“HEDEFİMİZ 1 MİLYON SATRANÇ SPORCUSU”

 

 

IMG_4913_1

Centilmenlik, sevgi, barış… Türkiye Satranç Federasyonu Başkanı Gülkız Tulay, satrancı işte bu üç kelime ile anlatıyor. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen genel kurul sonrasında ikinci dönemine devam eden Tulay, Türkiye’nin ilk kadın federasyon başkanı olarak tüm sporcu kızlarımıza ve kadınlarımıza da rol model…

Satrancın Anadolu’ya yayılmasına odaklanan Tulay, önümüzdeki günlerde ELO’su (Uluslararası Kuvvet Derecesi) yüksek sporculara yönelik özel uluslararası bir turnuva yapmayı hedeflediklerini anlatıyor. Türkiye’nin 2020 yılında satrançta 20 GM-Grand Master’a [Büyük Usta(satrançta en üst seviye)] sahip olması için çaba harcadıklarını anlatan Tulay, kızlarımızın daha fazla satranç ile ilgilenmesi için de özel etkinlikler yaptıklarını söylüyor.

Satranca sponsor olma konusundaki direnci nasıl kırdıklarını anlatan Tulay, gelişim sürecinde bu desteği “sihirli değnek” olarak nitelendiriyor.

Tulay ile ikinci dönemdeki hedefleri, bugüne kadar yapılan çalışmalar ve Türkiye’nin dünyadaki konumu üzerine konuştuk.

 

 

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen genel kurulda güven tazelediniz ve ikinci dönem başkanlık görevinize devam ediyorsunuz. Yeni yönetim kurulu olarak nasıl bir yol haritası belirlediniz?

İlk yönetime geldiğimizde; temel hedefimiz satrancı Türkiye geneline yaymak idi.

Çünkü satranç 2005 yılından itibaren güzel bir gelişme gösterdi. 2005 yılında Milli Eğitim Protokolü ve İş Bankası’nın ana sponsorumuz olmasıyla güzel gelişmeler yaşandı. Bir anlamda milat niteliğinde bir yıldır. Belli illerimiz o tarihe kadar satrançta ön plana çıkmıştı. Biz Türkiye genelinde diğer illerimizin de bu alanda gelişimini sağladık. İzmir, Denizli ve Mersin ön planda idi. Ama başta Ankara ve İstanbul olmak üzere diğer illerde istediğimiz seviyede değildik. Şimdi ise 81 il ve 500 ilçede örgütlü bir federasyon ve yoğun bir turnuva faaliyetinin olduğu bir spor branşı durumundayız.

Küçükler ve Yıldızlar Türkiye Şampiyonası’nda ilk defa 81 ilden katılım sağladık. Bu örnek teşkil edecek ve tüm kamuoyu tarafından kabul edilebilecek bir başarıdır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden katılım sağladık. Satranç artık Türkiye’yi kapsadı. Turnuvalara 7-18 yaş arasında toplamda 2 bin 236 sporcu katıldı. Bu etkinliği sadece bir turnuva olarak değil en efektif şekilde değerlendirdik.  Bu konuda idol olmuş sporcularımızı konuşmacı olarak ağırladık. Örneğin; bir akşam Kadın Ustamız Betül Cemre Yıldız, başka bir gün satranç müzesinin kurucusu Gökyay Vakfı Kurucusu Akın Gökyay’ı ağırladık. Bir hafta boyunca 5 bini aşkın kişiyi bir araya getirdik.

 

Projelerinizde ne ölçüde yol aldınız?

Önemli projelerimiz arasında İş Bankası Satranç Sınıflarını oluşturmak vardı. 16 bin 840 okulda satranç sınıfları oluşturuldu. Son 4 yılda 11 binin üzerinde sınıf açtık. Ayda Yılda 2 bin sınıf açmak istedik ama talepler hep bu rakamların üzerine çıktı. Devlete bağlı ilkokul ve ortaokullarında bu konuda yol alıyoruz.

Bir birey, satranç ile ne kadar erken tanışır ise o kadar uzun süre bu spor dalıyla ilgileniyor.  Bu nedenle okul öncesinde bir çalışma yaptık. Spor Toto Başkanlığı ile 2015 yılında tüm anaokullarını hedef alacak şekilde 1000 okulda satranç sınıfı açtık. 300 okula da bahçe satrancı verildi.

Peki satranç eğitmeni konusunda ne noktadayız?

80 bin satranç antrenörümüz var. Bütün okullarımızda antrenörümüz var. Bu rakamın yüzde 80’i birinci kademe eğitmenidir. Eskiye göre de 2. kademe antrenör sayısında ciddi yol aldık. Öte yandan belediyelerle yaptığımız “Doğru hamlede buluşalım” projesi ile yol aldık.

Kocaeli, Ordu, Söke, Denizli-Bozkurt ve Burdur Belediyesi, Merzifon Kaymakamlığı ile ortak çalışmalar yaptık. İlkokul birinci sınıfa giden öğrencilerimize belediyelerimiz tarafından satranç kitabı ve takımları verildi. Biz de antrenörlerimizin eğitimlerini üstlendik. Satrancın tabana yayılmasında önemli bir proje idi.

2013 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile protokol imzaladık. Tüm sevgi evlerinde; İş Bankası desteği ile satranç sınıfları açtık. 300 kişiye antrenör eğitimi verdik. Oradaki çocuklarımız da satranç öğreniyor-oynuyor ve senede bir defa Sevgi Evleri özelinde bir Türkiye Şampiyonası düzenleniyor. Geçtiğimiz ayda Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ile bir protokol imzaladık. Burada da Hükümlü ve tutuklu çocuklarımızın bulunduğu yerlerde satranç sınıfları açıyoruz

-İkinci dönemde sürecek çalışmalar neler olacak?

İlk dönem; tabana yayılmada hedefe ulaştık. Altyapıyı güçlendirdik. Bu sporun sporcularımızda bir yaşam tarzı olmasını, satrançta edinilen kazanımların gerek akademik, gerekse sosyal hayatına işlemesini istiyoruz. Örnek sporcularımız var. En yeni gelişme; iki genç büyük ustamız oldu. Vahap Şanal ve Batuhan Daştan.

Vahap, satrançtan burs aldı ve istediği üniversitede okuyor. Batuhan; Kocaeli Tıp Fakültesi’nde okuyor. Akademik anlamda da başarılı olunduğunu bu örneklerle göstermiş oluyoruz. Satranca harcanan zaman kaybedilen değil kazanılan zamandır. Öğrenciye zamanı doğru kullanmayı, plan yapmayı öğretiyor. Bunları uyguluyor olmanız akademik hayatınızda da çok önemli.

Kasımda aslında bir dönem kapanıp, bir dönem açılmadı. 7 Kasım’dan önce faaliyet programımızı ilan etmiştik. En önemli yapmak istediğimiz şey, satrancı daha görünür hale getirmek. Satrancın daha fazla paylaşıldığı ortamlar hazırlamak istiyoruz. Yol aldık ama yeterli değil. Burada sadece güzel hikayelerle değil yaptığımız projelerle de konuşulmak isteniyoruz.

Okullar açılmadan önce Sokakta Satranç Var Projesini başlattık. Biraz daha algıda seçicilik yapmak istedik. Sokaklarda, meydanlarda, nehir kenarında, Kaçkar Dağları’nda Nemrut Dağı’nda satranç oynadık. Bunu da zorunluluk değil keyifle yaptıkları bir aktivite haline getirdik. Bu projeye herkes tarafından sahip çıkıldı ve büyük destek gördü.

Bunun bir ileri aşaması nedir?

Avrupa’nın birçok yerinde olan satranç parklarını Türkiye’de yapmak istiyoruz. Satrançla nefes alan parklar olmasını istiyoruz. Bunun ilk örneğini; Yalova Belediyesi uluslararası usta büyük usta Nevzat Süer Parkı’nı açtı. Lüleburgaz, Çerkezköy ve Karşıyaka Belediyesinin bu konuda çalışmaları var. 2017 yılı yaz dönemi ile birlikte sayıları daha da artacak.

Rusya’ya baktığımızda ‘Satranç Akademisi’ uygulamasını görüyoruz. Böylesi bir yapılanmayı bizim ülkemizde de uygulamak mümkün mü?

Satranç eğitim merkezlerimiz aslında bu akademinin ön hazırlığını oluşturuyor. Şu anda 200’ün üzerinde merkezimiz var. Akademik olarak çalışma başlattık. Satranç Öğretmenliği Bölümü’nün açılması konusunda Süleyman Demirel Üniversitesi ile bir protokol imzaladık. Çalıştaylar başladı ve süreç devam ediyor. YÖK ile görüşüyoruz. Ancak bu bölüm açılırsa ve üniversitelerin birçok bölümünde seçmeli ders olarak okutulursa satranç akademisinin de yolu açılmış olur.

Ülkemizde satranç 30’un üzerinde üniversitenin bünyesinde seçmeli ders olarak okutuluyor. Birçok vakıf üniversitesi satranca burs veriyor. Başkent Üniversitesi, satranca yüzde 25-75 burs veriyor. Birçok vakıf üniversitesinde de bu var. Özel okullarda ve ilkokullarda milli sporcularımıza burslar veriliyor ve bu 2015-2016 döneminde ciddi boyuta ulaştı.

Bugün 698 bin lisanslı oyuncumuz var. Bu sayının yüzde 80’i 18 yaş altında. Yaş arttıkça, insanlar satranç turnuvalarına fazla vakit ayıramıyor. Ama alışkanlık haline getirdiğimizde bu rakamların artacağını düşünüyorum.

-Kızlarımızın satranca olan ilgisini daha da attırmak gerekiyor. Bu konuda pozitif bir ayrımcılık yapıp, ne gibi projeler yapılabilir?

2017 yılındaki en önemli proje, kadınlarımızın satranca daha fazla dahil olması ve daha fazla turnuvaya katılmasını sağlamak. Turnuvalarda kadınlar kategorisi var. Bunun için özendirme ödülleri koyuyoruz. Kategorileri ayırıyoruz.

Bunun dışında 10 büyük ustamız var. Bu sayının yükselmesini istiyoruz. Aşağıdan gelen güzel bir grup var. Bunların büyük usta olması için kamp programları yaptık. 2020 yılına 20 büyük usta ile girmeyi hedefliyoruz. Şu anda bu grup içinde 3 bayan büyük ustamız var. Kızların başlaması çok zor değil. Lisans artış oranlarında eskiye göre bayanların daha fazla olduğunu görüyoruz. Daha da özendireceğiz.

-Sponsorluk kültürünün geliştiğini görüyoruz. Burada önümüzdeki dönemde nasıl bir hedef belirlediniz?

Özellikle büyük ve devamlılık arz eden Türkiye Şampiyonası gibi etkinliklerde kalıcı sponsorlarımız ile yol alıyoruz. Hem seçici hem de sürdürülebilir olmasını istiyoruz. Özellikle son 3 yılda belediyelerimizden de çok güzel sponsorluklar aldık.  Uluslararası açık turnuvalarla eşleştirmek istiyoruz. Belediyelerimizden o ilde yapılabilecek uluslararası açık satranç turnuvasının sponsorluğunu yapmalarını talep ediyoruz.  Sponsorluk şehrin ya da beldenin tanıtımı için de çok önemli.

Artık uluslararası bir turnuvaya gitmek için yurtdışına gitmeye gerek yok. Tam tersi yurtdışında Türkiye’ye turnuvalar için yabancı sporcular geliyor. Artık sporcuların da tercih ettiği turnuvalar yapmaya başladık. Uluslararası Çeşme Satranç Turnuvası gibi. Yabancı sporcular da artık bizim turnuvalarımızı ajandalarına kaydediyorlar. Artık turnuvalarda da Anadolu’ya açıldık. Bu sene dördüncüsünü yaptığımız Malatya Altın Kayısı Satranç Turnuvası güzel bir örnektir. Keza Ordu Büyükşehir ile bu yıl ikinci uluslararası turnuvayı yaptık. Çorum’da düzenledik.

Biz artık uluslararası satranç turnuvalarını Anadolu’ya açtık. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde de uluslararası açık satranç turnuvaları yapacağız.

-Peki dünyanın en iyilerini buraya getirmek için, daha büyük ödüllü organizasyonlar mı yapmak gerekiyor?

Belki rakamlar daha mütevazi ama 10 bin TL’den bugün 50 bin TL ödülün dağıtıldığı turnuvaları yakaladık. 100 bin TL ödülü olan satranç turnuvaları yapmak istiyoruz.

Üst düzey bir satranç turnuvası yapmak da istiyoruz. Birtakım kurum ve kuruluşlarla görüşme halindeyiz. Londra Açık, Dubai Açık gibi… Belli bir ELO’su olan sporcuların katılabileceği bir turnuva olmasını istiyoruz.

-Bu gelişim sürecinde sponsorluklar gerçekten ‘sihirli değnek’ miydi?

Satranca sponsor bulmak çok zordu. Ama bunu kırdık. Sihirli bir değnek mi, evet öyle… Satranç algısının yüksek olması gerekiyor ki sponsorluk bulabilelim. Satranç ile ilgili güzel örnekleri duyurabilirsek, sponsorların da bakış açısı değişiyor. İkna etmek daha kolay oluyor. Eskiden bir belediyeye bunu anlatmak zor iken bugün onlardan bize talep geliyor. Bu yakaladığımız güzel bir başarıdır.

Özel kurumlar tarafından düzenlenen turnuvaları nasıl buluyorsunuz?

Türkiye’deki bütün turnuvalar bizim iznimiz ile yapılıyor. Satrancı hiçbir zaman ticari bir emtia haline getirmeyiz. Bizim il temsilcilerimizin denetimi ve özel izinler ile bu etkinlikler yapılıyor. İstediğimiz kaliteyi tam yakalamıyoruz ama satrancın görünümü açısından bu tarz etkinliklerin önemli olduğunu düşünüyoruz.

-Bana satrancı üç kelime özetlemenizi istesem… ne derdiniz?

Centilmenlik, sevgi ve barış…Günümüzde dünyada bu kadar sıkıntılı bir süreçte, çocukların ve gençlerin bu spora zaman ayırmasını önemsiyorum.