Ege Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (ESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı, Türkiye’de son dönemde sivil toplum kuruluşları (STK)’larının her platformda dikkate alındığını söyledi. Karabağlı, “STK’ların ciddi önem kazandığı bir döneme giriyoruz. Çünkü son 10 senedir STK’lar uykuda idi. STK’lar önümüzdeki 5 yıl içinde altın çağını yaşayacak. Önümüzdeki dönemde insanlar istedikleri STK’larda daha fazla olmak için çaba harcayacak” dedi. STK’ların içindeki bilgi, network altyapısına yönelik gücünün daha fazla kullanılması gerektiğini ifade eden Karabağlı, “Her türlü konunun kamuoyuna anlatılmasında STK’ların kullanılması lazım. Gelin bizi kullanın diyoruz” dedi.
Türkiye’nin katma değerli ihracat için önümüzdeki dönemde teknoloji üreten teknolojiye odaklanması gerektiğine vurgu yapan Karabağlı ile ESİAD’ın yeni dönem hedefleri üzerinden İzmir ve Türkiye ekonomisindeki gelişmelere, yaşanan sorunlara ve çözüm önerilerine ışık tuttuk.
Mart ayındaki genel kurul sonrasında yeni yönetim kurulu olarak belirlediğiniz öncelikli çalışma başlıkları neler oldu?
Geçtiğimiz dönemde yönetim kurulunda görev yaptığım için sistemin nasıl işlediğini ve neler yapıldığını biliyordum. Bu dönemde sisteme ufak tefek dokunuşlarımız oldu ve olacak.
ESİAD’ın yönetim kurulu toplantılarını geniş katılımlı yapmaya başladık. Yedek yönetim kurulu üyelerimizi de toplantılarımıza dahil ettik. ESİAD Faaliyet Kurulu adını verdiğimiz 25 kişilik çalışma yapısını oluşturduk.
Genişletilmiş yönetim kurulu toplantısı ile amaç neydi?
Bunun arkasındaki ana felsefe biraz daha geniş katılımlı ortak akıl çalışma ortamını yaratmaktı. Bu konuda modelimiz benimsendi. Ayrıca bir yönetim kurulu toplantısı yapmadan süreci yönetiyoruz. Bu felsefe ile yola çıktık ve başarılı oldu. Sistem, 5 aydır sorunsuz yürüyor.
Başkan ne derse o olur ama ortak akıldan faydalanması gerekiyor. Analitik olarak da ortak akla inanırım. Bu modelden daha verimli sonuçlar elde edeceğimizi düşünüyoruz. Burada önemli olan masanın etrafındaki tüm fikirlerin ortalamasının alınması. Başkan olarak fikirlerin ortalamasını alıyorum.
Göreve geldikten sonra Türkiye’nin ekonomi gündemine yönelik anlık refleksler verip, görüş beyan etmeyi tercih ettiniz. Kurum olarak toplumsal farkındalık yaratmak için daha sık mesajlar mı vereceksiniz?
Bulunduğumuz bölge ve ülkenin gerçekleri var. Bir de ben sanayiciyim ve gerçekleri yaşıyorum. Sorunları ifade etmemek temsil ettiğim kurumuma haksızlık olurdu. Örneğin; konteyner sorununu gündeme getirdik. Bu son dönemde yaşadığımız en büyük sıkıntılardan birisi idi. Bu sorun hala devam ediyor. Diğer bir örnek; izin kâğıdı meselesi oldu. Bunları hemen anlık refleks verip gündeme taşıdık. Bu sıkıntıları bürokrasiye ve Ankara’ya daha net bir şekilde anlatmak gerekiyor. Ne kadar katkımız oldu bilmiyorum ama farkındalık oluşturmak çabamız oldu. Hassasiyetlere dikkat etmemiz lazım. Açıklamalarımızda bir siyasi tutumumuz yok.
Bakınız; siyaset sorunu bilmez ise soruna çözüm getiremez. O yüzden bizlerin sivil toplum kuruluşları olarak bu sorunları daha fazla gündeme taşımamız gerekiyor. “Sorun bu diyoruz” ama çözümünü de üreterek yol almak gerekiyor. Siyasetin de işini kolaylaştırıyoruz.
Türkiye’de STK’lar dikkate alınıyor. STK’ların ciddi önem kazandığı bir döneme giriyoruz. Çünkü son 10 senedir STK’lar uykuda idi. STK’lar önümüzdeki 5 yıl içinde altın çağını yaşayacak. Önümüzdeki dönemde insanlar istedikleri STK’larda daha fazla olmak için çaba harcayacak.
STK’lara yönelik nasıl bir politika izlenmeli?
Gelişmiş ülkelerde örnekleri var. Yurtdışındaki modellerde STK’lar çok güçlü…Türkiye’de de süreç bu yönde evriliyor. Bunu önümüzdeki dönemde daha keskin şekilde hissedeceğiz. STK’lara yönelik yeni bir model düşünmek lazım.
Sizin yeni model konusundaki öneriniz nedir?
Herkes istediği STK’ya üye olmalı. STK yapılanması konusunda bir devinim yaşanması gerekiyor.
Bu bakış açısı ile baktığımda Türkiye’de STK’ların kamu ve kamuoyunun reflekslerini yansıtması gerekiyor. Dönem dönem demeçlerim oldu ve olacak. Yeni yeni ısınıyoruz. Buna hazır olun.
Göreve gelir gelmez 11 ayrı çalışma masası oluşturdunuz. Bu masaların da pandemi dönemine rağmen oldukça etkin çalıştığını görüyoruz. Bu sistem ile amaçlanan nedir?
Eskiden komiteler vardı. Bu yapıda değişime gittik. Eskiden 5-6 tane çalışma komitemiz vardı. 11 tane yuvarlak masa oluşturduk. Belli konularda ihtisas sahibi olan insanların bu konuda yol almasını hedefliyoruz. Yuvarlak masada çalışma grupları var. Belli bir konuda ihtisas sahibi olan insanlar rapor hazırlıyorlar. Ekonomi Gözlem Grubumuz da olduğu gibi… Sanayi ve Yatırım Ortamı yuvarlak masası, Yüksek Teknoloji Yatırım Çalışma Grubu, Gıda Tarım Hayvancılık yuvarlak masası ve benzeri gruplarla ve alt gruplarla ilgili olarak çalışmalar yapılıyor.
Bu çalışma grupları özel raporlar mı hazırlayacak?
Yıllık etapta bir çalışma hazırlayacağız. Bunun için işin mutfak kısmında da güçlü bir çalışma grubu gerekiyor. Bu raporlar ve çalışmalar kamuoyuna sunulacak şekilde olmalı. Sonrasında 6 ayda bir çalışma raporları hazırlayacağız. 11 tane yuvarlak masa var ve hepsinde düzenli toplantılar yapıyoruz ve buradan önemli raporlar çıkacak. Güncelliği olanları birleştirip rapor olarak çıkaracağız. Bilgilerin de çok geç kalmadan kamuoyu ile paylaşılması gerekiyor.
İki yıl önce ESİAD’ın AB’den proje desteği ile Ankara’da bir ofis açıldı. İzmir’in Ankara’da hiçbir kurumunun iletişim ofisi yoktu bu nedenle açıkçası kıymetli bir açılım idi. Proje tamamlandı. Bu projenin devamı niteliğinde nasıl bir yol haritası belirlendiniz? Bu adım üzerinden ESİAD yeniden İzmir’deki sivil toplum kuruluşlarına abilik yapıp burada ortak bir ofisin açılıp yol alınması konusunda çalışma yürütemez mi?
Bu konuyu dönem dönem ilgili STK başkanları ile bir araya geldiğimiz ortak başlık olarak ele alıyoruz. Ofis açmaktan ziyade Ankara’da tek ses olmak konusunda ne gibi çalışmalar yapabiliriz, bunun araştırması içindeyiz.
Yeşil Mutabakat konusunda ortak bir çalışma yapmayı istiyoruz ve ilgili Bakanlıklara sunmak istiyoruz. İş dünyasının fikrini beyan etmek arzusundayız.
Sürekliliği olan bir ofis açma yönünde yol alınır mı, bu üzerinde konuşulması ve tartışılması gereken bir başlık… Bu önerinizi dikkate alalım.
AB Bilgi Bürosu üzerinden ESİAD, özellikle bir dönem Brüksel’de çok ciddi lobi faaliyeti yürüttü. Türkiye-AB ilişkilerinin soğuma dönemi yaşadığı bugünlerde sürece bu özelden baktığımızda yeni dönemde AB ayağında ne gibi çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?
Bu temasların hızlanması gerekiyor. ESİAD, AB nezdindeki bilgi büroları özelinde ayrı bir konuma sahiptir.
Türkiye genelinde 19 tane bilgi bürosu var. Bunun çalışmalarda 18’i TOBB bünyesindeki Oda’ların bünyesinde yürütülürken, sadece İzmir’de STK olarak bizim sorumluluğumuz özelinde gidiyor. ESİAD olarak ayrıcalığımız var. AB koordinatörleri de buraya geldiklerinde aradaki farkı görüyor. Bu farkındalık yaratıyor. Bizde bunun hakkını vermek için çok çaba harcıyoruz. Devam eden ve yeni olan projelerimiz var.
Örneğin…
Sürdürülebilirlik Elçileri Projesi devam ediyor. İlk etap bitti. Ekim ayında 60 üniversite mezunu işsiz gencimizin eğitim süreci söz konusu olacak. Bu ve buna benzer projelerimiz olacak. Bazı yeni projelere başvuruda bulunacağız. Üniversiteleri sürecin içinde daha fazla tutmak istiyoruz. Türkiye’nin AB ve Kopenhag kriterleri çerçevesinde yola devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
AB-Türkiye arasındaki ilişkilerde çok ciddi soğuma dönemi yaşanıyor.
Farkındalığı arttırmaya yönelik çalışmalarımız devam edecek. Sanayi, üniversite, çocuklar özelinde etkin çalışmalar yapmayı planlıyoruz. Türkiye’nin olmazsa olması AB üyeliğidir. Olmazsa olmaz kavramının altını her platformda çizeceğiz. Hedef, Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine ulaşmasını sağlamaktır.
Sanayi ve yatırım ortamı, teknoloji ve teknolojik şirketler, dijital tarım, eğitim ve turizm başlığında özel çalışmalar yapacağız. Öncelikli raporlamalarımızı bu başlıklar üzerinden gideceğiz.
Teknoloji özelinde sürece baktığımızda Devlet yardımlarından yararlanan şirket sayısının bir elin parmakları kadar olduğunu görüyoruz. Burada KOBİ’lerimiz erişim konusunda sıkıntı yaşıyor. Bu konuda nasıl bir yol haritası çizilmeli? Nerede tıkanıyoruz?
Bana göre sanayicide ve iş insanlarında güveni tesis etmek gerekiyor. Sanayi ve iş insanlarının devlete güvenmesi gerekiyor. Çok büyük bir tereddüt var. Sanayici devletten 10 TL destek için 20 TL ödemek zorunda kalırım diyerek tedirgin. Bu yanlış bir algıdır. Sanayicimizde böyle bir algı var. Büyük işletmeler daha profesyonel yapıya sahipler. KOBİ’ler sadece patron nezdinde yürüyor. Patron korkuyor ise bu alana girmek istemiyor. Bu güveni tesis etmek gerekiyor. Burada duyuruların kamuoyuna anlatılmasında STK’ların etkin olarak kullanılması lazım. ‘Gelin bizi kullanın’ diyoruz. Bu sadece TOBB bünyesindeki Odalar ile olabilecek bir şey değil. Sanayici ve iş insanlarına destek paketlerinin anlatılması gerekiyor. İlgili derneklerde bunun anlatılması lazım. Tek bir merkezden duyurarak yeterli neticeyi almak mümkün olmuyor diye düşünüyorum.
Kümelenme modelleri doğru bir şekilde kullanılmıyor mu? Aktif olarak kullanılamazlar mı?
Olabilir. Maalesef doğru bir şekilde kullanılmıyor. Tabeladan ibaret olan uygulamalar var. Buralarda ciddi sorunlar var. Ancak dediğim gibi STK’ların aktif kullanılması gerekiyor. Hepimiz her şeyi kendimiz yapmaya çalışıyoruz, o zamanda treni kaçırıyoruz. Kümelenme olan STK’lardan destek alınırsa daha hızlı yol alınır.
Teknoloji özelinde baktığımızda kilogram başına ihracat bedelini arttırma çabamız var. Katma değerli üretim üretmek gerekiyor. Bu konuda nasıl bir hedef belirlememiz gerekiyor?
Türkiye için maden ve madenlerin ihracı ortalamayı düşürüyor. Ürünü işlenmiş olarak satmamız gerekiyor. Ayrıca çok yüksek teknolojili ürünleri ihraç edemiyoruz. Çünkü bu alana yatırım yapmamış durumdayız. Teknolojiyi yaratan teknolojiyi üretmemiz gerekiyor. Bu konuda konuşmamız lazım.
Bu konuyu biraz daha açalım mı?
Çip üretmeliyiz. Bir çipin içindeki mekanizmaları üretmemiz gerekiyor. O çipi yapmaya başladığınız anda gelişmeye başlarsınız.
Bir sürü teknoparklarımız var. Bu işin kıvılcımı oradan başlayamaz mı?
Haklısınız ilk kıvılcım olabilir ama işin asıl olabileceği yerler buralar değil. İş; sanayici ve devlete düşüyor. Devletin kâr zarar hesabı yapmadan bu yatırımların önünü açması gerekiyor. Bu konuda kâr zarar hesabı olmaz. Burada montaj yapan değil yüzde 100 yerli üretim yapan konumuna gelmemiz gerekiyor. Yarı iletken, çip ve özel malzemeleri ithal ediyoruz. Bu konuda geliştirecek bir altyapımız da yok.
Bir elektronik devre boardunun üzerindeki her şeyi ithal ediyoruz. Sadece montaj yapıyoruz. Bizim gücümüz ise iyi bir uygulama mühendisliği yapmamız. Geliştirilmiş teknolojiyi çok iyi uyguluyoruz, ancak teknolojiyi geliştirmiyoruz. Ülke olarak yazılım geliştirmemiz gerekiyor. Ama hazır platformları kullanarak bu yazılımları geliştirmeye çalışıyoruz. O platformların kullanılmasına izin verilmediği takdirde hiçbir şey yapamayız. Suyun başında değiliz.
Devletin arabadaki gibi yeni babayiğitler çıkarması gerekiyor. Bu konuda sermaye desteği vermeli. ‘En iyi adamları toparlayın’ diyecek. Gerekirse yurtdışından bir miktar satın alma yapacağız. Yarı iletken ve çip teknoloji konusunda yatırım yapmak zorundasınız. Öncelikli ev ödevimizin bu olması gerekiyor.
Bu konuda yatırım yapmak için en iyi lokasyon neresi? Örneğin, havacılık konusunda Eskişehir bir üs oldu, savunma sanayinde Ankara bir üs oldu. Yüksek teknoloji üretimi konusunda yeni üs neresi olmalı?
İzmir…
Niye?
Birincisi insan kaynağıdır. Bu insanlar zeki, yaşam tarzı itibariyle daha relaks ve sanatçı ruhları var. Bu insanları barındırabileceğimiz coğrafya İzmir gibi toleranslı bir kent olmak zorundadır. İkincisi; ulaşım kolaylığı var. İklimi, limanı, havalimanı, dış hatları ve direk uçuşlar bizim için artıdır. İzmir Havzası’nda 9 üniversitemiz var. Ankara’da da olur mu olur ama insan gücü ilk fırsatta Amsterdam’a kaçmak için uğraşır. Malzeme bilimi konusunda da çok zayıf bir noktadayız. Bu konuda güçlenmemiz gerekiyor. İthalata bağımlıyız. Temelinde benim madenim var ama işlenerek bana tekrar satılıyor.
Zor bir yılı geride bıraktık. Eylülden itibaren piyasalarda bir hareket bekliyor musunuz? Gelecek yıla ilişkin iş dünyasına yönelik önerileriniz neler olur?
Yatay bir seyir bekliyorum. Ekonomide sıkıntı yaratacak bir şey beklemiyorum. Yıl başına doğru bir faiz indirimi olabilir. Döviz girişleri belki faiz indirimi getirebilir. Yıl başına doğru bir puan bile faiz indirimi piyasalara moral de verebilir. Zamanlama burada kıymetli.
2022 yılına ilişkin ise tedarik zincirindeki sıkıntılar devam edecek. Üretici sanayici siparişlerini buna göre planlaması gerekiyor. Kısa vadeli bakarsak maliyetli bir süreç yaşarız. Piyasalarda yatay bir seyir bekliyoruz.