Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal, Ankara Sanayi Odası’nda sanayicileri dinledi. Burada sanayicilerin vurguladığı başlıklar dikkat çekici idi. Bugün bu konuşmalardan çıkardığım satır başlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mevsim etkilerinden arındırılmış sanayi istihdamının toplam istihdamdaki payının 2005-2019 döneminde yaklaşık yüzde 30’lardan %24’lere geriledi. İmalat sanayisinin hem toplam hasıladaki payında hem de istihdam içindeki payında kaydedilen bu daralmalar, Türkiye’nin sanayisizleşme eğiliminde olduğuna işaret ediyor.
Sanayisizleşme, ekonominin büyüme potansiyeli, istihdamın artırılması ve kaynakların etkin kullanımı hedeflerine ket vurduğu zaman, ekonomi açısından hayati bir durum ortaya çıkarıyor.
Bu olgu, politika yapıcıların ekonomik büyümenin hızlandırılması, işsizliğin azaltılması ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimdeki payının artırılması ile Türkiye’nin rekabet gücünün artırılması hedefleriyle çelişiyor. Ülkemizde sanayisizleşme eğiliminin nedenlerinin tespit edilmesi, finansal kesiminin reel kesimi finanse etmesi için gerekli ekonomi politikalarının uygulanması ve sanayi üretiminin teşvik edilmesi gereğini beraberinde getiriyor.
Hatırlayacaksınız geçtiğimiz yıl Ankaralı sanayiciler özellikle sanayide çalışacak eleman bulma noktasında sıkıntı çekilen bu dönemde, sanayi siciline kayıtlı imalat sanayi işletmelerinde çalışanların vergi ve SGK priminin asgari ücret seviyesindeki tutarlarının devlet tarafından alınmayıp, doğrudan işçiye ödenmesi teklifinde bulunmuştu.
Bu öneri uygulanırsa imalat sanayisinde çalışanların gelirleri artacak. Böylece imalat sanayisi nitelikli işgücü için cazip hale gelecek. İstihdam, üretim kalitesi ve verimlilik artışı ortaya çıkacak.
Konuşmalardaki diğer önemli bir husus ise son on yılın ortalama büyüme hızı pozitif olduğu halde, ihracat hacmi yükselirken ihracat birim fiyatlarının belirgin ölçüde düşmesi. Bu da Türkiye’nin “yoksullaştıran büyüme” olgusunu yaşadığını ortaya koyuyor. Daha açık bir anlatımla yoksullaştıran büyüme, bir ülkenin daha fazla üretip daha yüksek hacimde ihracat gerçekleştirdiği, ancak dış ticaret hadleri bozulduğu için ihraç ürün fiyatlarının azaldığı bir durumu ifade etmekte.
Günümüz yeni ekonomik koşullarında büyümek daha zor ve maliyetli hale geldi. Sağlıklı ve sürdürülebilir büyümenin itici gücü verimlilik. İşgücü verimliliğini, sermaye verimliliğini ve toplam faktör verimliliğini artıramayan bir Türkiye’nin “sürdürülebilir büyümeyi” yakalaması oldukça zor. Türkiye’nin yeni büyüme hikâyesinin temelinde yer alması gereken unsurlar verimlilik, yenilikçilik ve dijitalleşme olacak. Türkiye, yalın üretimi, ardından süratle dijitalleşmeyi sağlamak zorunda…