SEDA GÖK
Türkiye’de pandemi gölgesinde ilkokul bir ve ana sınıfında eğitime başlandı. Diğer sınıflar internet ortamı üzerinden eğitim alıyor. Kısa bir süre sonra üniversiteler de internet ortamı üzerinden eğitim dönemine başlayacak. Daha ilk günden çöken EBA, internet sistemi, ailelerin isyanı ve öğretmenlerin okula gidip ders verme mücadelesi…
Bütün bunlara karşılık Milli Eğitim Bakanı’nın talihsizlik olarak nitelendirdiğim değerlendirmelerini dinledik.
Dünya Sağlık Örgütü geçtiğimiz günlerde genç nesilin yaşadığı sıkıntıya vurgu yaparak ülkelere gerekli önlemleri alarak eğitimi sürdürmesi gerektiği mesajını verdi. Açıklanan veriler de gösteriyor ki yüz yüze eğitimin bu koşullarda olması zor.
Eğitimin aralıksız devam edebilmesi için gerek internet altyapısı gerekse donanım anlamında Türkiye ne durumda?
Doğu-batı ayrımı yapmaksızın çocuklarımız internete ve bilgisayar altyapısına ne kadar ulaşabiliyor?
Çok uzağa gitmeye gerek yok. İzmir’de farklı semtlerde oturan aileler ile sohbet ettiğimde işin doğu-batı sorunu olmadığını görüyorum. Aynı il sınırları içinde komşusunun internet ağı ile eğitim alma mücadelesi veren çocuklarımız var. Peki, o zaman eğitimde eşitlik ilkesi nerede?
Bu süreç içerisinde gerek sivil toplum kuruluşlarının, gerekse sanatçı ve spor camiasının önde gelen insanlarının geleceğimiz olan çocuklarımızın internet alt yapısına ve bilgisayar erişimine destek olmak amaçlı çeşitli kampanyalar düzenlediklerini görüyoruz. Bazıları ise çeşitli destek mekanizmaları içinde yer alıyorlar.
Ancak burada insanın kafasına bir takım soru işaretleri takılıyor. Bu destekler amacına ne ölçüde ulaşabiliyor? İkincisi cihaz temini konusunda yerel markalara ne kadar öncelik verebiliyoruz? Yerli malı kavramını ve tüketimini teşvik etmek amaçlı özel bir mekanizmayı uygulayabiliyor muyuz?
Sadece tablet üzerinden duruma bakmak istedim. Türkiye’de 2 milyon adetlik tablet pazarı var. Bu pazarın önümüzdeki günlerde hızlı bir şekilde büyüyeceği ifade ediliyor. Pazardaki talebin yarısının yerli bir üretici tarafından karşılanıyor olması da dikkat çekici. Tablet piyasası belli bir olgunluğa ulaşmış durumda. Kanaat önderleri önümüzdeki günlerde ise tablet fiyatının giderek yükseleceğini öngörüyorlar.
Kampanya düzenleyenlerin il ayrımı yapmaksızın, gerçek ihtiyaç sahiplerine odaklanarak ve yerli markalara sahip çıkarak bu projeye sahip çıkması çok kıymetli.
Devlet olarak bu işe nasıl el atılabilir? Acaba ihale açarak yerli üreticilere cihaz ürettirerek çocuklara dağıtılamaz mı?
Amaç eğitimde fırsat eşitliği ise bunun için doğru yerde doğru insana dokunmak gerekiyor. Kısacası Türkiye’nin yeni otoyollara değil eğitimde seferberliğe ihtiyacı var.