DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE ALZHEİMER GERÇEĞİ…

GÜNDEME DAİR…

Geçtiğimiz hafta Antalya’da 53. Ulusal Nöroloji Kongresi kapsamında konunun uzmanlarını dinledik. Toplantıda çarpıcı rakamlar ve öngörüler vardı.

Dünya nüfusu 2000’li yıllardan itibaren büyük ölçüde yaşlanmaya başladı. Şu anda, dünya genelinde 40 milyona yakın Alzheimer hastası var. 2050 yılında bu sayının 115,4 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. En yüksek artışın orta ve düşük gelirli ülkelerde görülmesi dikkat çekiyor. 

Türkiye’de ise şu anda yaklaşık 1 milyon Alzheimer hastası bulunduğu tahmin ediliyor. Bu rakam ile beraber 2050 yılında dünyada 4. en fazla Alzheimer hastasına sahip ülke olacağımız tahmin ediliyor.  2015 yılında demansın dünya genelinde gider karşılığı 818 milyar dolar olup 2018 yılında 1 trilyon dolara, 2030 yılında ise 2 trilyon dolara çıkması bekleniyor.

Alzheimer hastalığı beynin ilerleyici harabiyete giden ve geri dönüşü şimdilik mümkün olmayan bir ileri yaş hastalığı.  Tüm dünya nüfusu açısından sıklığına ve yaygınlığına bakıldığında genel topluma etkisi açısından önemli bir halk sağlığı sorunu olarak görülüyor. Alzheimer hastalığı öncelikle bellek olmak üzere, tüm bilişsel fonksiyonları olumsuz etkiler ve bu olumsuz etkileri zamanla artar.  İlerleyen yaşla birlikte, Alzheimer hastalığının görülme sıklığı artar ancak Alzheimer hastalığı,  normal yaşlanmanın kaçınılmaz bir sonucu da değil. Erkeklere göre daha uzun ömürlü oldukları için kadınlarda, depresyon geçirenlerde, kalp hastalığı ve şeker hastalığı olanlarda, beyin travmaları geçirenlerde, düşük eğitim alanlarda sık görülür.

Alzheimer hastalığının kesin tedavisi henüz olmamakla birlikte süreci yavaşlatmak ve bazı belirtilerin şiddetini azaltmak mümkün.  Şu an itibariyle, Alzheimer hastalığı tedavisine yönelik yapılan 112 ilaç çalışması var. İlaç dışı, egzersiz, müzik, sanat, ışık ve diğer tedaviler hala revaçta görünmekte. Örneğin; yürümek ve koşmak Alzheimer hastalığı riskini azalttığına dair çalışmalar var.

Öte yandan geleneksel Akdeniz tipi diyetle beslenmenin özellikle kardiyovasküler hastalık riskini, obeziteyi ve mortaliteyi azalttığına dair kuvvetli veriler mevcut. Doymuş ve trans yağ tüketiminin azaltılması, sebze ve meyve tüketiminin artırılması, doğal besin maddelerinden alınan vitamin E tüketiminin artırılması, vitamin B12 alımının artırılması, multi-vitaminler kullanılıyorsa demir ve bakır gibi ağır metalleri içeren vitamin komplekslerinden kaçınılması, alüminyum içeren ürünlerin ve ilaçların kullanımından kaçınılması ve aerobik egzersizin artırılması gösteriliyor.

Sonuç olarak, yaşlılık döneminin en tanıdık yüzü Alzheimer hastalığı gerek bilgi, bulgu ve ilerleyişi gerekse tedavisine ait çok yönlü çabaları ile gelecek dönemin en hatırı sayılır hastalığı olmaya devam edecek. Türkiye’nin de bu hastalıkta dünyada ilk dört içinde olması öngörülüyor. Türkiye’nin bu hastalığın gerek maddi gerekse manevi yükünün en aza indirilmesine yönelik çalışma programı oluşturulması önemli…

SG