NİYE TÜRKİYE’NİN DE ÇEVRE AJANSI OLMASIN!

GÜNDEME DAİR…

seda gök

Yeni Çevre Kanunu şu anda tamamen plastik poşet üzerine konuşulan bir çevre yasası gibi algılanıyor. Ancak bu yasanın birçok muhatabı var. Örneğin; sanayiyi ilgilendiren boyutuna baktığımızda; yasa ilgili tüm sektörel dernekler ve sivil toplum kuruluşları eksiklerinden dolayı uygulamada problemler yaşadığını ifade ediyorlar.  Sonraki adımların ne olacağı hususunda henüz usul ve esaslar tam olarak belirlenmiş değil.

Sektörün kanaat önderleri, ana unsurları anlamında olumlu değerlendirilen yasanın usul ve esasların belirlenmesinden sonra yapmanın daha doğru olduğunu ifade ediyorlar. Burada iki ayrı konu var. Bir: Sıfır Atık…İki: Çevre Yasası.

 

Toplumun bilinçlendirilmesi ve geri dönüşüm bilincinin yaygınlaştırılması özelinde sıfır atık hamlesi çok değerli.  Çöpte büyük bir zenginlik var ve biz bunun farkında değiliz. Hala mevcut atığımızın sadece yüzde 5’inde geri dönüşüm sağlayabilen bir ülke konumundayız.  Ancak diğer ayağı olan Çevre Yasası, sanayi kesiminde belli eleştirileri beraberinde getiriyor. Sanayide özellikle bu çevre katkı paylarının getireceği külfet ve maliyetlerin bu derece zorlu bir dönemden geçerken iş dünyasında ciddi tedirginlik yaratıyor.

 

Biraz önce belirttiğim gibi toplumun büyük bir kısmında bu yasanın tamamen plastik poşetlerin kullanılmaması için çıkarıldığı algısı oluşmuş durumda. Gayet tabii ki hem çevresel açıdan hem ekonomik açıdan bunların fazlaca kullanılması bir dezavantaj yaratıyor. Ancak baktığınızda bunun tümüyle plastiğe ve plastik kullanımına bağlanmaya çalışılması da ne ölçüde doğru?

 

Tabii ki bu sorunların çözümü hususunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yardıma ihtiyaç duyacağını düşünmekteyim. Çevre yasaları genelde bir konsensüs içinde uygulanan yasalar olmasını isteyen sanayi kesimi, bugün Türkiye’nin sivil toplum örgütleriyle kamunun birleştiği bir çevre platformuna ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

 Tabii kamudan da sivil topum örgütlerinden her türlü platformdan üyelerin oluşturduğu bir ajans… Bu ajans, toplumun tüm katmanlarının iletişimini ve koordinasyonunu sağlayacak, hem de tüm verilerin toplandığı bir platform olmalı. Böyle bir ajans bir anlamda da toplumun tüm tarafları adına hakemlik görevi de üstlenebilir.

Bu bağlamda tıpkı Avrupa Birliği Çevre Ajansı gibi ülkemizde de Türkiye Çevre Ajansı’nı kurmanın zamanı gelmedi mi?