YENİ ‘5’Lİ PAKET’ MODELİ, TÜRKİYE’Yİ ÜRETİM VE İHRACAT ÜSSÜ YAPACAK

seda gök-bakan

 

Beş tıbbi cihazın yerlileştirilmesi için yapılacak ihalenin ertelenmesi sonrasında yeni bir model üzerinde çalışan Sağlık Bakanlığı, bu konudaki çalışmaları yıl içinde tamamlamayı hedefliyor.

TİCARET Gazetesi Ankara Temsilcisi Seda GÖK’ü makamında kabul eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, gerek toplum sağlığı gerekse sağlık ekonomisine yönelik değerlendirmelerde bulundu.

MRG (manyetik rezonans görüntüleme), BT(bilgisayarlı tomografi), USG(ultrasonografi), DR(dijital röntgen) ve HBM(hasta başı monitör) alımını kapsayan ve ‘5′li paket’ olarak adlandırılan cihaz ihalesinde uygulanacak model hakkında bilgi veren Bakan Koca, yeni modelde Türkiye’nin bu alanda bir üretim ve ihracat üssü olmasını hedeflediklerini söyledi.

Koca, “Üretim bandının Türkiye’de olduğu, her geçen gün yetkinliğimizin arttığı, fikri mülkiyetin bizde olduğu ve ihracatın yapılabilir olduğu bir yaklaşım içindeyiz. Yeni yapı ile ilgili firmanın belli bir bölgeye sadece Türkiye’den ihracatının yapılabilir olmasını önemsiyoruz. Philips, Siemens, GE vb. firmalardan herhangi birisi ile Ortadoğu, Balkanlar, Türki Cumhuriyetleri, Rusya, Asya ülkeleri ve Afrika Bölgesi’ne sadece buradan ihracatın yapılmasını şart koşuyoruz. Alım, gerialım garantileri oluşturuyoruz. İhracat garantisini de ilgili firmalardan istiyoruz.  Dolayısıyla hedef ne olmuş oluyor? Bir; kendi ihtiyacımızı makul bir ücretle gideriyoruz. İki; üretimi burada olduğu için istihdam sağlıyoruz. Üç; sadece bir cihaz üretmiyorsunuz onunla birlikte bir ekosistem oluşuyor. Bu ekosistemin ülkede varlığına zemin oluşturuyorsunuz. Artı, belli bir bölgenin, dünyanın önemli bir bölgesine de burayı merkez kılarak ihracatı hedefliyorsunuz ve bu ihracat garantisini de baştan alarak bunu sağlamak istiyorsunuz. Birçok noktada pozitif bir fayda, katma değer oluşturmaya çalışıyorsunuz” diyor.

- Sağlıkta yerelleşme… Bu konudaki politikanız ile başlayalım mı?

Yerelleşme bizim için son derece önemli. Dışa bağımlılığımız; ilaçta %54, malzemede %82, cihazda %84, aşıda %100’e yakın. Toplamda 10 milyar dolarlık bir rakam. Aşı bizim için son derece önemli stratejik bir alan. Aşıda  %96’nın altında olmayan bir aşılama oranımız söz konusu. Ancak dünya ölçeğinde aşı reddinin her geçen gün artıyor olması Türkiye’de de kendisini hissettiriyor olacaktır.

-Aşı reddinin temelinde ne var?

Temel unsur aşı ile ilgili yurtdışı kaynaklı olmasından kaynaklanan efsanevi birtakım yaklaşımlar var. Bu yaklaşımları azaltabilmenin en önemli unsuru; yerelleştirebilir olmak.  Ayrıca yurtdışına bağımlılığımızı azaltmak önemli.

Aşıda diğer önemli unsur, biyolojik bir ajan olduğu için özellikle gönül coğrafyamızda bu anlamdaki hassasiyetten ötürü ihracatı da çok kolay olabilecek bir ürün. Dolayısıyla da önemli bir ihracat kalemi olacağını düşünüyoruz. Onun için aşıda kendi üretimimizi sağlamamız gerekiyor. Ağustos ayında Difteri-Tetanos ile ilgili ruhsat süreci tamamlanmış, piyasaya veriliyor olacak. Diğer aşılarda da benzer şekilde üretimin hızla gerçekleşmesi için elimizden geleni yapma noktasında kararlıyız.

Küba, Güney Kore ve Bangladeş’e heyet gönderdik. Avrupa’da iletişim içinde olduğumuz bir iki önemli merkez var. Yerelleştirmek kaydıyla Türkiye’de önümüzdeki 5 yılda aşıyı %100’e yakın yerelleştirelim istiyoruz. Bu noktada her türlü imkânı kullanmakta kararlıyız. İlaç, malzeme ve cihazda da benzer şekilde ihtiyacımızı en uygun maliyetle sağlar olmak, dışa bağımlılığımızı temelde azaltabilir olmak, bununla birlikte cari açığı azaltan ihracat kalemimizi de arttıran bir sonucu olacak.

İlaçta biyobenzer ve benzeri yeni molekül, inovatif birtakım yaklaşımlar ile ilgili Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı(TUSEB) yapısı üzerinden özellikle ürün hedefli fonlama dahil olmak üzere ülkenin birikimini, hangi alanda kimi, neyi, ne kadar yaparlığını, devlet olarak bizim nerede bir açık varsa kapatmamız gerektiğini de düşünerek, hızla bu noktada yol alalım istiyoruz.

Biliyorsunuz; cihaz ile ilgili 5’li paketimiz vardı.  MRG (manyetik rezonans görüntüleme), BT(bilgisayarlı tomografi), USG(ultrasonografi), DR(dijital röntgen) ve HBM(hasta başı monitör) alımını kapsıyor ve “5′li paket” olarak adlandırılıyor. Onunla ilgili bir noktaya doğru gidiyoruz. Üretim bandının Türkiye’de olduğu, her geçen gün yetkinliğimizin arttığı, fikri mülkiyetin bizde olduğu ve ihracatın yapılabilir olduğu bir yaklaşım içindeyiz.

Yeni yapı ile ilgili firmanın belli bir bölgeye sadece Türkiye’den ihracatının yapılabilir olmasını önemsiyoruz.

Philips, Siemens, GE vb. firmalardan herhangi birisi ile Ortadoğu, Balkanlar, Türki Cumhuriyetleri, Rusya, Asya ülkeleri ve Afrika Bölgesi’ne sadece buradan ihracatın yapılmasını şart koşuyoruz. Alım, gerialım garantileri oluşturuyoruz. İhracat garantisini de ilgili firmalardan istiyoruz.  Dolayısıyla hedef ne olmuş oluyor?  Bir; kendi ihtiyacımızı makul bir ücretle gideriyoruz. İki; üretimi burada olduğu için istihdam sağlıyor. Üç; sadece bir cihaz üretmiyorsunuz onunla birlikte bir ekosistem oluşuyor. Bu ekosistemin ülkede varlığına zemin oluşturuyorsunuz. Artı belli bir bölgenin, dünyanın önemli bir bölgesine de burayı merkez kılarak ihracatı hedefliyorsunuz ve bu ihracat garantisini de baştan alarak bunu sağlamak istiyorsunuz. Birçok noktada pozitif bir fayda, katma değer oluşturmaya çalışıyorsunuz.

 

SEDA GÖK-SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA 2

 

Malzemede de benzer şeyi düşünüyoruz. Malzemedeki tüketim de ilaçta olduğu gibi yüksek ve onu da benzer şekilde yine burada üreten ve ihracatını yapar hale gelmek istiyoruz.  

Dünyada sağlık, savunma ile birlikte gelişim gösteren iki alan. Dolayısıyla savunmada belli bir noktaya geldik ve geliyoruz. Sağlıkta bu noktada istediğimiz düzeyde değiliz ama bundan sonraki süreçte ben daha büyük oranlı bir potansiyelimizin olduğunu ve bu anlamda ciddi AR-GE merkezlerimizin ve insan kaynağımızın olduğunu, organizasyonun ve ürün odaklı fonlamanın sağlanmasıyla farklı bir noktaya gelebileceğimize inanıyorum.

-Bu 5’li paket için tahmini bir süreniz var mı? Bu yılın ilk 6 aylık döneminde ya da yılsonu gibi tarih var mı?

Çok uzamaz. Yerel üreticileri de yapının içinde aktif kılmak istiyoruz. Epey yol aldık. Önümüzdeki iki-üç ayı geçmez. Bu yıl her halükarda olabilecek olan bir şeyden bahsediyorum.     

-Peki,  bölgesel olarak belli bölgelere kümelenmeye odaklanacak mısınız? Örneğin; Ankara ya da Samsun’da kümelenme modeli yapmak gibi…

 

Kümelenme modelleri olmak zorunda. Çünkü şu anda üretim yapan firmalarımızın yer yer kümelendiği merkezler var. Samsun, İstanbul ve Ankara’yı biliyoruz. Biz ihtiyacımızın ne olduğunu, bu ihtiyacımız doğrultusunda yetkinliği olan kimlerin olduğunu ve bu kümelenmeler ile birlikte nasıl bir işbirliği yapılabilirliğini öne çıkarmak istiyoruz. Ayrıca geri alım garantileri dâhil olmak üzere fonlamayı da gerektiğinde devreye sokarak o kümelenmeleri ve ilgili alanlarda gelişmişliklerini ön plana çıkarmak istiyoruz.

Bütün ülkede kümelenme nerede ise, yetkinlik nerede ise ihtiyacımıza göre onları belli veya ilgili alanlarına odaklamak ve o doğrultuda bir yön çizmek ülke ve ilgili firmalar için de daha anlamlı olur. Mesela aşıda 10 merkez devrede olmamalı. Biz ülkenin birikimini analiz edip, ihtiyacımız ile örtüştüren, hem insan kaynağı-gerektiğinde doktora öğrencisi dahil olmak üzere burs veren-  ürün hedefli fonlayan bir yaklaşım içinde olalım istiyoruz.

 

SAĞLIK BAKANI KOCA

 

-Sağlık Vadisi bunun için çok cazip görünüyor.

 

Sağlık Vadisi bu dediğim ve kümelenme için uygun bir zemin. Benzerlerini tekrarlamaktan ziyade ihtiyacımıza göre eksik olanı tamamlamaya yönelik bir yaklaşım içinde olsun istiyoruz. Burada Bilkent, Hacettepe, ODTÜ, Bilkent Şehir Hastanesi’nin olduğu lokasyonun çok önemli olacağını düşünüyorum. İnovasyonun sadece tıp kökenli bir insan kaynağı ile olması değil mühendislik yaklaşımının da bir arada olduğu bir ilişki ile daha kolay çıkacağını düşünüyoruz.

İstanbul’da da Sancaktepe’de büyük bir arazimiz var biliyorsunuz. Orada klinik çalışmalara yönelik özellikle ilgili hastane ile entegre olan, baştan kurgusu yapılan bir vadi olsun istiyoruz. Orası Ankara’dan daha büyük bir vadi olacak. Orası son derece önemli olur.

 

-Rol paylaşımı…

 

Değişebilir. Buradakinin benzerinin yapıldığı bir şey asla olmaz. İstanbul’da da yine İstanbul’un imkânlarını devreye sokabildiğiniz bir yetkinlik olur.  

 

-Ankara özelinde serbest bölge, Organize Sanayi Bölgesi dillendirilmişti. Bu olabilir mi?

 

Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili şu anda ben bir şey söylemeyeyim. Şu dönemde ARGE ve ürün odaklı bir ARGE yapısı daha önemli. Türkiye üretim için belli bir noktada. Üretimi daha kolay şekillendirebileceğimizi ve eksik olanın ürün hedefli ARGE’ye odaklanmak olduğunu, bunu şekillendirebilirsek üretimi çok kolay çözebileceğimizi düşünüyorum.

Her türlü ilacın üretilebildiği bir Türkiye’den bahsediyoruz. Ama kapasite yüzde 50-60’larda… İnsan kaynağı, ARGE, üniversitelerde iyi bir yerdeyiz. Bunları konsolide etmek, belli alanlara belli hedefler koyarak rol biçmenin daha önemli olduğunu düşünüyorum.

 

-Geçtiğimiz günlerde Bangladeş’e heyet gitmişti.  İnsülin üretimi konusunda ne aşamadayız?

 

Bir aşı, iki insülin üretimini çok önemsiyoruz. İnsülin ile ilgili de biliyorsunuz, teşvik verilen, Türkiye’de bir şekilde üretimi kısmen yapılan ama o teşvik verilen firma dahil olmak üzere yurtdışında bir iki görüştüğümüz merkez ile birlikte insülini Türkiye’de bütün çeşitleriyle kısa, uzun, etkili halleriyle üretmek için bir gayret içindeyiz.

 

-İnşaat sektörü zor bir dönemden geçiyor. Bu süreç sağlık yatırımlarına yansıyor mu? 2023 tarihi özelinde baktığımızda 1. ve 2. basamakta gerek kamu-özel sektör işbirliği gerekse genel bütçe yatırımları kapsamında hizmet verecek sağlık tesisleri için ne kadarlık bir yatırım planlanıyor?

 

Birincisi, şu dönemde bizim kamu-özel sektör işbirliği ile devam eden inşaatlarımız var. İkincisi, genel bütçe kapsamında yapılan inşaatlarımız ve hedeflediğimiz yatırımlarımız var.

Dokuzuncu şehir hastanesi olan Bilkent Şehir Hastanesi’ni açtık. Şu anda inşaatı devam eden 11 tane şehir hastanesi yatırımımız var. 2021 yılına kadar bu hastanelerimiz bitecek. İnşaatı devam eden bu hastaneler için söylüyorum. Onun dışında ihale süreci devam eden 12 tane şehir hastanemiz var. Toplam 32 hastane ile birlikte 44 bin 901 yatağa ulaşan kamu-özel sektör işbirliği ile yapılan hastane yatırımlarından bahsediyoruz. Burada bütün yatakları yüzde 100 nitelikli olan hastane kompleksinden bahsediyoruz. 9 tanesinde yatak kapasitesi 12 bin oldu. Devam eden inşaatlarla birlikte 32 bin yatak kapasitesine en geç 2021 yılında ulaşmış olacağız. İhale süreci devam edenleri buna katmadım. Dolayısıyla bunlarda ortalama teslim süresi 26-28 ay gibi bir süredir. En uzun Bilkent Şehir Hastanesi 3,5 yıl oldu. Bu yıl Bursa Şehir Hastanesini iki-üç aya kadar hizmete açmış olacağız.

 

-Etlik Şehir Hastanesi’ni ne zaman açacaksınız?

 

Etlik Şehir Hastanesi seneye açılır. Önümüzdeki dönemde 26-28 aylık ortalama sürede teslim edilen bu şehir hastanelerinin yatırımlarında her hangi bir sorun yok. Daha erken teslim edilebilirlilik söz konusu. İkitelli Şehir Hastanesi’ni gelecek yıl açacağız. Bunun dışında bizim devam eden 404 sağlık yatırımımız var. Bu 404 sağlık kuruluşunun 161 tanesi de hastanedir. Ve bunun yaklaşık değeri 10 milyar TL’dir ve bu yatırımlar devam ediyor.

Bunları genel bütçe ile yapıyoruz. Genel bütçe ile yapılan bu hastanelerde 2018 yılında doların dalgalanması ile aksama asla söz konusu olmadı. Şimdi zaten söz konusu değil. Ödemeden dolayı geciken hiçbir yatırımımız yok. Malzeme ve cihaz ise ayrı bir ödeme kalemi. Üniversitelerin bütçesi ayrı ama biz Bakanlık olarak alımlarımızda herhangi bir gecikmeye sebebiyet vermedik. Her geçen günde ödeme süresinin kısaldığı, piyasayı rahatlattığımız bir dönemdeyiz. Son bir yıl içinde ödeme gün süresini azaltan bir yaklaşım içindeyiz.

 

-Bu takvim neydi ne oldu?

 

290 günden 150 güne düştü.  Bu, önümüzdeki aylarda yapacağımız ödemelerde daha da aşağı inecek. Bizimle ilgili piyasanın bir şikâyeti olacağını zannetmiyorum.

 

-Şehir hastanelerinde yabancı hekimlerin görev alması da planlanıyordu. Bununla ilgili düzenleme yaptınız mı?

 

Şehir hastaneleri bulundukları bölgenin en son noktada hizmet veren sağlık üsleri olmalı diyoruz. Hastanın artık oradan başka bir yere sevk edilmediği hastane yapısı olsun istiyoruz. Bu anlamda şehir hastanelerini sadece kamu özel sektör eliyle yapılmış hastaneler olarak da tanımlamak istemiyoruz. Fonksiyonel olarak bulunduğu bölgede en son noktada, insan kaynağı, fiziki şartları, branş çeşitliliği ile hastanın başka bir kuruma sevk edilmediği nitelikteki bölgesel hastaneler kompleksinin adı şehir hastanesi olsun istiyoruz. 

Örneğin; Yapılan Erzurum Şehir Hastanesi ve Van Bölge Hastanesi gibi… Şehir hastanelerini de bu çerçevede gerektiğinde performansını farklı kıldığımız, mükemmeliyet merkezleri ve nitelikli insan kaynağımız ile farklılık oluşturduğumuz, sağlık turizmi içinde önemli bir potansiyel oluşturduğumuz hastanelerin adı şehir hastaneleridir. Dolayısıyla bu şehir hastanelerinde üniversiteler ile işbirliği içinde olabilir. Birden fazla üniversite ile işbirliği içinde olabilir. Bununla ilgili bir kanun maddesi çıktı. Bilkent Şehir Hastanesi’nde; Ankara, Hacettepe, Yıldırım Beyazıt, Gazi Üniversitesi’nin nitelikli gördüğümüz birçok birimi bir arada şehir hastanesi ile işbirliği ile yol alabiliriz. Onun önü açıldı.

Mükemmeliyet merkezlerinde; özellikle nitelikli işleri yapan insan kaynağı ile özel sektörde veya üniversitede veya dışarıda çalışanı yeri geldiğinde o nitelikli mükemmeliyet merkezinde çalıştırabilmenin de önü açıldı. Özel sektörde ya da muayenesi olan bir hekime bu anlamda bize katkısı olacaksa özellikli bir yaklaşımı olacaksa haftanın belli günleri ya da belli müdahaleleri belli zaman diliminde yapmak için de sözleşme yapmanın önü açıldı.  

Yurtdışında benzer mükemmeliyet merkezlerinin sayıları fazla. Yurtdışındaki bu merkezler ile ilişkisi olan yapılar olsun istiyoruz. Yurtdışında o hekimlerin gerektiğinde burada özellikli-nitelikli işlem için devrede olduğu bir yapının önü açık.

Bu şu demek değildir; hekim eksiğimiz var, dışarıdan yabancı hekim getirelim. Bu anlamda değil. Nitelikli, özellikli işlemleri mükemmeliyet merkezlerinde yapmak üzere işbirliklerinin arttığı bir yapının önü açıldı. Orada sorun yok.

 

SAĞLIK TURİZMİNDE MARKALAŞMAYA TURKİSH AİRLİNES MODELİ

-Peki, 2018 sağlık turizmi karnemiz nasıl geldi?

497 bin hasta ve 1,5 milyar dolar gelir söz konusu. Bu gelir ağırlıklı olarak özel sektörden geliyor. Kamunun burada payı düşük. Her geçen gün sağlık turizmi ile ilgili bu hizmeti verebilecek kurumlarımızın sayısı artıyor. Önümüzdeki dönemde de ülkenin birikimi olan üniversite, özel sektör ve kamunun bu birikimini özellikle kamunun gücü ile dünyaya pazarlayan bir yaklaşım içinde olalım istiyoruz.

Sadece kamuyu pazarlayalım, kamuyu ön plana çıkaralım diye düşünmüyoruz.  Kamunun da her geçen gün özellikle de şehir hastaneleri ile birlikte sağlık turizminde önemli bir potansiyelinin olacağını ve mükemmeliyet merkezleri ile bunu dünyaya kolay pazarlayabileceğimizi düşünüyoruz.

Bunun için kamu gücü ile özellikle bir portal oluşturup, bu portalda üniversite, özel sektör ve kamunun yetkin, bu hizmeti uygun verebileceğini düşündüğümüz kurumlarının yer aldığı, fiyat politikasının belli olduğu, hastanın tercihine göre oraya yönlendirildiği, hatta bunun da ötesinde hastanın yoğun geldiği ülkelerde gerektiğinde takip ve kontrolünü  yapmak üzere sağlık kuruluşlarının dahi yapılabilir olduğu, bir sağlık turizmi yaklaşımı olsun istiyoruz. Her geçen gün Türkiye’nin sağlıkta öncü olduğunu, bir sağlık üssü olduğunu ve her geçen gün markalaştıran bir yaklaşım içerisindeyiz. Onun için şimdi marka çalışması dahil olmak üzere bir takım yaklaşımlar başladı. Birkaç ay içinde onunla ilgili bir lansman olur. Türkiye’nin sağlıkta bir üs ve önemli olduğunu hissettiren bir markalaşmadan bahsediyorum. Bunu Turkish Airlines gibi düşünün.

YURTDIŞINA HASTA TAKİP MERKEZLERİ KURULACAK

-Takip merkezleri kurmayı düşündüğünüz belli ülkeler var mı?

Hastanın yoğun olduğu ülkeler… Mesela; hastanın en yoğun geldiği ülkelerden birisi Azerbaycan. Bakü, Batum, Berlin-Köln neden olmasın? Bunun gibi hastanın yoğun geldiği ve bizim orada hastayı kendi haline bırakmadığımız; yeri geldiğinde kontrollerini yapacağımız bir yaklaşım. Bu, sağlık turizminden pay almayı isteyen hiçbir ülkenin yapmadığı bir yaklaşım tarzı.

SAĞLIK TURİZMİNDE HEDEF 5 YILDA 5 KAT BÜYÜMEK

-2019 yılına yönelik sağlık turizmi için nasıl bir hedef belirledik?

Önümüzdeki 5 yıl içinde en az 5 kat büyüyen bir yaklaşım içinde olmak istiyoruz. Artı, başka bir şey; kurulan USAŞ(Uluslararası Sağlık Hizmetleri A.Ş.)’ın aynı zamanda ilaç, malzeme, cihaz, aşı vb’nin tedarikini de sağlayan bir fonksiyonu var. Kanun ile kuruldu ve faaliyet alanına bunlar da konuldu. Biz yerlileştirme ile birlikte USAŞ’ın olduğu yerlerde aynı zamanda ilaç, malzeme, cihaz ve aşı için de tedarik ve pazarlama noktası olarak da kullanmış olacağız.