekor seviyelere çıkmasıyla gerileyen buğday fiyatları ise bugünkü seviyesinin üzerine çıkacak fakat arzın yüksek seviyelerde kalmaya devam etmesi buğday fiyatlarının düşen trendini sürdürmesine neden olabilir.

Brezilya ve Arjantin gibi önemli üretici ülkelerden gelen düşük hasat rakamlarının kalıcı olmaması ve yeniden üretimin yükselmesi mısır fiyatlarının gerilemesinde etkili oldu. Rabobank, yeni yılda fiyatların yatay kalmasını bekliyor. Üretim alanlarında beklenenin altında artış soya fasulyesi fiyatlarına yukarı doğru destek verecek. Pamuk fiyatlarında da, küresel piyasa açığından dolayı yükseliş gözlemlenecek. Pamukta izlenecek risk faktörleri La Nina, Çin’in stoklarını azaltmaya başlaması ve polyster ile rekabet. Kahve piyasasında, Arabica bol yağışın üretimi artırmasıyla baskı altında kalacak fakat Robusta ise üretim açığı nedeniyle yukarı yönlü destek bulacak.

TÜM DÜNYA ÖNLEM ALMAZSA GELİR EŞİTSİZLİĞİ VE KUTUPLAŞMA ARTACAK

2017 Yılı Küresel Risk Raporu’na göre önümüzdeki 10 yıl içinde küresel gelişmeleri şekillendirecek en önemli riskler, yoğunlaşan çevresel tehlikeler; sosyo-ekonomik eşitsizlikler; toplumsal kutuplaşma ve teknolojik riskler olacak.

Dünya Ekonomi Forumu 2017 Yılı Küresel Risk Raporu açıklandı. Raporun bulgularına göre önümüzdeki 10 yıl içinde küresel gelişmeleri şekillendirecek en önemli riskler ekonomik eşitsizlik, toplumsal kutuplaşma ve yoğunlaşan çevresel tehlikeler olarak sıralandı.

Bir önceki dönem ilk 3 risk çevresel, kitle imha silahları ve su krizi olarak sıralanmıştı. Bu yılki ankette birbiriyle en bağlantılı iki riskin yüksek yapısal işsizlik veya eksik istihdam ve yoğun sosyal istikrarsızlık olduğu görüldü. Farklı sektörlerden 750 uzmana sorularak hazırlanan ve 140 ülkenin incelendiği raporda önümüzdeki 10 yılda krizlerin ve dalgalanmaların artmasını önlemek adına dünya liderlerinin ortak aksiyonuna ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.

Marsh & McLennan Companies ve Zurich Insurance Group katkılarıyla hazırlanan 2017 Yılı Küresel Riskler Raporu’na göre uluslararası iş birliği ve uzun vadeli görüşlerin öne çıktığı daha kapsayıcı toplumlar inşa edilmesi halinde risklerin kilit etmenleri durdurulabilir veya tersine çevrilebilir.

Artan gelir eşitsizliği ve toplumsal kutuplaşma gibi eğilimler 2016 yılında politik değişimleri tetikledi. Eğer acil eylemler alınmazsa, bu eğilimler 2017 yılındaki küresel riskleri daha da artıracak.

“ACİL EYLEM PLANI YAPILMALI”

Raporu değerlendiren Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Rekabetçilik ve Riskler Başkanı Margareta Drzeniek-Hanouz, “Politik ve ideolojik farklılıkların üstesinden gelmenin yollarını belirlemek ve kritik zorlukların çözümünde birlikte çalışmak için liderlerin bir acil eylem planı yapması gerekiyor. 2016 yılının iklim değişikliğine yönelik momentumun bunun mümkün olduğunu ve diğer riskleri sıfırlamayı amaçlayan uluslararası düzeyde toplu eylemlerin gerçekleştirilebileceğini gösteriyor” diyor.

Raporda desteği bulunan Zurich Sigorta Grubu’nun Risk Grup Başkanı Cecilia Reyes de teknolojik ilerlemenin zorluklar yarattığı yıkıcı zamanlarda yaşandığına dikkat çekerek, “Hükümetler artık tarihsel düzeyde sosyal korumayı sağlayamıyor. Hükümet finansmanlarının daha da bozulmasını ve toplumsal huzursuzluğun şiddetlenmesini önlemek için iş birliği önemli” yorumlarını yapıyor.

SİYASİ DEĞİŞİMLER İKLİMLE MÜCADELEYE ENGEL

Uzmanlar gelişmekte olan teknolojiler arasında yapay zeka ve robotların yüksek potansiyel yararlarının olduğunu keşfettiler. Ancak aynı zamanda uzmanlar teknolojinin hem olumsuz sonuçlar için en yüksek potansiyele sahip olduğunu hem de daha iyi yönetişim için en büyük gereksinim olduğunu belirtiyorlar. Öte yandan 2016 yılında ABD ve Çin dahil olmak üzere bir dizi ülkenin Paris Anlaşması’nı onaylamasıyla dünya iklim alanında önemli ilerleme kaydederken, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki siyasi değişimin bu ilerlemeyi riske attığı belirtiliyor. Ayrıca bu durumun, liderlerin en acil ekonomik ve toplumsal risklerle mücadelesinde uluslararası düzeyde bir eylem planı üzerinde anlaşmaya varmasının zorluğunu vurguladığına dikkat çekiliyor.

YAPAY ZEKÂ HEM RİSK HEM EN BÜYÜK GEREKSİNİM

Raporda teknolojinin bir yandan günümüz risk ve zorluklarına karşı inovatif çözümler üretirken; diğer yandan iş dünyası, hükümetler ve uluslararası düzeyde yeni risklerini beraberinde getirebileceğine dikkat çekiliyor. Dördüncü Endüstri Devrimi’nin küresel riskleri artırma eğilimi, Rapor’un Küresel Risk Algılama Araştırması’nda inceleniyor. Uzmanlar, 12 farklı gelişmekte olan teknolojinin analizlerine dayanarak yapay zekâ ve robotların hem olumsuz sonuçlar için en yüksek potansiyele sahip, hem de daha iyi yönetişim için en büyük gereksinim olduğunu belirtiyorlar.

İŞSİZLİK, İŞ DÜNYASI İÇİN EN BÜYÜK EKONOMİK RİSK

Dramatik siyasi gelişmelerin yaşandığı 2016 sonrasında bu yıl öne çıkan en büyük 10 risk arasındaki tek ekonomik faktör işsizlik. 750 uzman tarafından yapılan değerlendirmeye göre, artan kutuplaşma, cılız ekonomik canlanmadan kaynaklanan eşitsizlik ve hızlı teknolojik değişimlerin yansıması olarak ortaya çıkan işsizliğin olası etkileri 2017’de iş dünyasının karşı karşıya kalabileceği en önemli risk olarak gösteriliyor. İkinci risk ise enerji fiyatı şokları. Fiyatlarda yaşanabilecek hızlı çıkış ve düşüşlerin, enerjiye bağımlı endüstriler ve tüketiciler üzerindeki ekonomik baskıları artırabileceği belirtiliyor. Olası finans krizleri üçüncü sırada. Özellikle ülkelerin artan borç yükünün, borç ve likidite krizine yol açmasından endişe duyuluyor. Ulusal yönetimlerin çökmesi dünya genelinde iş dünyasını sarsabilecek bir diğer ekonomik risk olarak karşımıza çıkıyor. Kanunların yetersiz kalması, büyük çaplı yolsuzluklar, jeopolitik açıdan önemli bir ülkenin siyasi çıkmazsa girmesi bu tip riskler arasında yer alıyor. Latin Amerika’daki katılımcılar, bu maddeyi, içinde bulundukları bölge için en büyük ekonomik risk olarak nitelendirmişler. Toplumsal istikrarsızlık da ekonomiyi baskılayacak diğer önemli risk. Küresel Riskler raporunda, sosyoekonomik sorunların çözümlenmesi için küresel ekonominin yeniden güçlü yoluna sokulması gerektiği uyarısı yapılıyor. Ancak sadece büyümenin, ‘sahip olanlar’ ve ‘olmayanlar’ arasındaki derin sosyal uçurumun tamir edilmesinde yeterli olmayacağı belirtiliyor ve daha fazla reform çağrısı yapılıyor.

SOSYAL GÜVENLİK ALTERNATİFLERİ GEREKLİ

Sosyo-ekonomik riskler özellikle artan gelir eşitsizliği ve dünyanın etnik, dini ve kültürel farklılıklardan dolayı kutuplaşmasına kaynaklanıyor. Geopolitik risklerin yanı sıra, sosyal güvenlik sistemlerinin 2008 finans krizinden bu yana tehdit altında olduğuna dikkat çekilen raporda geleneksel olmayan istihdam modellerinin yarattığı olumsuzluklara, tasarruf oranlarını aşağı çeken uzun süreli düşük faiz uygulamalarına ve sosyal güvenlik sistemleri üzerinde baskı yaratan yaşlanan toplumlara dikkat çekiliyor. Tüm bu unsurların bireyler üzerindeki maliyet ve risk oranını artırdığına yer veren rapor, ekonomik büyümenin de zarar gördüğünün altını çiziyor. Rapora göre 2017 yılının yeni gerçeklerine uyum sağlayacak esnekliğe sahip olmak için yeni sosyal güvenlik alternatifl erine ihtiyacımız var. En iyi sosyal güvenlik çözümlerini sağlamak için devlet, iş dünyası ve bireyler arasında işbirliğinin şart olduğuna yer verilen raporda, bir an önce harekete geçilmediği takdirde, finansal ve sosyal memnuniyetsizliklerin artacağı öngörülüyor.

ÇÖZÜM İŞBİRLİĞİ…

Tüm bu zorlukları aşmak için raporda işaret edilen çözüm oldukça net: Uluslararası işbirliği. Tüm dünyanın bir araya gelip, küresel ısınma, küreselleşme, 4. Sanayi Devrimi’ne uyum sağlama gibi konulara yönelik ortak çözümler üretmesi gerekiyor. Her geçen gün daha bağlantılı ve bağımlı bir hale gelen dünyada, risklerle mücadele etmek için farklı ülkeler, sektörler ve toplumlar arasında işbirliği şart.

VERGİ GELİRLERİNDE DURUM…

TÜRMOB “Vergi Gelirleri” Raporu’nda, vergi gelirlerinde yaşanan gelişmeler analiz edilerek, vergi gelirlerini artırmaya yönelik çözüm önerileri sunuldu.

Yılın ilk on ayında gerçekleştirilen toplam vergi tahsilatının, aynı dönemdeki toplam vergi tahakkukuna oranı geçen yılın eş dönemine göre 4 puan gerileyerek yüzde 75,6 olarak gerçekleşti.

Dolaylı vergiler, reel bazda geriledi. İlk on ayda geçen yılın eş dönemine göre cari olarak yüzde 7 artan dolaylı vergilerin, enflasyonla indirgendiğinde reel bazda yüzde 0,8 oranında geriledi.

Konut, otomobil, beyaz eşya, bilgisayar, elektrik elektronik, mobilya gibi ürünlerde satışları artırmak, stokları eritmek için ÖTV ve KDV indirimlerine gidilmesi önerildi.

TÜRMOB Genel Başkanı Prof. Dr. Cemal Yükselen,   son üç ayda siyasi alandaki gerilim ve ekonomide yaşanan kırılmanın vergi ile ilgili göstergelere bir ölçüde yansıdığını vurgulayarak, “Vergide tahsilat/tahakkuk oranındaki düşüşü ve tüketim üzerinden tahsil edilen dolaylı vergilerdeki reel gerilemeyi bu yönde değerlendirmek mümkün.  Siyasi ve ekonomik alanda çözüm yönünde kaydedilecek olumlu gelişmeler güveni artırarak, ekonomide istikrarı sağlayıp, üretim, tüketim ve vergi doğuran faaliyetlerin hacminde büyümeyi, vergi tahsilatında performans artışını beraberinde getirecektir” dedi.

TÜRMOB Genel Başkanı Yükselen, “6736 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan borçların ilk taksit ödeme süresi 30 Kasım’da sona erdi. Resmi makamların açıklamalarına göre borcu olan 6,3 milyon vatandaşın 4,8 milyonundan yeniden yapılandırma için başvuru geldi; 77,6 milyar TL’lik kamu alacağı yapılandırılırken, ilk günkü tahsilatın 7,5 milyar liraya ulaştığı bildirildi. Söz konusu yapılandırma kapsamında elde edilecek ilave gelirler de vergi performansını iyileştirici etki yapacaktır.

Bu yılın Ocak-Ekim döneminde ülke genelinde vergi tahakkuku geçen yılın eş dönemine göre yüzde 15,4 oranında nominal artışla yaklaşık 483 milyar lira olurken, aynı dönemdeki tahsilat yüzde 9,5’lik artışla 365 milyar TL dolayında gerçekleşti. Ekim sonu itibariyle 12 aylık ortalamalara göre yüzde 7,89 olan enflasyonla indirgendiğinde on aylık vergi tahakkukundaki “reel” artış yüzde 7 olurken, aynı dönemde vergi tahsilatındaki reel artış yüzde 1,5’te kaldı.

İlk on aydaki vergi tahsilatının 119,1 milyar lira ile yüzde 32,6 oranındaki bir bölümünü gelir, kar ve mülkiyet üzerinden alınan doğrudan (vasıtasız) vergiler oluşturdu. Geçen yılın aynı dönemine göre doğrudan vergilerde tahsilat nominal bazda yüzde 15,1, reel olarak yüzde 6,7 artış gösterdi” diye konuştu.

 

 

 

 

 

 

KUTU KUTU KUTU

TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARETİ MİLYAR ($)

                İhracat             İthalat

2007                107          170

2008                132          201

2009                102          140

2010                113          185

2011                134          240

2012                152          236

2013                151          251

2014                157          242

2015                143          207

*2016              143          198

*2017              153          190

Kaynak: TÜİK / *OVP Tahmini

 

 

TÜRKİYE’NİN YILLIK GSYH BÜYÜME ORANLARI (%)

 

2007        4,7

2008        0,7

2009        -4,8

2010        9,2

2011        8,8

2012        2,1

2013        4,2

2014        3,0

2015        4,0

*2016      3,2  

*2017      3,7

 

Kaynak: TÜİK / *OVP Tahmini

 

 

 

ENFLASYON (%)

         Yİ/ÜFE   TÜFE

2007        5,9           8,4

2008        8,1           10,1

2009        5,9           6,5

2010        8,9           6,4

2011        13,3         10,4

2012        2,4           6,2

2013        6,9           7,4

2014        6,3           8,2

2015        5,7           8,8

*2016      2,8           7,2

*2017      6,5

 

Kaynak: TÜİK / * 2016 Ekim ayı itibarıyla – 2017 Genel Tahmin

 

 

 

 

İŞSİZLİK (%)

 

2007        9,2

2008        10

2009        13,1

2010        11,1

2011        9,1

2012        8,4

2013        9,0

2014        9,9

2015        10,3

*2016      10,5

*2017      9,9

Kaynak: TÜİK / *OVP Tahmini

 

 

DÖVİZ KURU (YILLIK ORTALAMA)

 

Yıl    Dolar/TLEuro/TL   Euro/Dolar

 

2007        1.3           1.8           1.4

2008        1.3           1.9           1.5

2009        1.5           2.2           1.4

2010        1.5           1.9           1.3

2011        1.7           2.3           1.3

2012        1.8           2.3           1.2

2013        1.9           2.6           1.3

2014        2.2           2.9           1.3

2015        2.7           3.0           1.1

*2016      2.9           3.3           1.1

 

Kaynak TCMB / * İlk 10 ay

 

 

CARİ AÇIK / GSYH ORANI (%)

 

2007        5,7

2008        5,3

2009        1,8

2010        6,1

2011        9,6

2012        6,1

2013        7,7

2014        5,5

2015        4,5

*2016      4,3

*2017      4,1

 

Kaynak: TÜİK / * OVP Tahmini

 

 

SANAYİ ÜRETİM ENDEKSİ, ORTALAMA / ARINDIRILMAMIŞ YILLIK DEĞİŞİM (%)

 

2007        7,0

2008        -0,6

2009        -9,9

2010        12,8

2011        10,1

2012        2,5

2013        3,0

2014        3,6

2015        3,2

*2016      1,8

Kaynak: TÜİK / *Ocak-Ekim

 

 

İMALAT SANAYİ KAPASİTE KULLANIM ORANI (%)

 

2007        80,2

2008        76,7

2009        65,2

2010        72,6

2011        75,4

2012        74,2

2013        74,6

2014        74,4

2015        74,7

*2016      75,4

Kaynak: TÜİK / *Ocak-Ekim

 

 

GSYH VE İÇ TÜKETİM / BÜYÜME HIZI (%)

 

2006        6,9  

2007        4,7

2008        0,7

2009        -4,8

2010        9,2

2011        8,8

2012        2,1

2013        4,2

2014        3,0

2015        4,0

*2016      3,09

 

 

 

 

BU BÖLÜME AYRI BİR RENK VERİLECEK

2017′DE PİYASALARI NE BEKLİYOR?

 

► Trump sözünde durursa dolar yılı olabilir

2017 yılı yoğun bir gündeme sahne olacak gibi görünüyor. Piyasaların önündeki ilk eşik 20 Ocak’ta Donald Trump’ın görevinin başına geçecek olması. Dinlenmeye geçen ve yeni hikayeler bekleyen dolarda tüm beklentiler Trump’ın atacağı adımlara bağlı. İntegral Menkul Değerler’in raporuna göre, eğer beklenildiği gibi Trump vaatlerini uygulamaya koyar ve ABD ekonomisine destek olursa bu durumda 2017 doların yılı bile olabilir. Ancak raporda şu uyarıda yapılmış: “Her ne kadar ABD yine başrol oyuncusu olmaya devam edecek olsa bile rafta bekleyen birçok dosyanın olduğunu söyleyebiliriz.”

 

► Referandum öncesi ve sonrası

2017 yılında yurtiçi piyasalardaki en önemli beklenti ise referandum. Nisan ayında yapılması beklenen anayasa değişikliği için referandum piyasalar için önemli olacak. “Önümüzdeki yılı referandum öncesi ve sonrası olarak iki ayrı kategoride değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum” diyen Gedik Portföy- Portföy Yönetim Müdürü Eral Karayazıcı, “76500 seviyesinde güçlü desteği bulunan BIST 100 endeksinde yılın ilk çeyreği içinde 82 binin test edilebileceğini, lokal şartlarda hissedilir bir yumuşa sağlanabilirse ilk yarı içinde 85-87 bandına yönelimin olabileceğini tahmin ediyorum” dedi.

 

► Fed kırılganlıkta önemli olacak

Yeni yılda yine merkez bankalarını yakından takip edeceğiz; özellikle 2016 son toplantısında 25 baz puanlık artışa giden ve 2017 yılı için hedeflediği 2 faiz artışını 3’e yükselten Amerika Merkez Bankası’nın (FED) ne yapacağı önemli olacak. Deniz Özel ve Yatırım Grubu’nun raporunda, TCMB’nin bu süreç içerisinde kendisini konumlandırması, manevra alanı, TL’nin tüm bu resim içerisinde kendisine bulacağı yeri de sıklıkla konuşmaya devam edeceğimiz dikkatle vurgulanmış. Destek Yatırım Araştırma Departmanı’na göre, ABD’nin yeni başkanı Trump’ın uygulamayı planladığı vergi düzenlemesi ve iç talep artışını sağlayacak düzenlemelerin enflasyon üzerinde olumlu etki yaratması bekleniyor. Raporda, “Bu anlamda enflasyonda görülebilecek artış FED’i faiz artırımlarına bir adım daha yaklaştırıyor olacak. 1 Şubat, 15 Mart, 3 Mayıs, 14 Haziran, 26 Temmuz, 20 Eylül, 1 Kasım ve 13 Aralık tarihlerinde düzenlenecek olan toplantılarda FED’in hedeflerini gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğini takip ediyor olacağız” denildi.

 

► TCMB faiz artırımına devam edebilir

IşıkFX Başanalisti Gizmen Nalbantlı, son toplantıda faizleri sabit tutarak enfl asyona paralel karar aldığını gösteren Merkez Bankası’nın, yılın ilk aylarında gecikmeli kur etkisi, baz etkisinin kalkması ve zamların fiyatlara girmesiyle faiz artırımına devam edebileceğini belirtirken, Kapital FX’ten Enver Erkan da kur geçişkenliğinin tüketici fiyatlarında yarattığı yükseliş beklentisi çerçevesinde önümüzdeki 3 ayda Merkez Bankası açısından faiz artışının kaçınılmaz olabileceğine değindi. Erkan’a göre, 2017’nin geneli için; daha geniş bir faiz koridoruna ihtiyaç duyacağımız bir dönem içerisine giriyoruz. Erkan, “Merkez Bankası’nın enflasyon gerçekleşmeleri ve beklentileri çerçevesinde koridor üst bandını ve politika faizini optimal bir seviyede eşitleyerek tek faize geçme olasılığı daha yüksektir. Bizim de ilerleyen dönemde Merkez Bankası’ndan beklentimiz bu yöndedir” dedi.

 

KUTU KUTU KUTU KUTU

2016 NASIL GEÇTİ

DÜNYA: 2016, düşük seyreden petrol ve emtia fiyatları nedeniyle başta gelişmekte olan ekonomiler olmak üzere tüm dünyayı zorlayan bir yıl oldu. Petrol ve emtia ihracatçısı ülkelerin çoğunda küçülme görülürken küresel ticaret de bu nedenle gerilemeye devam etti. Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre küresel ticaret 2016 yılının ilk 10 ayında dolar bazında yüzde 4 daraldı. Petrol ve emtia fiyatlarındaki düşük seyir, gelişmekte olan ekonomilerde yaşanan sıkıntılar ve küresel ticaretteki zayıflamanın da etkisiyle küresel ekonomi 2009’dan sonraki en düşük büyümesini gerçekleştirdi.

TÜRKİYE: 2016’nın ilk yarısında oldukça başarılı bir performans sergileyen Türkiye ekonomisi, yılın ikinci yarısında yaşanan gelişmelerle bu başarıyı baskıladı. 2016’da turizmde yaşanan kayıpların yanı sıra Rusya ve Irak başta olmak üzere çevre ülkelere yapılan ihracatın gerilemesi nedeniyle net ihracat büyümeye negatif katkı verdi.

 

 

 

 

2017 NASIL OLACAK

DÜNYA: 2016 ortalarında toparlanmaya başlayan petrol ve emtia fiyatlarındaki baz etkisinin ortadan kalkmaya başlamasıyla birlikte başta petrol ihracatçısı ülkeler olmak üzere gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde toparlanma yaşanması bekleniyor. IMF, OECD ve Dünya Bankası 2017’de küresel büyümenin yüzde 0,3-0,4 puan artacağını öngörüyor.

Ticarette daralmanın son demleri yaşanıyor. Petrol ve emtia fiyatlarındaki toparlanmayla birlikte küresel ticaretin 2016’yı 16 trilyon dolar civarında kapatması ve 2017’de tekrar artışa geçmesi bekleniyor.

Haziran 2016’dan bu yana 40-50 dolar bandında seyreden petrol fiyatlarının varılan anlaşmadan sonra 50 doların üzerinde kalması bekleniyor. Önümüzdeki dönemde petrol fiyatlarının asıl belirleyicisi, ülkelerin varılan anlaşmaya ne derece bağlı kalacakları olacak.

Beklentiler 2017’de doların güçlenmeye devam edeceği yönünde. Trump’ın inşaat ve altyapı yatırımlarına yöneleceği öngörüsüyle 2017’de daha agresif büyümesi beklenen ABD’de 3 faiz artırımı gerçekleşebilir.

FED’in agresif faiz artışına gitmesiyle euro/dolar paritesinin 1’e yaklaşması ardından AMB’nin harekete geçmesiyle euronun tekrar güçlenmesi bekleniyor.

Avrupa Merkez Bankası, Mart 2017’de sona ermesi beklenen aylık 80 milyar euroluk varlık alım programını 2017 sonuna kadar uzattı. Ancak Mart ayından itibaren varlık alım miktarını 80 milyar eurodan 60 milyar euroya düşürecek. Enflasyonun hedeflenen yüzde 2’ye yaklaşmasıyla birlikte AMB’nın varlık alım programını sona erdirerek FED gibi faiz artışına gitmesi öngörülüyor.

 

TÜRKİYE: 2016’nın dördüncü çeyreğinde hükümetin attığı yapısal reform adımları ve açıklanan paketlerle büyümenin tekrar canlanarak yılsonunu yüzde 2,6 gibi bir rakamla kapatması mümkün.

Son dönemde TL’nin değer kaybı nedeniyle enflasyon yönünü yukarı çevirebilir. Ancak döviz kurlarından kaynaklanan etkinin önümüzdeki yıl içinde görülmesi bekleniyor.

2016’da olduğu gibi kamu harcamaları büyümeye yüksek oranda katkı verecek. Kamu yatırımlarının yanı sıra açıklanan reform ve teşvik paketleriyle birlikte özel yatırımlar da 2017’de hız kazanabilir.

2017’de Rusya ve Irak gibi pazarlarda yaşanan ihracat kayıpları telafi edilecek. Turizmde de çok büyük olmamakla birlikte toparlanmanın başlayacağı anlaşılıyor. Bu gelişmelerle 2017’de net ihracat büyümeye pozitif katkı verecek.

İhracat ve ithalat fiyatları yukarı yönlü harekete geçecek. Değer bazında ihracat ve ithalat artacak. Petrol fiyatlarının yükselmesiyle petrol ihracatçısı ülkelere olan ihracat da pozitif etkilenecek. İthalatta ise petrol fiyatlarındaki artışın etkisi görülecek. 

 

KUTU KUTU KUTU

2016 YILINA DAMGA VURAN OLAYLAR

*2016 yılına Ocak ayında Sultanahmet Meydanı’nda gerçekleşen canlı bomba saldırısı sonucu 13 kişi hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin arasında çok sayıda yabancı turist vardı. Saldırıyı IŞİD üstlendi.

*Ocak ayının konuşulan haberlerinden birisi de 21 Ocak’ta  Kanlıca’daki evinde spor yaparken kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden  Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un vefatı oldu.

*17 Şubat 2016’da Ankara’da İnönü Bulvar’ında askeri servis araçlarının geçişi sırasında düzenlenen kalleş saldırı sonucu 29 kişi şehit oldu.

* MİT Tırları Davası’nda , Cumhuriyet Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar  ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül üç ayın ardından 26 Şubat’ta  serbest bırakıldı.

*Mart ayı Türkiye ve Belçika’da gerçekleşen terör saldırılarıyla sarsıldı.

 *13 Mart’ta   Güven Park’ta meydana gelen saldırı sonucu ikisi saldırgan olmak üzere 38 kişi hayatını kaybetti.PKK’nın uzantısı, TAK örgütünün üstlendiği saldırı, son beş ayda Ankara’da gerçekleşen üçüncü bombalı saldırı oldu.

*Terör Avrupa’nın merkezi Belçika’yı da kana buladı. Gerçekleşen üç saldırı sonucu 34 kişi öldü,136 kişi yaralandı.

*19 mart günü IŞİD terörü yüzünü İstiklal Caddesi’nde gösterdi. Saldırı sonucu 4 yabancı turist hayatını kaybetti.

*21 Mart günü Karaman’da Ensar Vakfı’na ait yurtlarda cinsel istismar skandalı ortaya çıktı.

*Nisan ayı Türkiye açısından 2016 yılının en sakin ayı oldu. Vodofone Arena’nın açılışı ve 4.5G’ye geçiş en çok  tartışılan konu olarak dikkat çekti.

*Bursa Ulu Camii’de 27 Nisan günü canlı bombanın gerçekleştirdiği saldırı sonucu şans eseri can kaybı yaşanmadı. Saldırıyı TAK örgütü üstlendi.

*27.Başbakan Binali Yıldırım oldu

*Mayıs ayında gerçekleşen AK Parti Olağanüstü Genel Kurulu’nda hükümeti kurma görevi Ahmet Davutoğlu’ndan sonra  Binali Yıldırım’a verildi. Yıldırım Türkiye Cumhuriyeti’nin 27.Başbakan’ı oldu.

*6 Mayıs günü, MİT Tırları ile ilgili davaya ara verildiği sırada İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde Can Dündar’a silahlı saldırı düzenlendi.Saldırıda yaralanan olmadı.

*Birleşik Kralık’ta gerçekleşen Avrupa Birliği’ne tamam mı devam mı amaçlı yapılan referandumda yüzde 52 ile Avrupa’da yerimiz yok kararı çıktı. AB’de kalınması taraftarı olan David Cameron 24 Haziran’da görevinden istifa etti.

*Kanlı darbe girişimi gerçekleşti. Türkiye 15 Temmuz gecesi, FETÖ terör örgütünün planladığı darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi internet sitesi ve TRT’de yönetime el koyulduğuna dair bir bildiri yayınlandı. İstanbul  Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü kalkışmacı askerler tarafından kapatıldı.

Bu yaşanan olağanüstü durum neticesinde Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan, CNN Türk aracılığıyla gerçekleştirdiği canlı bağlantı sonucu, halkı bu darbe girişimi karşısında sokağa davet etti. Bu çağrıdan sonra Türkiye’nin her köşesinde halk sokağa döküldü. Darbe karşıtı protestolar düzenlendi.

*16 Temmuz sabahı Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Müdürlüğü personelleri tarafından hain darbe girişimi bastırıldı. Darbeci askerler silahlarıyla birlikte teslim oldu. 62′si polis, 5′i asker, 173′ü de sivil toplamda 240 kişi hayatını kaybetti.

*Beştepe’de 3 parti bir araya gelerek tarihi birliktelik pozu verdi.

*Ağustos ayında ise Türkiye, Cerablus bölgesini IŞİD teröründen temizlemek için Fırat Kalkanı operasyonuna başladı. Ağustos ayı içerisinde 38 şehit verilirken binlerce terör yığınağı ve terörist imha edildi.

*Ağustos ayının son günlerinde ise IŞİD bu kez Gaziantep’te kına gecesini hedef aldı. Düzenlenen saldırıda çoğu çocuk 56 kişi yaşamını yitirirken 100’e yakın kişi de yaralandı.

*ABD  45. Başkanı’nı belirlemek için sandık başına gitti. Yapılan seçim sonuçları herkes için büyük bir sürpriz teşkil etti.ABD’nin yeni Başkanı Cumhuriyetçi aday Donald Trump oldu.

*4 Kasım’da ifade vermek istemeyen HDP’li vekiller tutuklandı.

*Terörün çirkin yüzü 10 Aralık günü, Beşiktaş ve Bursaspor maçından bir saat sonra Vodafone arena yakınlarında kendini gösterdi. Çifte terör saldırısına maruz kalan 45 kişi yaşamını yitirirken Türkiye’de 1 günlük ulusal yas ilan edildi.

*Aynı terör saldırısı, Kayseri’de çarşı iznine çıkan askerleri hedef aldı. Halk otobüsünün geçişi sırasında bombalı araçla gerçekleşen saldırıda 14 asker şehit oldu.

*19 Aralık’ta Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a Suikast düzenlendi. Ankara’da katıldığı bir sergide uğradığı silahlı saldırı da Karlov yaşamını yitirdi.

*Aralık ayının son haftasında aralarında dünyaca ünlü Kızıl Ordu Korosu’nun 64 üyesinin de bulunduğu 92 Rus vatandaşı , uçağın düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

 

 

 

 

KUTU KUTU KUTU

2017’DE İÇ GÜNDEM

Anayasa değişikliği için referandum: Anayasa referandumu ikinci çeyrekte gerçekleşebilir.

Jeopolitik riskler: Suriye ve Irak’ta yaşanan belirsizlikler ve Türk ordusunun DEAŞ ile mücadelesi.

OHAL’in sürmesi: OHAL’in sürmesi Türkiye’ye direkt yatırım iştahını azaltabilir, turist sayısında beklenen artışın olmamasına neden olabilir. 15 Ocak 2017’de yeni bir 3 aylık uzatmaya gidildi.

Sorunlu krediler: Darbe girişimi sonrası el konulmuş ya da kapanmış şirketler ve işten çıkarmalar sonucu sorunlu kredilerde artış görülmüş, bu da ekonominin yavaşlaması ve tüketici güveninin erozyona uğramasına neden olmuştur. Bu durumun, BDDK’nın bankaları sorunlu kredileri yeniden yapılandırmaya teşvik etmesi ve bankaların bu kredilerin olası hasarlarını limitli oranda tutmasını sağlayacak yeteri kadar genel karşılıkları olmasının etkisiyle bankaların karlılığına olumsuz yansımalarını kısıtlayacağını düşünülüyor.

2017’DE DIŞ GÜNDEM

FED faiz artırım fiyatlaması: TL’nin 2 yıllık ABD tahvil faizi ile pozitif korelasyonu Mayıs 2013’ten bu yana 0,906 seviyesinde.

Çin para birimi renminbi’nin kontrollü değer kaybı: Çin büyümesinin %6,5 üstünde stabilize olması ve Çin parasının dolara karşı kontrollü değer kaybı gelişmekte olan piyasalara alım getirebilir.

 

 

KUTU KUTU KUTU

(BU YAZININ İÇİNE GÖMÜLECEK GEREKİRSE KULLANILACAK YA DA ÇIKARILACAK

 

YATIRIMCI VE İHRACATÇI KOBİ’LERE CAN SUYU PAKETİ

 

Ekonomi önlem paketi, geçtiğimiz günlerde Çankaya Köşkü’nde Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklandı. Yatırımcı reel sektöre 250 milyar TL kredi hacmi desteği geldi. 600 bin kişiye İŞKUR’un aktif iş gücü eğitim programlarından yararlanacak. 500 bin kişi iş başı eğitimleri ile ve 100 bin kişi ise toplum yararına eğitim programları ile iş imkanı sahibi olacak. 2017’nin ilk 3 ayındaki SGK primleri 9 ay ertelenecek.  Kamudaki tasarruf tedbirler artırılacak.

Ekonomik önlem paketi kapsamında ayrıca ihracatçı için Eximbank kaynakları genişletilecek, üreten KOBİ’lerin imkanları genişletilecek, istihdam yaratan işletmeler teşvik alacak ve bu teşviklerin kapsamı genişletilecek.

Açıklanan ekonomi önlem paketi, 2017 yılını kapsayacak. Yıldırım, toplantıdaki konuşmasında kredi desteğinden ağırlıklı olarak üreten KOBİ ve ihracatçıların yararlanacağını söyledi.

Yıldırım, “Kredi garanti fonunda ile 250 milyar liraya kadar kredi hacmi oluşturuldu. 250 milyar liralık krediden ağırlık olarak KOBİ’ler ve ihracat ile uğraşanlar yararlanacak. Bütçe açığını arttıracak yeni borçlanma gerektiren bir çalışma düşüncesi yok.  Sadece piyasalara rahatlama getirecektir. 2017 yılında özel sektör yatırımlarını teşvik etmek için ve yatırımların artmasını sağlamak için imalat sanayine kapasite teşvik kapsamındaki projelere artı destek gelecek. Yatırımda teşvik için ciddi bir seferberlik başlatıyoruz. 2017 yılında yapılan imalata yönelik yatırım harcamaları için yatırıma katkı oranını yüzde 15 daha arttırıyoruz. Kurumlar vergisi indirimini tam olarak uygulayacağız. 2017 yılında özel sektör yatırımcıların teşvik etmek için imalat yönelik yatırıma katkı oranını yüzde 15 artırdık” diye konuştu.

2017’nin ilk 3 ayındaki SGK primleri 9 ay ertelendiğini belirten Yıldırım, “İstihdamı arttırmak ve korumak için de özel sektör işverenlerinden asgari ücret desteğinden yararlananların bu destekten yararlanmalarını esas prim ödeme gün sayısına karşı gelecek şekilde 2017 ocak şubat mart dönemindeki primlerini 2017 ekim kasım ayına öteliyoruz. Ocak, Şubat ve Mart ayındaki SSK primlerini ödemeyecekler. Senenin son 3 ayında ödeyecekler ve aynı şekilde ödeyecekler. İlave yük gelmeden faiz gelmeden ödeyecekler. 9 ay faizsiz erteleme imkanı var. Önce işine harca ve acil konularını hallet diyoruz. Piyasa ve maaş beklemez. İşçilerini çalıştır diyoruz” diye konuştu.

600 BİN YENİ İSTİHDAM…

İşsizlikte kıpırdanma olduğunu ve önümüzdeki yıl istihdamı arttırmak için tedbir aldıklarını belirten Yıldırım, “Burada iki tane tedbir var. İşbaşı eğitim programı, mesleki eğitim kursları, girişimcilik eğitim kurslarını güçlendiriyoruz. 2017 yılında 600 bin vatandaşımızdan İŞKUR’un aktif eğitim programlarından yararlandıracağız. Bunu özel sektöre kullandırtacağız” dedi.

EXİMBANK KAYNAKLARI ARTTIRIYOR…

İhracatın arttırılmasına yönelik bir dizi önlemler alındığını ve firmaların 2017 yılında bir önceki yıla göre ilave ihracat yaparsa ayrıca destekleneceğini belirten Yıldırım, Eximbank sermayesini arttırma kararı aldıklarını söyledi. Yıldırım, “İhracat destekleri de otomatik olarak artacak. Mevcut olarak 3.7 milyar sermayesi var. Bunu arttıracağız ve ihtiyaç neyse o yapılacak. İhracatta teminat tamamen Eximbank tarafından açıklanacak.  Amacımız ihracatımız çeşitlendirmek ve ihracatımızın katma değerini ve miktarını arttırmaktır” dedi.

KOBİ’LERE 750 MİLYON KAYNAK AYRILDI

Bilim Bakanlığı tarafından KOBİ’lere yönelik mevcut bilançolarını dikkate alarak 12 ay için geri ödemesiz 3 yıl vadeli 50 bin kredi sağlanacağını anlatan Yıldırım, “KOSGEB’e bağlı olan işletmelere 15 bin KOBİ’lerin faydalanmasına yönelik 3 yıl vadeli 50 bin TL kredi vereceğiz. KOBİ’leri rahatlatmak için. Faizsiz kredi imkanı sunacağız. 3 yıla kadar 50 bin TL kredi vereceğiz. Eşit taksitlerde bunu yapacağız. 750 milyon TL bir kaynak ayırıyoruz” dedi.

KAMUDA TASARRUFLAR ARTIRILACAK

Reel sektöre yönelik bu destek paketinde kaynak olarak bütçe tasarruflarının kullanılacağını anlatan Yıldırım, “Mali disiplin devam edecek. Har vurup harman savurmayacağız. Tedbirlerin nasıl uygulanacağını birebir takip edeceğiz. Bürokratik engelleri de siyasi irade olarak ortadan kaldıracağız. 2017 yılında hangi yapısal reform takvimimizi de belirledik.  Devletin bütün alanlardaki belirleyici rolünün sınırlandırılması ve vatandaşın birçok alanda rahatça hareket etmesini istiyoruz. Adalet ve güvenlik alanında ise vazgeçemeyiz bunlar devlette olacak. Kamu bankaları artık para toplarken yarış yapmayacak. Buna gerek yok dedik. Bu, dolayı olarak daha düşük faizle kaynağa erişeceğiniz için verecekleri kredilerde maliyetlerini azaltacaklar.  Yüzde 7,5 geçmeyecek. Standart getirdik” dedi.

Yıldırım, 2017 yılının kamuda tasarruf yılı olacağını belirterek, şunları söyledi: “Kamuda da ciddi önlemler aldık. Bundan sonra, devletin mecbur kalmadıkça döviz üzerinden anlaşma yapmayacak. Mecburiyet yoksa bu yapılmayacak. İkincisi yapılmış bütün sözleşmelerde mevcut olanlarda Türk Lirası’na dönüş yapılacak Milletten bir şey istemek için önce biz ne yaptık ona bakmamız lazım. Kamu olarak 2017 de muazzam bir tasarruf bir yılı olacak. Detaylarını çalıştık. Gereksiz masraflar yapılmayacak.  Bizlerin de taşın altına elimizi koymamız gerekiyor. Bu aldığımız tedbirler semeresini kısa sürede verecektir inşallah. Ayrıca sicil affı üzerinde çalışıyoruz.”