TÜRK YUMURTASI YABANCININ RADARINDA…

 

Yumurta sektörü, geçtiğimiz yıl görülen Kuş Gribi hastalığı nedeniyle sıkıntılı günler yaşadı. Bu sürecin yaralarını sarmaya çalışan sektörde, yılın ilk altı aylık döneminde de beklenen iyileşme tam olarak görülmedi.
Yılda yaklaşık 18 milyar adet üretimi olan sektör, geçen sene yüzde 2 küçüldü. Bu yılın ilk 6 ayında da yüzde 5’lik daralma kaydedildi. Yumurta ihracatı ise Kuş Gribi nedeniyle 3 ay dururken, bunun ekonomik kaybı ihracat pazarının yüzde 30 oranında daralması olarak yansıdı.
Yumurta Üreticileri Merkez Birliği(YUMBİR) Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Sungur, bu sürecin beraberinde iflas ve iflas ertelemelerini getirdiğine dikkat çekiyor. TİCARET Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu olan Sungur, “Brezilya gibi dünyadaki pazara hakim olan ülkeler, Türkiye’de ofis açıp, bizim sektörümüzü izlemeye aldı. Yabancı sermaye buradaki boşluğu doldurmak için de bekliyor. Yerel milli üretimimizi de kaybedebiliriz. Şirket satın alma, sıfırdan yatırım yapma boyutunda yakından takip ediliyoruz. Yumurtamızı da yabancılara kaptırma tehlikesi ile karşı karşıyayız” diyor.
Öte yandan iç pazarda yumurta fiyatının üreticide 15-16 kuruş olmasına rağmen raf fiyatlarındaki yüksekliğe dikkat çeken Sungur ile yumurta sektörünün son bir yıldır yaşadıklarını, alınması gereken tedbirleri ve geleceğini konuştuk.
-Geçen sene görülen Kuş Gribi hastalığı sonrasında sektörde nasıl bir süreç yaşanıyor? Sektörde toparlanma yaşandı mı? Bu yıla yansıması nasıl oldu?
Yumurta sektörü 2015 yılı Mayıs ayından beri bir kriz dönemi yaşıyor. Bunların nedenlerinden birisi 2015 yılı Mayıs ayında birkaç ilimizde birden Kuş Gribi hastalığının görülmesi idi. Tarım Bakanlığı tarafından gerekli tedbirler alındı ve hastalığın dağılımı önlendi. Ancak Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’ne göre; Kuş Gribi görülen ülkelere yönelik olarak diğer üye ülkeler ithalat-ihracat konusunda yasak koyma hakkına sahip. Bu konuda komşularımız da dâhil olmak üzere 2015 yılında 3 ay ihracat yapamadık. Hastalığın seyri normale dönünce ihracata yeniden başladık. Ancak uluslararası pazarda rekabet de Pazar kaybının yeniden kazanılması zaman alıyor. Bu arada o dönemde Habur Sınır Kapısı’nda bir ay kapanma oldu. Bu kapanma ile de birlikte yumurta ihracatımızda ciddi sıkıntılı bir süreç yaşandı. 2015 yılında ihracatımızda bu nedenlerden dolayı yüzde 30 düşüş yaşadık. 2006 yılından beri artarak devam eden ihracatımız geçen yıl geriledi. 400 milyon dolarlara kadar ulaştığımız yıllar oldu. Geçen seneyi ise 275 milyon dolar ile kapatabildik. Bunun sektördeki yansıması; son yıllarda sektörde ihracata dayalı bir büyüme vardı. Biz 10 yıldır üretimimizin yüzde 25’ini ihraç ediyorduk. İç pazarda da yumurta bollaşması yaşandı. Arz fazlası nedeniyle fiyatlar ciddi anlamda düştü.
Yumurta raf ömrü 28 gün olan bir ürün. Dolayısıyla stoklama gibi bir şansınızda yok. Bu nedenle fiyatlar düştü. Bu yılın ilk yedi aylık döneminde de toparlanma olmadı. Biz hala umutla fiyatların düzeleceğini ve artacağını düşünüyoruz. Ama bu dönemde yeni pazarlar keşfettik. Yeni pazarlarda yol aldık. Suudi Arabistan’da ve Körfez ülkelerinde yapılan ihracatımızda ciddi artış oldu. Dolayısıyla bugün itibariyle son 7 ayda yumurtanın bize maliyeti 20 kuruş. Üreticiden çıkış fiyatı ise 15-16 kuruş düzeyinde.
-Ama raf fiyatına baktığımızda bu fiyat düşüşlerinin son tüketiciye yansımadığını görüyoruz. Bugün tanesi 1 TL’ye bile yumurta satılıyor. Bu aradaki fiyat farkı nerede?
Üretici ve tüketici fiyatı arasında yüzde 40-50 fiyat farkı var. Bu yumurta sektörünün uzun yıllardır kronik bir sorunu durumundadır. Uzun yıllardır yumurta üreticilerinin bir pazarlama ağının olmaması ve bu konuda bir politikasının olmamasının sıkıntısını ifade ediyoruz. Üretici, büyükşehirlerdeki toptancılara malını satıyor. Ulusal büyük birkaç şirket ise ulusal marketlere mal verebiliyor. Pazarlama ağındaki zayıflık, üretici zarar ederken tüketici ucuz yumurta yiyemiyor. Yumurta da üretici fiyatlarının tüketici fiyatlarına yansıması çok geç oluyor.
-Bu sürecin sektöre maddi-manevi kaybı nedir?
Yumurta üretiminin yoğun olduğu illerdeki firmalarımızın büyük çoğunluğunda iflas erteleme kararlarını duyurdular. İflas eden firmalar oldu. Bu durumun özellikle öz kaynağı yeterli olmayan üreticilerde daha fazla yaşandığını gördük. Önümüzdeki dönemde de bu iflas süreçlerinin devam etmemesini diliyoruz. Ama bu iflaslar devam edebilir. Bizim sektörde yıllık üretimimiz 18 milyar adet. Sektörde geçen sene yüzde 2 küçülme yaşandı. Bu yılın ilk 6 ayında da yüzde 0,5’lik bir daralma var.
-Sektör için nasıl bir tedbir politikası uygulandı ve uygulanıyor?
Yıllardır Bakanlıktan nüfus artış oranını, kişi başına yumurta tüketiminin deki artışı ve potansiyel ihracatımızı göz önünde bulundurarak bir büyüme politikasının belirlenmesini istedik. Bazı tedbirler alınabilirdi ama alınmadı.
Bakanlıktan bunu talep ederken de kendi üreticimize de “Satabileceğin kadarını üret, pazarlama politikanı belirle. Kesinlikle bu dönemde kapasite artışı yatırımı yapma” diyoruz. Üreticiler pazarlama ve paketleme yatırımlarına odaklanmalılar.
-Neden?
Yumurtanın üretimi, muhafazası ve pazarlaması mevzuat ile belirlenmiş. Kayıt dışı işletmelerin hiçbiri bu kurallara uymuyor. Köy yumurtası, organik yumurta, gezen tavuk yumurtası adı altında yumurtaların üzerini dahi temizlemeden tüketiciye tanesi 1 TL kadar satabiliyorlar. Bu yumurtalar üretilirken, hiçbir mevzuata uyumlu şekilde üretim yapılmıyor. Tüketici aldatılıyor. Organik üretim yapan sertifikalı üreticilerimiz var. Ama kayıt almamış 1000 tavuğu çadırlarda besleyerek yol alınıyor. 5 milyar adede kadar bu şekilde üretime ulaşıldığını düşünüyoruz. Kirli çatlak yumurta satışı yapılamaz, yasaktır. Bu ambalajlanamaz. Bunlar pazarda bakkalda köy yumurtası diye satılıyor. Bakanlık buna tedbir almadığı gibi, kayıt dışı üretim yerel yönetimlerden de destek görüyor.
-Bakanlık niye bunu görmezden geliyor?
Biz konuyu Bakanlık merkez teşkilatı düzeyinde değil, il müdürlükleri üzerinden de ilgililere aktarıyoruz. Bize verilen cevap, “Bunlar kayıt dışı nerede üretildiğini bilmiyoruz.” Bu mazeret değil. Sadece üretim değil satış noktalarını da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı denetlemekten sorumlu. Yumurtanın ambalajında satılması ve kabuğunda işletme numarası ve yumurtlama tarihi olması lazım. Yumurta dökme satılamaz. Bu işletmeler, hem haksız rekabet yaratıyor hem de insan sağlığı açısından risk teşkil ediyor. Burada kanatlı varlığımızı ve tüketici sağlığımızı tehdit ediyor.
Ticari işletmelerde alınan koruyucu veteriner hekimlik hizmetlerine ve biyogüvenlik tedbirlerine rağmen, değişik hastalıklar ile karşılaşırken, bu tarz işletmelerin hastalıklarla mücadele imkânı yok. Bu ülke genelinde hayvan varlığını ciddi tehdit ediyor.
-Sektördeki üretim fazlası ne kadar?
Yüzde 30 kapasite fazlamız vardı. Bu kapasite fazlasını sektör ihracat yaparak kapatıyordu. Yumurtanın kişi başına tüketiminde artışı var. Son on yılda kişi başına tüketim 200 âdete yükseldi. Ama bu yeterli değil. Bu rakam AB üyesi ülkelerde 250 adet düzeyinde. Kişi başına tüketimi biraz daha arttırmamız lazım.
-Son bir yıldır yaşananlara AB’nin yaklaşımı ne oldu?
Biz AB’ye sadece B sınıfı dediğimiz sanayi tipi yumurta ihracatı yapabiliyoruz. Bu yüzden AB açısından olumsuz bir etkilenme söz konusu değil.
-Başbakan Binali Yıldırım’ın komşularla olan ilişkilerimizi güçlendireceğimiz yönündeki açıklamaları sonrasında Irak pazarında yeniden bir hareketlenme var. Haftalık tır hareketlerinin yükseldiğini görüyoruz. Bu hareketlenmeyi nasıl yorumlamalıyız?
Irak pazarında yeniden bir hareketlenme var. 250-300 tır haftalık yumurta hareketimizin 100 tırlara kadar düştüğü günleri gördük. Bir tırda ortalama olarak 22-23 ton yumurta var. Son iki haftadır bir yükseliş var bu pazarda. Bu güzel gelişmeler… Kalıcı olmasını diliyoruz. En ufak bir iyileşmeyi unutup kapasite artışına gitmemeliyiz. Kesinlikle şu anda kapasite artırımına gitmeye gerek yok.
-Burada Bahreyn, Katar ve Suudi Arabistan bizim için alternatif pazarlar olabilir mi?
Son bir yıldır; buralardaki ihracatımızda artış var. Hem ülke olarak ihracat sayısında artış var. Hem de miktar olarak artış yaşanıyor. Ama bunun üzerinde daha fazla çalışılmalı.
Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde yumurtanın raf ömrü 28-30 gündür. Ancak bu saydığım ülkelerde raf ömrü 60-90 güne kadar uzayabiliyor. Bu ülkelerde sürelerin 30 güne çekilmesini sağlayabilirsek bu ülkelere; uzak mesafelerden örneğin Brezilya’nın mal satması zorlaşacaktır. Süre farkı da çok bilimsel değil. Bu konuda söz konusu ülkelerin gıda otoriteleri ile görüşmelerin yapılması erekiyor. Ayrıca önümüzdeki günlerde Suriye’de barışın gelmesi ile iyi bir Pazar olacaktır.
Bu arada yumurtanın en fazla tüketildiği sektörlerden birisi turizm… Turizm sektöründen gelen taleplerde de ciddi bir daralma yaşandı. Bu daralma iç pazardaki yumurta üreticisi için sıkıntı yarattı.
-Bu iflas erteleme ve iflasların yaşanması; tekelleşmeyi beraberinde getirebilir mi?
Getirebilir. Yapısal olarak küçüklerin batması ile büyük firmalar ön plana çıkabilir. Sektörde böyle bir tehlike var. Brezilya gibi sektöre hâkim olan ülkeler, Türkiye’de ofis açıp bizim sektörümüzü izlemeye aldı. Yabancı sermaye buradaki boşluğu doldurmak için de bekliyor. Yerel milli üretimimizi de kaybedebilir. Şirket satın alma, sıfırdan yatırım yapma boyutunda yakından takip ediliyoruz. Biz yumurtamızı da yabancılara kaptırma tehlikesi ile karşı karşıyayız. Bugün bizim üyelerimizden birisi uluslararası lezzet ödülü alıyor. Dünya standartlarında üretim yapabiliyoruz. Helal gıda yaklaşımını da yeterince değerlendiremiyoruz. Orta doğu pazarına mesafe avantajımız olmasına rağmen bu pazardan yeterince yararlanamıyoruz.
KUTU KUTU KUTU
Bakanlıktan talepleriniz neler?
Kayıt dışı tavukçuluk, etkin mücadele istiyor. İkincisi kalıcı üretim planlaması yapılsın. Kapasite artışlarında izin vermeden önce bunun pazarlama planının da istenmesi gerekiyor. Yoksa sektör sıkıntıya düştüğünde devlete’ beni kurtar’ diye gidiyor.

SG 1 AĞUSTOS 2016