TEKSTİLDE İŞ VAR, ELEMAN YOK

 

DSC_0331

 

 

Tekstil sektörü, pandemi süreci ve sonrasında kelimenin tam anlamıyla nefes almadan çalışıyor. Bu süreçte üretime ara vermeden çalışan sektörün; önümüzdeki dönemde öncelikli gündem maddeleri arasında sürdürülebilirlik, kalifiye eleman bulma ve asgari ücretten alınan vergi sistemi yer alıyor.

Bu hafta TİCARET Sohbetleri köşemin konuğu Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay oldu.

Öz İplik İş Sendikası bünyesinde Türkiye ilk defa bir sendika bünyesinde sürdürülebilirlik birimini kurduklarını bildiren Ay, bu yapılanma ile hedeflerini “Bu başlığı toplu sözleşmelere ekletmek istiyoruz. Çalışanların çalışma koşulları ve sağlıkları anlamında neler yapabiliriz toplu sözleşmelerle bunun üzerinde çalışıyoruz” diye anlatıyor.

Tekstil sektöründe gerek kalifiye gerekse kalifiye olmayan çalışan bulmakta sıkıntı yaşandığına vurgu yapan Ay, “Vasıfsız eleman bulmak zor. Ama yetişmiş eleman bulmak daha da zor. Sadece mühendislik değil ara eleman dediğimiz özellikle üretimde çalışan, üretimi yönlendiren usta, ara elemanlar, kalite kontrolcüler, müşteri temsilcisi kadroları için işçi bulmakta inanılmaz bir sıkıntı var” dedi. Ay ile pandemi sürecinde tekstil sektöründe yaşanan bütün gelişmelere ışık tuttuk.

Pandemi sürecinin iş yaşamı ve sendikal sürece etkisini değerlendirir misiniz?

Özellikle üretim sektörü, Türkiye bazlı neredeyse durmadı. Bunun sebebi de global müşterilerimizdi. Uzak Doğu’dan gidip mal alamadılar, tedbirlere güvenemediler. Kendi markası üzerinde yaratabileceği tahribatı ölçemedi. AB’ye yakın normlarda Türkiye’den ürün almanın markalar için izah edilebilir bir tarafı vardı.

Bu süreçte in-house giyime (rahat giyim) çok talep oldu. İnsanlar evde oturunca out-door giyimlere talep azaldı. Bizde de takım elbise ve gömlek üretimi yapan iki firmamız sıkıntılı süreç yaşadı. Ancak Eylül ayı gibi toparlamaya başladılar.

Bazı firmalar üretimde hızlı refleks verip hemen ev içi kıyafet segmentine ağırlık verip oradaki talebe odaklandılar. Üyeleriniz için de değişme giden oldu mu?

Bu süreçte maske ve tulum ürettik.  Bunun sebebi yine sektörümüz çok dinamik çok hızla değişebiliyor. Marka olursanız kendi kararınızı verebiliyorsunuz. Ama fason yapılanmaysanız maalesef markanın dediği şekilde hareket ediyorsunuz. Fakat süreç çok kötü değildi, 2020 Haziran gibi üretimler hızlanmaya başladı ve Kasım- Aralık gibi kapanmaya kadar iyi gitti ama eskisi gibi siparişler olmadı. Anlık siparişlerde terminler iki haftaya kadar geldi. Türkiye dışında 2 haftalık termini dünyada yetiştirebilecek başka ülke yok. İyi organize oluyoruz. Sadece firma içerisinde üretim yetmiyor, dışarıdan aldığınız işler de tekstil, yedek malzemelerinde hızlıca yetişmesi gerekiyor. Ham maddenin de olması gerekiyor. Bu anlamda Türkiye iyi, iyi olduğu için zaten pandemi sürecinde sektörümüz büyümeye devam etti. Temmuz ayında işten çıkarma yasakları kalkınca ‘Eyvah’ dediler çok işten çıkarma olacak sanıldı. Tam tersine çoğu firma işçi bulamıyor.

 

 

genel

Uzak Doğu’ya erişimin olmaması bize fırsat olarak dönmüş durumda. Süreci başarıyla yönettik diyebilir miyiz?

Evet…Fırsatı iyi değerlendirdik. Dönüşümü vardiyalarla sağladık, fazla mesailerle aslında birçok yeni şirket kuruldu. Özellikle bu bölgesel teşviklerle alakalı birçok şirket Güney Doğu’ya giderek yeni yatırımlar yaptı. Örneğin; Malatya ve Batman son bir yılda inanılmaz bir yatırım aldı.

Bu bölgelerde özellikle hangi ürün gruplarında uzmanlaşma yaşanıyor?

Denim ve ürünlerinde… Denimin tüm aşamalarında ve out-door dediğimiz rahat gruplarda çok iyiyiz. Bu anlamda örme fabrikalarımız ve örme makine sayımızda arttı. Denim fabrikaları daha dağınık bir yapıda… Malatya, Batman, Urfa gibi. Bizim için gün sonunda bunu sürdürülebilir hale getirebilmek çok önemli. Büyük global markalar Uzak Doğu’ya gidemeyince döndüler yatırımı Türkiye’ye yaptılar. İki sene sonra böyle olmayacak.

Öz İplik İş Sendikası olarak kendi iş yerlerimizle ve işverenlerimiz ile görüştük, tedbirler almalarını sağladık. Kendi temsilcilerimiz kanalı ile o tedbirleri kontrol ettik. Sonra bütün markalara yazdık, “Tekstil işçileri olarak ve tekstil iş yerleri olarak üretime hazırız. Pandemi tedbirlerini almış bir iş yeri olarak bize dönüp sipariş verebilirsiniz” dedik. Tüm markalara bu mektubu gönderdik. İşçinin çalışması gerekiyor. Türkiye bugün belki bizim o mektubumuzun da bir katkısı olarak çok iyi bir noktada. Global markaların çoğu teşekkür etti.

Bu dönemde sendikalı üye sayınızda azalma oldu mu?

Hayır, sendikalı sayımızı artırdık, artmaya devam ediyor. Pandemiye rağmen büyüyoruz. Tekstil sektörü çok durmadı. Örgütlenmeye devam ettik bugün 40 binli sayılara ulaştık.

TEKSTİLCİ ELEMAN BULAMIYOR

Pandemi döneminde edindiğiniz en önemli tecrübe ne oldu?

Birincisi sektörde markalaşmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendik. Sektörün bu algıya ne kadar cevap vereceğini önümüzdeki süreçte göreceğiz. İnsanlarda tekstil sektörüne gelmek istemiyordu. Şu anda tekstil gerçekten çok önemli bir üretim alanı haline geldi. Yetişmiş eleman, vasıfsız eleman bulmakta zor. Ama yetişmiş eleman daha da zor. Sadece mühendislik değil ara eleman dediğimiz özellikle üretimde çalışan ya da üretimi yönlendiren bizim usta dediğimiz ara elemanlar, kalite kontrolcüler bunun yanı sıra özellikle müşteri temsilcisi dediğimiz bir müşterinin malını A’dan Z’ye takip eden kadrolar için işçi bulmakta inanılmaz bir sıkıntı var.

Örgütlenme adına da sadece fiziki örgütlenmenin dışında artık elimizdeki sosyal medya, interaktif tüm ortamları kullanarak örgütlenmenin önemini gördük. Zoom ortamı üzerinden toplantılar yapmaya başladık. Biz sendikalara teknolojiyi de tam olarak kullanmayı öğretti diyebiliriz. Bu yıl belki bir toplantı birebirdi, gerisi interaktifti. Sosyal medyayı aktif kullanıyoruz. Oradan da örgütlenmemize devam ediyoruz.

Sürdürülebilirlik vurgusu yaptınız. Mevcut karneniz nasıl? Bu konuda sektörün kendi özelinde belirlediği yol haritası nedir?

Biz de aslında sektörel bazlı sürdürülebilirliği yine global markalar belirliyor. Global markaların bu konudaki tutumu davranışları bir nebze üreticileri bu işi dikte ettiriyor. Biliyorsunuz artık özellikle Avrupa’daki büyük üreticiler sizden alım yaparken bunlara dikkat etmenizi istiyor. Kendileri gelip denetim yapıyorlar, tabi biz de bunun içerisinde biri olarak sadece markaların talebi değil, işçi boyutu var oraya da bakmak gerekiyor.

Endüstriyel ilişkiler içerisinde sadece marka ve işveren yok. İşçi, işveren örgütleri de bu süreçlerin içerisinde. Biz de Türkiye’de ilk defa bir sendika olarak dedik ki, “Biz de bu trendin içinde kendi üyelerimiz için neler yapabiliriz?” Bu anlamda sürdürülebilirlik birimimizi kurduk. Türkiye’deki sendikalarda ilk. Muhtemelen hiçbir sendikada sürdürülebilirlik birimi duymamışsınızdır.

Bu birim ne yapıyor?

Birim, dünyadaki sürdürülebilirlik anlamında neler yapılıyor, bu alandaki verileri topluyor. Markaların sürdürülebilirliğine ve çalışanlarda sürdürülebilirlikte kendilerine ne yer edilinebilir diye bakıyoruz. Bu konuda iki tane seminer düzenledik.

Önümüzdeki süreçte kafamızda şöyle bir hedef var, diyoruz ki “Bu başlığı toplu sözleşmelere koyabilir miyiz?” Yani burada çalışanlar için özellikle sürdürülebilirlik anlamında çalışma koşulları anlamında, kendi sağlıklarının geleceği anlamında neler yapabiliriz toplu sözleşmelerle destekleyebilir miyiz? Bizde bu başlıkta işçilere neler yapabiliriz bunlara çalışıyoruz. Bu daha çok yeni bir ayak, kafamızda birçok şey var.

 

rafi ay

Son dönemde üyelerden en çok hangi sorular geldi?

En büyük kronik sorunlarımızdan biri vergiler… Geçen yıl 7. ayda bu yıl 6. ayda asgari ücret ikinci vergi dilimine girdi.

Siz asgari ücret ödüyorsunuz onu dahi ‘zenginleşti’ diye ikinci vergi dilimine alıyorsunuz! Haziran ayı gelince tüm üyelerimiz bu anlamda doğal olarak bize şikâyet etmeye başlıyorlar. Bizde doğal olarak bu seneki sözleşmelerimizi brüt ücretlerden talep edeceğiz. Çünkü net ücret üzerinden yürüyen sistemde işçi günün sonunda inanılmaz derecede hak kaybına uğruyor. İşçi burada fazla mesai yapmak istemiyor.

Niye?

“Tüm kazancı vergi dilimine girdiği için benim kazancım vergiye gidiyor ben neden fazla mesai yapayım?” diyor. Aslında toplama bakınca bu hem üretime hem çalışana zarar. Burada biz daha önce de söyledik, devlete dedik ki, “Vergi zenginleşenden alınır, vergi asgari ücretliden alınmaz. Ya da muhtemelen daha düşük atölye tipi yerler fazla mesailerde artık bordrolarda göstermiyor. Doğal olarak vergi kaybına uğruyorsunuz.”

24 ASGARİ ÜCRETTEN SONRA 2. VERGİ DİLİMİNE GEÇİLSİN

Siz ne önerdiniz?

Bizim talebimiz iki asgari ücret yani 24 asgari ücretten sonra ikinci vergi dilimine geçilsin.

Devletin görevi vergi toplamak ama doğru yerden vergi toplamak. Bu sürdürülebilir olmayacak çünkü biz markalaşmıyoruz. Biz bir yere yatırım yapmıyoruz. Dünyada pandemi bitsin Uzak Doğu ya da maliyetleri düşük olan piyasalar açılınca tekrar bu markalar oraya dönecek. Anında gidecekler.

GLOBAL MARKALARA FON OLUŞTURUN ÖNERİSİ

Dünyada grevler oldu. Öneri olarak “Güvenlik ağını oluşturalım” dedik. Normal süreç giderken markalar buralar cüzi rakamlarla çalıştırdıkları kişi başı ya da ürettikleri ürün kadar bir fon oluştursunlar. Çünkü marka kendini de korusun. Çünkü markaların öyle bir bakış açısı var. Global fon da destek olsun. Şu anda sıcak bakıyorlar ve çalışma yapıyorlar bunun üzerine. Muhtemelen bir dahaki krize de hazırlığımız bu olacak. Bu pandemi herhalde evrim geçirerek devam edecek.

Pandemi daha devam edecek…

Herhangi bir öngörülmeyen pandemiye karşı tedbir alıyoruz. Bundan sonra hazırlıksız alanlara da yatırım yapmamız gerekiyor. Global bir şemsiye gerçekten iyidir, bu teklifi de Öz İplik Sendikası olarak biz yaptık. Bu konuda çalışma yapılıyor inşallah o da tamamlanacak. Global anlamda da emekçilere fikirlerimiz ile katkı veriyoruz. Pandemide hiç boş durmadık. Tam tersine inanılmaz derecede yoğun çalıştık.

Sektör önümüzdeki günlerde sektör neyi konuşacak?

Sektör herhalde 2 yıl daha yine tam kapasite çalışacak. Doğru bakış açısı; “Sektör ne konuşmalı?” Sektör sürdürülebilirliği konuşmalı. Hem marka hem de koleksiyon yatırımlarını hızlandırmalılar. Sektörde şöyle bakıyor, “Hızlı bol kazanç var, kazanalım.”

Kazanılanın büyük çoğunluğunun tekrar sektörde yatırıma dönmesi lazım. Buradan kazanıp geçmişteki gibi enerji ve otele yatıracaklarsa kendi elleriyle bindikleri dalı keserler.

Sektörden kazandığını sektöre yatır çağrısı yapıyorsunuz.

Kesinlikle öyle yapıyorum.

MÜLTECİLERİN ENTEGRASYONU İÇİN ÖZEL PROJE

Çünkü kapasite artışları söz konusu olacak. Eleman sıkıntısını nasıl çözeceksiniz?

Muhtemelen Suriyeliler ve Afganlar’dan takviye edilecek. Bir de tabi hizmet sektörü özellikle otel sektörü bu sene biraz sıkıntılı olmasına rağmen devam etti ama sezon bitiminde muhtemelen oradakilerde vasıfsız olarak bu sektöre geçiş olacaktır. Suriye’den gelenler içinde tekstil sektörünü bilenler var. Bu anlamda biz sendika olarak da mülteciler için projeler hazırlıyoruz. Mülteciler sektöre entegrasyonu, kalifikasyonu için projeler hazırlıyoruz. İnşallah yakın zamanda onları da hayata geçireceğiz.