İzmir, 2020 yılı sonu itibariyle 6,4 milyar TL bitkisel, 9 milyar TL hayvansal üretim değerine sahip. 1,2 milyon ton süt üretim miktarı ile Türkiye’de 2. sırada. Bu şehirde yıllık 400 bin tonun üzerinde beyaz et üretimi gerçekleştiriliyor. Kırmızı et üretimi miktarı ise yaklaşık 34 bin ton. Su ürünleri yetiştiriciliğinde yılda 82 bin ton üretim kapasitesi ile ikinci sırada. İhracat rakamları özelinde 2020 yılında bitkisel ürünlerde ortalama 80 çeşit üründe 340 bin ton civarında ihracat gerçekleştirildi. Hayvansal ürünlere baktığımızda ise; yaklaşık 245 milyon dolar ihracat hacmine sahibiz.
İzmir İl Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Özen, bu rakamlar ile İzmir’in tarımsal üretimin her kolunda başarılı bir yerde olduğuna dikkat çekiyor. Özen, “İzmir için sadece Türkiye’yi değil dünyayı doyuran bir şehir diyebiliriz” diyor.
Pandemi sürecinin tüm dünyaya gıdanın ve tarımsal üretimin önemini öğrettiğini hatırlatan Özen, “İzmirli üreticiler ki haklarını asla ödeyemeyiz, bu dönemde üretmeye hiç ara vermediler” diyor. Özen ile İzmir’in tarımsal alandaki gelişimi, pandemi sürecinde edinilen tecrübeler, yeni projeleri ve sahada yürütülen çalışmalar üzerine sohbet ettik.
İzmir ili tarımsal ürünlerde önemli bir üretim ve ihracat potansiyeli ile aynı zamanda 2020 yılında en fazla yaş meyve sebze ihracatın gerçekleştiği 4. il konumunda. Pandeminin hâkim olduğu 2020 yılında İzmir’in zirai üretim ve ihracat performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İzmir sahip olduğu sanayii tesisleri ile milli gelire önemli katkılar sağlayan Türk tarımının kalbi denen bir şehir. 2020 yılı rakamlarına baktığımızda; 6,4 milyar TL bitkisel üretim değerine sahip. Hayvansal üretim değeri ise 9 milyar TL. 1,2 milyon ton süt üretim miktarı ile Türkiye 2.siyiz. Bu şehirde yıllık 400 bin tonun üzerinde beyaz et üretimi gerçekleştiriliyor. Kırmızı et üretimi miktarımız ise yaklaşık 34 bin ton. Su ürünleri yetiştiriciliğinde yılda 82 bin ton üretim kapasitesi ile ikinci sıradayız. Tüm bu rakamlara baktığımızda tarımsal üretimin her kolunda başarılı bir yerdeyiz. Ürettiğimiz tüm ürünlerin ihracattaki başarısı da ortada. İzmir için sadece Türkiye’yi değil dünyayı doyuran bir şehir diyebiliriz
Tabii dünya olarak çok zor zamanlardan geçiyoruz. Daha önce benzeriyle karşılaşmadığımız bir musibetle mücadele ediyoruz. Ancak bu musibetin tüm dünyaya öğrettiği en önemli şeylerden biri gıdanın ve tarımsal üretimin önemi. İzmirli üreticiler ki haklarını asla ödeyemeyiz, bu dönemde üretmeye hiç ara vermediler. Üretimin her kaleminde bir önceki yılın altında değiliz. İhracat rakamlarımızda yine İzmir’imize yakışır seviyede. 2020 yılında bitkisel ürünlerde ortalama 80 çeşit üründe 340 bin ton civarında ihracat gerçekleştirildi. Hayvansal ürünlere baktığımızda ise; yaklaşık 245 milyon dolar ihracat hacmine sahibiz.
Pandemi döneminde üretimin aralıksız olarak devam etmesi için İl Müdürlüğünüzce ne gibi tedbirler alındı?
Bizim için en önemli konu üreticilerimizin sağlıklarını göz önünde bulundurarak üretim alanlarına ulaşmaları ve üretime devam etmeleriydi. Bu noktada büyük bir iş birliği ile hareket ettik. 30 ilçemizde ulaşım, gerekli izinler, ÇKS kayıtları, maske temini gibi birçok noktada yanlarında olmaya çalıştık. Virüsten etkilenmenin en azda kalması noktasında üreticilerimize İl Müdürlüğümüz ve Ege İhracatçı Birliklerinin organizasyonuyla 100 bin adet maske dağıttık. Bu noktada da desteğiniz için üreticilerimiz adına bir kez daha teşekkür ediyorum. Ulaşımda ihtiyaç duydukları her anda 30 ilçemizde arkadaşlarımız her an üreticilerimizin yanındaydı. Çiğli ilçemizde tarlasını sürdürmek için işçi bulamayan bir teyzemizin yardımına Çiğli Bitki Sağlığı ekiplerimiz yetişti. Bizim için en önemli konulardan biri de yeni teknolojiler ve doğru tarım noktasında gerçekleştirdiğimiz eğitimlerimizdi. Tabii ki kurallar gereği kalabalık ortamları oluşturamadığımızdan bu süreçte tarımın birçok konusunda eğitimlerimize Facebook hesabımızdan yaptığımız canlı yayınlarla devam ettik. 140 bölümü geride bıraktığımız Öğle Molası programımızda 1 buçuk milyon görüntülenme rakamlarına ulaştık. Facebook’ta kayıtlı olarak kalan bu programlarımıza istedikleri her an ulaşabiliyorlar. Tüketicilerimizin Güvenilir Gıdaya ulaşması her zaman hassasiyetle yaklaştığımız en önemli sorumluluk alanlarımızdan. Pandeminin zorlu şartlarında hijyen her zamankinden daha da hassas bir hale geldi. Gıda üretiminin ve satışının olduğu her yerde alınan önlemler, dikkat edilmesi gereken kurallar noktasında 330 gıda kontrol görevlimizle her gün sahadaydık.
İzmir, organik tarımsal üretiminin ve ihracatının üssü olarak ön plana çıkan bir il. Bu konudaki Müdürlüğünüzün çalışmalarından bahsedebilir misiniz?
İzmir organik tarımın Türkiye’de ilk tohumlarının atıldığı şehir. Bu da bize organik üretimin sürdürülebilirliği noktasında farklı bir misyon yüklüyor. İlk üretim 80’li yılların başında bu şehirde başlamış. İlk ihraç edilen üründe 1984 yılında yine İzmir’den kuru üzüm olmuş. Organik ürünlerin doğru şartlarda üretilmesinin her aşamasını denetleyen sertifikasyon kuruluşlarımızın da ilki 1997 yılında yine İzmir’de kurulmuş. Şu anda ülkemizde faaliyet gösteren 38 Kontrol ve Sertifikasyon kuruluşunun 16’sının merkezi İzmir. İzmir ayrıca organik ürünlerin ihracatının da merkezi konumunda. İhraç edilen ürünlerin takibi noktasında görevlendirilen Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre ihracatın yüzde 65’i İzmir Limanı’ndan gerçekleşiyor. Tüm bu verilere baktığımızda İzmir’in organik tarımla anılması gerekli. Bu şehri Organik Tarımın Başkenti, en çok üretimin yapıldığı şehir haline getirmeliyiz. 2020 yılı verilerine göre 2 bin 217 üreticimizle 186 bin dekar alanda organik ürün üretiyoruz. İncir, zeytin, üzüm, mısır, kestane, çam fıstığı, mandalina, ceviz ve patates gibi 126 çeşit organik ürünümüz var. Amacımız tabii ki yeni projeler ve çalışmalarla bu sayıların hepsinde bir artışın olması. Çünkü İzmir’in üreticileri organik tarımı en iyi şekilde yapabilecek bilince sahipler. Üreticilerimizi organik tarıma başlatmak, tüketici bilincini ve güvenini arttırmak, var olan üretimin daha kaliteli olmasını sağlamak amacıyla Bakanlığımızca finanse edilen birçok proje yürüttük. Şunun çok net garantisini verebilirim ki şu anda üzerinde çalıştığımız, ilmek ilmek işlediğimiz çok güzel projelerle İzmir’i “Organik Tarımın Başkenti” yapacağız. Çünkü yarınlarımıza, geleceğimize bunu borçluyuz.
Bitkisel üretimde güvenilir gıda ve hem iç piyasa hem de ihracat noktasında sıkıntılar yaşanmaması adına hasat öncesi yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Bitkisel üretimde; verimlilik, insan ve çevre sağlığı dikkate alınarak öncelikle kültürel önlemler ve biyolojik mücadele tedbirleri alınmalıdır. İlaçlı mücadelenin zorunlu olması halinde ise kimyasal mücadeleye son çare olarak başvurulmalıdır. Sahada üreticilerimizle olan diyaloglarımızda da bu öncelik ve hassasiyetleri aktarıyoruz. İl Müdürlüğümüz zirai mücadele uygulama kontrollerini sahada devamlı olarak gerçekleştirmektedir. Bitkisel ürünlerde güvenilir gıda arzının ve sürdürülebilir üretimin sağlanması son derece önemli bir konu. Bakanlığımızca hatalı bitki koruma ürünü kullanımının denetlenmesi ve kalıntının önlenmesi hedeflenmekte bizlerde sahada bu yönde çalışmaları ve kontrolleri hassasiyetle yürütmekteyiz. Üretim alanlarında bitki koruma ürünlerinin etiket bilgilerine göre doğru kullanımı ile yasaklı, tavsiye dışı, aşırı veya hatalı kullanımını denetliyoruz. Bakanlığımız stratejik planında belirlenen hedefler doğrultusunda İlimizde “hasat öncesi pestisit denetim programı” uyguluyoruz. Yani hasat zamanı gelen üründen numuneler alarak analizlerini ve kontrollerini yapıyoruz. Denetimlerde olumsuzluk tespit edilen ürünler ve zararlı organizmalar ile ilgili yoğun üretim bölgelerinde kalıntı ve önemi, ilgili mevzuatlar, denetimler ve cezai yaptırımlar, Bitki Koruma Ürünlerinin teknik talimatlara ve etiket bilgilerine göre doğru kullanımı ve alternatif mücadele yöntemleri hususlarında üreticilerimize sürekli bilgilendirme yapıyoruz. Bakanlığımızın “Tarladan Sofraya Güvenilir Gıda” misyonu doğrultusunda, kontrollü pestisit kullanımı ile kalıntısız yaş sebze ve meyve üretimini hedefleyen mücadele yöntemi içerisinde yer alan Entegre Kontrollü Ürün Yönetimi Projesi kapsamında ilimizde binin üzerinde üretici ile 10 bin dekar alanda üretim yapıyor ve ekimden hasada kadar birlikte omuz omuza çalışıyoruz.
Yeni neslin çiftçilikten uzaklaştığını ve kırsaldan merkeze göç ettiğini, üreticilerimizin ortalama yaş seviyesinin giderek yükseldiğini görüyoruz. Sizce yeni neslin üretimden kopmaması, tarıma yeni üreticiler kazandırılması için yapılması gerekenler nelerdir? İzmir ve Ege Bölgesi’nde siz il müdürlüğü olarak bu konuda ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Tarımın geleceğini düşündüğümüzde bu şüphesiz ki en tehlikeli konu. Evet sahaya çıktığımızda yaş ortalaması yüksek, toprağa yıllarca verdiği emek yüzünden okunan, fedakar, cefakar teyzelerimiz amcalarımız çoğunlukta. Ama gözlemlediğimiz bir diğer nokta da; tarıma gönül veren, aile işini sürdüren, ekmeğini topraktan kazanan, üretimin değerini bilen gençlerimiz de var. Sayı olarak yeterli mi? Tabii ki değil. Bizler gençlerimize tarımı sevdirmeli, tarımı öğretmeli, bu bilinci kazandırmalıyız. Bu noktada da hem Bakanlığımızın hem de İl Müdürlüğümüzün yürüttüğü önemli çalışmalar var. Bakanlığımız desteklemeler noktasında gençlerimize her zaman pozitif ayrımcılık yapıyor. Genç Çiftçi Hibe Programları, Uzman Eller gibi projelerle gençlere çok ciddi rakamlarla destek oluyoruz. Şunu çok net ifade edebiliriz; gençler yeter ki üretsin, yeter ki üretimin içinde olsunlar, elleri toprağa değsin. Biz her zaman yanlarındayız. Çünkü yeni nesil yeni teknolojileri uygulama noktasında da çok başarılı. Anadan babadan görme yöntemlerle değil, tarımı kendi birikimleriyle, okuduklarıyla, izledikleriyle harmanlayarak devam ettirsinler. Bulundukları bölgeye de rol model olsunlar. Dünya olarak, geleceğimiz için onlara, onların tarımın içinde olmasına ihtiyacımız var.
2021 yılının tarım ürünleri üretimi ve ihracatı açısından nasıl geçmesini öngörüyorsunuz? İklim ve hava şartlarında gözlenen değişikliklerin önümüzdeki dönemde tarıma nasıl yansıyacağını tahmin ediyorsunuz?
İklim değişikliği ve kuraklık dünyanın en büyük korkusu. Ve bu kaçınılmaz bir şekilde yaklaşıyor. Bizler İl Müdürlüğü olarak kuraklıkla mücadele noktasında çalışmalar yürütüyor ve gelecek dönemlerde yaşanması beklenen bu sorunlara karşı önlemlerimizi almaya çalışıyoruz.
Kuraklığa ve iklim değişikliklerine uyum sağlayabilecek ürünlerin bölgemize adaptasyonu noktasında demonstrasyon çalışmaları yapıyoruz. Buca İlçemizde Ekobox adı verilen sistemle bir meyve bahçesi oluşturduk. Tüm iklim koşulları ve toprak çeşitlerinde maksimum verim elde edilmesini ve bitkilerin su ihtiyacını düzenli olarak karşılanmasını sağlayan bu bitki destek ünitesi, yaklaşık 15 litre suyla yetiştirme imkanı sağlıyor. Sistem, dünyadaki uygulamalarında yüzde 95 başarıya ulaştı. Ekobox ile 1500 litre su ile yüzde 80 başarı oranına ulaşılabilen damlama sulama sistemine göre büyük avantaj elde edildi. Oluşturduğumuz deneme bahçesinin durumunu sürekli takip ediyoruz. İlerleyen zamanlarda da bunu tüm meyve ağaçlarımızda uygulama gibi bir isteğimiz var. Üreticilerimizin artık vahşi sulamadan vazgeçmesi gerekiyor. Bu bilincin tüm üreticilerimizde yerleşmesi için de saha da sürekli bilgilendirmeler yapıyor, eğitimler düzenliyoruz. Şartlar göz önünde bulundurulduğunda daha az su isteyen, soğuklanma ihtiyacı daha düşük, mevcut iklim değişikliğine adapte olabilecek ürün desenini arttıracağız. 2021 yılında tarım ürünleri üretimi ve ihracatı açısından bir düşüş yaşayacağımızı da düşünmüyoruz. 2020 yılının zorlu şartlarında üretime aralıksız devam eden bir il burası. İzmirli üreticiler her koşulda üretmeye devam edecek.
Üretici ile sürekli iç içesiniz. En çok hangi başlıklarda taleplerle geliyorlar? Ege Bölgesi özelinde baktığımızda öncelikli olarak çalışma gündeminizde olan hususlar nelerdir?
Göreve başladığım günden itibaren öncelikli hedefim bu şehri ve bu şehrin tarımını, üreticisini tanımaktı. Bu noktada da ivedilikle oluşturduğumuz plan doğrultusunda 30 ilçemizin tamamına gittim. Neredeyse tüm mahalle muhtarlarıyla görüştüm. Her zaman söylediğim bir şey var; Tarımın mesaisi olmaz. Biz bu anlayışla mesai mefhumu gözetmeksizin çalışıyoruz. Ben ulaşılması çok kolay bir İl Müdürüyüm. Sosyal medya hesaplarımın hepsinden üreticilerimiz bana her konuda ulaşıyorlar. Onlar bize geliyor, gerekirse biz onlara gidiyoruz. Sorunu yerinde görüp ivedilikle çalışmalarımızı başlatıyoruz. Biz İzmirli üreticilerle kocaman bir aileyiz. Ve bu kocaman ailenin en uç noktadaki bireyinin derdi aslında bizim derdimiz. Yaptığımız tüm toplantı ve gezilerimizde en önem verdiğimiz konu mahalle toplantıları. Mahalle kahvesinde üreticilerimizle bir araya geliyor, konuşuyor, dertleşiyor, dertlerimize birlikte çözüm arıyoruz. Her görüşmemizde notlarımızı alıyor ve çözümü noktasında ivedilikle harekete geçiyoruz. Tarım zor iş ve üreticilerimizin tabii ki birçok sorunu var. Ama şunu artık üreticimiz de net olarak anlamalı. İzmir’de onların derdiyle dertlenen, çözümü için canla başla çalışan ve onlarla omuz omuza çalışmaktan keyif alan bir İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü var.
İzmir’in Dikili ilçesinde Tarıma Dayalı Sera İhtisas Organize Sanayi Bölgesi faaliyete geçti. Bayındır, Kınık ve Bergama’da da kurulma çalışmaları devam ediyor. Bu tür tarım organize sanayi bölgelerinin İzmir tarımına ve tarımsal ürün ihracatında katkıları neler olacak?
Bayındır Tarıma Dayalı İhtisas Sera Organize Sanayi Bölgesi Çiçekçilik alanında olacak. Bölgenin çiçekçilik ve süs bitkileri potansiyelini değerlendirerek bu yöndeki yatırım faaliyetlerini arttırmak, bu konuda yatırımcıların ihtiyaç duyduğu azami şartları karşılamak, süs bitkisi üreticileri, kooperatifler ve TDİOSB yapılanması ile sektörde yaşanan sorunların önüne geçmek temel hedeflerimiz. Çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Oluşturulacak seralarla bölgede üretim 12 ay boyunca devam edecek. Küçük Menderes Havzası’ndaki tüm üreticilere TDİOSB alanında bir irtibat ofisi verilecek ve bu şekilde tek bir merkezden alıcılar tüm satıcılara ulaşabilecek. Ayrıca kurulacak mezat sistemi ile süs bitkileri pazarlamasında bir kümelenme bölgesi oluşturarak ortak bir ürün kataloğu basılacak bu şekilde alıcılar tek bir katalogdan bütün ürünleri görebilecek.
Kınık TDİOSB Projesi ile bölgede tohum, fide, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğiyle buna bağlı sanayi gelişimi planlanmakta. Tıbbi ve aromatik bitkilerden elde edilen aroma, drog, uçucu yağ gibi yan ürünler ile birlikte fide ve tohum konusunda merkezi bir bölge oluşturmayı hedefliyoruz. Bunun yanında yerli tohum ve fide üretimin arttırılması, kaliteli türlerin elde edilmesine yönelik ıslah ve AR-GE çalışmalarının hak ettiği yeri bulması hususunda çalışmalar yürütülecek.
Bergama TDİOSB ile ise; bölgede süt hayvancılığı faaliyetleri ile buna bağlı süt ve süt ürünleri sanayisinin gelişimi planlanıyor. Proje kapsamında özellikle modern tesislerde süt verimi yüksek kültür ırkları yetiştirilecek. Damızlık hayvan yetiştiriciliği yapan büyükbaş hayvancılık işletmelerinin kurulması, süt üretiminde verimlilik ile kalitenin artırılması, sermayenin ülke içerisinde kalması sağlanacak.
Dikili TDİOSB tamamlandı şu anda altyapı çalışmaları üzerinde çalışılıyor. Çok yakında açılışını hep birlikte yapacağız. Tüm bu projeler bizi çok heyecanlandıran sadece İzmir değil ülke tarımına da çok büyük katkılar sağlayacak projeler. Sayın Bakanımız Bekir Pakdemirli’de yapılan tüm çalışmaları yakından takip ediyor. Bunlar büyük yatırımlar ve büyük çalışmalar gerektiren çok büyük projeler. İnanıyoruz ki İzmir Tarımına da bambaşka bir boyut kazandıracak.