Veysel YAYAN Röportajı

 

Yayan, çelik sektörünün Cumhuriyetin 100. yılında 55 milyar dolar ihracat yapmayı hedeflediğini söylüyor

 

ÇELİK SEKTÖRÜ AVRUPA LİDERLİĞİNE ODAKLANDI

 

SEDA GÖK

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreter Dr. Veysel Yayan, Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. Yılı olan 2023 yılında çelik sektörünün 55 milyar dolar ihracat hedefi belirlediğini söylüyor.

Bu kapsamda dünya pazarlarındaki payının yüzde 2.8 seviyesinden yüzde 4’ün üzerine çıkartılmasının istendiğini belirten Yayan, ayrıca 2020 yılına kadar Avrupa’nın en büyük üretici ülkesi olmayı hedeflediklerinin altını çiziyor. Yayan,  “2013 yılı itibariyle 50 milyon ton seviyesinde bulunan çelik sektörümüzün üretim kapasitesinin, 2015 yılında 55 milyon ve 2023 yılında 85 milyon tona yükseltilmesi, üretimimizin ise, 70 milyon tona ulaşması, mevcut durum itibariyle, dünyanın en büyük 8. çelik üreticisi olan Türkiye’nin, 2020 yılından önce Almanya’yı da geride bırakarak, Avrupa’nın en büyük çelik üreticisi konumunu elde etmesi hedeflerimiz arasında yer almaktadır” diyor.

 

Bu yıl sektörün üretiminin, yılın başlarındaki olumlu beklentilerin aksine, yüzde 1 civarında düşüşle, 35.5 milyon tona; ihracatının yüzde 10 civarında düşüşle 16 milyar dolar seviyesinin altına gerileyeceğini tahmin ettiklerini belirten Yayan ile sektörün mevcut durumu, gelişim trendi, yaşadığı sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk.

 

veysel1

-Türkiye’deki demir çelik üretimi hakkında bilgi verir misiniz? Yıllar itibariyle pazardaki gelişim sürecini rakamlarla analiz edersek, gelinen nokta nedir?

Çelik sektörü, 2000 yılından sonra istikrarlı bir büyüme eğilimine girmiş, özellikle 2005 yılından sonra,  başta yassı ürünler olmak üzere, Türkiye’de üretimi yetersiz seviyede bulunan ürünlere yönelik yatırımlarla büyüme hızını arttırmıştır. 2005-2012 arasındaki 7 yıllık dönemde, Türkiye’nin ham çelik üretim kapasitesi % 95 oranında artışla, 49 milyon ton seviyesine yükselmiştir. Aynı dönemde, kütük kapasitesi % 55 oranında artışla 38 milyon ton seviyesine yükselirken, slab kapasitesi % 425 oranında artışla, 3 milyon tondan, 16 milyon ton seviyesine ulaşmıştır. Kapasitedeki hızlı büyümenin üretimde de artışı hızlandırması sayesinde,  sözkonusu dönemde Türkiye dünyada, Çin ve Hindistan’ın ardından üretimini en hızlı arttıran üçüncü ülke olmuş ve dünyanın büyük üreticileri listesinde 11. sıradan  8. sıraya yükselmiştir. Sektör uzun ürünlerde net ihracatçı konumda bulunmakta ve ihtiyacının üzerinde üretim yapmaktadır. Son yıllarda Türkiye’nin üretiminin yetersiz seviyede kaldığı ve ihtiyacın önemli bir kısmının ithalat yolu ile karşılandığı yassı ürünlere yönelik artan yatırımlar sonucunda, Türkiye’nin yassı ürün üretim kapasitesi ihtiyacının üzerine çıkmıştır.   Ancak yassı ürün ithalatının sınırlandırılamamış olması nedeniyle, çelik sektörü milyarlarca dolar yatırımla oluşturduğu yassı ürün kapasitelerini etkin bir şekilde kullanamamaktadır. 2012 yılı itibariyle slab üretiminde kapasite kullanım oranı % 55 seviyesinde kalmıştır.  Uzun ürünlerde ise, girdiler üzerindeki sektör ile ilgisi bulunmayan yükler, sektörün rekabet gücünü ve ihracatını olumsuz yönde etkilemektedir. Sektörün son yıllarda büyük özveri göstererek elde ettiği konumunu koruyabilmesi ve daha da ileri noktalara taşıyabilmesi için, rekabet gücünü zayıflatan uygulamalara, süratle son verilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

 

-Sektörün 2013 ve 2023 yılı hedefleri hakkında bilgi verir misiniz?

Çelik sektörümüz, 2013 yılına beklenenden daha kötü bir başlangıç yapmıştır. Ocak-Eylül döneminde ham çelik üretimi % 5 oranında gerileme göstermiştir. Üretimdeki gerilemede, hurda ile mamul fiyatları arasındaki marjın daralmasının, sektörümüzün rekabet gücünü zayıflatması yanında, çelik ithalatındaki artış etkili olmuştur.  Sektörün 2013 yılında üretiminin, % 1 civarında düşüşle, 35.5 milyon tona gerileyeceği; ihracatının % 10 civarında düşüşle, 16 milyar doların altında kalacağı tahmin edilmektedir.

Ülke olarak, 500 milyar dolar ihracat yapılmasının hedeflendiği 2023 yılında,

  • Türkiye’nin çelik ihracat değerinin 55 milyar dolar seviyesine ulaşması,
  • Dünya pazarlarındaki payının, % 2.8 seviyesinden % 4’ün üzerine çıkartılması,
  • 2010 yılı itibariyle 43 milyon ton seviyesinde bulunan çelik sektörümüzün üretim kapasitesinin, 2015 yılında 55 milyon ve 2023 yılında 85 milyon tona yükseltilmesi,
  • Üretimimizin ise, 70 milyon tona ulaşması,
  • Mevcut durum itibariyle, dünyanın en büyük 9. çelik üreticisi olan Türkiye’nin, 2020 yılından önce Almanya’yı da geride bırakarak, Avrupa’nın en büyük çelik üreticisi konumunu elde etmesi,
  • Yeni yatırımlarla birlikte, uzun ürünlerin yanında, yassı, vasıflı, yapısal ve paslanmaz çelikte de net ihracatçı konumuna ulaşılması

hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

Çelik sektörünün, 2023 yılı için belirlenmiş bulunan 55 milyar dolar tutarındaki ihracat hedefine ulaşmasının, yalnızca mevcut ürünlerde kapasite artışları yapılması ile mümkün olmayacağı ve katma değeri yüksek ürünlerin üretim içerisindeki payının da arttırılması gerektiği hususundan hareketle, AB ile aramızdaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın devlet yardımlarını yasaklayan hükümlerinin gözden geçirilerek, katma değeri yüksek ürünlerin üretimine yönelik yatırımlara devlet yardımları verilebilmesini mümkün kılacak ve sözkonusu yatırımların önünü açacak şekilde revize edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

‘Sürdürülebilir ve güvenli hammadde tedariği’ çelik sektörümüzün sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmesinde göz önünde bulundurulması gereken en önemli parametrelerden birisidir. Ekonomi Bakanlığı tarafından başlatılan Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) çalışmalarının bu konuda sektöre ciddi katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Bunun dışında, son aylarda AB Komisyonu yetkililerinin, oluşturulması planlanan Avrupa Çelik Endüstrisi Eylem Planı’nı çerçevesinde, AB’nin dünya çelik piyasasında güç kaybetmesinin önüne geçilmesi amacıyla, hurda ihracatının önüne, çevre ile ilgili bir takım kriterler getirilmek suretiyle, hurda ihracatının sınırlanması yoluna gidilebileceği yönündeki açıklamaları, sektörümüz tarafından yakından takip edilmektedir. Hurda ithalatımızın yarısı civarındaki bir bölümünü gerçekleştirdiğimiz AB’nin, ekonomik gerekçelerle sınırlanamayan hurda ihracatını, sağlık, çevre veya proses verimliliği gibi kriterlere dayalı sertifika uygulamak suretiyle dolaylı olarak sınırlandırmak istemesi, AB’nin serbest ticaret anlayışı ile bağdaşmamakta ve sektörümüzün hammadde tedariğini de tehdit etmektedir.

Çelik sektörümüz, yurtiçi girdi tedariğini arttıracak ve yurtdışından, başta hurda olmak üzere, temel girdilerin piyasa mekanizması çerçevesinde serbestçe ithal edilmesini mümkün kılacak tedbirlerin alınması halinde,  2023 yılı için belirlenmiş bulunan hedeflere ulaşılmasının mümkün olduğuna, özellikle son 10 yılda gösterilen performansın devam ettirilmesi halinde, hedefin de üzerine çıkılabileceğine inanmaktadır.

 

-Türkiye’de demir çelik üretimi konusunda faaliyet gösteren firma sayısı ve üretim kapasitesi ne kadar? Önümüzdeki günlerde nasıl bir gelişim öngörüyorsunuz?

Türkiye’de ham çelikten başlayarak üretim yapabilen 30 tesis bulunmaktadır. 2012 yılı itibariyle, söz konusu tesislerden 10 tanesinin ham çelik kapasitesi 2 milyon ton ve üzerinde, 8 tanesinin kapasitesi 1 – 2 milyon ton arasında, 6 tanesinin kapasitesi 500 bin – 1 milyon ton arasında ve 6 tanesinin kapasitesi de 50 bin – 500 bin ton arasında bulunmaktadır. Sektörde, 3 entegre 27 elektrik ve indüksiyon ocaklı tesis faaliyet göstermektedir. 2005 yılından bu yana üretim kapasitesini % 100 oranında artışla, 50 milyon tona ulaştıran sektörde, önümüzdeki yıllarda yeni yatırımların bir miktar yavaşlayacağı ve 2018 yılına kadar kapasitenin 65 milyon ton ve üretimin 50 milyon ton seviyelerine ulaşacağı tahmin edilmektedir.

 

-Türkiye’nin bu pazarda dünya pazarındaki yerini değerlendirir misiniz?

2012 yılı itibariyle Türkiye, dünyanın 8. Avrupa’nın ise, Almanya’nın ardından 2. en büyük çelik üreticisi konumunda bulunmaktadır. Her yıl dünyanın 180’den fazla ülkesine çelik ihracatı yapan Türkiye, dünya çelik ihracatının % 4, üretiminin ise % 2.3 civarındaki kısmını gerçekleştirmektedir. Toplam çelik ürünlerinde dünyanın en büyük 7. çelik ihracatçısı konumunda bulunan Türkiye, inşaat demirinde dünyanın en büyük, uzun ürünlerde ise, Çin’in ardından ikinci en büyük ihracatçıdır. Çelik sektörümüz Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin en büyük çelik ürünleri tedarikçisi konumundadır. Dünyanın en büyük 7. çelik ihracatçısı olan Türkiye, aynı zamanda dünyanın en büyük 9’uncu çelik ithalatçısıdır. 2012 yılında 11.2 milyar dolar civarında çelik ürünleri ithalatı yapan Türkiye, ağırlıklı bir şekilde ülkemizde yeterli kapasitenin bulunduğu yassı ve yarı mamullerin ithalatını gerçekleştirmektedir.

veysel2

 

-Bu alandaki ihracat ithalat dengesi hakkında bilgi verir misiniz?

2012 yılında çelik sektörü, 12.9 milyar dolar hammadde, 2 milyar dolar yarı mamul olmak üzere, üretiminde kullanmak amacıyla 14.9 milyar dolar girdi ithalatı yapmıştır. Sektör sözkonusu girdileri kullanarak gerçekleştirdiği üretim ile, 17.2 milyar dolar ihracat gerçekleştirmiştir. Bu açıdan sektör, 2.2 milyar dolar net ihracat yapmıştır. Sektörün gerçekleştirdiği üretimden, iç piyasaya da 18 milyar dolar değerinde satış yaparak ithal ikamesi sağladığı dikkate alındığında, 2012 yılında sektörün net ihracatı ve sağladığı ithal ikamesi 20.2 milyar dolara ulaşmaktadır.  2012 yılında otomotiv, beyaz eşya gibi tüketici sektörlerin gerçekleştirdiği ihracat ile 4.2 milyar dolar tutarında dolaylı ihracat yapıldığı hususu da dikkate alındığında, sektörün ekonomiye net katkısı 24 milyar doları aşmaktadır.

Sadece çelik ihracatı ve ithalatı açısından bakıldığında ise, çelik ürünleri ihracatının ithalatını karşılama oranı, 2012 yılının tamamında 2011 yılındaki % 141 seviyesinden, 2012 yılında % 153 seviyesine yükselmiştir. 2013 yılının Ocak-Eylül döneminde, ihracat % 5 oranında düşerken, ithalatın % 28 gibi son derece yüksek bir oranda artış göstermesinin de etkisi ile, sözkonusu oran % 125’e gerilemiştir. Sektörün üretiminin azaldığı ve ihracatının sınırlı bir artış gösterdiği bir durumda, ithalatın % 35 oranında artmış olması sektörün rekabet gücündeki zayıflamayı ve iç piyasada tüketilen ithal ürünlerin payındaki artışı ortaya koymaktadır.

 

KUTU KUTU KUTU KUTU

 

Sektörün üretim ve ihracatını olumsuz yönde etkileyen etkenler nelerdir?

  • Global ekonomideki durgunluk ve krizler
  • Girdi maliyetlerinin yükselmesi
  • Sektörün üzerindeki, diğer ülkelerdeki rakip üreticiler üzerinde bulunmayan ilave yüklerin rekabet gücünü düşürmesi,
  • İthalatı teşvik eden ve ithal ürünleri yerli ürünler karşısında avantajlı hale getiren uygulamaların sürdürülmesi,
  • Kalitesiz ve düşük fiyatlı ithalatın önünün kesilememesi
  • Dünya çelik sektöründeki kapasite fazlalığının fiyatlar ve marjlar üzerinde baskı yaratması,
  • Son dönemde korumacı politikaların yaygınlaşması,
  • Bazı ülkelerin girdi ihracatını sınırlandırmaya yönelik politikalar uygulaması,
  • Genel olarak serbest ticareti olumsuz yönde etkileyen yaklaşımların yaygınlaşması

gibi unsurlar yer almaktadır.

 

Özellikle ihraç satışlarımızdaki gerilemede, ülkemiz menşeli çelik ürünlerine karşı açılan soruşturmalar da önemli bir rol oynamaktadır. Türk çelik piyasası, açık pazar konumunu sürdürürken, son dönemde Ülkemiz menşeli çelik ürünlerine karşı açılan soruşturmalarda hızlı bir artış gözlenmektedir. Mısır tarafından inşaat demiri ihracatımıza karşı geçen yılın Kasım ayında başlatılan korunma önlemi 200 gün süre ile yürürlükte kalmış ve Mısır’a olan ihracatımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Petrol borularında, Türkiye’ye karşı hem anti-damping, hem de telafi edici vergi soruşturması başlatmış bulunan ABD’nin, son olarak Türkiye menşeli inşaat demirine karşı da anti-damping ve telafi edici vergi soruşturması başlatmış olması rahatsızlık yaratmaktadır. Son zamanlarda telafi edici vergilerin, Dünya Ticaret Örgütü kuralları istismar edilerek, sorgusuz sualsiz bir şekilde uygulamaya aktarılması şeklinde gelişen eğilim, sektörün uluslar arası piyasadaki konumunu olumsuz yönde etkilemektedir.

Yüksek enerji maliyetleri, enerji maliyetleri üzerindeki ilave yükler ve rekabet gücündeki düşüşün, üretimin kısılmasına, enerji tüketiminin düşmesine ve üretilen enerjinin bir bölümünün kullanılamaması nedeniyle, ekonomiye ilave yük getiren bir tablonun ortaya çıkmasına yol açtığı gözlenmektedir. Enerji girdi maliyetlerinin düşürülmesi, yalnızca çelik sektörümüzün değil, tüm sanayi sektörlerimizin uluslar arası piyasadaki rekabet güçlerinin arttırılması açısından hayati önem taşımaktadır.

Genel olarak bakıldığında, 2013 yılında sektörün üretiminin % 1 civarında gerileyeceği, çelik ürünleri ihracatının % 10 civarında düşüş, ithalatın ise, % 20 civarında artış göstereceği tahmin edilmektedir. “

 

 

KUTU KUTU KUTU 2

 

Sektörünüzün yaşadığı problemlerin çözümüne ilişkin öneri ve beklentilerinizi aktarırmısınız?

Sektör 2013 yılında beklentilerden daha kötü bir performans göstermektedir. Özellikle dünya çelik üretiminin büyümeye devam ettiği bir dönemde, son yılların en hızlı büyüyen çelik sektörleri arasında yer alan Türk çelik sektöründeki gerileme eğilimi rahatsızlık yaratmaktadır. 2013 yılı başından bu yana elektrik ark ocaklı tesislerin temel girdisi olan hurda ile mamul fiyatları arasındaki marjın daralması, üreticilerimizin rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemiş ve ithalat önemli ölçüde artış göstermiştir. 2013 yılının ilk 9 aylık döneminde, üretimin % 5 oranında gerilemesine, ihracatın miktar bakımından % 5.2 oranında düşüş göstermesine rağmen,  ithalatın % 28 oranında artmış olması, Türkiye’de ithal ürün tüketimindeki artış eğilimine ve çelik sektörümüzün rekabet gücündeki zayıflamaya işaret etmektedir. 2013 yılının Ocak-Eylül döneminde, yarı ürün ithalatının % 76, yassı ürün ithalatının % 12 oranında artış göstermesi, sektörün kurulu kapasitesinin önemli bir kısmının atıl durumda kalmasına neden olmaktadır. Üretimin yeniden arttırılabilmesi ve ithalatın makul seviyelere düşürülebilmesi için, sektörün girdi maliyetlerini azaltacak tedbirlerin süratle uygulamaya aktarılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu cümleden olarak;

  • Sektörün en büyük ikinci girdisi konumunda bulunan elektrik enerjisi üzerindeki TRT Payı, Belediye Fonu gibi sektörle hiçbir ilgisi bulunmayan fon ve kesintilerin kaldırılması,
  • Katma değeri yüksek ileri teknoloji gerektiren ürünlerin üretilebilmesi ve yerli girdi tedarik imkânlarının arttırılabilmesi için, Türkiye-AKÇT Serbest Ticaret Anlaşması’nın sektöre devlet yardımlarını yasaklayan hükümlerinin revize edilmesi,
  • Dahilde İşleme Rejimi mevzuatının, mevcut hali ile yurtiçinden girdi tedariğini olumsuz yönde etkileyen yönlerinin giderilmesi,
  • Hurda ve kömür ithalatından tahsil edilmekte olan çevre katkı payı uygulamasına son verilmesi,
  • Yurtiçi girdi tedarik imkânlarının geliştirilerek, uluslararası piyasada rekabet gücünün arttırılması,
  • 30 Ekim tarihinde, bazı paslanmaz çelik ürünlerinin ithalatına getirilen gümrük vergisi uygulamalarının diğer ürünleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi,
  • Dahilde işleme mevzuatının, yerli girdi tedariğini teşvik edecek şekilde revizyona tabi tutulması

büyük önem taşımaktadır. Bu konular, son yıllarda olduğu gibi sektörün 2013 yılında da odaklanacağı konular arasında üst sıralarda yer alacaktır.

 

SG DİVA BUSİNESS KASIM 2013

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>