Dünyada 4 milyar dolarlık bir yumurta ticareti var. Türkiye ise dünya yumurta üretiminde 10., yumurta ihracatında ise Hollanda’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Bu yapısıyla da halen yüzde 100 yerli sermayenin hakim olduğu sektör; dünya yatırımcılarının ilgisini çekiyor. Önümüzdeki yıllarda gerek iç pazarda gerekse ihracatta büyümeye odaklanan sektörün çatı kuruluşu durumunda olan Yumurta Üreticileri Merkez Birliği Genel Sekreteri Hüseyin Sungur, yumurtanın tüketim toplumunun sloganlarına feda edilmemesi gerektiğini söylüyor.
Türkiye’nin yumurtada planlı üretime ve ihracata odaklanması gerektiğine vurgu yapan Sungur, bu kapsamda Körfez ülkeleri, Arap ülkeleri, Suriye, İsrail ve Türk cumhuriyetleri gibi pazarlardaki faaliyetlere ağırlık vereceklerini kaydediyor. Sungur, “Mevcut pazarlardaki payımızı arttırmalıyız. Ayrıca Rusya’nın bize ihtiyacı var ama ne ölçüde istekliler bunu zaman gösterecek. Biz gene bu pazarı zorlamaya devam edeceğiz. Ayrıca AB pazarına işlenmiş ürün grubuyla odaklanacağız” diyor.
Sektörün büyüme hikâyesini sizden dinleyerek başlayalım mı?
Yumurta sektörünün ticari anlamda gelişimi 1970’li yıllarda başlamış, 1990’lı yıllarda büyük atak yaşamış. Üreticiler bu arada üretim teknikleri ve modern yumurta üretimi konusunda ciddi bilgi birikimine ulaşmış. Sektördeki dönüm noktası ise 2006 yılıdır. Sektör, 2006 yılında “Kuş Gribi Krizi” ile karşı karşıya kaldı. Ticari işletmelerde kuş gribi görülmemesine rağmen sektör krizle karşı karşıya kaldı. Hastalık sadece 220 noktada köy tavuklarında görüldü. Ancak toplumsal algıdan dolayı tüketim neredeyse sıfır noktasına kadar düştü.
-O dönemde bazı şeyler çok mu abartıldı? Olduğundan daha büyük bir sorun olarak mı karşımıza çıkarıldı?
Abartılmadı. O dönemde Tarım Bakanlığı’nda görevli idim. 220 köyde çıktı. Pandemik ve sınır aşan bir hastalıktı. İnsanlara bulaşabiliyor. 4 insanımız öldü. Kuş gribinin küçümsenmesi mümkün değil. Ama medya yönetiminin daha iyi yapılması gerekiyordu. İletişim stratejileri doğru yapılmadı. Birkaç ay yumurta ve kanatlı tüketimi ciddi azaldı. Piyasaya sunulan yumurtaların kuş gribi olması mümkün değildi.
-O dönemde sektör ne kadar mali kayıp yaşadı?
Her şeyden önce mücadele için ciddi paralar harcandı. Hastalık çıkan bölgelerde hastalıktan şüphesi nedeniyle köy tavukları bedeli mukabili itlaf edildi. Öte yandan ticari işletmelerde bulunan 13 milyon yumurtacı avuk üretimden çıkarıldı. Sektör krizlerle karşılaşınca tek başına yol alamayacağını gördü. Birlikte hareket etmenin önemi anlaşıldı. Birlikler yoluyla örgütlenmeye başladı. İlk birlik Konya’da kuruldu. Sonrasında 16 ilde yumurta üretici birlikleri kuruldu. Son olarak da merkez birliği kuruldu. Kriz bize bir avantaj getirdi. Belli bir süre ekonomik olarak zorluk getirdi ama sonrasında çok başarılı bir örgütlenme yapısına kavuştu. Gıda güvenliği açısından yumurtanın ambalaja girmesi, üreticilerde biyo güvenlik bilincinin oluştu ve kümeslerde biyogüvenli ve koruyucu veteriner hekim tedbirleri artırıldı.
Merkez birlik ile birlikte sektörde ortak hareket etme dönemi başladı. Kriz; sektörün toparlamasını kendine çeki düzen vermesini sağladı. Örneğin sektör verilerini sağlıklı toplamaya başladık. Bunları her yıl bir veri kitapçığında topluyoruz ve yayınlıyoruz. 2007 yılından beri bu kitapçığı çıkarıyoruz. Türkiye’de Bakanlığa kayıtlı 1100 tesis var. Bunların 400 tanesi bizim üyemiz durumda. Üye sayımız ile sektördeki üretimin yüzde 85’ini temsil ediyoruz. YUMBİR sektörün tek yasal temsilcisi durumunda.
-Rakamlarla sektörü analiz ettiğimizde nereden nereye geldi?
Sektörün üretim rakamlarına bakıldığında 2006 yılında 8.5 milyar adet iken, 2013 sonunda 16.7 milyar adet rakama ulaşılmış durumda. Yüzde 100’lük bir büyüme var. 2006 yılında 18 milyon dolarlık ihracat yaparken, 2013 sonu itibariyle 407 milyon dolarlık bir ihracat rakamına ulaşıldı. Sektör her yıl ortalama yüzde 10 büyüme gösteriyor. 2014 yılında ise sektör yüzde 5 büyüme göstereceğini öngörüyoruz.
2014 yılı ilk dokuz ayı itibariyle baktığımızda sektördeki üretim ve ihracat rakamı ne kadar?
14 milyar adedi aştık. Bu da yüzde 5 büyüme anlamına geliyor. Yumurta maliyetlerimiz adet bazında 19-20 kuruştur.
Maliyetlerimiz artıyor. Yem fiyatlarındaki dalgalanmalar bizi anında etkiliyor. Kurum olarak fiyat belirlemede çok etkin değiliz. Yumurta fiyatları da haftalık değişiyor. Tüketici fiyatlar ucuzladığında bunu anında hissedemiyor. Yumurta fiyatı yükseldiğinde ise marketler bunu hemen tüketiciye yansıtıyorlar. Bu değişikliklerden üretici sorumlu tutuluyor. Bunun sorumlusu üretici değildir. Aracıdan kaynaklanan sorunlar yaşanıyor. Üretici ucuza satıyor ama tüketici pahalıya yiyor. Yüzde 40 kar marjını ise aracılar kazanıyor.
Birlik olarak bu durumu farkındayız. Merkez birliği olarak ticari oluşumlar için çalışıyoruz. Ama Türkiye de bu çok zor ilerliyor. Ortaklık kültürümüz yok. Ulusal ve bölgesel bir pazarlama ağımız hala yok. Bir marka oluşturmak için de çalışıyoruz.
Bu ağ yapısı hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi verir misiniz?
Üretimin yoğun olduğu 12 ilimizdeki üyelerimizin ortak olduğu pazarlama şirketinin kurulması yönünde… Hem iç hem de dış pazara yönelik birlikte çalışabilirler. İngiltere de bunun örneği var. Biz pazarlamanın birlikler aracılığı ile yapılmasına odaklanıyoruz.
O zaman yumurta tüketimi artacak. YUMBİR güvencesiyle bu ürünleri satacağız. İkincisi ucuza değil ederine satacağız ve tüketici de daha ucuza mal yiyebilecek. Bölgesel ve ulusal markalar yaratabiliriz. Türkiye’de tek bir yumurta markası olsun demiyoruz. Küçük markalar olamadığı için bir süre sonra tekelleşme oluşur. Bakkallarında yaşadığı sorunu yaşamak istemiyoruz. Butik üretim iyidir ve kalitelidir. Onların da yok olmaması gerekiyor. Yumurta ile ilgili olarak her üyemiz bir kazanç sağlamalı. En büyük üyemizin de en küçük üyemizin de kazanımları olmalı.
Bu sektörün büyüklüğü ne kadar?
16.7 milyar adetlik üretimin yüzde 25’i ihracat geri kalanı iç pazarda tüketiliyor. 4 milyar TL’lik sektörün toplam cirosu var.
Tesis sayısı sizce fazla mı?
Kapasite fazlası yok ama üretim planlaması konusunda ciddi bir sıkıntı var. Devlet artık ekonomik koşullarında bu tür planlamaları yapmaz. Biz kendimiz yapmalıyız diyoruz.
Üretim planlaması yaparken firmaların bizim açıkladığımız rakamları dikkate almalarını öneriyoruz. “Pazarlayacağınız kadar üretin. Önce pazarınızı yaratın” diyoruz.
Tesisleriniz bölgesel dağılımı hakkında bilgi verir siniz?
Tesislerimizin bölgesel dağılımı Konya, Afyon, Manisa, İzmir, Balıkesir, Kayseri, Çorum, Karaman ve Gaziantep’tir.
Dünya pazarında hangi noktadayız?
Türkiye dünya yumurta üretiminde 10 sırada, yumurta ihracatında ise ikinci sırada yer alıyor. Birincilik Hollanda’da ve 1 milyar dolarlık bir pay alıyor. Dünyada 4 milyar dolarlık bir yumurta ticareti var. Dünyadaki yatırımcılarında ilgisini çekiyoruz. Türk yumurta sektörüne özel ilgi var. Özel sunumlar istiyorlar. Zaman zaman İngiltere’den gelip araştırmalar yaptılar. Somut bir işbirliği yok. Sektörün yüzde 100 yerli sermaye hakim. Bu arada damızlıkta dışa bağımlıyız. Aşı ve ilaçta dışa bağımlıyız, soyada da dışa bağımlıyız. Sektör açısından bu saydıklarım bir tehlikedir. Yumurtada 1996 yılından beri bakanlık tarafından geliştirilen üç hat var. Bunların kendi üyelerimizin üretim çiftliklerinde denemelerini yapıyoruz. Bu yerli damızlıkların kullanılmasına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bakanlık belki sonrasında teşvikte verecek.
Kişi başına yumurta tüketimimiz 190 adet ve bunun az olduğu söyleniyor. AB ve dünya ortalaması nedir?
AB üyesi ülkelerde 225-250 adetlik tüketim var. Japonya’nın 300, ABD’nin 300 ve Macaristan’ın 300 adetlik tüketimleri var. Biz hayvansal proteini çok önemsiyoruz. Protein ihtiyacının yüzde 60’ını hayvansal kaynaklardan temin edilmeli. Gelişmiş ülkelerin çok altındayız. Beşte bir düzeyinde protein tüketiyoruz. Protein değeri olarak yumurta en çabuk ve en uygun fiyata ulaşılabilen bir üründür. Türkiye’de kişi başına en az 250 adede tüketimi çıkarmak gerekiyor.
-Bu rakama ulaşmak için nasıl bir politika izlenmesi gerekiyor?
Bu konuda kurulduğumuz günden bu yana ekonomik imkanlarımız ölçüsünde çalışıyoruz.Kıran kazanır adıyla Ulusal bir tanıtım kampanyası düzenledik.Her yıl değişik etkinlikler yapıyoruz ve .Ancak bu çabaların sürekli olması gerekiyor.Bu yıl ise Dünya Yumurta Günü’ kapsamında okullara yönelik yarışmalar yaptık. Resim ve öykü yarışmaları düzenledik.. 10 Ekim’de resim ve öykü dalında dereceye giren öğrencilerine ve öğretmenlerine Ödül töreni düzenledik
Sektörde ihracat için nasıl bir çalışma olacak?
Yüzde 85’ini Irak’a ihraç ediyoruz. Tek Pazar sakıncalıdır ve bunun farkındayız Temmuz ayında Irak’ta yaşadığımız güvenlik olayları da bunu doğruladı. O aylarda yüzde 25 ihracatımız da azalma oldu. Pazar çeşitlendirmesine gitmemiz gerekiyor.
Dış Pazar arayışlarını ihracatçı birlikleri ve biz yapıyoruz. Kanatlı Tanıtım Grubu da dış pazarlara yönelik gidip araştırmalar yapıyor ve alıcı heyetleriyle buluşturuyor. Onlarla da müşterek çalışmalar yürütüyoruz. Alternatif pazarlar olarak mesafesi yakın noktalara odaklanıyoruz.
Yumurtanın raf ömrü 28 gündür. Bizim komşu ülkelerimizde de ciddi bir pazar var. Rusya 220 milyon dolarlık yumurta ithalatı yapıyor. Rusya pazarını geçtiğimiz yıllarda denedik ama girememiştik.
—Rusya zor bir pazar… Ne ölçüde yol alabiliriz?
Haklısınız. Değişken bir Pazar… Kendine özgü sertifikasyonları var. İngilizce anlaşma dilinden kaçınıyorlar. Bizden gerçekten mal almak mı istiyor yoksa bizi pazarlık unsuru olarak mı kullanıyor bunu ileriki günlerde göreceğiz.
Damızlık yumurta almak için burada incelemelerde bulunuyorlar. Rusya’nın bize ihtiyacı var ama ne ölçüde istekliler bunu zaman gösterecek. Biz gene bu pazarı zorlamaya devam edeceğiz.
Körfez ülkeleri, Arap ülkeleri, Suriye, İsrail ve Türk cumhuriyetleri gibi pazarlardaki faaliyetlerimize ağırlık vereceğiz ve buralarda rakamlarımızı arttırmamız gerekiyor. Mevcut pazarlardaki payımızı arttırmalıyız.
-Peki AB pazarına yönelik hiç mi hedefimiz yok?
AB ülkelerine ise işlenmiş yumurta satışını gerçekleştirebiliyoruz. AB ülkelerine işlenmiş yumurta satışını da arttırmalıyız. Likit pastörize, yumurta sarısı ve yumurta tozu gibi ürün yapısının içinde olduğu işlenmiş yumurta grubunu buraya satabiliriz. AB’yi işlenmiş ile keşfetme arzusundayız. Taze yumurta da ise tüm komşu ülkeler ve Afrika’nın bazı ülkelerine mal satmaya odaklanmalıyız.
Kolesterol tartışmalarının yarattığı etkiler ne noktada?
Dünyada bu tartışma var. Kolesterol korkusu vardı ama son yıllarda yapılan araştırmalarla aşıldı. Bu korkular bulaşıcı… Ama son 15 yıldır dünyanın her yerinde yapılan araştırmalar yumurtadaki kolesterolün kan kolesterolünü yükseltmediğini net olarak ortaya koyuyor. Kötü kolesterolü düşürücü etkisi olduğu ortaya konulmuş durumda.
O zaman bilgi kirliliği var…
Evet. “Tavuklar üç kez yumurtlatılıyor” deniliyor. Keşke günde iki kere yumurtlasa… Bu verim artışıdır. Ama bir yumurtanın oluşması için en az 25 saat gerekiyor. Türkiye’deki en üst ırklardan yıllık 285 adet yumurta alabiliyoruz. Üç yumurta alınıyor olayı şehir efsanesidir. Bu tarz haberlerle ve televizyon programı dikkat çeksin diye yapılıyor. Ya da kötü niyetli olarak insanların hayvansal tüketimin önüne geçilmeye çalışıyorlar.
-Türkiye’deki gelir seviyesini düşündüğümüzde en ucuz protein kaynağı olan yumurta için kötü niyetli bir yaklaşım olabilir mi?
Bakınız bir araştırma yaptırdık. Bu tarz haberler ‘orta direk’ dediğimiz kesimi etkilemiyor. Kafası karışık olanlar eğitim seviyesi yüksek olan kesimdir. Süte su, bala şeker katabilirsiniz ama yumurtaya bunu yapamazsınız. Tavuğa müdahale edemezsiniz. Biz çiftliklere davet ettik etmeye devam ediyoruz. Yumurtadan zehirlenen duydunuz mu? Beyaz yumurta yoktur diye bir şehir efsanesi daha dolaşıyorlar. Yumurtanın rengini tavuğun ırkı belirler. Kahverengi tavuk kahverengi, beyaz olan beyaz yumurtlar. Anlamsız bir tartışmadır. Yumurta klor ile yıkanıyor deniliyor adam neden yıkasın? Yıkanan yumurtanın ömrü azalır. Kimse böyle bir şey yapmaz. Raf ömrünü neden azaltmak istesin. AB de yumurtalar yıkanmaz ve yasaktır bizde de yasaktır.
2023 yılı için sizin sektörünüz nasıl bir hedef belirledi?
Bizim en büyük sıkıntımız üretim planlaması… Sektör büyümeye devam edecek. En az yüzde 5 büyüyecek. Nüfus artıyor, işletmelerimiz modernize oluyor.
Türkiye’de yumurtayı yüzde 90 sabah kahvaltılarında tüketiyoruz. Yumurtalı yemek kültürümüz yok denecek kadar azdır. Ama bugün AB bu oran yüzde 65, AB yüzde 30 mertebesinde. Diğer öğünlerde de yumurtayı tüketiyorlar.
Herkes kendine bir hedef belirliyor ama ihracata ağırlık vereceğiz. Tüketimin iç pazarda attırılmasına odaklanacağız. Biz şehir hayatında daha fazla gün içinde yumurta tüketime odaklanacağız. Yumurtayı kahvaltı ile sınırlı tutmayacağız. Yumurtanın sunumunu özel projelerle geliştirmemiz lazım. Biraz daha modernize ederek sunumunu keyifli hale getirerek yumurta tüketimini arttırmalıyız.
Bugün piyasada yumurtadan önce sorgulanması gereken o kadar çok ürün grubu var ki, ama nedense insanlar bunları görmek istemiyorum. Günah keçisi gibi göstermeyi doğru bulmuyorum.
-Üniversiteler neden susuyor?
Bizde bunu anlamış değiliz. Üniversitelerinin, diyetisyenlerin ve TÜBİTAK’ın bununla ilgili konuşması gerekiyor. A ya da B markasına yönelik eleştiri olabilir ama bütün ürüne çamur atmayı doğru bulmuyorum. Bu millete yıllardır tereyağı yedirmediler ama TIME Dergisi tereyağını kapak konusu yaptı ve şimdi tereyağından özür diliyoruz. “Tüketim toplumunun sloganlarına yumurta feda edilmemeli”…Hayvansal gıdalara haksızlık yapılıyor.
-Borsa sistemini yumurtada uygulayamaz mısınız?
Maalesef. Kendi pazarlama ağıyla ancak yol alabilirsiniz.
Organik üretim konusunda ne noktadayız?
Organik üretim yapanlarda bizim üyemizdir. Piyasada en çok denetimsizlik organik ürünlerdedir. Yumurtada organik ürünler yeterince denetlenmiyor. Özel sertifika gereklidir. 16.7 milyar adetlik üretimin sadece izinli olanı 40 milyon adettir. Köy yumurtası organik ürün demek değildir. Günümüz koşullarında saman içinde yumurta saklayamazsınız.