Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, ihracatçısının 3 önemli sorununun acilen çözüm beklediğini söyledi. Bu sorunları enflasyon muhasebesi, finansmana erişim ve düşük kur olarak sıralayan Eskinazi, “Enflasyon sorununa hakiki çözüm bulamadığımız müddetçe yarın ülkenin geleceğini tehlikeye atarız. Söylediklerimizi dikkate alırlarsa; 2023’ü kurtarabiliriz” dedi.
EİB olarak TİM’in “Hedef Pazarlar, Uzak Ülkeler Stratejisi”ne uyumlu bir takvim oluşturulduklarına dikkat çeken Eskinazi, “ABD ve Uzakdoğu pazarından talep olsa bile karşımıza gümrük vergisi duvarları çıkıyor. Bunların zamanında ikili ve serbest ticaret anlaşmaları ile makul seviyelere indirilmiş ya da sıfırlanmış olması lazımdı. Oralara gidiyoruz ama demir parmaklıklar arasından geçeceğiz. Bu ülkelere de mal satabilmek bir zaman alıyor. Birilerinin bu fedakarlığı yapması gerekiyor ve biz bu fedakarlığı yapacağız ki, bizden sonra bu ülkelere girecek ihracatçılarımız pazar bulabilsin” diyor.
-2022 yılını bölge ve birlik ihracatı özelinde değerlendirir misiniz?
2022 yılını iki bölümde değerlendirmek gerekiyor. Hem Türkiye geneli hem de bölgemiz ihracatı özelinde ilk altı aylık dönemde çok iyi bir performans gösterdik. İkinci yarı yılda duraklama olacağına dair sinyalleri almaya ve neler yapılması gerektiğini anlatmaya başlamıştık.
Bizim söylediğimiz gibi 2022 yılının ikinci yarısından sonra ihracatımızda gerileme başladı. Yılın 3. çeyreğini vasat geçirdik. Performans düşüklüğünü gördük ve 4. çeyrekte bu eksilere döndü. İhracatımızın aylar bazında rekor kırdığını görüyoruz.
Detaylara baktığımızda ise alışkın olmadığımız serbest bölgelerin ihracatının patlayarak ilerlediğini ve neden olduğunu izah edemeyeceğimiz bir ihracat rakamıyla rekorlar kırdığımızı görüyoruz. Aslında 2022 yılının 4. çeyreği eksi bir ihracattır. Bizde de TİM ihracat rakamlarında da bunu görüyorsunuz.
2023 yılına çok iyi bir performans ile girmedik. 2022 yılı genel olarak; ihracatçı için ilk yarı yılın getirdiği ivme ile güzel bir yıl oldu. 2023 yılında daha iyi bir yıl olmasını ümit ettik ama maalesef yine kötü performans ile başladık. Umut ediyoruz; yıl sonuna kadar bu kötü performans devam etmez. Devam ederse bu ihracatçının sonu olur.
-Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğiniz basın toplantısında 2023 yılını ‘kayıp yıl’ olarak nitelendirdiniz. Bu başlık üzerinden baktığımızda ihracatçı yılı yara almadan yönetmek için nasıl bir stratejik yol haritası belirledi?
Bu bizim elimizde olan bir şey değil. Bu tamamen Merkez Bankası’nın almış olduğu bir karar. Enflasyonist bir ortamda kurların sabit kaldığı bir devrede, ayrıca ücretlerin de enflasyon oranında arttığı bir yerde sizin dünya üzerindeki rekabetçiliğiniz tamamen ortadan kalkıyor.
Hükümetin stratejisi bu şekilde devam ederse; ihracatı daha iyi hale getirme şansımız yok gibi görünüyor. Seçimler sonrası ne olur, ikinci yarıda ne olur? Bunu kestiremiyoruz. Biz işlerimize devam etmek zorundayız. 2023 yılının ilk yarısında en az zararı almak için çalışıyoruz. Bunu yaparken de piyasa çeşitlendirmesine gitmeye çalışıyoruz. Müşteri bulmak da o kadar kolay değil. Bugün ekersiniz birkaç yıl sonra ektiğiniz meyveleri toplamaya başlarsınız. Bu seneden de böyle bir şansımız yok.
Dünya konjonktüründe daha negatif şeylerde yaşanıyor. Resesyon süreci, faizlerin yükselmesiyle finansmana ulaşmakta zorluklar var. Bunlar bizi negatif etkiliyor. Ayrıca enerji piyasalarında yaşanan gelişmeler sonrasında bazı ülkeler bize göre üçte bir fiyatına enerjiye erişim gösteriyor. Bizim 3 misli enerji maliyeti ile onlarla rekabet etme şansımız yok. Bunlarla ilgili tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak bu bireylerin ya da şirketlerin tek başına alabilecekleri kararlar değil. Hükümetlerin kendi programlarında kendi yapılarında bunları değiştirecek önlemleri almaları gerekiyor.
Söylediklerimiz dikkate alırlarsa; 2023 yılını kurtarabiliriz. Eğer gerekli tedbirler alınmaz ise bizim elimizden gelenlerle süreci kurtarmamız mümkün değil.
-Bu tarz zor dönemlerinde sağlıklı ve sürekli iletişim çok daha önemli bir hal alıyor. Siz iş dünyası olarak taleplerinizi net bir şekilde anlatabildiğinizi düşünüyor musunuz?
Yetkililer bizimle teması kesmiyorlar. Salı günü Maliye Bakanı İzmir’de olacak. Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası Başkanı, TİM’de idi ve yeni ihracata yönelik destekler ile ilgili açıklamalar yaptı. İletişimde aksama yok. İmkanlar bir yere kadar geliyor ve bir yerde tıkanıyor.
Türkiye bu kaderi kendisi çizdi. Bunlar dünden bugüne olmadı. Son bir buçuk yıldır yapılan bazı yanlışlar nedeniyle bugüne gelindi. Bunun semeresini bugün ağır şekilde görüyoruz. Dünya konjonktürü bunu, bize bazı konularda avantajlı hale getirdi ve az hissetmemizi sağladı. Rusya Ukrayna savaşının ilk zamanlarının etkisini az hissettik ama sonuçta bir savaş süreci ve bunun olumsuz etkilerini de artık hissetmeye başladık. Bazı alanlarda rekabetçilikte avantaj getirmesine rağmen savaş iyi bir şey değil. Bu avantajları da çok çabuk kaybedebiliyorsunuz.
Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati ’ye öncelikle hangi konu başlıklarını ifade edeceksiniz?
İhracat yapanların en büyük sıkıntıları; birincisi enflasyon muhasebesi, ikincisi finansmana erişim, üçüncüsü düşük kur… Sanayi kesiminde enerji fiyatlarının yüksekliği vurgulanacak. Ticaret kesiminde; krediye erişim başlığı ve sermaye yetersizliği ifade edilecek.
-Türkiye ihracatta yılı 254 milyar dolar ihracat ile kapattı. Türkiye’nin 2022 dış ticaret açığı ise 110 milyar dolar ile o da rekor kırdı! Bu konuda öngörü 150 milyar dolara ulaşması ve Türkiye’nin ithal ürün cenneti haline gelmesi yönünde… Bu ne kadar yönetilebilir bir süreç? Bu konudaki öngörüleriniz neler?
Yetkililer bunun da farkında… Türkiye ithalat cenneti olma yolunda ilerliyor. Biz kendi ürettiğimiz ürünlerimizi bile yurtdışından çok daha ucuza getirebiliyoruz. Türkiye gıdayı bile çok daha uygun fiyata ithal eder hale geldi. Türkiye sanayi ve yan sanayi ürünlerinin üretiminde bile çok pahalı kaldı. Bizim üretim maliyetlerimiz çok yüksek. Benim 1000 TL’ye mal ettiğimi bazı ülkeler 200 TL’ye mal ediyor. Bununla nasıl rekabet edebilirsiniz ki?
Türkiye’de bugün bazı sektörlerde kapasite kullanım oranı yüzde 50 ve bazılarında yüzde 50’nin altına inmiş durumda. Demir çelik ve tekstil sektöründe bu durumu aktif olarak görebiliyoruz. Bu sektörler istihdamın en yoğun olduğu sektörler konumumdadır. Bu tehlike çanlarıdır. Sosyal barışa da çok etki edecek şeylerden bahsediyoruz. Bugün emek yoğun sektör olan tekstil konfeksiyon sektöründe sosyal barışı tehdit edecek işten çıkarmalar artarsa ne seçim kalır ne başka bir şey… Bunlara çok dikkat etmek lazım.
TİM nezdinde daha agresif bir pazarlama stratejisi izleme kararı dikkat çekiyor. Ticaret Bakanlığı 2023 yılı için ortaya koyduğu “Hedef Pazarlar, Uzak Ülkeler Stratejisi”ne uyumlu bir takvim oluşturulduğunu görüyoruz. EİB olarak bu konuda yapacağınız çalışmaların ayrıntılarını paylaşmanızı istesem…
Yakın pazara çok odaklanmıştık. Çeşitlendirme açısından çok önemli unsur. Bu ülkelerle gittiğimizde ikili anlaşmalarımız çok eksik durumda. Talep olsa bile karşımıza gümrük vergisi duvarları çıkıyor. ABD, Uzakdoğu da olsun böyle. Zamanında düşünülmemiş ve bunun için harekete geçilmemiş. Bugün ABD tekstil ürünü satıyorsunuz ve bunun için yüzde 20 vergi ödüyorsunuz. Meksika ise ABD’ye sıfır vergi ile mal satıyor. Nasıl rekabet edeceksiniz? Çin’e mal gönderdiğinizde dünyanın vergisi ile karşılaşıyorsunuz. Bunların zamanında ikili ve serbest ticaret anlaşmaları ile makul seviyelere indirilmiş ya da sıfırlanmış olması lazımdı. Baştan biz oralara gidiyoruz ama demir parmaklıklar arasından geçeceğiz. Kolay olmuyor ve bu ülkelere da mal satabilmek bir zaman alıyor. Birilerinin bu fedakarlığı yapması gerekiyor ve biz bu fedakarlığı yapacağız ki, bizden sonra bu ülkelere girecek ihracatçılarımız pazar bulabilsin.
-2023 yılında ilk kez hayata geçireceğiniz proje ise; EİB Döngüsel Ekonomi Tasarım ve Üretim Yarışması… Bu yarışmaya dair ayrıntıları paylaşır mısınız?
Bu sembolik bir yarışma…Dünya; döngüsel ekonomi ve sürdürülebilirlikte bir yere gitmeye çalışıyor. Halkı bilinçlendirmek gerekiyor. Döngüsel ekonomide plastikten bir giyim eşyası yapılabilir mi? Birbirine katkısı olabilecek sektörler birinin çıktısı öbürüne girdi olabilir mi, yaratılabilir mi? Bunları gösterebilmek için bir farkındalık çalışması yapmak istedik. Buna sanatı da dahil ettik. Dünyada bunun çok örnekleri var. Ülkemizde de göstermek için de böyle bir yarışma yapma kararı aldık. Geri dönüşüm ile sanatı birleştirip anlatabilmemiz gerekiyor.
-Son açıklanan ihracat rakamlarında kimya ihracatı bölge özelinde ikinci sırada idi. Bölge bu konuda bir üs ama birliği burada yok. Bu konuda bir çalışma yapıyorsunuz ne aşamada?
Bakanlık aslında bütün sistemde değişiklik yapmak istiyor. Talebimizi haklı buluyorlar. Talepleri bireysel değil toplu olarak değerlendiriyorlar. Biz; yenilenebilir enerji, otomotiv yan sanayi makine ve toprak ürünleri konusundaki ihracatçı birliklerinin de bölgede kurulmasını talep ettik. Biz bunları bir paket olarak Bakanlığa sunduk. TİM nezdinde yapılanmayı gözden geçireceklerini ifade ettiler. Ancak şimdi değil seçimlerden sonra konunun ele alınacağı ifade edildi. Biz de seçimlerden sonra bu konuları görüşüp sonuçlandırmaya çalışıyoruz. Biz gerekli adımları attık. Dersimizi çalışmaya devam ediyoruz.
Son bir yıldır Sürdürülebilir ve Yeşil Mutabakat konusunda etkin çalışmalar yapıyorsunuz. Egeli ihracatçı bu başlıklar da ne kadar hazır?
EİB’nin vazifesi bu konuda bilinçlendirmektir. Bu sürdürülebilirlik başlığının yarın öbür gün karşılarına çıkacak karbon vergilerine maruz kalmamak için neler yapmaları gerektiği konusunda bilinçlendiriyoruz. Bunlara örnek olarak da kendi birliğimizin sürdürülebilirlik raporunu hazırladık ve yayınladık. Şirketlerimizin kendi sürdürülebilirlik raporlarını hazırlaması gerekiyor. Bu dünyanın gelecek nesillere daha iyi şekilde bırakılması gerekiyor.
Ne kadar hazırız?
Bazı sektörlerimiz çok hazır.
Örneğin…
Tekstil sektörü bu işe çok önceden başladı. Bazı firmalarımız sürdürülebilirlik raporlarını hazırlamaya başladılar. Kendi karbon ayak izlerini çıkarıyorlar. Demir-çelik sektörü çok hızlı adımlar atıyor. Firma olarak niyetiniz var ama bu yetmiyor. Örneğin; güneş enerjisi tarlası kurmanız için bu arazilerin size tahsis edilmesi lazım. Bu hedeflere erişmek için devletin de belli destek mekanizmalarını devreye alması gerekiyor. Ege Denizi off-shore rüzgar enerjisi yatırımları konusunda çok müsait. Onlar için devlet teşvikleri verilmeli. Komşu ülkelerle ikili anlaşmalar yapılması gerekiyor. Ana faktörleri devletlerin yapması gerekiyor. Firmalar kendi içlerinde atık yönetimlerini kontrol ederek, yapabildikleri ölçüde yenilenebilir enerjiye dönerek, döngüsel atık yönetimi yaparak, işçi hakları ile sosyal şartlarda dünya standartlarında bir işveren olma yolunda olması için çalışmalar yapıyorlar. Türkiye’deki firmalar; ABD ve AB gelen denetimlerde çok iyi başarılı notlar alıyorlar. İyi rol modeller var.
Geçtiğimiz günlerde Sayın İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, 10 Ocak Gazeteciler Günü kapsamında gazeteciler ile bir araya geldiğinde; Liman arkası bölgenin teknoloji serbest bölgesi olması konusundaki fikirlerini beyan etti. İzmir’de serbest bölgelerin sayı olarak arttırılmasına yönelik görüşlerinizi paylaşır mısınız? Öncelikle mevcutların kapasitelerini tamamen kullanmak olmalı mı? Burada şehir özelinde nasıl bir strateji uygulanmalı?
2 sene önce gündeme getirdiğim; “İzmir, serbest şehir olmalı” beyanımı hatırlatmak isterim. Bu söylemi hatırlatmak isterim. Valimiz güzel ifade etmiş. İzmir için çok güzel olur. Yeni bir serbest bölgede çok güzel olur. Serbest Şehirler her zaman başarılı olmuştur. Bu konuda bir Singapur Modeli var. Çok da başarılı bir modeldir. İzmir bu şekilde bir şehir olarak konumlandırabilirsek, 10 tane de serbest bölge olmalıdır. İzmir’de limanları ile zengin bir şehir olmaya başladı. Büyük konteyner gemilerinin gelmeye başladığını görüyoruz. Bu, konteyner transfer şehri olmasını sağlayacaktır. Termin sürelerinin kısalmasını sağlayacak. İzmir’in değerini arttıracak.
Pandemi sürecinde iş dünyası ciddi bir sınav verdi. Bu sınav süreci şimdi ise dünya genelinde yaşanan resesyon süreci ile devam ediyor. Öz sermaye erimelerini fazlaca gördük. Bu kaynak erimesi daha ne kadar yönetilebilir? Bu konuda iş dünyasına önerileriniz neler oldu?
Bir mahalle bakkalını düşünün; geçen sene 100 TL sermayesi ile 1 çuval şeker alıyordu. O şekeri bu sene alabilmesi için 300 TL sermayesini gerekiyor. Bu bakkal, 300 TL kazanmadı ki! Enflasyon muhasebesi bu nedenle gerekiyor. Enflasyonist ortamda; öz sermayeyi yiyorsunuz, kazanmadığınız paranın vergisini ödüyorsunuz, bir de üstüne sermayenizin de vergisini ödüyorsunuz. Sermaye şu anda tıkır tıkır kemiriliyor. Bu çok uzun süreli değil. Kısa süre sonra bu sermaye de bitecek. Bu kadar yüksek enflasyonda o sermayelerin dayanma gücü yok.
Halen, EİB olarak 20’nin üzerinde URGE Projesi ve TURQUALITY® Projesi’ni yürütüyorsunuz. Bu projelerde gelinen aşama ve yeni döneme ilişkin hedeflerinizi anlatır mısınız?
Biz özellikle TURQUALITY® Projesi’ni yürütmeye devam ediyoruz. Gıda sektöründe ABD ve Japonya, Çin pazarında Türk ürünlerinin tanıtımını yapıyoruz. Gıda bölümünde ABD’de çok iyi bir başlangıç yaptık. Üniversitelerinde Türk mutfağı okutmaya başlattık. Bu bizim için önemli bir başarıdır. Burada bir talep oluşturuyoruz.