Sendikacılık konusunda 25 yılı aşan tecrübeye sahip Öz Taşıma İş Sendikası’nın Genel Başkanı ve HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Toruntay, asgari ücretin belirlenme usulüne ve Asgari Ücret Komisyonu’na itiraz ediyor.
Komisyonda sadece Türk-İş’in içinde olduğu bir yapıyı doğru bulmadığını ifade eden Toruntay, “Türkiye’de başka konfederasyonlarda var. Yapısı değiştirilmeli. İkincisi rakamlar gerçekçi olmalı. Bu rakamları neye göre belirliyoruz? Neden diğer konfederasyonlardan istişare edilmiyor. Her seferinde aynı şey yapılıyor. Asgari ücreti vergi dışı tuttuktan sonra, enflasyon oranında rakam belirlenmesi gerekiyor. Bu yıl asgari ücret artışı yüzde 10’u geçmez” diyor.
Gündemdeki gelişmelere ilişkin TİCARET Sohbetleri köşemin bu haftaki konuğu olan Toruntay, başkanı olduğu Öz Taşıma İş Sendikası’nın üye sayısının 19 bini geçtiğini ve 2017 yılı sonunda bu rakamın 50 bine ulaşmasını da hedeflediklerini söyledi.
Toruntay ile Türkiye’nin sendikalaşma gerçeği üzerinden taşeron işçi, özel personel statüsü ve 2017 yılında ekonomiyi bekleyen gelişmeler üzerine sohbet ettik.
-4 yıllık görev süreci geride kaldı. Bu süreci artılarıyla eksileriyle değerlendirdiğimizde nasıl bir tablo ile karşılaşıyoruz?
Öz Taşıma İş Sendikası, Kasım 2012 yılında kuruldu. 3 ay sonra ki olağanüstü genel kurulda ben ve ekibim göreve başladık. Ulaştırma sektöründe bizim dışımızda barajı geçen 3 sendika daha var. Hava-İş, Demiryol-İş ve Tümtis … Bir de DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikası… Bizim sektörümüzde 800 bin çalışan var. Bu nedenle işimizin zor olduğunu biliyorduk. Sendikayı barajı geçirip, ilk sırada olmasını sağlamak öncelikli hedefimiz idi. Sıkıntılı ve uzun bir maratondu. İlk dönem barajı geçemediğiniz için sözleşme hakkımız yoktu. Bunların hepsinin cevaplarını hazırladık ve yola çıktık. Sendika genel başkanı olduktan sonra 25 yıllık sendikacılık tecrübemle ve ekibim ile süreci istişare ettik. Ocak verilerinde 27 kişi ile yola çıktık. Temmuz ayında 1080, sonra 1500 kişiye ulaştık. 2013 yılında altyapımızı ve illerdeki örgütlenmemizi tamamladık. Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki şirketleri bünyemize katarak 2014 yılı Temmuz ayında 8 bin üyemiz oldu. Sonrasında yola devam ettik. Oralarda yaptığımız toplu iş sözleşmeleri ile Konya, Kayseri ve Gaziantep, Tekirdağ ve Çorlu Belediyesi bünyesindeki şirketlerle ilgili girişimlerimiz oldu. İrili ufaklı şirketleri bünyemize dahil ettik.
Çok sayıda taşeron üyemiz var. Bunların çoğu da PTT Genel Müdürlüğü’nde çalışıyor. İhale usulüyle taşeron çalışan 5 bin çalışan üye arkadaşımız PTT bünyesinde görev yapıyor. Kamuda da yaklaşık 2 bin 500 üyemiz var. Bunların bir kısmına Yüksek Hakem Kurulu üzerinden sözleşme yapabildik. Ayrıca THY bünyesindeki TGS şirketinde de 2 bin üyemiz var. Ama orada çoğunluğu sağlayamadık. Orada henüz sendika yok. Bütün sendikalar oradaki süreci takip ediyor.
-Bugün itibariyle üye sayınız nedir?
Temmuz verilerine göre 18 bin 150 üyemiz vardı. Ocak ayı itibariyle üye sayımızın 20 bin olacağını tahmin ediyoruz. Şu anda 19 bini geçti.
-Geçtiğimizi yıl genel kurulda güven tazelediniz. Gelecek 4 yıl için nasıl bir hedef belirlediniz?
Biz öncelikle iş kolunun en büyük sendikası olma yolunda ilerliyoruz. Bu alanda 800 bin kişi çalışıyor. 20 bin üye sayısı, bir anlamda devede kulak durumunda. Daha gidecek yolumuz var. Verilere baktığımızda Hava-İş birinci, Demiryolu ile biz ikinci sıradayız. Dolayısıyla toplamda sadece 80 bin sendikalı var. Sektörün ancak yüzde 10’u sendikalı durumunda. Daha yüzde 90’lık bir pazar var. Türkiye’de sendikalı olmak ve sendikalı yapabilmek çok zor. Bunları biliyoruz. 150 bin insan rahatlıkla üye yapılabilir. Gelecek yıl sonunda hedefimiz 50 bin üyeye ulaşabilmek. Kurumsallaşmış, kendi ayakları üzerinde durabilen, güven veren bir yapı ile büyümek istiyoruz.
-Bölgesel olarak odaklanacağınız yeni iller olacak mı?
81 ilin, 45 ilinde varız. Hepsinde de olabiliriz. Fakat 3-5 üye arkadaşımız bağımsız üye olmuş olabilirler. Yol Kenarı Denetim İstasyonlarında 1.500 arkadaşımız çalışıyor. Bunlar 35 ilde zaten varlar. PTT ve diğer işyerinde arkadaşlarımız var.
-Üyeler size en çok hangi talepler ile geliyor?
İki tip üye profilimiz var. Birincisi; hizmet alımı yani taşeron şirketlerde çalışanlar. Diğeri ise özel işyeri ve belediye şirketlerinde çalışan üyelerimiz… Taleplerde dolayısıyla farklı oluyor. Belediyeye bağlı şirketlerde çalışan arkadaşlarımızın imkanları biraz daha iyi durumunda. İlk defa sendika yaptığınız bir yerde hem işverene hep de işçiye bunu kabul ettirmek zorundasınız. Bu dönemde hele daha da zor. İşvereni de üyelerimizin de yaşam koşullarını korumak için dengeli bir şekilde yol almaya çalışıyoruz.
Taşeronlarda çalışan arkadaşlarımız önce kadrolarını istiyor. Bunun dışında toplu sözleşmelerinin yapılmasını talep ediyorlar. Kamuda bunu yapamıyorsunuz. Uygulamada güçlükler olabiliyor. Ancak yol aldık. İyi gidiyoruz. Ama bundan sonraki süreçte taşeronlarda bundan önceki hükümette yaptığı özel personel statüsünde değerlendirilip ona göre çalıştırılması konusunda taşeronun sonlandırılması gündeme geldi ama biz buna karşı çıktık. Neye göre özel statüyle çalıştıracaksınız? Taşeron işçiler, asgari ücret ile veya bir miktar üzerinde para alıyorlar. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar edeceği söylemleri doğru değil. Aslında devlet zarar değil, kar elde eder. Bunu çözmemiz lazım. Ocak ayında bu gündeme gelecektir tekrardan.
-Peki nasıl bir şekilde gündeme gelecektir?
Bunu birlikte göreceğiz. Eskiden konuşulan ‘özel personel’ statüsü için çalışmalar olabilir. Bu doğru bir çalışma değil, bunu kabul edemeyiz, şiddetle karşıyız. Bu mevcut taşeron sisteminin farklı bir şeklidir. Yeni sorunlar yaratmanın anlamı yok. Çözüm odaklı değil.
-Asgari ücret görüşmeleri başladı. 1600 TL talebi gündemde. Bakan Bey, ‘Reel bakın olaya’ dedi. Türkiye koşullarında bu rakam ne olmalı, realiteye vurduğumuzda büyük maliyetler mi getirir?
Asgari ücret belirleme komisyonu ve usullerine itiraz ediyorum. Sadece Türk-İş’in içinde olduğu bir yapıyı doğru bulmuyorum. Başka konfederasyonlar da var. Komisyonun yapısı değiştirilmeli. İkincisi rakamlar gerçekçi olmalı. Bu rakamları neye göre belirliyoruz? Neden diğer konfederasyonlarla istişare edilmiyor. Her seferinde aynı şey yapılıyor. Ekonomide TL bazında Euro ve Dolar aldı başını gidiyor. TL’yi destekliyorum ama bu ateş çemberi içinde süreci takip etmek lazım. 2017, güçlükleri olan bir yıl olacak. Aslında işveren, hükümet, çalışan ve halk olarak bu bilince ulaşıp dik durmamız gerekiyor. Ancak böyle 2017 rahat atlatabiliriz.
Asgari ücret yaklaşımını, yüzde 20-30 artış oranını iki tarafta bunu kabul etmez. Burada asgari ücret vergi dışı kalmalı. Asgari ücreti vergi dışı tuttuktan sonra, enflasyon oranında rakam belirlenmesi gerekiyor. Asgari ücret artışı yüzde 10’u geçmez.
-Asgari ücretin, siyasi malzeme olarak kullanılmasına yönelik yorumunuz nedir?
Her kesimin bir araya gelip ortaklaşa bu işin içinden nasıl çıkarabiliriz istişare etmesi lazım. ‘Biz bunu isteriz’, öbürü ‘Biz bunu veremeyiz’ dediği sürece çözüm bulamayız. Asgari ücrette yeni bir konsepte ihtiyaç olduğu apaçık ortadadır. Öncelikle çalışanların tamamını temsil etmekten uzak olan Asgari Ücret Tespit Komisyonunun; katılımcı, demokratik ve temsilde adalet ilkesine göre oluşturulması, ILO ve AB normlarına ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Konfederasyonumuz HAK-İŞ de asgari ücret tespit komisyonunda yer almalıdır.
-2017 yılında istihdam anlamında daralmaların olabileceğine dair yorumlar var. Sizin bu konudaki tespitleriniz nedir?
Bizim ülkemizde bu hep var. Zorluklarla çalışmayı öğrendik. Tabii ki zorluklar olacak. Piyasada bir daralma var. Para yok. İş yapılsa bile para dönmüyor. Paralarını yatırımı yönlendirme konusunda bekleyebilir insanlar. Ama asıl bu dönemde yatırımı yapanlar, avantajlı ve büyüyen kesim olacaktır.
İşçi çıkarması, istihdamda daralma olacağını düşünmüyorum. Bizim ülkemizde zaman zaman daralmalar olmuştur fakat burada tercihli elemanlar konusunda sıkıntı yaşanabilir.
-2017 çalışma programınız da neler var?
Üyelerimizin toplu sözleşmelerinde; yeni şartlara ve koşullara göre, işverenlerimizin durumunu anlayarak uzlaşmacı bir şekilde yol alma arzusundayız.
İşveren ve işçi, sosyal bir ortaktır. O işletme yoksa orada çalışan işveren de yok. İşveren yoksa işçi de yoktur. İşçi yoksa işyeri yoktur.
Aslında her iki kesimde bir evrim süreci geçirdi. Bu ekonomik koşullarda, gelişen teknoloji ve globalleşen dünyada birbirimizi daha iyi anlamak ve sosyal ortaklığımız güçlendirmek ve kazanıp paylaşmaya odaklanmamız gerekiyor.
Toplu iş sözleşmesi yaptığımız yerlerde, verdiğimiz söz var. Onlara sosyal sendikacılığı da destekleyeceğimizi söyledik. Ve bunda da başarılı olduk. Üyelerimizin sünnet, düğün etkinliklerinde altın desteğimiz oluyor. Üyelerimizin üniversitede okuyan gençlerine eğitim yardımı yapıyoruz. Geçen yıl 1000 öğrenciye eğitim desteğimiz oldu. Buna devam edeceğiz.