Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Ali Eroğlu, Türkiye’nin hayvancılıkta rasyonel bir destek politikasının olmadığına dikkat çekiyor. Eroğlu, “Geriye dönük etki analizi yapamamış olmak en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi. Bu ülkede etki analizi yapılmıyor. Destekler veriliyor da bu destekler nereye gidiyor, hayvancılığa mı gidiyor, başka yere mi gidiyor, buhar mı oluyor? Bu belli değil” diyor.
Hayvancılıktaki kayıt sisteminin revizyona ihtiyacı olduğunu ve sistemin sağlıklı işlemediğine vurgu yapan Eroğlu, Türkiye’de veteriner hekimler otoritesinin getirilmesi gerektiğini söylüyor. Eroğlu, hayvancılık piyasasını düzenleyici çatı bir kuruluş kurulmasını da öneriyor.
TİCARET Sohbetleri köşemin bu haftaki konuğu olan Eroğlu ile veteriner hekimlik gerçeği üzerinden Türkiye’nin hayvancılık politikasına ışık tuttuk.
-Türkiye, hayvancılık politikası-politikasızlığı konusunda yıllardır sıkıntı yaşıyor. Bu konuda bugün itibariyle geldiğimiz noktayı birlikte değerlendirerek başlayalım mı?
Hayvancılıkta maalesef ülkemiz uzun yıllardır sıkıntı yaşıyor. Özellikle sermaye birikimi oluşturabilmiş bir sektör değil. Uygulanan yanlış politikalarda bugün ki tabloyu ortaya çıkarmış durumda. Sonuçlara sebeplerle gelinir. Hayvancılıkta bu sonuca nasıl geldiğimizin sebeplerine bakmalıyız. Hayvan ıslahı, hayvan hastalıkları, hayvancılık ile ilgili destekler önemli bir konu. Hayvancılıkta yapılanma çok önemli.
1984 yılı bir kırılma noktasıdır. Tarım Hayvancılık Bakanlığı, Tarım Köyişleri Bakanlığı olarak yapılanırken fonksiyonel bazda bir yapılanma oluştu. Veteriner hekimler hayvancılığın gelişmiş olduğu ülkelerde hayvancılık politikalarında varlıksal yönetiminde söz sahibidir.
Zirai Mücadele, Teknik Ziraat Genel Müdürlüğü ile Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nü bir araya getirmek suretiyle 1984 yılında Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü kuruldu. O günden beri de özellikle küçükbaşta ihracatçı iken, bu özelliğimizi de kaybettik. Yapılanma burada çok önemli. Genel anlamda hayvancılıkta kamunun doğru yapılanması çok önemli.
Hayvancılığımızı bir yere taşımak adına rasyonel bir destek politikamız yok. Geriye dönük etki analizi yapamamış olmak en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi. Bu ülkede etki analizi yapılmıyor. Destekler veriliyor da bu destekler nereye gidiyor, hayvancılığa mı gidiyor, başka yere mi gidiyor, buhar mı oluyor? Bu belli değil. Etki analizi yok. Hala yapılmıyor.
Hayvan hastalıkları içinde etki analizi yapmıyoruz. Dünya küresel hayvansal üretimin yüzde 20’si hayvan hastalıklarıyla yok oluyor. Bu oran bizim ülkemizde ise yüzde 10 mertebesinde. Yüzde 10 oranı yaklaşık bir yıllık ithalatımız ile eş değer düzeyde.
Hem hayvanı hem de yediği yemini ithal eder hale geldik. İthal hayvan besliyoruz. Bu tablo iyi değil. Üreticimiz tüketiciye sanayiciye hiç kimse mutlu değil. Bizim ülkemizde özellikle kaba yemde açığımız var. Bu açığı kapatmadığınız sürece hayvancılık çok pahalı olur. Hayvancılığın yüzde 70 girdisi yemdir. Girdi yüksek olunca et fiyatlarına yansıyor.
-Mera hayvancılığımız ve mera ıslahı konusu sıkıntılı…
Haklısınız. İstenilen seviyede mera hayvancılığımız yok. Mera bitkilerinin dönüşü yok. Bunu kullanabilsek, kırmızı eti daha ucuza ulaşabileceğiz. Hayvancılıkta genel anlamda patinaj yapıyoruz. Bir türlü yılların birikimi olan sorunları çözemiyoruz
-Peki, o zaman ne yapmalıyız?
Önce hayvan varlığınızı sağlıklı bir şekilde ortaya koyacaksınız. Durum tespiti yapmanız lazım. Küçükbaş, büyük baş ve kanatlıyı da kapsayacak şekilde büyük fotoğrafı net görmeniz gerekiyor.
-TÜİK ve birçok çatı kuruluşun açıkladığı rakamlar var.
Kayıt sistemimiz sağlıklı değil ki, veriler sağlıklı olsun. Ben sağlıklı bir envanterin olduğuna inanmıyorum. Normalde bir hayvana kayıt olduktan sonra küpe takılıyor. Bir süre sonra kesime gidiyor. Küpelerinin düşmesi lazım kayıttan. Ama orada sağlıksız bir yapı varsa o zaman biz sağlıklı hayvan varlığı verisinden bahsedemeyiz. Doğru bir hayvan varlığı verisine sahip olduktan sonra da istikrarlı bir hayvancılık politikasına sahip olmanız gerekiyor.
-Sürekli değişen bir bakan gerçeğimiz var.
Son 17 yılda 5 tane tarım bakanı değişti. Bunun bir tanesi 10 yıl yaptı. Diğer 7 yılda 4 tane tarım bakanı değişti. Bu kamu bürokrasinin motivasyonunu da etkiliyor. İstikrarlı tarım politikası uygulamamız gerekirken biz değişen tarım bakanlarını takip etmekte güçlük çekiyoruz. AB mevzuatının yüzde 25’si veteriner hekimlik ile ilgili ve AB bitkisel üretim hayvansal üretime göre konumlandırıyorlar. Ekilen arazilerin yüzde 70’i hayvan beslemeye yönelik. Bizim ülkemizde yüzde 26 düzeyinde. Bizim önümüzde doğru bir model var ve bu modeli almamız gerekiyor.
-Bugün Türkiye’deki hayvan varlığı rakamlarla nedir?
Sağlıklı bir veri yok ama 47 milyon küçükbaş için ifade ediliyor. Büyük başta 17 milyon hayvan varlığımız var. Bu TÜİK rakamlarıdır. Hayvan varlığının etki analizlerini yapmamız gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde tarım, hayvancılık için yapılıyor. Hayvancılık bir alt alanı olarak değerlendirilmez.
Tarım Kanunu’na göre GSYH’nin yüzde 1’nin tarım destekleri için olması gerekiyor. 3.7 trilyon TL’nin yüzde 1’i 37 milyar TL olması anlamına geliyor. 2019 yılı tarım destekleri toplamda 16 milyar TL. Bunun içinde de hayvancılık 5,2 milyar TL’dir. Yüzde 32 destek ile siz hayvancılığı nereye getireceksiniz? Kanun yüzde 1’in altına olamaz diyor. Buna bile ulaşabilmiş değiliz. Bundan kimse mutlu olmaz.
Burada nerede hata yapıyoruz?
İşletme büyüklükleri 300 baş ve yukarı hayvan varlığı olan işletme sayısı binde 2 civarındaOptimum büyüklüğü olan kar eden işletme sayısı Türkiye’de çok az. Sosyal boyutun dışına da çıkmamız lazım. Ülkenin hayvancılıkta kalkınması için büyük işletmelerin de ülkeye kazandırılması gerekiyor. Optimum büyüklüğe ulaşana kadar devletin destek vermeli. Bugün en gelişmiş ülkede bile devlet desteksiz hayvancılık olmaz. Tarımın hiçbir alanı desteksiz olmaz. Bugün Türkiye’de ne kadar anaç besi hayvanına sığırına ihtiyacımız var bunu bilmiyoruz.
Dişi hayvan kesime gider mi? Üretici besleyemediği için dişi hayvanını kesmek zorunda kalıyor. Destek terazi gibi olmalı, piyasayı ayarlamalı. Biz tarım ve hayvancılıkta sürdürülebilirlik konusunda başarılı değiliz. Bakınız erken kuzu kesimlerini yaşıyoruz. Türkiye 30 bin ton yılda erken kuzu kesiminden dolayı et kaybımız var.
Kısacası; 1984 yaşanan kırılma noktasıyla birlikte yetki görev dağılımında karmaşa var. Tokmak birinin elinde davul başka birinin elinde… Meslek grupları arasında aynı iş ile ilgili görevlendirme olursa verimi yükseltemezsiniz. Avrupa ülkelerde gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de veteriner hekimler otoritesinin getirilmesi gerekiyor. Avrupa’da gıda ve veteriner otoritesi adıyla hizmet vermektedir.
VETERİNER HEKİM ‘OTORİTE’ İSTİYOR
Uluslararası toplantılarda yapılanma olarak bizim karşılığımız değilsiniz diyorlar. Uluslararası kurallara da uygun değiliz, bu nedenle tam entegre olamıyoruz.
Bu otorite nasıl çalışmalı?
Otoritede yetki karmaşası olmayacak. Özellikle personeli motive olmuş, etkin ve zamanı iyi kullanan bir ekipten oluşturulmalı. Aklın ve bilimin ışığında bir yapıda olmalı. Sadece sorunları değil bunlara çözüm üreten bir otoriteden bahsediyoruz. Çözüm odaklı bir yapının bizim ülkemize kazandırılması lazım. Bunun için yetki kullanımında bağımsı z olmalı. İleri hayvancılık için ileri veterinerlik hekimlik diyoruz. AB ve gelişmiş ülkeler bunu başarmıştır. Bakanlık ziyaretimizde bunu arz ettik. Ülkemizde STK çalışma kültürünün oluşması lazım. Mevzuatlar hazırlanırken işin mutfağında olmak istiyoruz. Birlik olarak bu konuda önemli bir altyapımız var. STK’lar oturup çalışır, kamunun süzgecinden geçer kural haline gelir. O zaman uygulamaya geçer. Bizim bu sistemi ülkemize kazandırmamız lazım.
-2017 yılı FAO verilerine göre kişi başına Türkiye’deki sığır eti tüketimi 12.47 kilogram. Hayvansal protein önemini hepimiz biliyoruz. 4 yaşına kadar zekâ gelişiminin temelinde hayvansal protein vardır.
ABD kişi başına bu rakam 49.8, Arjantin’de 41, Uruguay’da 43 kilogram. AB’de 45.4 kilogram. Kanatlı ette 17,9 kilogram tüketimimiz var. ABD bu rakam 48,8 AB ülkelerinde ise 24 kilogram düzeyinde. Çok gerilerdeyiz.
Bu sene kutlamalarımızın teması aşılamanın önemi idi. Aşılama koruyucu hekimlik konusunda önemli bir basamaktır. Bu oluşabilecek zararların maliyetini de minimuma indiren bir koruma sistemidir. Koruyucu hekimlik ile az bütçe ile büyük kazançlar sağlayabiliyorsunuz. 3-5 katı bütçelerle zararla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bizim ülkemizde bu daha da önemli. Bugün mezbağların yarısı standartlara uygun ise yarısı uygun değil. Kamudaki yapılanma derken; ideal bir hayvancılık yetiştirme, insanlara arzı noktasında veteriner hekimlerin gündeme getirilmesi lazım.
Türkiye’de kaç tane veteriner hekim görev yapıyor?
Tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve belediyeler bünyesinde toplamda 10 bin civarında. Veteriner hekim sayısını kamuda arttırmamız gerekiyor. Bizde halen 30 bin hayvana bir veteriner hekim düşüyor. 10 bin hayvan varlığına karşı veteriner hekim istihdam etmemiz gerekiyor ki bu da 15 bin veteriner hekimin istihdam edilmesi anlamına geliyor. Uzun yıllardır bakanlık nezdinde alım yapılmıyor.
E-reçete uygulaması konusunda da sıkıntı yaşandığını duyuyoruz. Bu konuda neden sıkıntı yaşanıyor? Çözümü nedir?
Sokak hayvanlarına gerekli kontrollerinin yapılabilmesi için küpelenmesi gerekiyor. Mikroçip uygulamasına geçilmeli. Sokak hayvanları için de kayıt sistemi oluşturulmalı. E-reçete uygulamasının rehabilite edilmesi gerekiyor. Sahada pratikte uygulamasında sıkıntı yaşanıyor.
Geçen seneden beri e-reçete sistemi uygulanıyor. İlaçları girerken ve düşerken sıkıntılar yaşanıyor. Bunun rehabilite edilmesi lazım. Türkiye’de kamu veteriner hekim ile özel veteriner hekim kavramının yeniden tanımlanması lazım. Mevzuatlar oluşturulurken bizde işin içinde olursak pratikte daha az sıkıntı ile karşılaşılır.
VETERİNERLİK FAKÜLTELERİNE STANDART GETİRİLMELİ
30 bin veteriner hekimimiz var. Veteriner hekim sayısı artıyor. İşsizler ordusu oluşuyor. Bugün nüfus büyüklüğü ile bize benzeyen Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde 5-7 arasında veterinerlik fakültesi var. İtalya’da 10 tane… Bizde bu rakam 31 ve 26’sında eğitim sürüyor. Her şeye standart getirdiler ama veterinerlik hekimlikte fakülte açarken standart yok. Veteriner hekimliği fakültesi açılması için standartlar konulmasını istiyoruz. Bu pahalı bir eğitimdir. Lise açılır gibi veterinerlik fakültesi açılmaz. Bu öğrencinin de donanımının yetersiz olmasına neden oluyor. Uzmanlık kaldırıldı. Eğitimde kaç öğrenciye kaç profesör düşüyor bakmak lazım. Kontenjan getirilmek zorunda… Bu anlattıklarımı da gerekli yerlere rapor olarak aktardık.
HAYVANCILIKTA DÜZENLEYİCİ ÇATI KURUMA İHTİYAÇ VAR
Türkiye’nin hayvancılıkta kamunun dışında kendi fonunu oluşturabilecek bütün STK ve üst kuruluşların içinde olduğu düzenleyici bir kuruma ihtiyacı var. Müdahale edebilen, regülasyon görevi yapabilecek bir kurum olmalı. Bunu bugün ESK yapmaya çalışıyor. Ama hedefe ulaşılmış olsa bu sıkıntıları konuşmayacaktık. Hayvancılıkta yeniden yapılanmaya gidilmesi gerekiyor.