Geçen hafta İzmir iş dünyası önemli bir değerini kaybetti. Bir gazeteci olarak Erdoğan Özgörkey ilk defa 2011 yılında tanıştım. İnsanın hafızasında bazı röportajlar iz bırakır. İşte bu sohbette bunlardan birisi idi.
Yıl 2011, EGİAD’ın sürekli yayını YARIN Dergisi için rahmetli Erdoğan Özgörkey ile bir araya geldik.
Key Otel’in kapısından içeri giriyoruz. Yazı işleri müdürümüz Cemal Tükel, “Biliyor musun ben üniversite için yurtdışına gideceğim yıllarda sadece buradan gelip döviz alabilirdik. Başka yerde döviz bulunmazdı” dedi. Evet, bir zamanların Merkez Bankası İzmir Bölge Müdürlüğü olan bu binaya şimdi baktığımda ise turizm sektörüne döviz kazandıran bir yer olarak karşımızda duruyordu. Kırmızı halılı merdivenlerinden çıkarken de bir dönem filminin içindeydim.
İzmirli sanayici Erdoğan Özgörkey ve küçük oğlu Selim Özgörkey, bizi 2005 yılında TMSF’den aldıkları ve aslına uygun olarak restore ederek turizm sektörüne kazandırdıkları yeni otellerinde ağırlamıştı.
Baba oğul ilişkileri odaklı başlayan sohbetin ilerleyen süreci bizi Türkiye ve İzmir ekonomisinde tarihi bir yolculuğa çıkarmıştı. Ne kadar çok alınması gereken ders vardı o sürece dair…
Dünyanın en değerli markalarından birisi olan Coca Cola’yı o yılların zorlu şartlarında İzmir’de üretme başarısı gösteren ve sonrasında onun deyimiyle sıfırdan başlamak suretiyle farklı bir sektöre girme kararı alan Erdoğan Özgörkey, o zaman 78 yaşında idi ve hala sanayicilik ruhundan hiçbir şey kaybetmemişti.
Küçük yaşta evlerinin içinde açtığı bakkal dükkânında ev sakinlerine şekerleme satarak başladığı ticaret hayatına, bugün yarattıkları Feast markasıyla dondurulmuş gıda pazarında emin adımlar atarak devam ediyordu. Çünkü insanlara ekmek kapısı yaratmanın ibadet olduğuna inanıyordu.
Oğlu ise babasının dürüstlüğünü “Kimsenin üzerine basmadan yol aldı” diyerek anlatıyordu. Sabrını ve çalışkanlığını ise takdir ediyordu. Ama en önemlisi Erdoğan Özgörkey, röportaj sırasında iş hayatında yaşadığı inişleri ve çıkışları anlatırken ‘Sıfır noktasını gördük’ diyerek açık sözlülüğü ile bende iz bırakıyordu.
Bu röportajda bir dönemi ve o döneme tanıklık etmiş bir sanayicinin hala İzmir’e yatırım yapmak için nasıl istek duyduğunu deyim yerindeyse çırpındığını dinlemiştim. Ama bütün zorluklara rağmen vazgeçmemek gerektiğini o kadar güzel tane tane anlatmıştı ki…
Tutumlu olmanın önemi, İzmirli sanayilerin nasıl küstürüldüğünü, bunun onu nasıl üzdüğünü, her şeye rağmen bölgeye yatırım yapma çabasını ne de güzel anlatmıştı. Kendisini rahmetle anıyor, yolculuğunun güzel olmasını tanrıdan diliyorum.
Not: Röportajın tamamını EGİAD resmi internet sitesinde yayınlar bölümünde sürekli yayınlar kısmında YARIN Dergisi 31. sayı başlığında okuyabilirsiniz.
–