KISA KISA…

seda2

Bu hafta kısa kısa birkaç konuda yakaladığım başlıkları sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz hafta Dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin arka arkaya raporlar açıklandı.  Bu raporlarda gösteriyor ki, zorlu bir dönem bizi bekliyor.

COVID-19 KRİZİ İŞ DÜNYASINA SERMAYE STRATEJİLERİNİ YENİDEN YAZDIRIYOR

EY 22. Global Sermaye Güven Barometresi’ne göre; iş dünyası liderleri COVID-19’un küresel ekonomi üzerinde ciddi etkileri olacağını düşünüyor. Tedarik zincirlerinde oluşan kırılganlıklar ile birlikte çok sayıda yönetici şirket operasyonlarını yeniden yapılandırırken, küresel ekonomik toparlanmanın 2021 yılına sarkacağı öngörülüyor. Birleşme ve satın alma faaliyetlerinde ise yöneticilerin salgın krizinin ötesini değerlendirmelerinin etkisiyle güçlü seyrin sürmesi bekleniyor.

BİRLEŞME VE SATIN ALMALAR PLANLANIYOR

Araştırmanın sonuçları; iş dünyası liderlerinin COVID-19 salgınının tedarik zincirleri, gelirler ve karlılık üzerindeki etkilerini yönetmeye odaklandığını gösteriyor. Araştırmaya göre yöneticiler sermaye dağılımını yeniden şekillendirirken, kriz sonrası için birleşme ve satın alma planları yapıyor.

DÜNYA EKONOMİSİ 2020 YILINDA YÜZDE 3,3 KÜÇÜLECEK

Euler Hermes yayınladığı yeni raporunda ise dünya ekonomisinin yeniden faaliyete geçiş sürecini değerlendirdi. Raporda dünya ekonomisini yeniden faaliyete geçirirken 7 olası riskin takip edilmesi gerektiği vurgulanırken 2020 yılında ekonominin yüzde 3,3 küçüleceği tahmin edildi. Salgın sürecinde yaşanacak 9 trilyonluk kaybın Almanya ve Japonya ekonomilerinin toplam GSYH büyüklüğüne eşit olduğu vurgulandı. Raporda küresel nüfusun ve üretimin yarısından fazlasını kilit altında tutan bu krizin dünyayı 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en kötü resesyona sürüklediği belirtiliyor. Bu kapsamda dünya ekonomisinin tekrar faaliyet geçmesi ile sermaye piyasalarındaki durumun iyileşmeden önce kötüye gidebileceği tahmin ediliyor. Raporda mal ve hizmet ticaretinde iki çeyrek boyunca sürecek bir resesyon beklendiği ifade ediliyor. Ticaret hacminde yaşanması beklenen yüzde 15’lik bir daralmanın sonucunda dünya ticaretinde 3,5 trilyon dolara varan kayıplar yaşanacağının altı çiziliyor. Bir diğer büyük risk olan iflasların ise hükümetlerin bu zamana kadar göstermediği desteklere rağmen yüzde 20 oranında artacağı tahmin ediliyor. Dünya ekonomisinin 2020′de yüzde 3,3 küçülmesinin beklendiği raporda yaklaşık 9 trilyon dolarlık bir kaybın yaşanacağı ifade ediliyor. Bu kayıp Almanya ve Japonya ekonomilerinin toplam GSYH büyüklüklerine eşit.

BANKACILIK SEKTÖRÜ COVİD-19’A HAZIRLIKLI YAKALANDI

KPMG Türkiye’de, dünyayı sarsan koronavirüs salgınının sektörleri nasıl etkileyeceğini analiz etti. Analiz raporuna göre küresel krize neden olan bu beklenmedik süreçte bankalar, mali ve teknik donanıma sahip olduğunu gösterdi. Kısacası bankalar oyunu kurallarına göre oynuyor. Virüsün tamamen kontrol altına alınmasından sonra banka bilançolarında toparlanma hızlı olacak. Sektörün gözü sürecin hangi kriz senaryosuna uygun olarak ne zaman sona ereceğinde… Bankacılık sektöründe ilk etki kredi büyümesi kanadında bekleniyor. Ekonomik görünümün hızla bozulması ve risk algısının tamamen değişmesi hem bankaların kredi verme iştahını hem de kredi talebini olumsuz etkilemişti. Ancak BDDK’nın bankaların Türk Lirası ve yabancı para likidite yönetimlerinde esnekliğin artırılmasına, reel sektöre kredi akışının kesintisiz devamının sağlanmasına ve salgın nedeniyle etkilenen mal ve hizmet ihracatçısı firmaların KOBİ odaklı yaklaşımla geniş kapsamda desteklenmesine yönelik ilave tedbirleri kapsamında aldığı Aktif Rasyosu kararı, bankaların kredi verme iştahını yeniden artırma hedefi taşıyor.  Raporda, “Kredi erken kapama komisyonlarının sınırlandırılması başta olmak üzere kredi kullanan tarafların rahatlatılması adına atılan adımlar, büyük olmasa da gelirleri bir miktar aşağı çekecek. Kredi taksitlerinin ötelenmesi, faiz gelirleri kanadında olumsuz bir etki yaratmamakla birlikte nakit çevrimi açısından hafif bir yük oluşturabilir ancak bankaların bol likidite pozisyonları düşünüldüğünde bu durumun etkisi görülmeyecektir.  Risk tarafı doğru yönetilmeli.  Bu tarafta daha maliyetli bir tabloyla karşılaşıyoruz. Genel görünümün bozulması ve kredi alanların mali tablolarındaki kötüleşme, bankaların karşılık giderlerini artıracaktır. Bozulan küresel risk algısı, bankaların yurt dışı borçlanmalarında ilave maliyetlere katlanmalarına da sebep olacaktır” ifadeleri dikkat çekiyor.