Geçtiğimiz günlerde Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği (GENSED)’nin Yönetim Kurulu Başkanı olan Tolga Murat Özdemir, bu hafta TİCARET Sohbetleri köşemin konuğu oldu. Özdemir, enerji depolama ve güneş enerjisinden elektrik üretiminin tabana yayma faaliyetlerine odaklanılması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin gerek üretim gerekse hizmet alanında önemli bir gücü olduğunu ve bunu doğru kullanmak gerektiğini ifade eden Özdemir, “Dünyanın güneşine talip olmalıyız” dedi.
Sektörün hızlı gelişiminin bürokrasinin azaltılması ile mümkün olabileceğine vurgu yapan Özdemir, “Mevzuata ince ayar gerekiyor” dedi. Güneş enerjisinde üretim kadar depolamanın da önemine vurgu yapan Özdemir, “Depolama sayesinde güneşimiz hiç batmayacak” dedi. Özdemir ile yeni dönem hedefleri, sektörün gelişimi, yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri üzerine konuştuk.
Bu yılın ilk 7 ayı itibariyle sektörün genel bir değerlendirmesini yapar mısınız?
Güneş enerjisinden elektrik üretimi bu yıla yaklaşık 10 bin MW kurulu güç ile başladı.
Türkiye’de güneş enerjisinden elektrik üretimi santralleri 2013 yılından itibaren kurulmaya başlandı. 10 yıllık bir sürede 10 bin MW güce ulaşıldı. Aslında hükümetin ilk etapta hedefi 2023 yılında 3 bin MW kapasiteye ulaşmaktı. Sektör olarak 2022 yılını 10 bin MW kurulu güç ile kapattık. Yılda 2 bin saat, günde ortalama 6-7 saat güneşlenme alan bir ülkeyiz. Bu gelişme hızı az. Dünya pazarından yüzde 1 pay alıyoruz.
Dünyada GES kurulu güç 1200 GW’a ulaştı. Buna baktığınız zaman dünya ile paralel gibi gözükse de coğrafi olarak güneşin bu kadar fazla olduğu ve enerjinin bu kadar dışa bağlı olduğu bir ülkede bu hiç bitmeyen doğal kaynak varken bu kaynaktan ancak bu kadar faydalanıyor olmak hakikaten talihsizlik.
Neden bu kadar düşük bir seviyede?
Kaynak kullanımı, bir başka deyişle finansman ve bürokrasi… İklim değişikliğinden dolayı, özellikle Avrupa’da yeşil mutabakattan dolayı fosil yakıtlardan çıkış var. Onun için bankalar da bunu desteklemiyor. Çünkü bankalara para yatıran fonlar veyahut da bireylerin yanı sıra hükümetler de desteklemiyor. Bireyler desteklemiyorken bankaların desteklemesini bekleyemezsiniz. Bankalar yeşil enerjiden elektrik üretim projelerine kredi sağlıyorlar ama fosil yakıtlara sağlamıyorlar.
Türkiye bu alanda önümüzdeki süreç için agresif hedefler mi belirlemeli?
Aslında belirledi. Enerji Bakanlığı 2035 Ulusal Enerji Planı’nı açıkladı. Orada 2053′te karbon nötr olma hedefi var. Avrupa bu tarihi kendi için 2050 olarak belirledi. Bu anlamda Enerji Bakanlığı’nın hedefine bakarsanız biz 2022′nin sonunda güneşte 10 bin MW’a ulaştık. Enerji Bakanlığı güneş enerjisinin 2035′te 53 bin MW kurulu güce ulaşmasını hedefliyor. Önümüzdeki 12 yıl içinde 5,5 kat büyüme planı var. Her yıl yaklaşık 3 bin 500 MW kapasiteyi devreye almamız gerekiyor.
Her evin her fabrikanın çatısı da bir güneş enerjisi santralidir. Bu hedefi görünce sektör olarak aslında çok hoşumuza gitti. Enerji Bakanlığı, 2035 yılında 53 bin MW hedefliyorsa biz muhtemelen 75 bin MW’a bitiririz.
Bunun değer bazında büyüklüğü nedir?
1 MW GES yatırımının değeri çatıda ise kabaca 600 bin dolar sahada ise 750 bin dolar olarak görebilirsiniz. 12 yılda 30 milyar doları aşkın yatırım anlamına geliyor. Yılda ise en az 2 milyar doları aşkın yatırım potansiyeli var.
Dünyada süreç nasıl işliyor?
Dünya dönüşüm içinde. Kobalt, bakır, nikel, lityum geleceğin batarya teknolojilerinden bataryaların dört atlısı… Herkes de köşeleri tutma çabasında. Çin öne çıkmaya çalışıyor. Arap yatırımcılar da artık petrollerinin bir değerinin kalmayacağının farkında bu anlamda yeni teknolojilere yatırım yapıyorlar. Sırf bu nedenle Türkiye’ye 50 milyar dolar yatırım yapma kararı aldılar. Avrupa’ya daha yakın olmayı hedefliyorlar. Çin madenlere sahip güneş paneli teknolojisinde ve batarya teknolojisinde önder olup yer tutmaya çalışıyor. Amerika Çin’i engellemek için enflasyon yasası çıkartıyor. 750 milyar dolar bir fon ayırıyor. Yatırımcıları Amerika’ya çekip Amerika’yı albeni merkezi yapmaya çalışıyor. Artık elektrikli araçlara geçiş sürecindeyiz.
Güneş enerjisi alanındaki yatırımlarda yabancı sermayenin Türkiye’ye ilgisi ne düzeyde?
Türkiye önemli bir coğrafi konuma sahip. Bunu ne kadar iyi değerlendirebiliyoruz, bu tartışılır. Batı bize çok ilgi göstermiyor.
Neden?
Siyasi ve ekonomik istikrar, hukuk düzeninden kaynaklı olduğunu ifade ediyorlar. Bana göre ise Türkiye’nin öne çıkması da buna sebep. Şu anda kredi muslukları Batı tarafından kesilmiş durumda. Şu anda sektörde biz bize bir konumdayız.
Bu bize uzun vadede kendi reflekslerimizin güçlenmesinde avantaj olarak geri dönebilir mi?
Büyümek istiyorsanız kaynağa ihtiyacınız var. Ancak şu anda memlekette kaynak sıkıntısı var. Bu yıl 3 bin 500 MW gücü kurmamız lazım. Sadece ilk 8 ayda 885 MW kurmuşuz. Eğer bu yıl 3 bin 500’ü kuramıyorsan seneye 5 bin kurmamız gerekiyor. Aslında finansman kaynağı yurtdışında daha fazla…
Tabana yaymak konusunda nasıl bir politika izlenmeli?
7. dönem yönetim kurulu olarak mesken sektörünü hedef aldık. Çünkü tabana yayılmalıyız. Bu anlamda da bunun önünü açmak için neler yapılması gerektiğini Enerji Bakanlığı’na geçen hafta itibariyle sunduk. Meskenler önemli bir potansiyele sahip. Almanya bu yolu izledi. Almanya dedi ki, “Gündüz ürettiğinin fazlasını şebekeye verme. Depola, akşam kullan, al sana da bu kadar para.”
Depolama için de ayrı yatırım yapılması gerekiyor. Bunun yatırım maliyetini kim üstlenecek? Orada nasıl bir mekanizma olmalı?
Pil yatırımını işin içine kattığın zaman maliyet ikiye katlanıyor. Bu yatırım maliyetine yatırımcı katlanmayacak çünkü geri dönüşü uzun. Onun için Almanya devleti şebekeyi stabilize etmek için para harcamaktansa “Ben bu parayı ev sahibine vereyim” dedi.
Kentsel dönüşün ve yerinde dönüşümü konuşuyoruz. Yeni yapılan konutlarda, sitelerde ve binalarda bu uygulama zorunlu hale getirilemez mi?
Aslında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çıkarmış olduğu 2023′ün başından itibaren geçerli bir düzenleme var. 5 bin metrekarenin üstünde yapılan her inşaatın kurulu gücünün yüzde 5’i, enerji ihtiyacının yüzde 5′i yeşil enerjiden sağlanmalı. 2025′in başından itibaren de bu 3 bin metrekareye inecek.
Bu sizin hedeflerinizle de örtüşen bir yöntem.
Evet. Öbür taraftan da satışlardan yüzde 20 oranında KDV alınıyor. KDV yüzde 1’e indirilmeli. Güneş Kredisi diye ayrı bir kredi uygulaması devreye alınmalı ve bu uygulamada 7 yıl geri ödemeli olmalı. Bu kredilerin içinde BSMV Vergisi alınmasın. Bu da meskenlere destek olur. Şimdi bu konuda otorite ile birlikte çalışıyoruz.
Yaklaşımları nasıl oldu?
Aslında destekliyorlar ama çok kayda değer görmüyorlar. Bugün Türkiye’de 10 milyon tane bina var. 5 milyon bahçe tipi uygulanabilir alana sahip. Bunların hepsinde Güneş Enerji Santrali kurduğunuz zaman şu andaki kurulumun 2 katı kadar potansiyel var. Bu sistem de anten kurmak kadar kolay olmalı. Enerji Bakanımızın bize verdiği söz bu.
Türkiye, güneş enerjisinden su ısıtma sisteminde dünyada 3. sırada. Isıtma sistemini kurmak için izin yok ama güneş paneli kurmak için izin alınması için uğraşıyoruz. Bu başvurular şimdilerde elektronik bir portala taşınıyor. Eylül sonunda uygulamaya başlayacak. Bunu bekliyoruz, destekliyoruz.
Ev sahibi internet sitesinden bu izinleri alabilmeli, projesini onaylatabilmeli. Standart bir proje olmalı. Devreye alınırken de tamam bir otorite gelsin, devreye alsın. Odalardan birisini görevlendir. Onlar da gelsinler, devreye alsınlar. Veyahut da projeyi onaylasınlar. Uygulaması kolay olmalı. Belediyelerde bu konuda sıkıntı yaratmamalı. Meskenlerde güneş enerjisi yatırımlarında topyekûn seferberlik başlatılmalı.
Bazı belediyeler İmar Kanunu’na göre başka bir uygulama yapıyor. Bazı belediyeler kolay uygulama yapıyor.
Enerji Bakanlığı destekliyorum diyor ama ilçe belediye köstek oluyor. Elektrik dağıtım şirketleri de bunun çok olmasını istemiyor.
O zaman bu konuda ayrı bir düzenlemeye mi ihtiyaç var?
Evet. Bizim can suyuna ihtiyacımız var. Zaman geçiyor.
Tarım GES kavramını konuşuyoruz. Türkiye buna ne kadar hazır?
Bu konuda mevzuatın gelişmesi, enerji nakil hatlarının buna uygun olması lazım.
Güneş Enerjisi Araştırma Merkezi bu konuda pilot uygulamalar yapıyor. Bu konuda dörtlü saç ayağı var. Ziraat fakülteleri, çiftçi, yatırımcı, Enerji Bakanlığı… Bu dörtlünün uyumlu çalışması lazım. Bu koordinasyonu sağlamak kolay değil.
Siz Bakanlığın verdiği hedeften daha büyük bir hedef belirlediniz. Peki bunun için teknolojik altyapısı, ARGE özelinde sektör bu hedeflere ulaşmak için hazır mı?
Son derece yeterliyiz. Güneş panelinin bugün hücresi de Türkiye’de üretiliyor. Bir firma üretiyor, ikinci firma yatırımını bitirmek üzere, üçüncü firma da yatırım yapmak üzere. Zaman içinde 4-5 tane hücre üreticisi olacak. Bunun yanında hücreyi dışarıdan satın alıp montaj yapan 40 firma var. Türkiye’de şu anda arz fazlası var.
Bakın 3 bin 500 MW yapsam bile teorik olarak bu 40 firmanın kapasitesi yaklaşık 30 bin MW. Pratikte 10 bin MW üretiyorlar.
Bu kapasite fazlalığı bizi uzun vadede yakın coğrafyada bir üs haline getirir mi?
Evet getiririz. Dünyada panel üretiminde şu anda biz dördüncü konumdayız. İlk üç ülke arasında olabiliriz.
Güneşin şu anda yenilenebilir enerjiler, güneşin aldığı pay ne kadar?
Bizim kurulu gücümüz şu anda 105 bin MW. Ama kurulu güç demek enerji demek değil. Güneş bundan yüzde 10 pay alıyor. Enerji üretimine katkısı yüzde 5. Bu arada eğer 2035′te, Enerji Bakanlığı’nın öngörüsüne göre, bizim yaklaşık 200 bin MW kurulu gücümüz olacak. Güneşin payı yüzde 25 olacak.
Hem üretimde hem orada olmak yerine, Türkiye hizmette ihtisaslaşıp, o alanda mı yürümeli?
Burada hizmet ve malı birlikte satmalıyız.
Yeni dönemde dernek bünyesinde GENSED Export diye bir platformumuz var, yakında açıklayacağız bunu sektöre.
Biz GENSED olarak, bizim bütün imalatçılarımız Avrupa’da veya Çin’de bazı fuarlara katılıyorlar, ama her fuara giremiyorlar. Bu platforma üye olan paydaşlarımızla birlikte, yılda 4-5 tane fuar belirleyeceğiz ve GENSED gidip orada stant açacak.
Hizmet ve üreticilerin mallarının tanıtılmasını sağlayacak, oradaki alıcılarla, üretici veya hizmet verenleri bir araya getirecek. Köprü görevini görecek. Biz de böyle bir yapıya evrileceğiz. Türkiye’nin bu kabiliyetiyle, üretim potansiyeliyle, bu sektör çok geniş bir sektör.
Bakın biz 3500 MW diyoruz değil mi? Daha 1000 MW’ı tamamlamadık. Bugün şu şartlarda yıl sonuna kadar biz 2000 MW yapamayız.
Bugün şu şartlarda, 3 bin 500-2 bin, bin 500 MW açığımız var. Avrupa’da 60 bin MW yapılıyor ve para bol. Yapacak adam arıyorlar, adam yok. 60 bin MW pazar var.
Yani o zaman öncelikli rota Avrupa pazarı mı olmalı?
Biz her yere yakınız.
DÜNYANIN GÜNEŞİNE TALİP OLMALIYIZ
Yani dünyanın güneşine talibiz diyebilir miyiz bu noktada?
Talip olmamız lazım. O potansiyelimiz var. Çünkü çok iyi mühendislik firmalarımız var. Gidip her yerde iş yapabilir. Sadece ürün satınca, Çinli ile sadece malını kıyaslıyor. Ancak ürünü hizmet ile birlikte satarsanız Çinli ile karşılaştırması mümkün değil. Türkiye olarak hizmetle malı bir araya getirip, onu satmaya çalışmamız lazım. Dernek olarak otoriteye de bunu anlatıyor olacağız. Mevzuat güzel ama Bürokratik engeller var. İnce ayar gerekiyor. Konuyla ilgili devlet birimleri arasında koordinasyon lazım. İlgili bakanlıklarda güneş enerjisi konusunda ihtisaslaşmış personelin artması gerekiyor. Aynı dili konuşacak insan arıyorsunuz.
İzmir özelinde yürüttüğünüz projeler hakkında bilgi verir misiniz?
İzmir’de, İzmir’i ilgilendiren SolarLab Projesi var. İzmir Kalkınma Ajansı’nın güdümlü projesidir. Yüksek Teknoloji Enstitüsü ile sözleşme yaptık, arazi tahsis edildi. Solar ile ilgili ihtisas laboratuvarı kuruyoruz. Burada ölçümler yapacağız. Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün karşısında bir arazi verdiler bize 6 bin 700 metrekare. 1,5 yıl içinde tamamlanacak. Bir rol model olacak.
Önümüzdeki dönem enerji depolaması yatırımlarında öngörünüz nedir?
Enerjiyi depolamak önemli. Enerji depolama tesisleriyle beraber kapasitenin de önünü açılacak aslında daha fazla, sağlıklı bir şekilde. Önümüzdeki dönem depolama ile birlikte güneşin dönemi olacak da diyebiliriz.