Umudunu kaybeden sanayici, alternatif sektör arıyor

 

 

 

hu13SEDA GÖK-ANKARA

İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi(İAOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, “Bugün tüm sanayici ve işadamlarının genel olarak uyguladıkları temel strateji, mevcut durumun korunması şeklinde” diyor.

İş dünyası olarak en zor dönemlerden birini yaşadıklarını belirten Uğurtaş, “Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar, terör olayları, global piyasalarda yaşanan gelişmeler nedeni ile yakın geleceği dahi tahmin etme imkanımız yok. Ayrıca yatırım iklimi ne yazık ki, umut verici değil” diyor.

Tüm sanayicilerin bırakın yeni riskler almayı, iş yapma, üretme iştahının dahi kalmadığını vurgulayan Uğurtaş ile dünya ve Türkiye’deki siyasi ve ekonomisinde yaşanan gelişmeler üzerine sohbet ettik.

 

-Türkiye ekonomi ve sanayicisi açısından zor günler yaşıyoruz. Piyasada kelimenin tam anlamıyla yaprak kıpırdamıyor. Yatırımcı, risk almıyor bekliyor. Yabancı sermaye, en ufak bir riskte piyasadaki parasını çekme odaklı… Böylesi bir ortam içinde sanayicimiz, özellikle İAOSB sanayicimiz nasıl yol alıyor?

İş dünyası olarak en zor dönemlerden birini yaşıyoruz. Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar, terör olayları, global piyasalarda yaşanan gelişmeler nedeni ile yakın geleceği dahi tahmin etme imkanımız yok. Ayrıca yatırım iklimi ne yazık ki, umut verici değil. Her şeyden önemlisi terör olayları nedeniyle gelen şehit haberleri, ülkemizin her köşesinde yaşanan üzüntü, tüm ülkeyi kaplamış durumda. Bu yaşananlara bir de Kasım ayında yapılacak olan genel seçimin yarattığı gergin siyaset ortamı da eklenince tüm sanayicilerimizde bırakın yeni riskler almayı, iş yapma, üretme iştahı bile kalmamıştır.

Bölgemiz sanayicilerine gelince; üretimlerini uluslararası pazarlara kabul ettirmiş, Ar-Ge ve teknoloji bakımından global rekabet ölçütlerinde olan firmalarımız istikrarlarını sürdürebilmektedir. Ancak KOBİ’lerin, özellikle küçük işletmelerin ülkemizde yaşanan bu ortamından ciddi bir biçimde etkilendiği de görülmektedir.

Yeni yatırımlar bir yana, malı piyasaya kabul ettirme, satılan malın tahsilatı alanındaki daralma ve zorluklar  finansal yapıları zayıf olan firmalarımızı zorlamaktadır.

Bu durumu yaşayan sanayicilerimizin alternatif alanlarda gelir sağlama gayretleri artmıştır. Özellikle sanayi üretimi alanında morallerini ve motivasyonlarını yitiren ailelerin başta inşaat ve hizmet sektörü olmak üzere yeni arayışlarını görmekteyiz.

Bu yılın ilk 10 ayını geride bıraktık.  Türkiye açısından bir kayıp yıl olarak değerlendirmek sizce doğru mu?

Çok basit bir hesapla, Türkiye’nin geçmişte açıklanan 2023 hedeflerine ulaşabilmek ve dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer alması için gereken yıllık yüzde 5 ve üstü büyümeyi yakalayamadığımız her yılı kayıp yıl olarak değerlendirmemiz mümkündür. G20 içinde 17.ve 18. sıralarda gezinen, kırılgan ekonomiler içinde sayılan, risk değeri sürekli artan bir ülke olarak 2015’in ilk 10 ayının iyi geçtiğini söylemek zordur.

-Geçici bir seçim hükümetinin nezdinde yürütülmeye çalışılan ekonomik hayatımızı göz önünde bulundurduğumuzda önümüzdeki yıla ilişkin sanayicilerimiz kendilerine nasıl bir yol haritası belirliyor?  Sizin temsil ettiğiniz kesim özelinden baktığınızda ne gibi tedbirler alıyorlar-alıyorsunuz?

Adından da anlaşılacağı gibi Türkiye geçici bir seçim hükümeti ile yönetilmektedir Yani bu hükümetin vizyonu ne yeni yatırımlar, ne yeni politikalardır. Görevi ülkeyi sağlıkla-esenlikle seçime götürmek ve bu dönemde yönetim boşluğu yaratmamaktır. Bu nedenle bu hükümetten bir şey beklemiyoruz. Elbette aklımız ve gönlümüz bu seçime gerek olmadan koalisyon yolu ile bir hükümet kurulmasıydı ama olmadı.

Seçimden sonra ne olura baktığımızda ise, ülkedeki genel kamuoyu eğilimi 7 Haziran seçimleri sonuçlarının ufak farklar dışında çok değişmeyeceği yönünde. Durum böyle olunca Kasım seçimleri sonrasında da ufukta bizleri yeni hükümet süreçlerinin beklediğini düşünmek yanlış olmaz. Bu durumda 2016 yılı ile ilgili bütçe ve planlamaların ne kadar sağlıklı olacağı da kuşkuludur.

Bugün tüm sanayici ve işadamlarının genel olarak uyguladıkları temel strateji, mevcut durumun korunması şeklindedir.

-Krizler-daralma dönemleri bazı açılardan baktığınızda fırsat olarak da değerlendirilebilir. Sizce bu dönemde iş dünyası hangi başlıklara odaklanmalı?

Eğer finansal yapınız yeterli, pazar gücünüz istenilen düzeyde ise kriz dönemlerinin önümüze çıkardığı yeni imkanlardan söz edilebilir. Ancak Türkiye’de KOBİ’lerin yüzde kaçının bu imkanlara sahip olduğunu söyleyebiliriz ki?

Tüm bunlara rağmen yine de üretmeye odaklı sanayicilerin bu dönemde yurt dışında yeni pazarlara ulaşma gayretleri içinde olmasının yanında, kendi iç bünyelerinde Ar-Ge ve inovasyona yönelik çalışmaları artırmaları, enerji başta olmak üzere kritik alanlarda verimliliklerini yükseltmeleri gereklidir.

-Dünya piyasalarında nisbi de olsa toparlanma eğilimi görülüyor. Bizim sanayicimiz ihracat ayağında neler yapıyor? Bu konudaki karnemizi nasıl yorumluyorsunuz?

2015 yılı ihracat karnemizin iyi olmadığı ortadadır. İhracatının  yarısı AB ülkelerine olan bir ülke olarak AB’de yaşanan ekonomik yavaşlama neticesinde ciddi kayıplarımız olmuştur. Diğer yandan, Kuzey Afrika pazarı ve Irak-Suriye hattında yaşanan uluslararası sorunlar nedeni ile bu pazarlarımızda da olumsuz etkilenmeler olmuş, bu durum özellikle Orta Doğu pazarımızı etkilemiştir. Afrika pazarında ise Çin’in yeni ekonomik kararları ve paraları üzerindeki stratejik değişimleri etkili olmuş, o pazarda da onlarla rekabet gücümüzü etkilemiştir. Nisbi toparlanma olarak  ancak ABD pazarından söz edilebilir. O pazarda da rekabet gücümüzün ve önümüze koyulan duvarların durumu ortadadır.

    -Türkiye’nin en önemli sorunlarının birisi de genç işsizlik… Bu başlık özelinden baktığınızda bölgenizde son dönemde kaç yeni ve kaç genç istihdama dahil edildi? Bu alandaki projeleriz varsa bizimle paylaşır mısınız?

Türkiye’nin yaşadığı genç işsizlik problemi, İzmir’de üst düzeyde yaşanmaktadır. İzmir sahip olduğu özelliklerden dolayı ciddi bir göç alanıdır. İzmir’de yaşamayı seçen aileler ile birlikte, İzmir’deki yaşamın diğer büyük şehirlere göre nispeten daha kolay olduğu düşüncesi özellikle genç nüfusu şehrimize çekmektedir. Ancak İzmir’de istihdam yaratacak yatırımlar (inşaat sektörü dışında) ne yazık ki istenen ve beklenen seviyenin çok altındadır. Bu durumda işsiz gençlerimize her yeni gün yenileri eklenmektedir.

Bu durumda tek çıkış yolu gençlerimizin girişimci olarak yetiştirilmesi görülmekte, bu alanda da KOSGEB ve İŞKUR gibi devlet kurumları ve bazı STK’lar ciddi bir gayret içindedir.

Biz İAOSB olarak, genç işsizliğin en önemli çözüm alanlarından birinin mesleki ve teknik eğitim olduğuna inanıyoruz. Bu alanda çok uzun yıllardır devam eden çıraklık eğitim merkezimizin yanında, bu sene ikinci yılına başlayan İAOSB Nedim Uysal Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ile de iş ve meslek sahibi gençler yetiştirmek üzere çalışıyoruz. Bu çalışmaların dışında gerek gençlerin, gerekse de çalışanların kişisel ve mesleki gelişimlerine yönelik pek çok eğitim çalışmamız da sürmektedir.

Ayrıca, İŞKUR onaylı istihdam ofisimiz ile de iş arayan gençlerimiz ile gençlerimizi istihdam etmek isteyen sanayi kuruluşlarımızı bir araya getirmeye çalışıyoruz.

-Atatürk Organize Sanayi Bölgesi olarak son dönemde sürdürdüğünüz projelerde ne aşamadasınız?

En önemli projelerimizden olan ülkemizin yüzde yüz burslu ilk özel Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ ni geçen yıl geçici binasında eğitime başlattık. 2016 yılında okulumuzu kendi binasına taşıyacağız.

Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde ortağımız olan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nin imarla ilgili problemleri çözüldü. Dileğimiz bu günden sonra o projemizin de hızla ilerleyeceğidir.

Ayrıca gerek Bölgemizin gerekse de Vakfımızın düzenli gelir kaynaklarına kavuşması yönünde çalışma ve projelerimiz devam etmektedir.

-Eklemek istedikleriniz…

Ülkemizde barış, huzur ve istikrara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan bir dönemindeyiz. En büyük temennimiz başta terör olmak üzere sorunlarımızın çözümlenmesi ve ülkemizin önünün açılması için gereken adımların atılmasıdır.

Bu anlamda, yeni şehitlerimizin olmaması dileği ile hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize  acil şifalar ve geride kalan ailelerine ise  büyük sabırlar diliyorum.